Question türkçesi Question nedir

  • Sorgulamak.
  • Mesele.
  • Tahkikat.
  • Şüphe.
  • Sorguya çekmek.
  • Sorun.
  • Şüphe etmek.
  • Toplumbilimde başlıca bilgi sağlama aracı olan ve olgu, davranış, kanı, tutum, görüş gibi konularda bireylerden yanıt almak üzere başvurulan ölçünlü sınar.
  • Sorgu.
  • Eğitim alanında kullanılır.
  • Bütün öğeleri tam olarak verilmeyen bir düşüncenin, bir görüşün tamamlanmasına, yorumlanmasına ve eksiksiz bir anlatım biçiminde belirlenmesine yardımcı olan söz. topluca ortaya atılan birkaç düşünce ya da görüşten en doğru olanını seçmek için insanı düşünmeye yönelten araç.
  • Sorular sormak.
  • Şüphelenmek.
  • Problem.
  • Soru sormak.
  • Kuşku.
  • İfadesini almak.
  • - den şüphe etmek.
  • Kuşkulanmak.
  • Sual etmek.
  • Söz konusu.
  • Soruşturma.
  • Soru.
  • Bilinmez.
  • Konu.

Question ile ilgili cümleler

English: A clever student can answer such a question easily.
Turkish: Akıllı bir öğrenci böyle bir soruyu kolayca cevaplayabilir.

English: Ali answered the next question on the list.
Turkish: Ali listedeki bir sonraki soruyu yanıtladı.

English: Activist groups for the environment and food safety question the product’s safety.
Turkish: Aktivist gruplar çevre ve gıda güvenliği için ürünün güvenliğini sorguluyor.

English: A true scientist would not approach the question this way.
Turkish: Gerçek bir bilim adamı soruna bu şekilde yaklaşmazdı.

 

English: A prudent question is one-half of wisdom.
Turkish: Güzel soru, ilmin yarısıdır.

Question ingilizcede ne demek, Question nerede nasıl kullanılır?

Question mark : Soru imi. Soru işareti.

Question master : Soruları soran kimse (radyo ve televizyon terimi). Yarışma programı sunucusu.

Question of abadan oil : Abadan petrolleri sorunu.

Question of asi river : Asi nehri sorunu.

Question of fact : Bir muamma. Maddi sorun. Üzerinde tartışma yaratan mesele.

Question of law : Kanun hükümleri uygulanarak çözümlenmesi gereken sorun. Hukuk sorunu. Hukuki mesele. Hukuki sorun.

Question with faint phrase : Seçenek sunar görünürken kimilerine örtük biçimde olumlu, kimilerine olumsuz yük yükleyen, kısacası seçenekler arasında yan tutan soru. Tuzaklı soru.

Question of money : Para meselesi.

Question tag : Soru eklentisi. Değil mi sorusu.

Question wording : Soru dile getirme. Bir soruya yanlılığa yol açmadan ve yanıtsız kalmadan öngördüğü bilgiyi sağlayabilecek dilsel bir biçim kazandırma. Soru sözcüğü.

İngilizce Question Türkçe anlamı, Question eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Question ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Interrogates : İstinkak etmek. Tahkik etmek. Sorgudan geçirmek.

Examines : İmtihan etmek. Yoklamak. Sınamak. Denetlemek. Eleştirmek. Muayene etmek. Sınav yapmak. İncelemede bulunmak.

Active school : Eğitim ve öğretim etkinliklerinin planlanması, uygulanması ve değerlendirilmesi konularında öğrencilere geniş çapta katılma olanağı sağlayan okul. program, yöntem ve insan ilişkileri bakımından işe ve etkinliğe önem veren okul. Etkin okul.

 

Concern : Kaygı. Kaygılandırmak. Şirket. Firma. İlgilendirmek. -i ilgilendirmek. İş. Ait olmak. Hakkında olmak.

Grilling : Sıkıştırma. Sorguya çekme. Izgara. Izgaralama.

Fud : Belirsizlik. Korku. Üreticilerin bir malı satın almaları için müşterileri ikna ederken korku taktikleri kullandıkları satış tekniği (ıbm'in bu yöntemi kullandığını iddia eden gene amdahl tarafından ıbm'i eleştirmek için kullanılmıştır).

Subject : Boyun eğdirmek. Bir oyunun en kestirme biçimde anlatılabilecek baş olgusu. Bilgisayar, eğitim, gramer, sinema, televizyon, tarih, tiyatro, veterinerlik alanlarında kullanılır. Çektirmek. Ele alınan, üzerinde konuşulan ya da yazı yazılan düşünce, sorun, durum ya da olay. herhangi bir ders kapsamının, belli bir sürede öğretilecek bölümlerinden her biri. Denek. Maruz. Eğilimi olan. Bağlı. Bir deneylemede deneysel değişkenin etkileri altında bırakılarak değişmeleri gözlenen ya da deneye vurulan edilgen birey ya da canlı. bk. katılmacı denek.

Matter of law : Hukuki mesele. Kanun hükümleri uygulanarak çözümlenmesi gereken sorun. Hukuk sorunu.

Matter of fact : Soğukkanlı. Gerçekçi. Duygusuz. Maddi. Üzerinde tartışma yaratan mesele. Maddi konu. Bir muamma. İspatı gereken konu. Vaka. Olgu.

Argument : Çıkarım. Tez. Bir işlevin bir kesimin oluşturan bağımsız değişken; özellikle üçgenölçüsel işlevlerin açı cinsinden bağımsız değişkenleri. Bir tiyatro yapıtının baş tarafına yazılan oyun özeti bk. baş özet; inandırıcı söz, sahne. Belge. Delil. Üzerinde konuşma. Düşünme. Anlaşmazlık. Düşünce.

Question synonyms : arguments, dispute, incredulity, inklings, abulia, catechized, examinations, inquisition, achievement age, occults, questioned, ask a question, mistrusts, incognita, inquires, check up on, enquiry, debriefs, cruxes, ascertainment, academic intelligence, q, catechize, distrustfulness, abstract intelligence, fishiness, academy, catechise, difficulty, ask, business, dubitation, misgivings.

Question zıt anlamlı kelimeler, Question kelime anlamı

Answer : Tatmin edici olmak. Cevap vermek. Cevaplandırmak. Yetmek. Uymak. Yanıtlamak. Yanıt. Karşılık. Eşit olmak. Karşılamak.

Certainty : Muhakkak. Kesinlik. Kesin olan şey. Gerekirlik. Belirli olma. Açıklık. Olasılık kuramında bir olayın gerçekleşme olasılığının tam, yani 1'e eşit olması ya da gerçekleşmesinin kesinliği, bk. gerçekleşmeme olasılığı. Kuşkusuzluk. Belirlilik. Emniyet.

Question ingilizce tanımı, definition of Question

Question kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : Interrogation. To ask questions. As, to question a witness. To examine by interrogatories. The act of asking. Inquiry. To inquire. To inquire of by asking questions. As, to examine by question and answer.