Çekme nedir, Çekme ne demek
- Çekmek işi.
- Yüksekteki ince dalları çekip kesmeye yarar, ay biçiminde, uzun saplı, ağzı tırtıklı bıçak.
- Çekmece.
- İş yaparken giyilen bir şalvar türü.
- Düzgün biçimli.
- Parmak ya da mızrapla çalınan çalgı.
- Vücut bölümlerinin bükücü kas gücü ile bir direnci kendisine yaklaştırması.
- Ağacın yapısındaki nem oranının azalması sonucu boyutlarının küçülmesi
- Çekilerek giyilen veya kullanılan.
"Çekme" ile ilgili cümle
- "Çekme burun."
- "Siyah kehribar tespihini çekmeye başladı." - C. Uçuk
- "Sonra çekmesinden pembe bir dosya çıkarıp önüne sürdü." - H. Taner
- "Erkekleri, yandan lastikli çekme potinden başkasını bilmiyorlardı." - R. H. Karay
Çekme anlamı, kısaca tanımı:
Çekme demir : Haddeden geçirilmiş demir.
Çekme halatı : Bozulmuş, kaza yapmış araçları çekmeye yarayan ip, plastik, zincir veya halattan yapılmış alet.
Çekme kapı : İp veya başka malzemelerle çekilerek açılıp kapanan bir kapı türü.
Çekme kat : Apartmanlarda veya evlerde dört yanı teras olarak bırakılan en üst kat.
Ad çekme : Kura.
Halat çekme : Bir halatı birer ucundan tutan iki tarafın birbirini çekmesiyle yapılmış olan yarışma.
Kemane çekme : Yağlı güreşte, elleri hasmının arkasından göğsü üzerinde kilitledikten sonra midesi ve karnı üzerinde kuvvetli bir biçimde ve bastıra bastıra gezdirme.
Sıcak çekme : Demir çelik fabrikaları, izabe tesisleri vb. iş yerlerinde kütük demirlerini sıcak olarak tavlama derecesinde biçimlendirme ve haddeleme.
Çekmece : İçinde mücevher vb. değerli şeyler saklanan küçük, süslü sandık. Masa, dolap vb. şeylerin dışarıya çekilen bölümü, göz, çekme. Gemilerin barınabilecekleri koy.
Çekmeceli : Çekmecesi olan.
Çekmek : Bir kimseyi veya bir şeyi geri almak. Germek. Herhangi bir anlama almak. Masrafını karşılamak, ikramda bulunmak. Aynısını yazmak veya çizmek. Protesto, poliçe, çek vb. düzenleyip yürürlüğe koymak. Şans denemek amacıyla hazırlanmış kâğıtlardan birini almak. Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek. Bir yerden başka bir yere taşımak. Hoşa gitmek, sarmak. Görüntüyü bir aletle özel bir nesne üzerine kaydetmek. Yürütmek, sürmek. Taşıtı bir yere bırakmak, koymak. Tedavi amacıyla şişe, vantuz, sülük vb.ni uygulamak. Boya, badana vb. sürmek. Dişi hayvanı çiftleşmek için erkeğin yanına götürmek. İçki içmek. Hamur vb. iyice pişmiş duruma gelmek. Öğütmek. Bir şeyin içyüzünü anlamak amacıyla bir kimseyi sıkıştırmak. Üzerinde bulunan bir silahla saldırmak için davranmak. Bir cisim, belli bir yakınlıktaki başka bir cismi kendisine yaklaşmaya zorlamak, itmek karşıtı. Atmak, vurmak. İçine almak, emmek. Vericiden gelen dalgaları algılayarak televizyon, radyo, telefon vb. aygıtlarla bağlantı kurmak. Tartıda ağırlığı olmak. Bir duyguyu içinde yaşatmak. Yol, ay sürmek. Bir kimse ailesinden birine herhangi bir bakımdan benzemek. Taşıma gücü olmak. Kaçan ilmeği örmek. Örtmek, giymek. Güç durumlara dayanmak, katlanmak. Döşemek. Daralıp kısalmak. Bir şeyi emip dışarıya çıkarmak. Çizgi durumunda uzatmak. Bir yerden bir şeyi yukarı doğru almak. Herhangi bir engel kurmak. İmbik yardımı ile elde etmek. Yollamak. Asmak. Bir amaçla ortadan kaldırmak.
