Alıcı nedir, Alıcı ne demek

"Alıcı" ile ilgili cümle

  • "Sonra, mal satışı her şeyden önce bir organizasyon, bir alıcı ve pazar yerleri bulma işidir." - N. Hikmet

Yerel Türkçe anlamı:

Atmaca: Alıcının ömrü az olur.

Öldürücü hastalık.

Azrail.

Gezgin tecimci

Öldürücü, devasız hastalık.

İçli, alıngan.

Görücü, kız istemiye gelenler.

Azrail: Alıcıya derman olmaz.

Şahin, kartal ve benzeri yırtıcı kuş.

Bir fizik terimi olarak tanımı:

Bir telefon çevrimindeki kiplenik akımları ses dalgasına dönüştüren çevireç.

Bir vericinin yayınladığı imlemleri işitilebilir imlere dönüştüren düzenek.

Gök bilimleri ve Uzay alanındaki anlamı:

Işığı, elektro-manyetik dalgaları alıp değerlendiren araç. Göz, fotoğraf plağı, radyo, radyo ırakgörürü gibi.

İktisat alanındaki kelime anlamı:

Mal veya hizmetleri satın alan gerçek veya tüzel kişi.

Sinema ve Televizyon dünyasındaki anlamı:

Televizyon almacına ulaştırılacak konunun görüntüsünü elektriksel ime çeviren elektronik yapılı alıcı çeşidi.

Sinema filmi çevirmekte kullanılan aygıt.

[Bakınız: ses alıcısı]

Veterinerlik alanındaki anlamları:

Embriyo naklinde embriyoların nakledildiği taşıyıcı dişi, resipient.

 

Kendisine kan verilen birey.

Diğer sözlük anlamları:

Avını kaçırmıyan, avcı.

Alıcı isminin anlamı, Alıcı ne demek:

Erkek ismi olarak; Duygulu, içli, alıngan.

Bilimsel terim anlamı:

elektrik: a. Bir elektrik akımını alıp başka bir güce dönüştüren araç. b. Elektromanyetik dalgalar yardımıyla iletilen imleri almaya, bunları yeniden yayınlamaya yarayan araç.

sinema: Sinema filmi çevirmekte kullanılan aygıt.

televizyon Televizyon almacına ulaştırılacak konunun görüntüsünü elektrik imine çeviren aygıt.

gökbilim: Işığı, elektromanyetik dalgaları alıp değerlendiren araç.

Yığın iletişiminde örgütlü ya da örgütsüz aktarma araçlarıyla, kendisine bilgi ya da ileti yollanan kişi.

İngilizce'de Alıcı ne demek? Alıcı ingilizcesi nedir?:

addressee, receiver, sink, buyer, camera, motion picture camera, cinema camera, movie camera, film camera, television camera, electron camera, electronic camera, receptor, cine camera, recipient

Alıcı anlamı, tanımı:

Alıcı bulmak : Müşteri bulmak.

Alıcı çıkmak : İstemek, talip olmak. müşteri olmak.

Alıcı gözüyle bakmak : İnceden inceye gözden geçirmek.

Alıcı kılığına girmek : Müşteri gibi davranmak.

Alıcı kuş : Avcı kuş.

Alıcı ödemeli : Taşıma ücreti alıcı tarafından ödenen (gönderi).

Az alıcı : Çok sayıda satıcıya karşılık sınırlı sayıda alıcının bulunduğu, dolayısıyla her alıcının satın alacağı miktar ve satıcıya ödeyeceği fiyatın, rakip alıcıların miktar ve fiyatlarını etkileyebileceği piyasa türü, oligopson.

Can alıcı : Azrail. Kahredici, kendinden geçirici, aşırı çekici. En önemli, çarpıcı.

 

Gelin alıcı : Gelini götürmek için oğlanevinden gelen kimse.

Göz alıcı : Güzelliği ile ilgi çeken, alımlı, göze çarpan.

Işınım alıcısı : Işınıma karşı duyarlı araç veya gereç.

Televizyon alıcısı : Televizyon.

Alıcı kuşun ömrü az olur : "başkalarına saldırmayı alışkanlık edinen kimsenin düşmanı çok olur, bu düşmanlar onun canına kıyarlar" anlamında kullanılan bir söz.

Alıcılık : Alıcı olma durumu.

Bitli baklanın da kör alıcısı olur : "işe yaramaz da olsa her şeyin isteklisi bulunur" anlamında kullanılan bir söz.

Can alıcılık : Can alıcı olma durumu.

Kimse : Herhangi bir kişi, kim olduğu bilinmeyen kişi.

Müşteri : Hizmet, mal vb. alan ve karşılığında ücret ödeyen kimse. Alıcı. Jüpiter.

Gönderi : Yolcu etme, uğurlama. Bir yerden bir yere özellikle posta ile gönderilen paket, telgraf, mektup vb.

