Çocuk nedir, Çocuk ne demek
- Küçük yaştaki erkek ya da kız.
- Genç erkek
- Soy bakımından oğul veya kız, evlat.
- Büyükler arasında daha az yaşlı olan kişi.
- Belli bir işte yeteri kadar deneyimi ve yeteneği olmayan kimse.
- Büyüklere yakışmayacak, daha çok küçüklerin yapabileceği gibi davranan kimse.
- Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde bulunan oğlan veya kız, uşak.
"Çocuk" ile ilgili cümle örnekleri
- "Çocuk köşeyi dönerken ana arkasından su içmeye gitti." - B. R. Eyuboğlu
- "Otuz yaşında ama hâlâ çocuk."
- "Çocuğun bir sütninesi vardı." - R. H. Karay
- "Anası olacak bir kadın çocuğu omuzundan yakalamış." - B. R. Eyuboğlu
Çocuk hakkında bilgiler
Çocuk, bebeklik ve ergenlik çağları arasındaki insan. Genellikle konuşma ve yürüme kabiliyetleri kazanıldıktan sonra çocukluğun başladığı; cinsel gelişimin başladığı ergenlik dönemi ile birlikte çocukluk döneminin bittiği kabul edilir. Ama bu tanımlamalar görecelidir ve kesin sınırları yoktur. Birleşmiş Milletlerin raporlarında 0-18 yaş arasındaki insanlar çocuk kabul edilirler. Bunun haricinde çocuk kelimesi sıklıkla evlat anlamında da kullanılır.
Tarihçi Philippe Aries'in çalışmaları, Orta Çağ boyunca, çocukluğun kendine özgü doğasının bilinmediğini ortaya koymuştur. Orta Çağ sanat tarihi, modern anlamıyla "çocuk" teriminin o dönem dünyası içinde hiçbir yeri olmadığını kanıtlamaktadır. Dönem resimlerindeki çocuklar, sıradan çocuk özellikleri göstermekten uzaktır. Yüzleri ve kas yapılarıyla, yalnızca küçük ölçekle çizilmiş yetişkin birer insandırlar.
Toplumsal yaşam açısından ise, bu dönem boyunca ve 16. yüzyıla kadar çocuk, ailesinin yanı sıra ilişki kurduğu diğer yetişkinlerin uygun hareket ve davranışlarını gözlemleyerek toplumsallaşan küçük ve zayıf bir varlık, küçük bir insan olarak algılanmaktaydı. Çocuk, yalnızca bedeni ve gücüyle yetişkinlerden ayrılıyordu. Aries'in yüzeyselliğini vurguladığı tek çocukluk duygusu olan nazlanma, çocukluğun ilk yıllarına ilişkindi. Küçük insanı ailenin evcil hayvanlarıyla bir tutan bu duyguydu. Bu dönemde çocuklarla 'edepsiz küçük maymunlar'mış gibi eğleniliyor, içlerinden biri öldüğünde çok fazla üzerinde durulmuyordu. "Ölen çocuğun yerini bir başkası alır" mantığı hakimdi.
17. yüzyıldan itibaren, bu zihniyeti altüst edecek iki gelişme yaşandı. Çıraklığı bir eğitim yöntemi olarak ele alan özel bir kurumun -okulun oluşturulması, çocuğu yavaş yavaş yetişkinlerden ayırdı. Artık çocuk, hayatı yetişkinlerle doğrudan ilişki yoluyla öğrenmeyecek; çocuğun yetişkinlerin dünyasına girmesi ancak gitgide uzayan göreli tecrit döneminin -okul dönemi- sonunda gerçekleşecekti. Öte yandan aile, bir duygulanım ve kaygı nesnesi halini alan çocuk çevresinde örgütlenmeye başladı. Ebeveynler, çocuğun eğitimi konusunda endişeleniyor; geleceği için planlar yapıyorlardı ve çocuğun evden ayrılışı acıyla yaşanıyordu. Bu gelişmelerle birlikte çocuk yetişkinlerden farklı ve kendine özgü bir varlık olarak kabul edilmeye başladı.
Çocuk ile ilgili Cümleler
- Ali çocuklarıma Fransızca öğretiyor.
- Çocuk altı yaşında olacak.
- Çocuk ağlamaya başladı.
- Bu çocuk normal bir biçimde büyüdü.
- Onun yanında getirdiği çocuk çok yakışıklıydı.
- Çocuk ağlıyormuş gibi yaptı böylece biraz sempati alabildi.
- Biletler yetişkinler için 30 dolar ve 16 yaş ve altındaki çocuklar için 15 dolardır.
- Ali bana çocuk muamelesi yapıyor.
- Çocuk adını yazmayı öğrenemeden önce kral yapıldı.
- Ali ve Mary üç hafta önce bir çocuk sahibi oldu.
