Nokta nedir, Nokta ne demek

Nokta; kökeni arapça dilinden gelmektedir.

"Nokta" ile ilgili cümle örnekleri

  • "O yokuşun başındaki küçücük karakolun her gece çıkardığı noktayı unutuyorsunuz." - Ö. Seyfettin
  • "Orada polis noktası var."
  • "Savaşın gerçekleşme noktasına yaklaştığı sırada..."
  • "Köşkten çıktık ve bahçenin her noktasını uzun uzun durup konuşarak dolaştık." - A. Haşim
  • "Genç adam o noktada alaka uyandırıcı bir şey keşfetmiş gibiydi." - Y. K. Karaosmanoğlu

Bilgisayar Terimi olarak kelime anlamı:

[Bakınız: dönem]

Kimya'daki anlamı:

Yeri olan fakat büyüklüğü olamayan bir şey.

Matematik terimi olarak kelime anlamı:

Belirli bir uzayın koyutlarını gerçekleyen öğelerden her biri.

Geometride tanımsız terimlerden biri.

Uzambilgisinde tanımsız öğelerden biri.

Zanaat Ticaret alanındaki sözlük anlamı:

[Bakınız: noktazımba]

Geomteri'deki kelime anlamı:

Üç boyuttan hiç biri kendinde olmıyan varlık, bir “Nokta” dır.

İngilizce'de Nokta ne demek? Nokta ingilizcesi nedir?:

 

dot, point

Fransızca'da Nokta ne demek?:

point

Gezilecek görülecek bir yer, şehir olarak tanımı:

Şanlıurfa şehri, merkez ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri.

Nokta hakkında bilgiler

Kalemin defterde veya farklı alanda bıraktığı ize nokta denir.

Noktanın kullanım alanları:

1. Cümlenin sonuna konur:

2. Cümle değeri taşıyan anlatımların sonuna konur.

Nokta ile ilgili Cümleler

  • Belize set resifi, kuzey yarımküredeki en büyük set resifidir ve aynı zamanda popüler bir dalış noktası olan Büyük Mavi Delikle de ünlüdür.
  • Herkesin bir kırılma noktası var.
  • Noktalamanın amacı okuyucuya yardım etmektir.
  • Ali bu noktada iyimserdir.
  • Nokta eksik.
  • Noktalama işaretinden önceki boşluğu sil.
  • Bu noktadan sonra, dikkatle devam etmeliyiz.
  • Nokta yok.
  • Bu noktadan itibaren biz arabayla devam edeceğiz.
  • Dünyadaki en yüksek nokta neresi?
  • Her sevgili nesne, bir cennetin merkez noktasıdır.
  • Noktada on polis memuru vardı.

Nokta anlamı, tanımı:

Cümle : Bütün, hep. Herkes. Bir yargı bildirmek için tek başına çekimli bir fiil veya çekimli bir fiille kullanılan kelimeler dizisi, tümce. Dizge, sistem.

Nokta koymak : Bir işi bitirmek, tamamlamak. gereken yerde nokta işaretini kullanmak. son noktayı koymak.

Noktasına virgülüne dokunmadan : Olduğu gibi. hiçbir müdahale olmadan.

Nokta atışı : Hedefi tam tutturma. Önceden belirlenen hedefe ateşli silahlarla yapılmış olan isabetli atış.

Noktainazar : Görüş, görüş açısı.

Nokta memuru : Kavşaklarda durup trafik akışını düzenleyen görevli.

Nokta nokta : Hafif hafif, belli belirsiz.

Nokta turizmi : Gezi, ziyaret ve alışveriş programı önceden belirlenen varış noktasında yapılmış olan turistik düzenleme, destinasyon turizmi.

 

Noktası noktasına : Eksiksiz olarak, tastamam bir biçimde.

Başnokta : Başlangıç noktası.

İki nokta : Bölme işaretinin adı. Kendisinden sonra örnek verilecek veya açıklama yapılacak cümlenin sonuna konulan noktalama işareti (:).

Kara nokta : Kara yollarında çok sık kaza olan yer.

Karanlık nokta : Bilinmeyen, gizli, şüpheli konu.

Kırmızı nokta : Televizyonda şiddet veya cinsellik içeren programların belli bir yaşın altındakilere izlettirilmemesini belirten işaret.

Kilit nokta : Bütün işlerin bağlı olduğu önemli nokta, makam veya yer, kilit mevki.

Kör nokta : Trafikte sürücünün geriden gelenleri aynalarda göremediği bölge, kör alan, ölü açı, ölü nokta.