Almaç : Bir elektrik akımını alıp başka bir kuvvete çeviren cihaz, alıcı, reseptör.

Kamera : Bir çekime başlanırken, yönetmenin alıcıyı çalıştırmaları için verdiği buyruk. Görüntülerin filme alınmasını sağlayan alet, alıcı. Kameraman.

Azrail : Tanrı buyruğu ile insanların canını almakla görevlendirilen melek, alıcı, can alıcı.

Almak : Ele geçirmek, fethetmek. Göreve, işe başlatmak. Kazanç sağlamak. Bürümek, sarmak, kaplamak. Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak. Kazanmak, elde etmek. Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak. Gidermek, yok etmek. İçecek veya sigara içmek. Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak. Birlikte götürmek. Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak. Soldurmak. Kendine ulaştırılmak, iletilmek. Tat veya koku duymak. Yer değiştirmek. Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek. Sürükleyip götürmek. Görevden, işten çekmek. Yolmak, koparmak. Çalmak. Başlamak. İçeri sızmak, içine çekmek. Yol gitmek, mesafe katetmek. Temizlemek. Kabul etmek. İçine sığmak. Kısaltmak, eksiltmek. Yutmak, kullanmak. Erkek, kadınla evlenmek. Satın almak. İçeri girmesini sağlamak. Örtmek, koymak.

Bir : Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Beraber. Sadece. Aynı, benzer. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Sayıların ilki. Bu sayı kadar olan. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Bir kez. Ancak, yalnız. Eş, aynı, bir boyda. Tek.

Şey : Nesne, madde. Madde, eşya, söz, olay, iş, durum vb.nin yerine kullanılan, belirsiz anlamda bir söz.

Alıcı dalgalığı : Verici dalgalığın yaydığı resim ve ses imlerini toplayarak bunları bir iniş kablosuyla bağlı olduğu almaca ulaştıran dalgalık çeşidi.

Alıcı dalgalık gücü : Alıcı dalgalığın gücü.

Alıcı denet masası : Alıcı denetinin gerçekleştirilmesini sağlayan, çeşitli denet araçlarıyla donatılmış masa. (Bu masa, eşeksenli bir kabloyla alıcıya bağlıdır).

Alıcı denet odası : Alıcı denet masasının ve alıcının çalışmasını düzenleyen, ayarlayan öbür araçların yer aldığı oda.

Alıcı denetçisi : Alıcı denet masasında alıcının çeşitli çalışmalarını düzenleyen kimse.

Alıcı deneti : Alıcı yönetmeninin rahatça çalışabilmesini sağlamak amacıyla, alıcının çeşitli bölümlerinin ayarlanmasını uzaktan yönetimle elektronik olarak gerçekleştirme işi.

Alıcı devinimleri : Çevirim sırasında alıcının olduğu yerde ekseni üzerinde ya da bir araca yerleştirilerek yer değiştirip yaptığı çeşitli devinimler.

Alıcı dişli : Filmi, alıcı, gösterici, bakımlık, basım aygıtı vb. aygıtların düzeneğinden alıp alıcı makaraya veren dişli.

Alıcı donatısı : Alıcıların çalışması için zorunlu olmayan, fakat bu çalışmayı kolaylaştıran yardımcı araçlar.

Alıcı eksen : Doldurmalıkta filmin sarıldığı eksen.

Alıcı ile ilgili Cümleler

  • Bunu bir alıcı bulur bulmaz satacağım.
  • Onun işi yabancı alıcılarla görüşmek.
  • Numarayı çevirmeden önce alıcıyı kaldırmayı unuttum.
  • Dalkavukluk hem alıcıyı hem de vericiyi bozar.
  • Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
  • Bu eve hâlâ bir alıcı bulmadılar.
  • Ali çok iyi bir karar alıcı değildi.
  • Hatırı sayılır bir tartışmadan sonra, alıcı ve satıcı anlaşmaya vardı.
  • Ne garip bir mesaj! Herhangi bir gönderen veya alıcı da yok.
  • Aklınızda bulunsun, bu koşullar altında başka bir alıcı bulmaktan başka alternatifimiz yok.

Diğer dillerde Alıcı anlamı nedir?

İngilizce'de Alıcı ne demek? : [Anchovy] adj. recipient

n. buyer, vendee, consumer, customer, purchaser, client; addressee, receiver; acceptor, accepter, consignee, pickup, recipient; set, sounder, wireless receiving set, wireless set

n. hawthorn, whitethorn; haw; Mayflower

Fransızca'da Alıcı : récepteur/trice

Almanca'da Alıcı : n. Abnehmer, Adressat, Empfänger, Käufer, Rezeptor

adj. rezeptiv

Rusça'da Alıcı : n. покупатель (M), получатель (M), приемник (M), ресивер (M), реципиент (M)