Çare nedir, Çare ne demek

Çare; kökeni farsça dilinden gelmektedir.

"Çare" ile ilgili cümle

  • "Teklif ettiği çare ise şiddetli ve semereli bir tedbir olmaktan çok uzaktı." - N. F. Kısakürek

Yerel Türkçe anlamı:

Çare

Çare anlamı, tanımı:

Çaresine bakmak : Gerekeni yapmak, çözüm yolu aramak.

Hal çaresi : Çözüm yolu.

Çaresiz : Çare bulamayan, zavallı (kimse), biçare. Çaresi bulunmayan, onulmaz. İster istemez. Çıkar yol bulamayan bir biçimde.

Çaresiz kalmak : Çözüm yolu, çıkar yolu bulamamak.

Çaresizlik : Çaresiz olma durumu.

Çareviç : Çarın oğlu.

Ecele çare bulunmaz : "ölüm dışında, çaresiz gibi görünen her güç işin bir çıkar yolu vardır" anlamında kullanılan bir söz.

Ne çare : "çaresi yok, elden ne gelir" anlamında kullanılan bir söz.

Olacakla öleceğe çare bulunmaz : "insanın alnına yazılmış olan şeyler önlenemez" anlamında kullanılan bir söz.

Varmak : Acımadan, çekinmeden yapmak. Hoş olmayan bir sona ermek. Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak. Belli bir duruma veya düzeye gelmek. Bir durumdan başka duruma geçmek. Kadın, evlenmek. Bir şeyi iyice anlamak veya duymak.

Orta : İki karşıt nitelik veya durum arasında bulunan, tutarlı, ılımlı, vasat. Çankırı iline bağlı ilçelerden biri. Öğretimde, öğrencinin değerlendirilmesinde geçer not ile iyi arasındaki derece. Bir şeyin eşit olarak ayrılabileceği bölüm. Her iki yanında kendi türünden aynı nitelikte nesneler, durumlar bulunan. Orantı. Defterde, bir araya getirilmiş belli sayıda yaprakların oluşturduğu bölümlerden her biri. Bir olayın, içinde gerçekleştiği yer. Ne büyük ne küçük, midi. Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer. Başlangıcı ile bitimi arasında eşit uzaklıkta olan süre. Ne uzun ne kısa, midi. Futbolda oyunculardan birinin, topu, kale ağzında duran arkadaşlarına havadan yollamak için yaptığı vuruş. Sorunların çözümünde aşırılıklardan kaçınan, ölçülü bir yöntem izleyen. İyi ile kötü arasındaki durum. Yeniçeri Ocağında tabur.

 

Engel : Bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep, mâni, mahzur, müşkül, pürüz, mânia, handikap. Engelli koşularda, her yarışçının üzerinden atlaması gereken tahta düzenek, bariyer. Kara yollarının kenarlarına yapılmış olan korkuluk, bariyer. Hemzemin geçitlerde kara yolu güvenliğini sağlamak için kullanılan açılır kapanır düzenek, bariyer. Herhangi bir yolu kapamak için konulan nesne, bariyer.

Kaldırmak : Bir kuruluşun çalışmasına son vermek, feshetmek, lağvetmek. Piyasadan çekmek. Tören yaparak ölüyü gömmek. Uygun gelmek, yakışmak. Alıp başka yere götürmek. Bulunduğu yerden almak. Hastayı hastaneye götürmek. Bir şeyden çokça satın almak. Elin ulaşamayacağı yere koymak, saklamak. Toplamak. Yukarı doğru hareket ettirmek. Çekmek, taşımak. Uyandırmak. Yok etmek, ortadan silmek. Ürün toplamak, taşımak. Tayin etmek, atamak. İyi etmek, iyileştirmek. Çalmak, aşırmak. Kaçırmak. Yükseltmek.

 

Tutulma : Bir gök cisminin, araya başka bir cismin girmesiyle bütününün veya bir bölümünün görünmez duruma gelmesi olayı. Halk tarafından sevilme, ünlü olma, iyi tanınma, popülarite. Tutulmak işi.

Gerek : Gerçekleşmesi zorunlu olarak beklenen, lazım. İcap.

Çözüm : Bir sorunun çözülmesinden alınan sonuç, hal. Bir denklemde bilinmeyenlerin yerine konulduğunda o denklemi gerçekleştiren sayı veya sayılar. Bir problemi çözmek için verilenler üzerinde yapılacak işlemlerin gösterilmesi.

Tedavi : Çeşitli yöntemlerle hastalığı iyi etme, iyileştirme, sağaltım, sağaltma, terapi. Aksayan bir şeyi düzeltme, iyileştirme.

Deva : İlaç, çare.

Çaresiz kalmak : çözüm yolu, çıkar yolu bulamamak. İlgili cümle: "“Köyde kim çaresiz kalırsa, kimin işi bozulursa İstanbul yolunu tutar.”" Ö. Seyfettin.

Çaresizce : Çaresiz bir biçimde, çaresizcesine.

Çaresizcesine : Çaresizce.

Çaresizlikle : Çaresiz bir biçimde. İlgili cümle: "“Uzun İhsan Efendi olan biteni çaresizlikle seyrediyordu.”" İ. O. Anar.

Çare ile ilgili Cümleler

  • Çaresizlik cevapsız kurak bir ıssızlık değildir.
  • Çare nedir?
  • Bir çare var mı?
  • Çaresiz değilim.
  • O kendini çaresiz hissediyordu.
  • Çaresiz görünmek istemiyorsun.
  • Çok çaresiz hissettim.
  • Bunun nasıl yapılacağını öğrenmek için yalnız bir çare var. Bunu Tom'a sor.
  • Ali çaresizce gülümsedi.
  • İçkiye son çare olarak başvurmamalısın.
  • Çaresiziz.
  • O bir iş bulmak için başarısız olduğunda, Mustafa çaresiz hissetmeye başladı.
  • Çaresizlik aradığın çarenin belki tam önünde olması ama onu bulacak vaktin olmamasıdır çaresizlik.
  • Çaresiz anlar, sert tedbirleri gerekir.

Diğer dillerde Çare anlamı nedir?

İngilizce'de Çare ne demek? : [care] n. attention, concern; caution; supervision, management

v. be concerned with -; look out for -, watch over -; like, be fond of -

adj. dear, darling, beloved, charming; expensive, costly

Fransızca'da Çare : expédient [le], remède [le], ressource [la], truc [le]

Almanca'da Çare : n. Abhilfe, Ausweg, Gegenmittel, Heilmittel, Hintertür

Rusça'da Çare : n. средство (N), исход (M)