- Çocuk ağlıyor çünkü yemek istiyor.
- Biletler yetişkinler için 30 dolar ve çocuklar için 15 dolar.
- Çocuk ağzına kek doldurdu.
- Çocuk ağır kanapeyi taşımaya çalıştı.
Çocuk anlamı, tanımı:
Küçük : Geri aşamada. Boyutları, benzerlerininkinden daha ufak olan, mikro, büyük karşıtı. Yaşı daha az olan. Niceliği az olan. Küçük abdest. Niteliği aşağı olan, bayağı. Makam, rütbe, derece bakımından daha aşağı olan kimse. Kısık, parlak olmayan (ses). Değersiz, önemsiz.
Evlat : Yaşlı kimselerin çocukları yaşındakilere kullandıkları bir seslenme sözü. Soy, döl. Bir kimsenin oğlu veya kızı, çocuk.
Bebeklik : Yeni doğan yavrunun yetişkinlerin bakımına sürekli olarak bağımlı olduğu dönem. Bebek olma durumu. Bebek gibi davranışlarda bulunma.
Gelişme : Olan biten şey. Gelişmek işi, inkişaf, neşvünema, tekâmül, evolüsyon. Yazılarda giriş bölümlerinden sonra konunun türlü yönlerden açılıp genişlediği, zenginleştiği, olgunlaştığı bölüm.
Dönem : Bir çağ içinde belli özellikleri olan sınırlı süre. Yasama meclisinin iki seçilişi arasındaki süre, devre. Yarıyıl. Belli özellikleri olan zaman parçası, periyot.
Çocuk aldırmak : Kadın karnındaki bebeği hekime ameliyatla aldırmak.
Çocuk bakmak : Bebeğin veya çocuğun eğitim ve bakımıyla ilgilenmek.
Çocuk dünyaya getirmek : Çocuk doğurmak.
Çocuk düşe kalka büyür : "çocuk yürümeye başladığı sırada sık sık düşer, anne baba bu duruma üzülmemelidir" anlamında kullanılan bir söz.
Çocuk düşürmek : Gebe kadın çocuğunu vaktinden önce ve ölü olarak doğurmak, düşük yapmak.
Çocuk gibi : Yetenekleri gelişmemiş, çocuk kalmış. kolay kanar, kolay inanır.
Çocuk gibi sevinmek : Çok sevinmek.
Çocuk kalmak : Büyümüş olmasına rağmen çocukça düşünceler taşıyıp çocuk gibi davranmak.
Çocuk olmak : Çocuklaşmak.
Çocuk peydahlamak : Evli olmayan kadın, gebe kalmak.
Çocuk yapmak : İsteyerek çocuğu olmak.
Çocuk yetiştirmek : Çocuğu topluma yararlı bir duruma getirmek.
Çocuk mu avutuyorsun : Söylenenlere inanmadığını belirtmek için kullanılan bir söz.
Çocuğu olmak : Çocuğu doğmak.
Çocuğun bulunduğu yerde dedikodu olmaz : "küçük çocuğun bulunduğu yerde herkes çocukla uğraşmaktan dedikodu yapmaya fırsat bulamaz" anlamında kullanılan bir söz.
Çocuklar : "arkadaşlar!" anlamında kullanılan bir seslenme sözü.
Çocuktan al haberi : Bir aile sorunu veya ailece gizli tutulan bir şey, çocukların rastgele söyledikleri bir sözle açığa çıktığında söylenen bir söz.
Çocuk bahçesi : Çocukların gezinmesi, oyun oynaması ve hava alması için yapılmış bahçe.
Çocuk bakıcısı : Çocuk bakımı ile görevlendirilmiş kız veya kadın.
Çocuk başına : Tek başına çocuk olarak.
Çocuk bezi : Bebeklerin altına bağlanan bez.
Çocuk bilimi : Konu olarak çocuğu alan ve onu her bakımdan inceleyerek özelliklerini belirten bilim, pedoloji.
Çocuk dili : Çocukların belli birtakım seslerden, basitleştirilmiş kurallardan, örneklemelerden yararlanarak kullandıkları dil.
Çocuk doktoru : Çocuk sağlığı ve hastalıkları doktoru, çocukçu.
Çocuk edebiyatı : Çocukların hayatı kavramasına yardımcı olacak, hayal gücünü geliştirici, okuma sevgisini aşılayan, eğitici bir edebiyat türü, çocuk yazını.
Çocuk felci : Genellikle çocuklarda görülen ateş, kırıklık, baş ağrısı, kas ağrıları, ense sertliği, bulantı ve kusma ile aniden başlayıp ileri durumlarda özellikle bacak kaslarında felce kadar gidebilen bulaşıcı hastalık.
Çocuk işi : Kolay veya önemsiz iş.
Çocuk lafı : Çocukça söylenen basit söz.
