Çarpmak nedir, Çarpmak ne demek

  • Hızla değmek, vurmak.
  • El çabukluğu ile çalmak, dolandırarak elde etmek
  • Etkisiyle birdenbire hasta etmek.
  • Kalp, hızlı hızlı vurmak.
  • Varlığına inanılan bir gücün öfkesine uğramak.
  • Kurnazlıkla ele geçirmek.
  • Biri çarpılan, öbürü çarpan denilen iki sayı verildiğinde çarpanı çarpılandaki birim kadar çoğaltarak çarpım adı verilen bir üçüncü sayıyı elde etmek, darp etmek.
  • Çekiciliğiyle etkilemek, şaşırtmak.

"Çarpmak" ile ilgili cümle

  • "Köprüden denizi seyredenlerin cüzdanını hep çarparlar." - B. Felek
  • "İhtiyarın üç aylıkları aldığı günler çıkagelir, allem edip kallem edip zavallının yarı maaşını çarpar kaçar." - H. Taner
  • "Eşiği aştım, içeri girdim, ortada duran uzun bir masaya çarptım." - A. Kutlu
  • "Güneş çarpmak. Kömür çarpmak."
  • "Yeşildirek'te yatan evliya hepinizi çarpar." - K. Tahir
  • "Güzel halk türkülerinde beni çarpan şey bunların hepsinin arkasında bir vaka, bir macera, nihayet bir insan bulunmasıdır." - B. R. Eyuboğlu

Yerel Türkçe anlamı:

At koşturmak.

Diğer sözlük anlamları:

Sıvamak, sürmek, bulaştırmak

Bilimsel terim anlamı:

Karşı oyuncuya, iki ayağı yerden kesmeden, gövdenin bütün ağırlığı ile yüklenmek.

İngilizce'de Çarpmak ne demek? Çarpmak ingilizcesi nedir?:

 

hit, charge with the body, multiply

Osmanlıca Çarpmak ne demek? Çarpmak Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

zarbetmek

Çarpmak tanımı, anlamı:

Çarpan balığı : Levrekgillerden, yüzgeçleri dikenli ve zehirli, eti sevilen bir balık, trakunya (Trachinus draco).

Çarpma : Çarpmak işi. Dört işlemden biri, çarpmak işlemi, darp. Alaturka müzikte temel notaların arasına sıkıştırılmış ve usulü bozmayan, tek perdelik küçük fazlalık. Kuyu çengeli biçiminde beş kollu büyük olta iğnesi.

Cereyan çarpmak : Elektrik akımına tutulup etkisinde kalmak.

Cin çarpmak : Bir inanışa göre, cinlerin öfkesiyle inme inmek.

Cin olmadan şeytan çarpmak : Gücünün üstündeki işleri başarmaya kalkışmak.

Elinin tersiyle çarpmak : Ayanın arkasıyla şiddetle tokat atmak.

Göze çarpmak : Dikkati üzerine çekmek.

Gözüne çarpmak : Görünür olmak, dikkati çekmek.

Güneş çarpmak : Sıcak havada güneş altında çok kalmaktan hasta olmak.

Hava çarpmak : İklim ve rüzgâr olumsuz etkilemek.

Kafasını taştan taşa çarpmak : Başını taştan taşa çarpmak.

Kalbi çarpmak : Çok heyecanlanmak. yüreği çarpmak. kalbi çok vurmak.

Kulağına çarpmak : Duyulmak.

Yüreği çarpmak : Merak, kaygı, korku, heyecan vb. duygularla tedirgin olmak, huzursuz olmak. coşku sebebiyle kalp hızlı hızlı çarpmak veya çalışmak. kalbi çarpmak veya çalışmak.

Yüzüne su çarpmak : Yüzünü soğuk su ile yıkamak.

Zor alıma çarpmak : Kişi mallarına devlet adına yasal olarak el koymak, müsadere etmek.

Değmek : Ulaşmak, erişmek. Değerinde olmak. Karşılık olmak. İstenilen yere düşmek, rast gelmek, isabet etmek. Aralık kalmayıncaya kadar birbirine yaklaşmak, dokunmak, temas etmek. Zevk veren şeyler hoşa gitmek. Herhangi bir nitelikte olmak. Eş değerde olmak.

 

Vurmak : Soğuk, dolu vb. ürünlere zarar vermek. Ses çıkarmak için bir şeyi başka bir şey üzerine hızlıca çarpmak. Üzerinde görünmek, üzerine düşmek, yansımak, aksetmek. Piyango vb. çıkmak, isabet etmek. Bağlama, ilişkilendirmek. Ses çıkarmak, ses vermek, çalmak. Desteklemek, dayamak. Çıkmak. Çarpma işlemini yapmak. Kalp, vuru durumunda olmak, çarpmak. Herhangi bir biçimde haksız yoldan para almak, soymak. Takmak, koymak, bağlamak. Hızla çarpmak. Sırtına, omzuna yerleştirmek. Batıcı veya kesici cisimleri saplamak, kakmak. Uygulamak, basmak, koymak. Dokunmak, hasta etmek. İçki içmek. Kadeh tokuşturmak. Silahla yaralamak, öldürmek. Olduğundan başka biçimde görünmek. Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak. Bir şeyi başka bir şey üzerine koymak. Duyulmak, hissedilmek. Hızla değmek, çarpmak. Tavla oyununda pulu kırmak. Sürmek. Amaçladığı şeye rast getirmek. Etkisi bir yere kadar uzanmak. Olumsuz yönde etkilemek. Manevi olarak yaralamak.