Maddesel nokta : Bir maddenin, üç boyuttan soyutlanmış varsayılan çok küçük parçası.

Orta nokta : Futbolda başlama vuruşunun yapıldığı yer, nokta.

Ölü nokta : Gözden uzak yer. Kör nokta.

Sarı nokta : Sarı benek.

Siyah nokta : Özellikle yüzdeki gözeneklerde kirin birikmesiyle oluşan iltihaplı veya iltihapsız siyah leke.

Üç nokta : Tamamlanmamış cümlelerin sonuna veya başına yan yana konulan noktalama işaretinin adı (...).

Alevlenme noktası : Herhangi bir maddenin buharının açık alevde yanabileceği en küçük sıcaklık derecesi, parlama noktası.

Başa baş noktası : Bir yabancı paranın veya değerli kâğıdın piyasa değeri ile üstünde yazılı değerin aynı olması durumu.

Başlangıç noktası : Parametrelenmiş bir yayın uçlarından biri. Sıfır sayısının, sayı doğrusundaki yeri, baş nokta. Bir işin veya şeyin başladığı yer.

Başucu noktası : Yeryüzündeki bir gözlem noktasından geçen düşey doğrultusunun gökyüzünü deldiği iki noktadan, ufkun üstünde olanı, semtürreis.

Besleme noktası : Elektrik enerjisinin bir şebekeden diğer bir şebekeye iletildiği nokta.

Boğumlanma noktası : Ağız boşluğunda seslerin oluştuğu noktaların her biri, çıkak, mahreç.

Buharlaşma noktası : Bir sıvının kaynatılma sonucunda buhar durumuna geçme derecesi.

Can noktası : En önemli husus, vurgulanması gereken yer.

Çıkış noktası : Bir şeye başlanılan yer.

Dayanak noktası : Yapılarda bir bölümün ağırlığını taşımaya yarayan öge. Dayanak.

Denetim noktası : Denetleme yapılmış olan yer.

Doğu noktası : Güneş diski merkezinin 21 Mart'ta ve 23 Eylül'de ufukta doğduğu nokta.

Donma noktası : Eriyik durumda bulunan bir metalin kendi özelliğine bağlı olarak donmaya başladığı andaki ısı derecesi. Suyun donmaya başladığı derece.

Doruk noktası : Halk oyunlarının kurgusuyla seyircinin beklenti ve heyecan noktalarının en üst düzeye ulaştığı an. Bir gelişmede gelinen en önemli, heyecanlı veya etkili durum.

Doyma noktası : Doyuma ulaşma sınırı.

Doyum noktası : İstek ve gereksinimlerin en üst sınırı.

Dönüm noktası : Bir olayın yeni bir duruma geçme zamanı.

Düğüm noktası : Bir şeyin sonuçlanması için çözülmesi, açıklığa kavuşturulması gereken güç yanı.

Ergime noktası : Bir katının sıvı duruma geçmeye başladığı ve tamamen sıvılaştığı durum arasındaki sıcaklık derecesi veya aralığı.

Güney noktası : Güney doğrultusunun ufuk üzerinde göğü deldiği nokta.

Güz noktası : Sonbaharda, gün tün eşitliği anında Güneş'in gök Ekvator'u çizgisi üzerinde bulunduğu nokta.

Hareket noktası : Bir sorunun incelenmesinde başlangıç olarak alınan nokta. Bir iş, bir yolculuk vb.nin başladığı yer.

İlkbahar noktası : İlkbaharda gündüz gece eşitliği anında Güneş'in gök Ekvator'u çemberi üzerinde bulunduğu nokta.

İzabe noktası : Madenin sıvı duruma getirildiği derece.

Kavrama noktası : Arabanın harekete geçtiği an ve durum.

Kaynama noktası : Bir sıvının üzerindeki basınçla o sıcaklıktaki doygun buhar basıncının denk olduğu sıcaklık.

Kerteriz noktası : Geminin bulunduğu yeri anlamak için kerteriz almaya yarayan fener kulesi, duba, şamandıra vb.nin harita üzerindeki yeri.

Kırılma noktası : Bir olay veya gelişmenin ulaştığı en duyarlı an veya durum.

Kuzey noktası : Ufukta kuzey doğrultusunun gök küresini deldiği nokta.

Nirengi noktası : Nirengi işleminde ayrılan üçgenlerin tepe noktası. Başlangıç ve hareket yeri. Gemicilerin seyir için kullandığı doğal yön noktası.

Odak noktası : Bir merceğe paralel olarak gelen ışınların, mercekten geçip kırıldıktan sonra merceğin öte yanında birleştiği nokta. En önemli konu, can alıcı nokta.