Çekmeli : Çekmesi olan. Çekmecesi olan.
Çekmeli vagon : Yükseltileri farklı iki nokta arasında çelik halatlarla ve motor gücüyle çalışan, iki vagonlu ulaşım aracı, füniküler.
Çekmelik : Yemeni vb. giyeceklerde, ayağın daha rahat girmesi için topuk üzerinde bulunan uzun çıkıntı.
Acemilik çekmek : Alışamadığı bir işte zorluk çekmek.
Acı çekmek : Üzülmek, üzüntü içinde kalmak. ağrı, sızı duymak.
Acısını çekmek : Yapılan yanlış bir işin doğurduğu sıkıntı ve üzüntü içinde bulunmak.
Açlık çekmek : Yoksulluk içinde bulunmak.
Ad çekmek : İki veya daha çok aday arasında bir sıralama, bir ayırma yapılacağı zaman her birinde bir tek ad yazılı kâğıtları bir araya getirip karıştırdıktan sonra birini çekerek veya özel bir bilgisayar yazılımıyla adları belirlemek.
Ad çekmeye girmek : Kuraya tabi olmak. oyunun başlangıcında, alan seçimi, başlama atışı veya karşılama hakkı için öncelik sağlamak amacıyla kura çekmek.
Afyon çekmek : Keyif için afyon yutmak.
Ağ çekmek : Yakalanan balıkları toplamak için ağı sudan çıkarmak.
Ağır çekmek : Tartıda ağır gelmek.
Ağzının kokusunu çekmek : Birinin her türlü isteğine, kaprisine boyun eğmek. bir kimsenin çekilmez davranışlarına katlanmak.
Ah çekmek : Derin bir keder veya özlemle içten gelerek ah demek.
Ahıra çekmek : Bir sürüyü ahıra kapamak, bir hayvanı ahıra bağlamak.
Akıntıya kürek çekmek : Olmayacak bir iş uğrunda boşuna çabalamak.
Al malın iyisini çekme kaygısını : "malın iyisini alan, onu tasasız kullanır" anlamında kullanılan bir söz.
Alaka çekmek : İlgi çekmek.
Angarya çekmek : Bir işi isteksizce, hatır için yapmak zorunluluğunda olmak.
Arık çekmek : Tıkanan, bozulan arkları temizleyip açmak.
Aşağı çekmek : Değerini düşürmek.
Avans çekmek : Öndelik çekmek.
Ayağını çekmek : Sık sık gittiği bir yere artık uğramaz olmak, ilgiyi kesmek.
Ayak çekmek : Kandırmaya çalışmak, avutmak.
Ayaza çekmek : Kışın kuru soğuk artmak.
Ayrı baş çekmek : Topluluktan ayrılıp kendi başına iş yapmak.
Azap çekmek : Ceza görmek. eziyet çekmek, üzüntü içinde olmak.
Bankadan çekmek : Bankadaki hesabından para almak.
Bayrak çekmek : Bayrağı bir direğe veya ipe takmak.
Besiye çekmek : Hayvanı semirtmek için beslemek.
Besmele çekmek : Bir işe başlarken "bismillahirrahmanirrahim" sözünü söylemek.
Beyaza çekmek : Yazıyı temize çekmek.
Bıçak çekmek : Üzerindeki bıçağı birden eline alarak birine saplamaya hazırlanmak.
Boğaya çekmek : İneği boğa ile cinsel ilişkide bulundurmak.
Boya çekmek : Boyca uzamak.
Boynuz çekmek : Boynuz kullanarak kan çekmek, hacamat etmek.
Burnunu çekmek : Umduğunu bulamamak, amacına ulaşamamak. sümüğünü çekmek.
Canı çekmek : Bir şeyi istemek, istek duymak, arzulamak.
Cartayı çekmek : Ölmek.
Cavlağı çekmek : Ölmek.
Cefa çekmek : Zulüm görmek.
Cefayı çekmeyen sefanın kadrini bilmez : "sıkıntı çekmemiş olanlar, eriştikleri rahatlığın ve mutluluğun değerini bilemezler" anlamında kullanılan bir söz.