Etki : Bir etken veya bir sebebin sonucu, yardım. Bir kimse üzerinde bırakılan izlenim. Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir.

Hasta : Zihinsel yetenekleri bozulmuş olan. Aşırı düşkün, tutkun. Parasız, züğürt. Hastalık, kaza veya yaralanma dolayısıyla fizik veya ruh sağlığı bozulmuş ve tedavi edilmesi gereken kimse, rahatsız.

Öfke : Engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık, hışım, hiddet, gazap.

Uğramak : Bir yerin yanından, yakınından, içinden geçmek. Kötü duruma konu olmak. Cin, peri çarpmak. Yaklaşmak. Fırlayarak çıkmak, hızla çıkmak. Yola devam etmek üzere, bir yerde kısa bir süre kalmak.

Kurnazlık : Kurnazca iş. Kurnaz olma durumu.

Hızla : Çabucak.

Birdenbire : Ansızın.

Etmek : Birini bir şeyden yoksun bırakmak. Kötülükte bulunmak. Bir işi yapmak. Bulmak, erişmek. Herhangi bir değerde olmak. Demek, söylemek. "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak. Küçük veya büyük abdestini yapmak. Eşit değer kazanmak.

Geçirmek : Tespit etmek, yazmak, kaydetmek. Birine kötü söz söylemek. Bir şeyi bir yerden başka yere taşımak, nakletmek. Herhangi bir durumu yaşamış olmak. Giymek, giyinmek. Bir şeyi bir yandan öbür yana götürmek. Vurmak. Bir süre yaşamak, oturmak, kalmak. Alışverişte aldatmak, kötü mal satmak, kazıklamak. Bir işi birden çok kişi üzerinde uygulamak. Bir şeyi kendisine ayrılmış olan yere yerleştirmek, takmak. Etmek, yapmak. Bir gereksinimi eldeki imkânla karşılamak. Yola çıkan birini uğurlamaya gitmek, selametlemek, teşyi etmek. Hastalık bulaştırmak. Geçme işini yaptırmak, geçmesini sağlamak. Zaman harcamak.

Kalp : Sevgi, gönül. İşe yaramaz, tembel. Bir ülkenin, bir kuruluşun işleyiş, yönetim ve varlığını sürdürme bakımından en önde gelen yeri. Düzme, sahte, geçmez (para). Bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme. Göğüs orta boşluğunda, iki akciğer arasında, vücudun her yanından gelen kirli kanı akciğerlere ve oradan gelen temiz kanı da vücuda dağıtan organ, yürek. Duygu, his. Yalancı, kendine güvenilmeyen. Kalp hastalığı.

Hızlı : Güç kullanarak. Çabuk, seri, süratli. Çabucak. Uçarı, çapkın, hovarda.

Etkilemek : Etkiye uğratmak, tesir etmek. Karşısındaki kişiyi kendi duygu ve istekleri doğrultusuna yöneltmek.

Şaşırtmak : Yanıltmak. Şaşırmasına sebep olmak. Daha iyi yetişmelerini sağlamak için ağaç fidanlarının veya çiçek fidelerinin yerlerini değiştirmek. Şaşkınlaşmak, şaşmak.

Çarpmak ile ilgili Cümleler

  • Ali bir köpeğe çarpmaktan kaçınmak için aniden frene bastı.
  • Ali bir köpeğe çarpmaktan kaçınmak için yoldan çıktı.

Diğer dillerde Çarpmak anlamı nedir?

İngilizce'de Çarpmak ne demek? : n. plunk

v. multiply, strike, bang, knock, bump, hit, slam, crash, bump into, smash, clash, lash, bang into, collide, crash into, run against, pulse, pulsate, barge, bash, cannon, clap, dash, greet, hurtle, impinge, kayo, knock out, knock over, mulct, plant

Fransızca'da Çarpmak : battre, choquer, cogner, entrechoquer, frapper, percuter, se buter, se heurter, télescoper, trébucher sur, multiplier

Almanca'da Çarpmak : v. anfahren, anprallen, anstoßen, aufstoßen, ausspülen, beben, klopfen, kollidieren, malnehmen, multiplizieren, palpitieren, pulsen, pulsieren, puppern, rühren, stoßen, zusammenschlagen

Rusça'da Çarpmak : v. ударяться, наскакивать, наезжать, наталкиваться, натыкаться, стукаться, ударять, хлопать, полоснуть, стучаться, умножать, стащить, биться, плескать, наскочить, наездить, наехать, натолкнуться, наткнуться, стукнуться, ударить, хлопнуть, умножить