Parlama noktası : Alevlenme noktası.

Penaltı noktası : Penaltı atışının yapıldığı nokta.

Polis noktası : Polisin karakol dışında konuşlandığı yer.

Püf noktası : Bir işin en ince, hassas ve önemli noktası.

Santra noktası : Futbol sahasının ortasında bulunan, oyunun başlatıldığı nokta, santra.

Noktacı : Noktacılıkla ilgili, noktacılığı uygulayan kimse.

Noktacılık : Resimde tonların bölünmesini yan yana renkli noktalarla göstererek ışığın titreşimini daha iyi yansıtmak isteyen sanat anlayışı.

Noktalama : Bir filmin çekim, sahne, ayrım, bölüm vb. parçalarını birbirinden ayırmakta kullanılan işlemlerin bütünü. Noktalamak işi.

Noktalama işareti : Cümle veya yan cümledeki türlü ögeleri birbirinden ayırmaya yarayan, nokta, virgül, noktalı virgül, iki nokta, üç nokta, soru işareti, ünlem işareti, parantez vb. işaretlerden her biri.

Noktalamak : Yazıda noktalama işaretlerini yerli yerine koymak. Nokta koymak. Sona erdirmek, bitirmek.

Noktalanma : Noktalanmak işi.

Noktalanmak : Noktalama işi yapılmak.

Noktalayış : Noktalama işi.

Noktalı : Nokta konmuş olan, üstünde noktalar olan.

Noktalı delik : Trakeit hücreleri ile öz ışınların kesişme noktalarında bulunan ve yatay yönde besin suyu iletimini sağlayan geçiş yolu.

Noktalı virgül : Bağımsız fakat mantık açısından birbirini bütünleyen cümleleri bağlayan noktalama işaretinin adı (;).

Noktasız : Noktası olmayan.

Bir noktaya kadar : Belli bir sınıra kadar.

Can alacak nokta : Bir şeyin en önemli yeri.

Cim karnında bir nokta : Hiçbir bilgisi olmayan, cahil. acemi, toy.

Son noktayı koymak : Bir işte en son sözü söylemek.

Küçük : Küçük abdest. Yaşı daha az olan. Değersiz, önemsiz. Geri aşamada. Kısık, parlak olmayan (ses). Boyutları, benzerlerininkinden daha ufak olan, mikro, büyük karşıtı. Niteliği aşağı olan, bayağı. Makam, rütbe, derece bakımından daha aşağı olan kimse. Niceliği az olan.

Boyut : Film veya fotoğrafta boyut, format. Bir cismin herhangi bir yöndeki uzantısı. Doğruların, yüzeylerin veya cisimlerin ölçülmesinde ele alınan üç doğrultudan uzunluk, genişlik ve derinlikten her biri, buut. Durum, nitelik. Genişlik, kapsam.

İşaret : Anlam yükletilen şey, anlamlı iz, im. Belirti, gösterge, alamet. El, yüz hareketleriyle gösterme.

Benek : Güneş lekeleri yöresinde görülen, parlak taneciklerden ve parlak damarlardan oluşmuş bölüm, fakül. Herhangi bir şey üzerindeki ufak leke, nokta, puan.

Harf : Dildeki bir sesi gösteren ve alfabeyi oluşturan işaretlerden her biri, kod.

Ufak : Önemsiz, çok az. Kısa bir süre. Makam, derece bakımından geri olan. Yaşça daha küçük olan. Boyutları normalden küçük.

Önemli : Politik, ekonomik, psikolojik ve askerî açıdan önemi olan, stratejik. Önemi olan, mühim, ehemmiyetli.

Kalem : Yontma işlerinde kullanılan ucu sivri veya keskin araç. Yazma, çizme vb. işlerde kullanılan çeşitli biçimlerde araç. Yazar. Resmî kuruluşlarda yazı işlerinin görüldüğü yer. Bazı deyimlerde yazı. Çeşit, tür.

Çok : Aşırı bir biçimde. Sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı.

Yer : Bir olayın geçtiği veya geçeceği bölüm, alan, mahal. Önem. Ekime elverişli toprak parçası, arazi. Durum, konum. Yerküre. Gezinilen, ayakla basılan taban. Bulunulan, yaşanılan, oturulan bölge. Otel, motel vb.nde kalınacak oda. İz. Üzerine yapı kurulmaya elverişli arazi, arsa. Durum, konum, vaziyet. Ülke. Görev, makam. Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân.