Çeper çekmek : Çitten duvar çevirmek.
Ceremesini çekmek : Başkasının yol açtığı zararı ödemek.
Çetele çekmek : Hesap tutmak amacı ile bir yere çizgiler çizmek.
Ceza çekmek : Hapiste yatmak. manevi bakımdan işlenen suçun ağırlığını çekip sıkıntı ve üzüntü içinde kalmak.
Cezasını çekmek : Yaptığı bir kusur veya tedbirsizliğin zararına uğramak. hükmedilen cezayı bitirmek.
Cila çekmek : İçilen içkinin etkisini azaltmak veya artırmak amacıyla bir şey içmek.
Çile çekmek : Büyük sıkıntı ve üzüntü içinde yaşamak.
Çıngırağı çekmek : Ölmek.
Çizgi çekmek : Bitirmek, sona erdirmek. bir noktayı hat biçiminde çeşitli yönde uzatmak.
Cızlamı çekmek : Ölmek. kaçmak, savuşup gitmek.
Çizmeleri çekmek : Bir işe girişmek.
Cumburlopu çekmek : Pat diye düşmek.
Daktiloya çekmek : Yazı makinesiyle yazmak.
Damarına çekmek : Soyunun özelliklerini taşımak.
Darağacına çekmek : İdam cezası alan bir kimseyi asmak.
Dem çekmek : Kuşlar uzun ve güzel ezgiler çıkarmak. içki içmek.
Derdini çekmek : Üzüntüsüne katlanmak.
Dikkat çekmek : Göze batmak, fark edilmek. ilgi toplamak.
Dikkatini çekmek : Uyarmak. fark etmek.
Dikkatini çekmemek : Birinin ilgisini uyandırmamak.
Dilinin cezasını çekmek : Ölçüsüz, düşüncesiz konuşma yüzünden zarar görmek.
Dizginini çekmek : Birinin aşırı davranışlarına engel olmak.
Doksan kapının ipini çekmek : İçinde bulunduğu sorunu çözmek için kapı kapı dolaşmak, birçok yere uğramak.
Domuzdan kıl çekmek : Sevilmeyen veya eli sıkı olan birinden bir şey alabilmek.
Don çekmek : Donmak.
Dona çekmek : Hava, suları donduracak derecede soğumak.
Dünyadan el etek çekmek : Bir kenara çekilip çevresiyle ilgisini kesmek, toplumun yaşayışına karışmamak, dünya işleriyle ilgilenmez olmak.
Duvar çekmek : Aradaki ilişkiye son vermek, görüşmemek. duvar örmek.
Eflake ser çekmek : Çok yüksek olmak.
Ek tohumun hasını çekme yiyecek yasını : "bir girişimden iyi sonuç almak isteyen, o işin temelini sağlam kurmalıdır" anlamında kullanılan bir söz.
El ayak çekmek : Uzaklaşmak, kaybolmak.
El çekmek : Vazgeçmek.
El frenini çekmek : Çalışması durdurulmuş bir motorlu aracın hareketini önlemek için el frenini uygun konuma getirmek.
Elaman çekmek : Bezginlik gösterip yakınmak.
Elense çekmek : Yenmek, mağlup etmek. güreşte, kolunu hasmın boynuna getirip başparmağı gırtlağa, dört parmağı da enseye geçirerek hasmı yıkmak amacıyla çekmek.
Emek çekmek : Bir işte çok çalışarak yorulmak.
Enfiye çekmek : Keyiflenmek amacıyla çürütülmüş tütünden yapılmış olan tozu burna nefes yoluyla almak.
Esrar çekmek : Esrar içmek.
Eteğinden el çekmek : Etliye sütlüye karışmamak. birini tacizden vazgeçmek.
Eteğini çekmek : Günah sayılan işlerden uzak durmak.
Evrat çekmek : Okunması âdet olan duaları ve Kur'an ayetlerini sürekli tekrarlamak.
Eziyet çekmek : Zahmet ve sıkıntıya uğramak.
Falakaya çekmek : Falakaya bağlayarak dövmek.
Fenaya çekmek : Söylenen bir sözü kötü tarafından anlamak.
