Çene nedir, Çene ne demek

Çene; kökeni farsça dilinden gelmektedir.

  • Canlılarda baş bölümünde yer alan, kemik veya kıkırdak ile desteklenen, altlı üstlü dişleri taşıyan ve ağzın kapanıp açılmasını sağlayan kasları üzerinde barındıran iki parçaya verilen ad.
  • Baş bodoslamasının omurga ile birleştiği yer, çarık.
  • Köşe.
  • Mengene, kerpeten vb. araçların eşyayı sıkıştıran karşılıklı iki parçasından her biri
  • Çok konuşma huyu, gevezelik.

"Çene" ile ilgili cümle

  • "Çenesinin, başının bütün iskeleti peksimeti çiğnedikçe daha açık olarak meydana çıkıyordu." - H. E. Adıvar
  • "Sende de çene var ha!"

Yerel Türkçe anlamı:

Koyun kenesi.

Arazide burun halindeki çıkıntı.

Su arklarının kenarı: Arkın çeñesine hayvan bağlama.

Çok konuşan, geveze (kimse)

Köşe: Çeneyi dönünce okul görünür.

Sabanın, sürgü demiri takılan ucu, eğek.

Biyoloji'deki anlamı:

Omurgalılarda kemik ya da kıkırdak ile desteklenen, dişleri taşıyan ve ağzın açılıp kapanmasını sağlayan yapı.

Omurgasızlarda bu görevi taşıyan benzer yapı.

Gramer anlamı:

Ağız boşluğunun alt ve üst kısmında diş ve dudaklarla çevrilmiş bulunan ve konuşma sırasında ağzın rahatlıkla hareketini sağlayan organ. Çenenin alt kesimi alt çene; üst kesimi de üst çene diye adlandırılır.

 

Su ürünleri alanındaki kelime anlamı:

Omurgalılarda kemik veya kıkırdakla desteklenen, dişleri taşıyan ve ağzın açılıp kapanmasını sağlayan yapı.

Zanaat Ticaret alanındaki sözlük anlamı:

Kapı dilinin oturduğu köşeli demir. (İlyaslı -Uşak)

Saban demirinin takıldığı ökçe bölümü. (Aşağıdinek *Şarkikaraağaç -Isparta)

Kapı dilinin oturduğu köşeli demir. (İlyaslı -Uşak)

Saban demirinin takıldığı ökçe bölümü. (Aşağıdinek *Şarkikaraağaç -Isparta)

Zooloji alanındaki anlamı:

Omurgalı hayvanlarda kemik ya da kıkırdak ile desteklenen, dişleri taşıyan ve ağızın açılıp kapanmasını sağlayan yapı,

Omurgasız hayvanlarda buna benzeyen yapı.

Diğer sözlük anlamları:

Uç, taraf

Bilimsel terim anlamı:

Azerbaycan Türkçesi: çänä; Türkmen Türkçesi: enek; Gagauz Türkçesi: çenä; Özbek Türkçesi: cağ; Uygur Türkçesi: iňäk; Tatar Türkçesi: kaznalık ~ teş kaznası ~ iyäk; Başkurt Türkçesi: yaňaq; Kmk: çene ~ yayak süyek; Krç.-Malk.: cayak süyek; Nogay Türkçesi: yak; Kazak Türkçesi: jak; Kırgız Türkçesi: caak; Alt:: aldığı t'aak ~altıgı t'aak; Hakas Türkçesi: naah (söögî); Tuva Türkçesi: segel; Şor Türkçesi: naak söögü; Rusça: çelyust

İngilizce'de Çene ne demek? Çene ingilizcesi nedir?:

jaw

Fransızca'da Çene ne demek?:

mâchoire, mandibule, menton, maxillaire

Osmanlıca Çene ne demek? Çene Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

fek

Çene hakkında bilgiler

Çene, ağzın çevresinde yeralan, omurgalılarda çiğnemeyi sağlayan kemik donatımının adıdır.