Nöbetçi : Nöbet bekleyen, nöbet sırası kendisinde olan kimse.

Gözcü : Gözetmen. Gözlemleme veya gözetleme işini yapan kimse. Göz doktoru.

Bekçi : Bir şeyi veya bir yeri bekleyip korumakla görevli kimse.

Sınır : Uç, son. Komşu il, ilçe, köy veya kişilerin topraklarını birbirinden ayıran çizgi. Değişken bir büyüklüğün istenildiği kadar yaklaşabildiği durağan büyüklük, limit. Bir şeyin yayılabileceği veya genişleyebileceği son çizgi, uç. İki komşu devletin topraklarını birbirinden ayıran çizgi, hudut. Bir şeyin nicelik bakımından inebileceği veya çıkabileceği en alt ve en üst yer, limit.

Derece : Sıcaklıkölçer. Ölçü aletlerinin ölçeğinde belirtilmiş bulunan başlıca bölümlerden her biri. Başarı gösterme. Denli, kadar. Bir çözeltinin yoğunluğunu ölçmede kullanılan birim. Bir süreç içindeki durumlardan her biri, basamak, aşama, rütbe, mertebe. Bir çemberin üç yüz altmışta birine eşit olan açı birimi.

Radde : Derece, kerte.

Hiçbir : Bir addan önce getirilerek o adın bildirdiği varlıktan bir tanesinin bile olmadığını anlatan bir söz.

Orta : Bir şeyin eşit olarak ayrılabileceği bölüm. Çankırı iline bağlı ilçelerden biri. Bir olayın, içinde gerçekleştiği yer. Başlangıcı ile bitimi arasında eşit uzaklıkta olan süre. Orantı. İyi ile kötü arasındaki durum. İki karşıt nitelik veya durum arasında bulunan, tutarlı, ılımlı, vasat. Futbolda oyunculardan birinin, topu, kale ağzında duran arkadaşlarına havadan yollamak için yaptığı vuruş. Her iki yanında kendi türünden aynı nitelikte nesneler, durumlar bulunan. Sorunların çözümünde aşırılıklardan kaçınan, ölçülü bir yöntem izleyen. Ne uzun ne kısa, midi. Ne büyük ne küçük, midi. Öğretimde, öğrencinin değerlendirilmesinde geçer not ile iyi arasındaki derece. Defterde, bir araya getirilmiş belli sayıda yaprakların oluşturduğu bölümlerden her biri. Yeniçeri Ocağında tabur. Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer.

Nokta : Sınır, derece, radde. Cümlenin bittiğini anlatmak için sonuna konulan, küçük benek biçimindeki noktalama işareti (.). Hiçbir boyutu olmayan işaret. Bazı harflerin üzerine konulan ufak işaret. Yer. Orta nokta. Nöbetçi bulunan yer. Çok küçük boyutlarda işaret, benek. Nöbetçi, gözcü, bekçi. Konu, konu ile ilgili önemli bölüm.

Nokta ayıran fonksiyon ailesi :

Nokta çarpımı : [Bakınız: İççarpım]

Nokta esnekliği : Bağımlı ve bağımsız değişkenlerdeki değişmelerin çok küçük (türevsel veya farksal) olması durumunda hesaplanan esneklik.

Nokta göz : [Bakınız: basit göz] Basit göz. Basit göz. [Bakınız: sade göz]

Nokta ışıldak : Çok dar bir alanı, örneğin yalnızca gözleri aydınlatabilen özel mercekli ışıldak.

Nokta ikiterimli dağılım : [Bakınız: ikiterimli dağılım]

Nokta kaynağı : Nokta kaynağı yapılmış olan küçük çembersel alanlı kaynak.

Nokta kaynağı yapma : Küçük uçlu elektrotlarla, küçük bir alanı etkileyerek yapılan kaynak işlemi.

Nokta kaynak : Boyutları, alıcıya uzaklığı yanında çok ufak olan ışınım erkesi kaynağı.

Nokta kaynaklı kirlenme : Belli bir kaynaktan gelen ve bir ortama yayılan kirlenme.

Diğer dillerde Nokta anlamı nedir?

İngilizce'de Nokta ne demek? : adj. pinpoint

n. point, dot, spot, speck, full stop, stop, full point, post, fleck, macula, particular, period, speckle, tittle

Fransızca'da Nokta : point [le]; (yaz

Almanca'da Nokta : n. Auge, Point, Punkt, Stelle, Tüpfel, Tupfen, Tüttel, Tüttelchen

Rusça'da Nokta : n. точка (F), пункт (M), ориентир (M)