Çocuk mahkemesi : Çocukların yargılanmasıyla, gerekli tedbir ve cezaları hükmetmekle görevli ihtisas mahkemesi.
Çocuk oyuncağı : Kolay iş. Çocukların oynayıp eğlenmesi için yapılmış oyuncak. Önem verilecek değerde olmayan şey.
Çocuk oyunu : Basit ve sıradan bir olay veya durum. Çocukların oynadığı oyun.
Çocuk ruhlu : Çocuklara benzeyen bir iç dünyası olan, çocuksu davranışları olan (kimse).
Çocuk yazını : Çocuk edebiyatı.
Çocuk yuvası : Yetiştirme yurdu. Küçük çocukların sabah bırakılıp akşam alındıkları bakımevi, kreş.
Çoluk çocuk : Bir işte gereken deneyimi kazanmamış yaşça küçük kimseler, gençler. Çocuklarla birlikte aile topluluğu.
Dünkü çocuk : Deneyimi az, toy, acemi kimse.
Mavi çocuk : Mavihastalığa yakalanmış çocuk.
Parmak çocuk : Çok küçük doğmuş çocuk.
Üvey çocuk : Üvey evlat.
Bayram çocuğu : Bayram dolayısıyla süslenmiş, donatılmış, sevinçli çocuk. Bayram günü doğmuş çocuk.
Köprüaltı çocuğu : Kimsesiz ve gideceği yeri olmayan kişi.
Kucak çocuğu : Yürüyemeyen, kucakta gezdirilen çocuk. Sürekli olarak kucağa almaya alıştırılan çocuk.
Mektep çocuğu : Acemi, toy. Öğrenci, okul çocuğu.
Muhallebi çocuğu : Nazlı büyütülmüş kimse.
Okul çocuğu : Öğrenci.
Orospu çocuğu : Serseri, haylaz, hinoğluhin, hilekâr, kalleş, orostopol.
Sokak çocuğu : Evi ve yakınlarından yoksun, sokaklarda yaşayan çocuk. Vaktini genellikle sokaklarda geçirip eğitimden yoksun kalmış çocuk.
Sünnet çocuğu : Sünnet edilmiş veya edilecek çocuk.
Süt çocuğu : Sütle beslenen çocuk. Davranışları dolayısıyla küçük olduğu düşünülen kimse.
Zamane çocuğu : Çokbilmiş, akıllı çocuk.
Çiçek çocukları : Çağdaş toplumu eleştiren, özgürlük hareketlerini destekleyen, kendine özgü düşüncelerini sergileyen gençlik kesimi.
Çocuk bakıcılığı : Çocuk bakıcısı olma durumu.
Çocuk bilimci : Çocuk bilimi uzmanı, pedolog.
Çocuk bilimsel : Çocuk bilimi ile ilgili, pedolojik.
Çocuk oyuncağı haline getirmek : Yeteneksiz kimselerin karışmasıyla bir işi değerinden düşürmek.
Çocukça : Çocuğa yakışan, çocuk gibi. (çocu'kça) Çocuğa yakışır bir biçimde.
Çocukçu : Çocuk doktoru.
Çocukla çocuk büyükle büyük olmak : İçinde bulunulan yere veya çevredeki insanlara uymak.
Çocuklaşmak : Çocuk gibi davranışlarda bulunmak. Çocuğa benzer durum almak.
Çocuklaştırmak : Çocuklaşmasına yol açmak.
Çocuklu : Çocuğu olan.
Çocukluğu tutmak : Çocuksu davranışlarda bulunmak.
Çocukluk : Çocuk olma durumu. İnsan hayatının bebeklikle ergenlik arasındaki dönemi. Çocukça davranış.
Çocukluk etmek : Çocukça davranışlarda bulunmak. gereği gibi düşünmeden deneyimsizce, sorumsuzca davranmak.
Çocuksu : Çocuğa benzer bir biçimde. Çocuk gibi, çocukça olan, çocuğa benzeyen.
Çocuksuluk : Çocuksu olma durumu.
Çocuksuz : Çocuğu olmayan.
Çocuksuzluk : Çocuksuz olma durumu.
Abdal düğünden çocuk oyundan usanmaz : "bir kimse sevdiği işi sürekli olarak yapmaktan bıkmaz" anlamında kullanılan bir söz.
Aç aman bilmez çocuk zaman bilmez : "aç hiçbir mazeretle susturulamaz, çocuk da istediği şeyi hemen elde etmek ister" anlamında kullanılan bir söz.
Adam olacak çocuk bokundan belli olur : "bir kimsenin yeni başladığı işte usta olup olamayacağı ilk davranışlarından anlaşılır" anlamında kullanılan bir söz.
Çoluk çocuk elinde kalmak : Deneyimsiz, çok genç kişilerin eline geçmek.