Fener çekmek : Elinde fenerle önden gitmek. bir kalabalığa önderlik etmek.
Fertik çekmek : Kaçmak.
Film çekmek : Vücudun röntgenini almak. bir sinema kamerasıyla görüntüleri tespit etmek veya bir hareket ve görünüşün sıralı resmini çekmek.
Fırça çekmek : Paylamak.
Fişini çekmek : Birini öldürmek. yaşama dönme umudu olmayan hastayı, nefes alması, kalbinin atması gibi faaliyetlerini yerine getiren aletlerden ayırmak. birine zarar vermek.
Fotoğraf çekmek : Fotoğraf makinesiyle görüntü tespit etmek.
Gam çekmek : Tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek.
Gönlü çekmek : İmrenip istemek.
Gönül çekmek : Sevdalı olmak.
Gözlerine mil çekmek : Birinin gözlerini kızgın mille kör etmek.
Güçlük çekmek : Zorlanmak. maddi açıdan sıkıntı içinde olmak.
Günahını çekmek : Birinin yaptığı veya birine karşı yapılmış olan kötülüğün cezasını görmek.
Gurbet çekmek : Doğup yaşadığı yerleri özlemek.
Halay çekmek : Halay oyunu oynamak.
Hasret çekmek : Özlem duymak.
Hasretini çekmek : Birini çok özlemek. gereksinim duyduğu şeyi elde edememenin üzüntüsü içinde bulunmak.
Hat çekmek : Telefon, telgraf tellerini döşemek veya direklere germek.
Hatime çekmek : Son vermek.
Haybeye kürek çekmek : Boşu boşuna uğraşmak.
Hesaba çekmek : Bir kişiden, bir kuruldan yaptığı işler için açıklama ve savunma istemek.
Hırkayı başına çekmek : Bir köşeye çekilip çevresiyle ilgisini kesmek.
Hırsız çekmecesi : Çalışma masasının gizli bölmesi.
Hu çekmek : Tekkelerde, dervişler ayin sırasında sürekli olarak hu demek.
İç çekmek : Üzüntüyle derinden soluk almak.
İçi çekmek : İstek duymak.
İçine çekmek : Soluk almak. bilincine varmak, anlamak.
İçini çekmek : İç çekmek.
İflas bayrağını çekmek : Her şeyini yitirmek. ticarette batmak.
Iğrıp çekmek : Balık yakalamak için atılmış ığrıbı yukarı çıkarmak.
İhtarname çekmek : Yasal yollarla yazılı uyarı göndermek.
İlgi çekmek : Çevresinde ilgiyi, dikkati ve merakı üzerine toplamak, alaka çekmek, alaka toplamak veya alaka uyandırmak.
İlgisini çekmek : İlgisini, dikkatini ve merakını üzerinde toplamak, alaka duymak.
İmbikten çekmek : Damıtmak.
İmtihana çekmek : Denemek, sınamak. bilgisini ölçmek.
İpe çekmek : Asarak öldürmek.
İpini çekmek : Birini ölçülü davranmaya zorlamak.
İple çekmek : Sabırsızlıkla beklemek.
İplik çekmek : İplik eğirmek. kumaştan iplik çıkarmak.
İyiye çekmek : Bir düşünce veya olayı olumlu yönüyle değerlendirmek.
Kabir azabı çekmek : İslam inancına göre öldükten sonra mezarda azap duymak. çok sıkılmak, üzülmek.
Kafa çekmek : İçki içmek.
Kahır çekmek : Uzun süre sıkıntıya katlanmak.
Kalafata çekmek : Gemiyi onarmak için karaya çekmek. azarlamak, paylamak.
Kalem çekmek : Gereksiz olduğunu belirtmek için üstünü çizmek.
Kan çekmek : Yüz ve huy, anne veya baba tarafının yüzüne ve huyuna benzemek. akrabalar, birbirlerine yakınlık duymak.
Kantara çekmek : Bir şeyi tartmak. birini sınamak.
Kasavet çekmek : Üzülmek, tasalanmak.
Kavara çekmek : Yellenmek.
Kaygı çekmek : Üzüntü, tasa duymak.
Kayışa çekmek : Aldatmak, kandırmak.
