Çukur nedir, Çukur ne demek

  • Çevresine göre aşağı çökmüş olan yer.
  • Mezar
  • Çene ve yanaktaki gamze.

"Çukur" ile ilgili cümle örnekleri

  • "Bulaşık çukurunun üstündeki pencere de yandaki büyük eve bakıyor." - A. Ağaoğlu
  • "Ne hoş gülerdi, yanaklarının çukuru ne derli toplu açılırdı." - R. H. Karay

Yerel Türkçe anlamı:

Yeşil ve taze iken yenen salatası yapılmış olan ot, hindiba.

Dokuma aygıtı.

Engebesi bulunmayan yer, düzlük.

Zanaat Ticaret alanındaki sözlük anlamı:

Bez tezgahı. (*Akseki -Antalya)

Diğer sözlük anlamları:

Mezar

Fransızca'da Çukur ne demek?:

fosse, fossa, concave, excavation

Osmanlıca Çukur ne demek? Çukur Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

hufre

Gezilecek görülecek bir yer, şehir olarak tanımı:

Adana ilinde, Karaisalı belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi. Zonguldak kenti, Gökçebey belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Çukur kısaca anlamı, tanımı:

Çukur açmak : Toprağı kazarak çukur yapmak.

Çukura düşmek : Kötü ve uygunsuz bir duruma girmek.

Çukurunu kazmak : Birinin felaketine yol açacak bir düzen kurmak.

Çukur korozyonu : Metal yüzeyinde belli bir bölgede daha hızlı yayılan pas üzerinden oluşan pas çukuru.

Çakır çukur : Girintili çıkıntılı, pürüzlü. "Çak çuk" diye ses çıkararak.

 

Çene çukuru : Alt çenenin ucundaki çukur.

Dalga çukuru : Birbiri ardından gelen iki dalga arasında oluşan çukur bölge.

Dudak çukuru : Üst dudağın ortasındaki oluk.

Ense çukuru : Ensede boyun hizasında bulunan çukurluk.

Göğüs çukuru : Göğüs boşluğu.

Lağım çukuru : Atık suları ve pislikleri toplamak için kazılmış kapalı kuyu, foseptik.

Okyanus çukuru : 3000-4000 metre derinlikten 6000-7000 metre derinliğe kadar devam eden deniz dibi çukuru.

Orkestra çukuru : Opera vb. müzikli gösterilerde izleyenlerin sahneyi görmesini engellemeyecek biçimde en öndeki koltuk sırası ile sahne arasında bulunan, orkestranın yer aldığı boşluk.

Çukurca : Biraz çukur, az çukur. Hakkâri iline bağlı ilçelerden biri.

Çukurlanma : Çukurlanmak işi.

Çukurlanmak : Çukur durumuna girmek veya çukurlu olmak.

Çukurlaşma : Çukurlaşmak işi.

Çukurlaşmak : Çukur duruma gelmek.

Çukurlatma : Çukurlatmak işi.

Çukurlatmak : Çukur durumuna getirmek veya çukurlu yapmak.

Çukurlu : Çukuru olan.

Çukurluk : Çukur yer. Çukur olma durumu.

Akarsu çukurunu kendi kazır : "bir şeyi yapma isteği ve gücü bulunan kimse, uygun bir çalışma yönü ve alanı bulur" anlamında kullanılan bir söz.

Bir ayağı çukurda olmak : Yaşayacak çok az zamanı kalmış olmak. çok yaşlanmış olmak.

Gözleri çukura gitmek : Aşırı yorgunluktan göz çevresi kararmak veya çökmek.

Kazdığı çukura kendisi düşmek : Başkası için hazırladığı kötülüğe kendi uğramak.

Kimse kimsenin çukurunu doldurmaz : "kimse kimsenin yerine ölemez" anlamında kullanılan bir söz.

Çevre : Aynı konu ile ilgisi bulunan kimselerin tümü, muhit. Bir birimden önce veya sonra gelen aynı türden birimlerin tümü, bunların oluşturduğu küçük grup, kontekst. Bir kimse ile ilişkisi bulunanlar, muhit. Hayatın gelişmesinde etkili olan doğal, toplumsal, kültürel dış faktörlerin bütünlüğü. Düzlem üzerindeki bir şekli sınırlayan çizgi. Bir şeyin yakını, dolayı, etraf, periferi. Yağlık. Kişinin içinde bulunduğu toplumu oluşturan ortam.

