Çanak nedir, Çanak ne demek

  • Toprak, metal vb. bir maddeden yapılmış yayvan, çukurca kap.
  • Göstermelik, yalan yanlış, önceden belirlenmiş sonucu almaya yönelik.
  • Göz çukuru.
  • Çiçeğin en dışında bulunan yeşil yaprakların tümü.
  • Çevresine göre alçakta bulunan, derinliği genişliğinden az olan arazi

"Çanak" ile ilgili cümleler

  • "Kanlı çanaklarından fırlayan iri parlak gözleri, pek korkunç bakıyordu." - Ö. Seyfettin
  • "O sayfaları hazırlayanlar karşımızdaki cephenin dolduruşuyla bir çanak anket düzenlediler." - R. Erduran
  • "Oradaki sigara çanağından bir Gelincik alıp yaktıktan sonra anlattı." - B. Felek

Yerel Türkçe anlamı:

Üç okkalık bir çeşit tahıl ölçeği.

Fincan.

Tabak.

Ağaçtan ve madenden yapılmış kap.

Güneşte sertleşmiş ıslak toprak.

Minare şerefesi.

Dağ tepeleri üzerindeki oyuklar, çukurlar.

Coğrafya'daki terim anlamı:

Çevresine göre alçakta kalmış, genellikle tekne biçiminde yer.

Zanaat Ticaret alanındaki sözlük anlamı:

Kıl çadır direklerinin uç kısımlarına geçirilen içi oyulmuş tahtalar. (Garip *Senirkent -Isparta)

Bilimsel terim anlamı:

Lambanın altına yerleştirilen, kupa biçimindeki yayıcı, kırıcı ya da yansıtıcı.

Sıvıları buharlaştırmak için kullanılan, genellikle porselenden yapılmış kap.

İngilizce'de Çanak ne demek? Çanak ingilizcesi nedir?:

 

bowl, basin, capsule

Osmanlıca Çanak ne demek? Çanak Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

havza, hufre, ke's, gode

Çanak hakkında bilgiler

Çanak, toprak, metal veya benzeri bir maddeden yapılmış olan yayvan, geniş çukur kap.

Çanak ile ilgili Cümleler

  • Ali doğrudan çanaktan güveç yedi.
  • Burada çanak anten yok fakat orada çanak anten var garip değil mi?
  • Antik bir çanak çıkarıldı.
  • Geçmişimi çanak çanak yayan sen değil misin?
  • Öncelikle ketum olması gereken sizdiniz, benim hakkımda yalan yanlış bilgileri çanak çanak yayıp beni karalamayacaktınız.
  • Sen bu şerefsizlere çanak tuttuğun için de saygı duyulmayı hak etmiyorsun.

Çanak anlamı, tanımı:

Toprak : Yer kabuğunun bu bölümünden yapılmış. Arazi, tarla. Yer kabuğunun, toz durumuna gelmiş türlü kütle kırıntılarıyla, çürümüş organik cisimlerden oluşan ve canlılara yaşama ortamı sağlayan yüzey bölümü. Ülke. Kara. Memleketli.

Metal : Çok yüksek elektrik ve ısı iletkenliği, kendine özgü parlaklığı olan, oksijenli birleşimiyle çoğunlukla bazik oksitler veren madde. Dizgi makinelerinde satırları oluşturmak için eritilen antimon ve kurşun alaşımı. Bu maddeden yapılmış.

Madde : Para, mal vb. ile ilgili şey. Sözlük ve ansiklopedilerde tanımlanan, anlatılan kelime, ad veya konulardan her biri. Duyularla algılanabilen nesne. Yasa, sözleşme, antlaşma vb. metinlerde, her biri başlı başına bir yargı getiren ve çoğu kez rakamla belirtilen bölüm. Boşlukta yer kaplayan, bir kütlesi olan her türlü varlık, özdek. Kendi içinde bütünlüğü olan anlatım. Molekül. Bir cismi oluşturan öge, öz.

 

Yayvan : Eni boyundan ve derinliğinden çok olan, basık ve geniş.

Çukur : Çene ve yanaktaki gamze. Mezar. Çevresine göre aşağı çökmüş olan yer.

Geniş : Kapsamı büyük, dar sınırlar içinde kalmayan, yaygın, makro. Alanı büyük olan, makro, dar karşıtı. Eni çok olan, enli, vâsi. Bol (elbise). Çok. Kolay kolay tasalanmayan, hoşgörülü, rahat.

Çanak tutmak : Davranışları veya sözleriyle kötü bir sonuca yol açmak.

Çanak yalamak : Dalkavukluk etmek.

Çanağa ne doğrarsan kaşığında o çıkar : "kişi, kendisi için önceden yaptığı hazırlıkların verimini ileride alır" anlamında kullanılan bir söz.

Çanak ağızlı : Sır saklamaz. Büyük ağızlı.

Çanak anten : Uzaydaki aktarıcıdan belirli frekanslarda yapılmış olan radyo ve televizyon yayınlarını almaya yarayan tepsi biçiminde anten.

Çanak çömlek : Topraktan yapılmış türlü kaplar.

Çanak üzengi : Basılan yeri, tabanın büyük bir bölümünü kaplayacak kadar geniş olan üzengi.

Çanak yalayıcı : Dalkavuk.

Çanak yaprak : Çanağı oluşturan yaprakların her biri.