Keder çekmek : Acı duymak, ızdırap çekmek.
Keleye çekmek : Boğaya çekmek.
Kendini naza çekmek : İstekli olduğu hâlde yapmacıklı hareketlerle isteksiz gibi davranmak.
Kılıç çekmek : Saldırmak veya selamlamak amacıyla kılıcı kınından çıkarmak.
Kırk kapının ipini çekmek : İçinde bulunduğu sorunu çözmek için kapı kapı dolaşmak, birçok yere uğramak.
Kızağa çekmek : Bir görevliyi etkin bir görevden alıp çalışmayı gerektirmeyen pasif bir işe vermek. gemiyi bakım, onarım için bir süre veya hiç kullanılmamak üzere kızak üzerine almak.
Kolan çekmek : Kayığı karadan halatla çekmek, yedekçilik etmek.
Konferans çekmek : Karşısındakini bıktıracak bir biçimde uzun veya öğüt verircesine konuşmak.
Kopya çekmek : Genellikle yazılı sınavlarda soruları cevaplamak için bir kaynağa gizlice bakmak.
Kötüye çekmek : Yanlış, beğenilmeyen bir anlam vermek.
Koza çekmek : Kozayı temizleyip ayıklamak.
Kulağını çekmek : Uyarmak için hafif bir ceza vermek. ceza olarak kulağını tutup bükerek çekmek.
Kura çekmek : Ad çekmek.
Kürek çekmek : Deniz teknesini yürütmek için küreği kullanmak.
Kuyruk çekmek : Göz ucundan şakağa doğru kalem veya sürme ile çizgi çekmek.
Lahavle çekmek : "lahavle" sözünü söylemek.
Macun çekmek : Çatlak, delik yerleri kapatmak veya camı çerçeveye tutturmak için macun sürmek. boyacılıkta, düzgünlük ve dayanıklılık sağlamak için boyanacak yüzeye macun sürmek.
Makara çekmek : Ötücü kuşlar sürekli ötmek.
Makine çekmek : Dikiş makinesinde dikmek.
Masrafı çekmek : Bir iş için gereken parayı ödemek, gideri karşılamak.
Meşakkat çekmek : Güçlüklerle karşılaşmak.
Meşale çekmek : Önderlik etmek, önayak olmak.
Meydan dayağı çekmek : Herkesin içinde veya çok dövmek.
Mihnet çekmek : Sıkıntılı bir duruma katlanmak, sıkıntı çekmek.
Mortoyu çekmek : Ölmek.
Müşkülat çekmek : Zorluk, güçlük içinde kalmak.
Nazarıdikkatini çekmek : İlgisini çekmek.
Nazını çekmek : Her istediğini yerine getirmek.
Nefes çekmek : Sigara veya başka bir şeyin dumanını içine çekmek. esrar içmek.
Nefes darlığı çekmek : Solumada sıkıntı yaşamak.
Niyet çekmek : Niyetçiden niyet adı verilen fal kâğıdı almak.
Of çekmek : Oflamak.
Oh çekmek : Birinin kötü duruma düşmesine sevinmek.
Okka çekmek : Hacminden umulmayacak kadar okka ağırlığında olmak.
Özlemini çekmek : Arzulamak, çok özlemek, hasretini çekmek.
Pala çekmek : Palayı belinden çıkarıp vurmak.
Para çekmek : Bir yere yatırılmış paradan bir bölümünü geri almak.
Parasını çekmek : Para sızdırmak, birinden birtakım gerekçelerle para almak.
Parasızlık çekmek : Para yönünden sürekli sıkıntı içinde olmak.
Pasta çekmek : Otomobilleri pasta ile parlatmak.
Peklik çekmek : Sürekli olarak güçlükle büyük abdest bozmak.
Perdah çekmek : Sakalı bir daha ve kıl çıkışının ters yönünde olmak üzere tıraş etmek.
Perde çekmek : Bir şeyin önüne perde germek. gizlemek, örtmek.
Perhize çekmek : Perhizi titizlikle uygulamak.
Peşkeş çekmek : Başkasının malını birine bağışlamak. verilmemesi gereken bir şeyi uygunsuz bir amaçla veya yersiz olarak birine vermek.