 

Çene : Mengene, kerpeten vb. araçların eşyayı sıkıştıran karşılıklı iki parçasından her biri. Çok konuşma huyu, gevezelik. Köşe. Canlılarda baş bölümünde yer alan, kemik veya kıkırdak ile desteklenen, altlı üstlü dişleri taşıyan ve ağzın kapanıp açılmasını sağlayan kasları üzerinde barındıran iki parçaya verilen ad. Baş bodoslamasının omurga ile birleştiği yer, çarık.

Yanak : Lastik tekerlekli taşıtlarda lastiğin jant ile yere temas eden bölümü arasında kalan yan yüzeyi. Yüzün göz, kulak ve burun arasındaki bölümü.

Gamze : Yan bakış, göz süzme, sitemli bakma. Bazı insanların çenelerinde, yanaklarında doğal olarak bulunan özellikle güldüklerinde daha iyi görülen küçük çukur.

Mezar : Ölünün gömülü olduğu yer, kabir, sin, makber, gömüt.

Ve : Türk alfabesinin yirmi yedinci harfinin adı, okunuşu. İki kelime veya iki cümle arasına girerek aralarında bir bağ olduğunu anlatan söz.

Çukur açmak : toprağı kazarak çukur yapmak.

Çukur ağ : Çukur bir yansıtıcı yüzey üzerine çizilmiş koşut çizgilerden oluşan ışık ağı.

Çukur ayna : Yansıtıcı yüzeyi, yuvarsal içbükey ayna. (fizik)

Çukur başlı yılan : Pullu sürüngenler (Squamata) takımından, 2m kadar boyda, Doğu Karadeniz dışında Türkiye'nin hemen her tarafında bitkisi az olan taşlık yerlerde yaşayan, küçük memeli, kuş, kertenkele ve diğer yılanlarla beslenen bir tür.

Çukur bel : Belde, omuzların kuvvetle geriye çekilmesiyle omurganın bel bölgesinde oluşan ve bazı alıştırmalara denge ya da hız kazandıran çukurluk.

Çukur çember : Dışlastiğin sökülüp takılmasında kolaylık sağlamak üzere ortası çukur biçimde yapılmış çember.

Çukur mercek : Ortası çevresine göre daha ince olan ve geçirdiği ışın demetini ıraksaklaştıran mercek, anlamdaş ıraksak mercek.

Çukur silo : Silaj yapmak için kullanılan ve içine hava sızdırmayan sıvalı bir çukur depo.

Çukur yenim : Metal yüzeylerde çukurlar açılmasıyla sonuçlanan yerel yenim.

Çukura düşmek : kötü ve uygunsuz bir duruma girmek. İlgili cümle: "“Kendi ayağınız ve büyük aklınızla gidip düştüğünüz çukurdan bize ne?”" A. Gündüz.

Çukur ile ilgili Cümleler

  • Ali Mary'yi önceden kazdığı çukura indirdi.
  • Onlar çukur.
  • Araba sürerken çukurlara dikkat etmelisin.
  • Ali bahçede derin bir çukur kazdı.
  • Burada bir çukur kazın ve içine altın parçaları koyun.
  • O çukur doldurulmalı, kapatılmamalı.
  • Çukur iki metre genişliğindedir.
  • Çukur yeterince büyük.
  • Çukur kocaman görünüyor.
  • Çukur yaklaşık beş metre genişliğindedir.
  • Kendini bir çukurda bulursan kazmayı bırak.

Diğer dillerde Çukur anlamı nedir?

İngilizce'de Çukur ne demek? : adj. deep set, sunk, hollow, concave

n. hole, hollow, dip, cavity, scoop, pit, dimple, excavation, fosse, gully, gully drain, gutter, indent, sink, trench

Fransızca'da Çukur : cave

Almanca'da Çukur : n. Grube, Grund, Rösche, Senkung, Tiefe

adj. tief

Rusça'da Çukur : n. яма (F), впадина (F), выбоина (F), ухаб (M), выемка (F), вымоина (F), ложбина (F), котлован (M), дупло (N), дыра (F), лунка (F)

adj. низменный