Çeneyi oluşturan iki parçadan üstçene (lat. maxilla), kafatasına (lat. cranium) bağlıdır; altçene (lat. mandibula) kulağın hemen önündeki çene eklemi (lat. articulatio temporomandibulare) aracılığı ile kafatasına tutunmuştur. Çene eklemi vücutta çift taraflı çalışan tek eklemdir. Memelilerde alt çene hem aşağı yukarı, hem de iki yana hareket eder. Çeneyi kapatan kasların güçlü olmasına karşılık, açıcı kaslar hem az sayıda, hem de oldukça zayıftırlar: İnsanda ve hayvanların birçoğunda çenenin açılmasına yerçekimi yardımcı olur. Bazı yılanlarda, büyük avlar yutulurken, altçene yerinden ayrılarak aşağı inebilir.

 

Çene ile ilgili Cümleler

  • Buraya iş konuşmak için geldim, çene çalmak için değil.
  • Tom, Mary'nin çenesini kırdı.
  • Çenem acıyor.
  • Jale çit konusunda komşusu ile çene çalarak birkaç saat geçirdi.
  • Çeneni kapamanı söyledim!
  • Bana bir iyilik yap ve çeneni kapa.
  • Çenende bir yara oluşmuş.
  • Ali çenesini kapalı tutamıyor.
  • Çene çalmayı sonraya bırakabilir misiniz?
  • Çenemi kapalı tuttum.
  • Çeneni kapa ve işine devam et.
  • Kapa çeneni! Benim dikkatimi dağıtıyorsun.
  • Ali çenesini kırdı.
  • Çenemi kapalı tutmalıydım.

Çene kısaca anlamı, tanımı:

Kemik : İnsanın ve omurgalı hayvanların çatısını oluşturan türlü biçimdeki sert organların genel adı. Bu sert organdan yapılmış.

Açılma : Bir film çekiminde karanlıkta başlayıp gittikçe aydınlanarak görüntülerin belirmesine dayanan noktalama. Açılmak işi. Bir grupta, sıraların jimnastik alıştırmaları için dağınık düzene girmesi. Çatlama.

Parça : Nesne. Tane. Birkaçı bir araya geldiğinde bir bütünü oluşturan şeylerin her biri, modül. Bir bütünden kopma, kırılma, yırtılma vb. yoluyla ayrılmış bölüm, lime. Küçümseme ve değersiz sayma bildiren bir söz. Pasaj. Güzel, alımlı kız veya kadın. Müzik eseri. Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey.

Karşılık : Bir davranışın karşı tarafta uyandırdığı, gerektirdiği başka davranış, mukabele. Bir şey alınırken karşı tarafa verilen başka şey, bedel. Bir iş için ayrılmış para, ödenek, tahsisat. Bir dildeki bir sözü başka bir dilde aynı anlamda karşılayan söz. Cevap, yanıt.

Çene çalmak : Gevezelik etmek.

Çene patlatmak : Karşı tarafa anlatabilmek veya kabul etmesini sağlamak için bir konu üzerinde uzun uzun konuşmak.

Çene yarıştırmak : Karşılıklı gevezelik etmek, çok konuşmak.

Çene yetiştirmek : Konuşmayı sürdürmek.

Çene yormak : Boşuna söyleyip durmak.

Çenen tutulsun : Şom ağızlılara "söyleyemez ol!" anlamında kullanılan bir ilenme sözü.

Çenesi açılmak : Durmadan konuşmak, gevezelik etmek.

Çenesi atmak : Can çekişirken çenesi titremek.

Çenesi durmamak : Gereksiz yere sürekli konuşmak.

Çenesi düşmek : Yerli yersiz konuşup gevezelik etmek.

Çenesi kilitlenmek : Alt ve üst çene sımsıkı bir durumda bir araya gelmek.

Çenesi oynamak : Bir şey yemek. çok konuşmak.

Çenesini açmak : Çok konuşmasına sebep olmak. çok konuşmak, gevezelik etmek.

Çenesini açtırmak : Söz fırsatı vermek.

Çenesini bağlamak : Bir kimsenin ölümünü istemek. ölen bir kimsenin çenesi altından geçirilen tülbendi başının üstünde düğümlemek.

Çenesini bıçak açmamak : Ağzını bıçak açmamak.

Çenesini dağıtmak : İyice dövmek.

Çenesini kapatmak : Susturmak.

Çenesini tutmak : Ağzını tutmak.

Çenesine vurmak : Aşırı derecede konuşmak, gevezelik etmek.

Çenesinin bağı çözülmek : Gevezelik etmek, yerli yersiz, sürekli konuşmak.

Çene çukuru : Alt çenenin ucundaki çukur.