Pimini çekmek : Başkasına zarar verecek kötü bir olayı başlatmak.
Piyango çekmek : Talih oyunu için hazırlanmış kâğıtlardan birini bulunduğu yerden almak.
Poliçe çekmek : Bir müşteriye ödeme yapması için bildiride bulunmak.
Protesto çekmek : Protesto yollamak.
Rastık çekmek : Rastık sürmek.
Resim çekmek : Fotoğraf makinesiyle bir şeyin biçimini kâğıda geçirmek.
Rest çekmek : Herhangi bir konuda sert ve kesin olarak son sözü söylemek. oyuncu önündeki paranın tümünü ortaya koymak.
Röntgen çekmek : Bir olayın bütün geçmişini ve durumunu belirlemek. herhangi bir organın durumunu tespit etmek için film çekmek.
Sah çekmek : Bir yazının doğru olduğunu bu işaretle belirtmek.
Sap çekmek : Biçilmiş ekini tarladan harmana kaldırmak.
Sefalet çekmek : Yoksul ve perişan yaşamak.
Sehpaya çekmek : Asarak öldürmek, darağacına çekmek, asmak.
Seksen kapının ipini çekmek : İçinde bulunduğu sorunu çözmek için kapı kapı dolaşmak, birçok yere uğramak.
Set çekmek : Suyun akmasını, toprağın kaymasını önlemek için duvar yapmak. bir işi, bir davranışı, bir isteği önlemek, engellemek.
Sevda çekmek : Birine tutkun olmak, aşk tutkusu içinde olmak.
Sıfır çekmek : Öğrenci, sınavda hiçbir soruya cevap verememek. halter yarışmalarındaki silkme ve koparma dallarında belirlenen ağırlığı kaldıramayıp elenmek.
Sıkıntı çekmek : Zorluk veya yoksulluk içinde yaşamak.
Silah çekmek : Silahla vurmak. silahla vurmaya davranmak.
Şimşekleri üstüne çekmek : Sert eleştirilere hedef olmak.
Sineye çekmek : Kötü bir davranış, söz veya olaya ister istemez katlanmak.
Sınır çekmek : Son vermek. sınırını belirtmek.
Sıra dayağı çekmek : Birden çok kişiyi teker teker ve birbirinin ardı sıra dövmek.
Şişe çekmek : Ağrı dindirmek amacıyla içinde alev yakılarak havası seyreltilen özel bir şişeyi veya bardağı sırta yapıştırmak, vantuz çekmek.
Sıygaya çekmek : Birine sorular sorup cevaplarını istemek.
Şölen çekmek : Sanat gösterisinde bulunmak. şölen düzenlemek, ziyafet vermek.
Sorgu suale çekmek : Sorguya çekmek.
Sorguya çekmek : Bir suçla ilgili olarak soru sorup cevap istemek.
Soya çekmek : Soyunun özelliklerini taşımak.
Su çekmek : İçine su almak. alçak bir yerden tulumba vb. ile su çıkarmak.
Sünger çekmek : Bir şeyi hiç olmamış saymak, silmek, silip atmak, unutmak.
Sürme çekmek : Gözleri sürme ile boyamak.
Sürmeyi gözden çekmek : Gözden sürmeyi çekmek.
Suyunu çekmek : Tükenmek. yemek kaynayıp suyu kalmamak.
Tapan çekmek : Tapanlamak.
Tasa çekmek : Kaygılanmak, üzüntü içinde olmak, üzülmek.
Tel çekmek : Telgraf çekmek. telle çevirmek, tel germek.
Telgraf çekmek : Telgrafla haber göndermek, tellemek.
Temize çekmek : Yaşanılan hoş olmayan olayları unutmak. bir yazının karalamasını temiz olarak yazmak.
Tepki çekmek : Olumsuz, sert bir eleştiriyle karşı karşıya kalmak.
Teslim bayrağı çekmek : Çekişme sonunda, karşısındakinin istediğini yapmaya razı olduğunu bildirmek. yenilgiyi kabul etmek.
Tespih çekmek : Tespih tanelerini çeşitli maddelerden imal etmek veya aynı boyda düzenlemek. Allah'ın adını zikrederek ibadet etmek. tespihin tanelerini birer birer iki parmak arasından geçirmek.
