Çellik yapmak nedir, Çellik yapmak ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Afacanlık, yaramazlık yapmak: Bu çocuklar hiç rahat durmaz sabahtan akşama kadar sokakta çellik yaparlar.

Çellik yapmak anlamı, tanımı

Çellik : Yünleri ip haline getirmeğe yarıyan ağaçtan yapılmış bir aygıt, kirman. Çocukların sopa ile oynadıkları oyun. Çocukların çelik çomak oynadıkları değnek: Benim çellik derenin öbür tarafına düştü. [Bakınız: çelik]. Kovanlara verilen gömecin düşmemesi için iki tarafına dayanan ağaç. Çelik çomak oyunu ve bu oyundaki çelik

Yapma : Yapmak işi. Yapay. Yapmacık. Tezek. Bulgurla yapılmış, yuvarlak ve yassı köfte. Sır, gizem. Elle biçim verilen tezek. Tezek, kerme (Çayağzı).

Yapmak : Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek. Yol almak. Davranmak, hareket etmek. Üretmek. Bir durum yaratmak. Bir dileği, bir isteği yerine getirmek, uygulamak, ifa etmek. Tehdit yoluyla birini herhangi bir duruma düşürmek. Salgılamak, çıkarmak. Edinmek, sahip olmak. Olmasına yol açmak. Bir harekete, işe başlamak veya bir hareketle, işle uğraşmak. Olmak. Gerçekleştirmek. Bir düşünceyi, bir davranışı, bir isteği işe dönüştürmek, gerçekleştirmek. Onarmak, tamir etmek. Evlendirmek. Bir şeyi başka bir şey durumuna getirmek. Bir kimseye bir meslek kazandırmak, yetiştirmek. Düzenli bir duruma getirmek. Dışkı çıkarmak.

 

Yaramazlık : Yaramaz olma durumu. Yaramazca davranış. Kötü, uygunsuz durum ya da haber.

Afacanlık : Afacan olma durumu, yaramazlık.

Sabahtan : Sabahleyin.

Yaramaz : Uygun ve yararlı olmayan, bir işe yaramayan. Çapkın. Söz dinlemeyen, uslu durmayan, yasaklanan şeyleri yapmakta ayak direyen, haşarı (çocuk), uslu karşıtı.

Yarama : Yaramak işi.

Afacan : Zeki ve yaramaz (çocuk).

Akşam : Gündüzün son ve gecenin ilk saatleri, akşam vakti, akşamleyin. Gece. Akşam ezanı. Akşam namazı. Akşam (bk. âşam). Gün batması ile tam karanlık olması arasındaki zaman.

Sokak : İl, ilçe vb. yerleşim bölgelerinde, iki yanında evler olan, caddeye oranla daha dar veya kısa olabilen yol.

Sabah : Sabah ezanı. Sabah namazı. Sabahleyin. Güneşin doğduğu andan öğleye kadar geçen zaman.

Çocuk : Küçük yaştaki erkek ya da kız. Genç erkek. Soy bakımından oğul veya kız, evlat. Büyükler arasında daha az yaşlı olan kişi. Belli bir işte yeteri kadar deneyimi ve yeteneği olmayan kimse. Büyüklere yakışmayacak, daha çok küçüklerin yapabileceği gibi davranan kimse. Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde bulunan oğlan veya kız, uşak.

Kadar : Ölçüsünde, derecesinde. Miktarda, derecede. Gibi. Denli. Büyüklüğünde, genişliğinde. Süre belirten bir söz. Bir sayıdan sonra geldiğinde kesinlikle belli olmayan bir niceliği belirten söz. Dek.

Durma : Durmak işi.

Rahat : İnsanda üzüntü, sıkıntı, tedirginlik olmama durumu, huzur. Aldırmaz, gamsız. Kolay bir biçimde, kolaylıkla. "Hazır ol" durumunda bulunanlara, oldukları yerde serbest bir durum almaları için verilen komut. Sıkıntı ya da yorgunluk, tedirginlik vermeyen. Üzüntü, sıkıntı ve tedirginliği olmayan.

 

Kada : Kardeş. Ağabey. Kız kardeş, abla. Küçük kardeş. Arkadaş. Teyze. Yeni doğmuş hayvan yavrusu. Gönül, naz. Konuşmaya engel olan dilbağı : Dili kadalı olduğundan konuşamıyor. Sıra: Ahmet'in kadasını sen mi savdın. Kadar (bk. gadâ, kada kadar). Kadar. Kadar, bk. kadê, kadâr.

Diğer dillerde Çelişirlik eklemi anlamı nedir?

İngilizce'de Çelişirlik eklemi ne demek ? : contradiction-connective