Çene kavafı : Geveze.

Çene yarışı : Sürekli karşılıklı konuşma.

Çene yarıştırma : Karşılıklı gevezelik etme, karşılıklı çene çalma.

Çenesi düşük : Çok gereksiz şeyler konuşan (kimse), boşboğaz, geveze.

Çenesi kuvvetli : Çenebaz.

Çeneye kuvvet : Konuşma gücüyle, durmadan konuşup söyleyerek.

Alt çene : İnsan ve hayvanlarda yiyecekleri çiğnemeye yarayan, oynayabilen çene.

Çalçene : Durup dinlenmeden konuşan, çenesi düşük (kimse), geveze.

Ökçe çene : Boru anahtarının kola bağlı olan setleri dışa dönük, hareketsiz çenesi.

Üst çene : Mengenenin V biçimli, üzerinde yiv ve setler bulunan çenesi. Çenenin üst bölümü, üst dudağın bulunduğu yöndeki çene.

Çene yarışına girmek : Birbirinin sözünü keserek susmamacasına konuşmak.

Çenebaz : Çok konuşan, çenesi kuvvetli, çeneli.

Çenebazlık : Çenebaz olma durumu.

Çenek : Tohumda embriyoyu kaplayan etli bölüm. Böceklerde ağzın iki yanında bulunan parçalayıcı sert organ. Kuşların gagasını oluşturan alt ve üst bölümlerden her biri.

Çenekli : Çeneği olan.

Çeneksiz : Çeneği olmayan veya çenekleri iyi görülemeyen.

Çeneleşme : Çeneleşmek işi.

Çeneleşmek : Karşılıklı olarak konuşmak.

Çeneli : Çenebaz. Çenesi olan.

Çenesi düşüklük : Çenesi düşük olma durumu.

Çenesiz : Çenesi olmayan. Çok konuşan. Yerinde ve düzgün konuşmasını bilmeyen.

Çenet : Açıldığında tohumların ortaya çıktığı kabuk. İstiridye vb. iki çeneli yumuşakçalarda, kolsu ayaklılarda kavkının iki parçasından her biri.

Çenetli : İki veya daha çok çenedi bulunan.

Alt çenesi oynamak : Rüşvet alıp yemek.

Bir çenekliler : Oğulcuğu bir çenekten oluşmuş, kapalı tohumlulardan bir bitki sınıfı.

Bir çenetli : Tek parçalı (kapsüllü yemiş).

Burnu çenesine değmek : Çok yaşlanmak.

Çengel çeneliler : Çeneleri gaga biçiminde uzamış ve tam kemikleşmemiş balıklar takımı, yapışık çeneliler.

Eşit çenetli : İki çenedi birbirine eşit olan (yumuşakça).

İki çenekliler : Tohumlarında iki çenek bulunan kapalı tohumlu bitkiler sınıfı.

İki çenetli : Çatladığında kabuğu iki çenete ayrılan (meyve). İki parçalı kavkısı birbirine kaslarla bağlı yassı solungaçlılardan midye, istiridye vb. (hayvan).

İki çenetliler : İki çenetli kabuklular sınıfı.

Tek çenekli : Tek çeneği olan.

Tek çenekliler : Buğdaygiller, zambakgiller, palmiyeler, salepgiller, ananasgiller, muzgiller gibi bitkilerin önemli bir sınıfı.

Tek çeneklilik : Tek çenekli olma durumu.

Yapışık çeneliler : Çengel çeneliler.

Zenginin malı züğürdün çenesini yorar : Birinin zenginliğinden çok söz etmenin gereksizliğini, yersizliğini belirtmek için söylenen bir söz.

Canlı : Hareketli, hayat dolu, dinamik bir biçimde. Güçlü, etkili. Dikkat çekici, göz alıcı, parlak (renk), ateş parçası. Canlı yayın. Canı olan, diri, yaşayan. Yaşayıp yer değiştirebilen yaratık, hayvan. Hareketli, hayat dolu, dinamik.

Bölüm : Bir kuruluşun yönetim birimlerinden her biri, departman, seksiyon. Bir bütünü oluşturan parçaların her biri, kısım. Bölme işlemi sonunda elde edilen sayı. Canlıların bölümlenmesinde filumların bir araya gelmesiyle oluşan birlik. Bir okul veya üniversitenin herhangi bir bilim ve uzmanlık dalında eğitim sağlayan birimlerinden her biri, departman. Çağ, devir.