Tetiği çekmek : Tetiğe basmak.
Tırtıl çekmek : Henüz yumuşak olan bir parçayı metal bir tırtılla süslemek.
Tombala çekmek : Tombala oynamak.
Toprak çekmek : Ölmek. bir yerdeki toprağı başka bir yere taşımak.
Tuğra çekmek : Osmanlı Devleti'nde ferman, berat ve resmî belgelere tuğra koymak.
Üstüne çekmek : Kendi üzerine almak, muhatap olmak.
Üstüne perde çekmek : İsteyerek örtmek, gizlemek.
Usturayı kayışa çekmek : Usturanın kılağısını almak için berber kayışına sürtmek.
Uyku çekmek : İyice uyumak.
Üzerine çekmek : Üstüne çekmek.
Vantuz çekmek : Şişe çekmek.
Varlıkta darlık çekmek : Herhangi bir engel yüzünden elindeki imkândan yararlanamamak.
Vicdan azabı çekmek : Yapılan bir işten dolayı üzülmek, pişmanlık duymak.
Vido çekmek : Oyundaki kazanılacak sayıyı veya parayı iki katına çıkarmayı teklif etmek.
Ya sabır çekmek : Bir sıkıntıya ses çıkarmadan veya ona karşı bir şey yapmadan katlanmak.
Yabancılık çekmek : Bir iş veya çevrede yabancı olmaktan doğan güçlüklere uğramak.
Yağ çekmek : Gereksiz biçimde övmek, dalkavukluk etmek.
Yallah çekmek : Kovmak.
Yas çekmek : Yas tutmak.
Yatak çekmek : Çok bitkin ve güçsüz olmak.
Yedek çekmek : Akıntılı suda kayığı karadan iple çekmek.
Yıldırımları üstüne çekmek : Bazı davranışlarıyla birçok kimseyi kızdırarak saldırılarına, eleştirilerine yol açmak.
Yokluk çekmek : Belli bir dönem yoksul durumda olmak. yoksulluk içinde bulunmak.
Yoksulluk çekmek : Sürekli yoksulluk içinde bulunmak.
Yuh çekmek : Beğenilmeyen, tasvip edilmeyen birine veya bir duruma karşı haykırmak.
Yuha çekmek : Yuh çekmek.
Yükünü çekmek : Bütün ağırlığını taşımak, her türlü eziyete katlanmak.
Zahmet çekmek : Güçlükle karşılaşmak, sıkıntıya katlanmak.
Zarar çekmek : Zarara uğramak.
Zartayı çekmek : Ölmek.
Ziyafet çekmek : Konukları yemekli ağırlamak.
İnce : Hafif, gücü az. Aşırı özen gerektiren, kaba karşıtı. İyiden iyiye, enikonu, ayrıntılı. Ayrıntılı. Akışkanlığı çok olan, yoğun ve koyu olmayan (sıvılar). Tiz (ses), pes karşıtı. Düşünce, duygu veya davranış bakımından insanın sevgi ve saygısını kazanan, zarif, kaba karşıtı. Zayıf. Kendi cinsinden olanlara göre dar ve kalınlığı az olan, kalın karşıtı. Taneleri ufak, iri karşıtı.
Kesme : Lokum. Çizgisel iki doğru parçası ve bir eğri yayı ile sınırlanan düzlem yüzeyi. Kıyılarımızda yaygın olarak bulunan, yuvarlak tepeli, 5 metre kadar boylu, her dem yeşil, yaprakları küçük ve kenarları testere dişli, çiçekleri yeşilimsi beyaz renkli olan bir süs ağacı, akçakesme (Phillyrea latifolia). Teneke, sac vb.ni kesmek için kullanılan makas. Kesmek işi. İki çekimin birbirine doğrudan doğruya bağlanmasından, iki ayrı çekimin birbirini izlemesinden doğan durum. Kesme işareti. Kesin, değişmez, maktu. Nazımda veya nesirde, bir cümleyi sonu anlaşılacak biçimde yarım bırakma sanatı, kat. Küp biçiminde veya köşeli olarak kesilmiş olan.