Çoluk çocuk sahibi olmak : Evlenip eşi ve çocukları olmak.
Çoluklu çocuklu : Çoluk çocuğu olan.
Erkek : Girintili ve çıkıntılı olarak bir çift oluşturan nesnelerden çıkıntılı olanı. Sperma oluşturan organizma. Yetişkin adam, bay, er kişi. Koca. İnsan, hayvan ve bitkilerin dişiyi dölleyecek cinsten olanı. Sert, kolay bükülmez. Sözüne güvenilir, mert.
Bakım : Bakma işi. Bir şeyin iyi gelişmesi, iyi bir durumda kalması için verilen emek. Birinin beslenme, giyinme vb. gereksinimlerini üstlenme ve sağlama işi.
Oğul : Bazı kelimelerin anlamını pekiştirmek için kullanılan bir söz. Bir ana arıyla birlikte kovandan ayrılan, yeni yetişmiş arı topluluğu. Yaşlı kimselerin genç erkeklere söylediği bir seslenme sözü. Erkek evlat.
Erginlik : Ergin olma durumu, kemal, rüşt, reşitlik.
Oğlan : Erkek çocuk. Bacak. Yetişkin erkek. Cinsel bakımdan erkeklerin zevkine hizmet eden sapık erkek.
Uşak : Tayfa. Türkiye'nin Ege Bölgesi'nde yer alan illerinden biri. Çocuk. Erkek hizmetçi. Herhangi bir bölgenin halkından olan erkek.
Genç : Zihin bakımından yeterince gelişmemiş, toy. Bingöl iline bağlı ilçelerden biri. Gençlikteki özelliklerini koruyan, dinç. Gelişmesini tamamlamamış olan (bitki, hayvan). Yaşı ilerlememiş olan, ihtiyar karşıtı. Yeni gelişmekte olan, kısa bir geçmişi olan.
Ergenlik : Çocukluk çağından yetişkinlik çağına geçen kimselerin yüzünde çıkan sivilceler. Cinsel organların fizyolojik gelişmesiyle başlayan, büluğa ermişlikle yetişkinlik arasındaki dönem, yeni yetmelik, ergenlik çağı.
Veya : Ayrı olmakla birlikte aynı değerde tutulan iki şeyi anlatan kelimelerden ikincisinin önüne getirilen söz, yahut. Olacağı sanılan, seçime bırakılan şeyler ikiden çok olduğunda kullanılan bir söz.
Kız : Üzerinde kadın resmi bulunan iskambil kâğıdı. Dişi cinsten birine daha yaşlı biri tarafından kullanılan bir seslenme sözü. Dişi çocuk.
Çocuklaşabilmek : Çocuklaşma olasılığı bulunmak.
Çocuklaşma : Çocuklaşmak işi.
Çocuklaştırma : Çocuklaştırmak işi.
Çocuklug : Çocukluk
Çocukluğu tutmak : çocuksu davranışlarda bulunmak.
Çocukluk anısı yitimi : Yaşamın ilk yılları ve erken çocuklukla ilgili yaşantıların düzgülü olarak unutulması.
Çocukluk bunaması : Beyin hücrelerinin bir parçasının körleşmesine yol açan ve üç yaşlarında konuşma yeteneğinin hızla yitirilmesi biçiminde ortaya çıkan soysuzlaşma ile ilgili bir hastalık.
Çocukluk cinselliği : (Freud) Bebeklik ve çocukluk döneminde olan canlıların bilinçli ya da bilinçsiz düzeydeki cinsel duygu ve davranışları.
Çocukluk çağı : Süt çağı bitiminden erginlik başlangıcına değin süren yaşam dönemi.
Çocukluk erkliliği : (Freud) Küçük çocukların bütün dilek ve isteklerinin doyurulmasını istemeleri ve beklemeleri.
Diğer dillerde Çocuk anlamı nedir?
İngilizce'de Çocuk ne demek? : adj. infant, junior, infantile
n. child, kid, youngster, baby, infant, son, brat, chit, juvenile, mite, moppet, seed
Fransızca'da Çocuk : enfant [le][la], gamin/e [le][la], gosse [le][la], lardon [le], môme [le][la]
Almanca'da Çocuk : n. Bub, Bubi, Bursche, Kind, Menschenkind, Rotznase, Sprössling
Rusça'da Çocuk : n. ребенок (M), дитя (N), младенец (M), мальчик (M), мальчишка (M), малый (M)
adj. детский, ребяческий, мальчишеский
Bu kısımda Çocuk nedir? Çocuk ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik bir biçimde hemen sorabilir, daha sonra kısaca Çocuk tanımı, açılımı, kelime anlamı hakkında ansiklopedik bilgi verebilir veya dilerseniz Çocuk hakkında sözler yazılar ile ingilizce veya almanca sözlük anlamı paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.