Kıkırdak : Kakırdık. Sığır ve danada, hayvanın göğüs boşluğunun arka tarafının alt bölümünde bulunan parça. Kemik kadar sert olmayan, dayanıklı, esnek, bükülgen, damarsız bağ dokusu.

Destek : Maddi ve manevi yardımcı, dayanak. Yardım. Kredi işlemlerinde her an sarf edilebilecek kredi. Üzerine bir şey oturtmaya, tutturmaya, koymaya yarar araç, bindi, hamil. Bir birlik için sağlanan yardım veya koruma. Bir vektörü taşıyan sonsuz doğru. Bir şeyin yıkılmaması için konulan eğik veya düz dayak, payanda.

Kapan : Bazı hayvanları yakalamak için kullanılan, hayvanın ayağının değmesiyle işleyen tuzak. Düzen, hile. Pazara satılmak üzere gelen yiyecek maddelerinin tartıldığı resmî büyük kantar ve bu kantarın bulunduğu yer.

Mengene : Onarma, işleme, düzeltme vb. işlemlerin uygulanacağı nesneyi sıkıştırıp istenildiği gibi tutturmaya yarayan bir tür alet. Pres.

Kerpeten : Çivi sökmeye veya diş çekmeye yarayan, hareketli bir eksen çevresinde çapraz iki parçadan oluşmuş, kıskaç biçimindeki araç.

Çevre : Yağlık. Bir birimden önce veya sonra gelen aynı türden birimlerin tümü, bunların oluşturduğu küçük grup, kontekst. Aynı konu ile ilgisi bulunan kimselerin tümü, muhit. Kişinin içinde bulunduğu toplumu oluşturan ortam. Düzlem üzerindeki bir şekli sınırlayan çizgi. Bir şeyin yakını, dolayı, etraf, periferi. Hayatın gelişmesinde etkili olan doğal, toplumsal, kültürel dış faktörlerin bütünlüğü. Bir kimse ile ilişkisi bulunanlar, muhit.

Çok : Aşırı bir biçimde. Sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı.

Konuşma : Konuşmak işi. Görüşme, danışma, müzakere. Dinleyicilere bilim, sanat, edebiyat vb. konularda bilgi vermek için yapılmış olan söyleşi, konferans.

Gevezelik : Geveze olma durumu, zevzeklik, lafazanlık. Düzensiz, gelişigüzel konuşma, yazma.

Köşe : Gümüşhane iline bağlı ilçelerden biri. Bıyığı, sakalı çıkmayan (erkek).

Çene altı :

Çene altı bezi : (biyoloji)

Çene apsesi : Streptokok adenitisi.

Çene atmak : Çok ateşliyken çene tutmaz olmak: Gine nöbet geldi, çeñem atmıya başladı.

Çene ayağı : Kabuklularda ve bazı eklem bacaklı hayvanlarda ağız parçalarından sonra gelen ve bir, iki ya da üç çift hâlinde bulunan, besin yakalamaya yararayan özel ayaklar. Maksilliped. Bazı eklem bacaklı hayvanlarda, özellikle kabuklularda ağızdan sonra gelen, bir, iki veya üç çift hâlinde bulunan, besin yakalamaya yarayan özel ayaklar, maksilliped.

Çene çalmak : gevezelik etmek. İlgili cümle: "“Komşu kadınlar akşam yemeğinden sonra onun etrafında toplanırlar, geç vakitlere kadar çene çalarlardı.”" R. N. Güntekin.

Çene çivisi : Arabanın tekerleğinin çıkmaması için dingile konulan çivi.

Çene deliği : Corpus mandilulae'nin yan yüzünde kesici ve ön öğütücü dişler arası düzeyinde görülen ve canalis mandibularis'in dışarıya açıldığı delik, foramen mentale.

Diğer dillerde Çene anlamı nedir?

İngilizce'de Çene ne demek? : [Cene] n. communion, Christian ceremony commemorating the last supper of Jesus and his disciples

n. supper, dinner, evening meal

v. dine, eat dinner

Fransızca'da Çene : mâchoire [la], menton [le]

Almanca'da Çene : n. Kiefer, Kinn

Rusça'da Çene : n. челюсть (F), подбородок (M), краснобайство (N)