Yarar : Yarayan, elverişli, uygun. Bir işten elde edilen iyi sonuç, fayda, avantaj. Çıkar.
Biçim : Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkâl. Biçme işi. Yakışık alan şekil, uygun şekil. Tarz. Sanat ve edebiyat eserlerinde dış görünüş, form. Herhangi bir şeyin benzeri. Şiirlerin kuruluş ve uyak düzenlerine göre olan dış görünüşü, şekil. Yazı ve simgelerin bilgisayarda kullanılmaya elverişli çerçevesi, düzeni, format. Disket vb.nin bilgisayarda kullanılabilir durumu.
Tırtıklı : Tırtığı olan.
Bıçak : Bir sap ve çelik bölümden oluşan kesici araç. Çeşitli kesme işlerinde kullanılan keskin ağızlı araç.
Parmak : Eni bu organ kadar olan. Bir tekerleğin merkezinden çemberine kadar uzanan çubukların her biri. İnç. Arşının yirmi dörtte biri. Bir işe karışmış olma ilgisi. Koyu sıvılara daldırıp çıkarıldığında bu organa bulaşan miktar kadar olan. İnsanda ve bazı hayvanlarda ellerin ve ayakların son bölümünü oluşturan, boğumlu, oynak, uzunca organların her biri.
Veya : Olacağı sanılan, seçime bırakılan şeyler ikiden çok olduğunda kullanılan bir söz. Ayrı olmakla birlikte aynı değerde tutulan iki şeyi anlatan kelimelerden ikincisinin önüne getirilen söz, yahut.
Çalgı : Müzik topluluğu. Müzik aleti, çalgı aleti, enstrüman. Çalgı çalma, müzik.
Düzgün : Doğru ve pürüzsüz, muntazam. Düzenli, kusursuz, insicamlı, rabıtalı, muntazam. Kurala uygun olarak, kusursuz bir biçimde. Fondöten. Kenar veya ayrıtları ile açıları birbirine eşit olan (biçim). İyi.
Biçimli : Biçimi güzel olan, mevzun. Herhangi bir biçimde olan. Düzgün. Uygun olarak, yakışacak bir biçimde.
Çekme ile ilgili Cümleler
- Çekmece açılmaz.
- Çekmece boş.
- Ben fotoğraf çekmeyi severim.
- Çekmecede 30 avro bulursan, çok faturam oluğundandır ve onları sana bıraktım.
- Çekmecede başka bir şey var.
- Benim çekmecenin kilidi kurcalanmış ve benim evraklardan bazıları eksik.
- Ali sadece dikkat çekmek istedi.
- Neden Tom'un otları çekmene yardım etmesini istemiyorsun?
- Ali çekmeceyi tekrar açtı ve bir not defteri çıkardı.
- Çekmecede bundan daha fazlası var.
- Tom'un acı çekmesine izin veremezsin.
- Tetiği çekme.
- Çekmecede anahtarı aradı.
- Çekmecede başka bir şey yok.
Diğer dillerde Çekme anlamı nedir?
İngilizce'de Çekme ne demek? : adj. pull off, pull out, shrinking, towaway, towing
n. pull, drawing, draw, withdrawal, draft, draught, allure, allurement, extraction, shrinkage, bearing, haul, haulage, hitch, hoist, pluck, soak, traction
Fransızca'da Çekme : tirage [le], traîne [la], tirage [le], sollicitation [la]
Almanca'da Çekme : n. Anreiz, Anziehung, Attraktion, Aufsaugung, Durchzug, Extraktion, Mahlung, Streckung, Zug
adj. Zug-
Rusça'da Çekme : n. тяга (F), протяжка (F), отвод (M), отведение (N), отодвигание (N), отвлечение (N), отлив (M), подтягивание (N), втягивание (N), стяжение (N), черпание (N), отливка (F), списывание (N), размалывание (N), привлечение (N), заманивание (N), воздвижение (N
adj. сораз
Bu kısımda Çekme nedir? Çekme ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik bir biçimde hemen sorabilir, daha sonra kısaca Çekme tanımı, açılımı, kelime anlamı hakkında ansiklopedik bilgi verebilir veya dilerseniz Çekme hakkında sözler yazılar ile ingilizce veya almanca sözlük anlamı paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.