Çanakkale : Türkiye'nin Marmara Bölgesi'nde yer alan illerinden biri.

Ayrı çanak yapraklılar : Çanak yaprakları birbirine bitişmiş olmayan bitkiler.

Bitişik çanak yapraklılar : Çanak yaprakları birbirine bitişmiş bulunan bitkiler.

Bülbül çanağı : Çok ufak kâse.

Çadır çanağı : Çadır direğinin ucunda, çadır bezini tutmaya yarayan oyuk ağaç.

Çirişçi çanağı : Çiriş hazırlamakta kullanılan derin kap.

Dilenci çanağı : İçinde her şeyden biraz bulunan kap vb. Dilencilerin sadakalarını topladığı küçük, çukur kap.

Işık çanağı : Sahneyi aydınlatmak için değişik açılardan ışığın gelmesini sağlayan çukur madenî yansıtıcı.

Şarap çanağı : Şarap içilen yayvan çanak.

Çanak yalayıcılık : Dalkavukluk.

Çanakçı : Çanak yapan veya satan kimse. Giresun iline bağlı ilçelerden biri.

Çanaklık : Vigla.

Çanaksı : Çanağı andıran, çanağa benzeyen, çanak gibi.

Çanaksı hücreler : Salgılanacağı zaman şişen ve belirli bir büyüklüğe geldiklerinde içlerindeki sıvı salgısını boşaltan bez hücreleri.

Çukurca : Biraz çukur, az çukur. Hakkâri iline bağlı ilçelerden biri.

Yeşil : Bu renkte olan. Sarı ile mavinin karışmasından ortaya çıkan, bitki yapraklarının çoğunda görülen renk. Olmamış, ham (meyve). Kurumamış, taze (sebze), kuru karşıtı.

Yaprak : Eni 50, boyu 75 santimetre olan bayrak ölçüsü. Birkaç parça eklenerek yapılmış olan şeylerde her parça. Börek, baklava vb. şeylerde yufka. Kitap, defter vb. şeylerde ön ve arka yüzü oluşturan kâğıtlardan her biri, varak. Sarma yapılmış olan asma yaprağı. Bitkilerde solunum, karbon özümlenmesi, terleme vb. olayların oluştuğu, çoğu klorofilli, yeşil ve türlü biçimdeki bölümler. Kat kat ayrılabilen şeylerde kat.

Çevre : Düzlem üzerindeki bir şekli sınırlayan çizgi. Yağlık. Bir şeyin yakını, dolayı, etraf, periferi. Hayatın gelişmesinde etkili olan doğal, toplumsal, kültürel dış faktörlerin bütünlüğü. Bir birimden önce veya sonra gelen aynı türden birimlerin tümü, bunların oluşturduğu küçük grup, kontekst. Aynı konu ile ilgisi bulunan kimselerin tümü, muhit. Bir kimse ile ilişkisi bulunanlar, muhit. Kişinin içinde bulunduğu toplumu oluşturan ortam.

Alçak : Yerden uzaklığı az olan, yüksek karşıtı. Aşağıda olan, yüksek olmayan (yer). Bile bile en kötü, en ahlaksızca davranışlarda bulunan, aşağılık, soysuz, namert, rezil, hain. Kısa (boy).

Derin : Yüzeyden içeri inen. Ayrıntılı. Uzun süren. İçten gelen. Kendi türünde çok gelişmiş, en ileri durumda olan. Dip. Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan. Yoğun.

Arazi : Yer. Yeryüzü parçası, yerey, toprak.

Benzeri : Aynı.

Göz : Bazı yaraların uç bölümü. Bazı deyimlerde, görme ve bakma. Oda. Çekmece. Sevgi, ilgi, gönül bağlantısı. Görme organı, basar. Ağacın tomurcuk veren yerlerinden her biri. Nazar. Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak. Bakış, görüş. Delik, boşluk. Terazi kefesi. Bölüm, hane.

Çanak çatlatan : Gelincik çiçeği.

Çanak çömlek otu : Hyoscyamus niger solanaceae.

Çanak kıran : Gelincik çiçeği.

Çanak kurutan : Sıcak eserek ekinlere dokunan rüzgâr.

Çanak likeni : (botanik)

Çanak tutmak : davranışları veya sözleriyle kötü bir sonuca yol açmak. İlgili cümle: "“Oh olsun... Vallahi memnun oldum, diyordu. Çanak tuttun. Şunun şurasında rahat sana battı mıydı?”" R. N. Güntekin.

Çanak yalamak : dalkavukluk etmek.

Çanak yapraklar : Çiçekli bitkilerde, çiçeğin en dış halkasını oluşturan, genellikle yeşil renkli, çiçek tomurcuk hâlde iken tüm çiçek organlarını koruyan parçalardan her biri.

Çanakça : Elâzığ şehrinde, Alacakaya ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yer. İstanbul kenti, Çatalca belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yer.

Çanakçılar : Bartın ilinde, Amasra ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri. Bolu kenti, merkez ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Diğer dillerde Çanak anlamı nedir?

İngilizce'de Çanak ne demek? : n. bowl, pot, calix

Fransızca'da Çanak : écuelle [la], godet [le], jatte [la], pot [le], calice [le]

Almanca'da Çanak : n. Kelch, Schüssel

Rusça'da Çanak : n. миска (F), плошка (F), горшок (M), чаша (F), чашечка {бот.} (F)