Acem nedir, Acem ne demek

Acem; bir müzik terimidir. Dil bilgisi yönünden Türkçe'de özel olarak kullanılır. kökeni arapça dilinden gelmektedir.

Yerel Türkçe anlamı:

Suriyeden gelen iplik bel kuşağı.

Bir çeşit beyaz buğday.

Acem, İranlı

Tiyatro'daki terim anlamı:

Azerbaycanlı bir Türk tipi. Gölge oyunumuzda zengin bir halı tüccarı olarak görülür.

Gösteri Sanat terimi olarak anlamı:

Türk gölge oyunu ile ortaoyunu'nda izlenen Azerbaycan'dan ya da İran'dan gelen bir tip. Eliaçık, gönlü yüce, ancak atıp tutan bir kişidir. Çoğu kez halı satıcısı, tömbekici, antikacı ya da ara sıra tefecidir. Eğlence düşkünü olduğu kadar kendine dalkavukluk edenden hoşlanır. Şiiri sever.

Acem anlamı, tanımı:

Acemaşiran : Klasik Türk müziğinde kullanılan şet makamlarından biri.

Acembuselik : Klasik Türk müziğinde kullanılan birleşik bir makam.

Acemkürdi : Klasik Türk müziğinde birleşik bir makam.

Acem halayı : Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da oynanan bir halk oyunu.

Acem işi : Döşemelik kumaşların üzerine renkli ipek iplikle işlenen, yer yer altın veya gümüş boncuklarla süslenmiş nakış.

Acem kılıcı : İki tarafı keskin olan kılıç.

Acem lalesi : Taşkırangillerden, turuncu ve sarı çiçekler açan, yıllık ve çok yıllık türleri olan, saksıda ve tarlada üretilebilen bir süs bitkisi, güneştopu.

 

Acem pilavı : İçine safran ve zencefil eklenerek yapılan, İran usulü bir pilav türü.

Acem kılıcı gibi : Her iki tarafı da idare edebilen, güvenilmez (kimse).

Acemborusu : Canlı kırmızı renkli çiçek açan, uzun boylu bir tür süs bitkisi (Bignonia radicams).

Acemce : Bu dille yazılmış olan. Farsça.

Acemi : İşinde, mesleğinde yeni olan, toy. Bir işin yabancısı olan, eli işe alışmamış, bir işi beceremeyen. Bir yere, bir şeye yabancı olan. Saraya yeni alınmış cariye.

Acemi ağası : Hareme yeni alınan cariyelerin ağası.

Acemi birliği : Acemi erlerden oluşan birlik. Acemi askerlere eğitim yaptırılan yer.

Acemi çaylak : Deneyimsiz, toy, beceriksiz kimse.

Acemi er : Askere yeni alınan ve eğitim dönemini henüz tamamlamamış er.

Acemi katır kapı önünde yük indirir : "beceriksiz ve anlayışsız kişi, kendisine yaptırılan işi en önemli yerinde bırakır" anlamında kullanılan bir söz.

Acemi nalbant gavur eşeğinde öğrenir : "mesleğinde ustalaşmamış kimse, ilk denemelerini değersiz malzeme üzerine yapar" anlamında kullanılan bir söz.

Acemi ocağı : Osmanlı ordusuna kapı kulu eri yetiştirmek için kurulan okul.

Acemi oğlanı : Yeniçeri Ocağında yetiştirilmek üzere tutsaklardan veya Hristiyanlardan devşirme yoluyla toplanan çocuk.

Acemice : Toyca, beceriksizce, acemicesine.

Acemileşme : Acemileşmek durumu.

Acemileşmek : Beceriksizlik göstermek.

Acemilik : Acemice davranış, toyluk. Acemi olma durumu, toyluk.

Acemilik çekmek : Alışamadığı bir işte zorluk çekmek.

 

Acemilik etmek : Deneyimli olmasına karşın acemice davranmak.

Acemleşme : Acemleşmek durumu.

Acemleşmek : Kültür ve medeniyet bakımından İran halkını örnek almak veya etkisi altında kalmak.

Acemleştirme : Acemleştirmek işi.

Acemleştirmek : Acemleşme işini yaptırmak.

Klasik : Alışılmış. Üzerinden çok zaman geçtiği hâlde değerini yitirmeyen, türünde örnek olarak görülen eser. Eski Yunan, Roma ve XVII. yüzyıl Fransız sanatıyla ilgili sanatçı veya eser. Kökleşik. XVII. yüzyıl Fransız dili, sanatı ve yazarları ile ilgili olan. Eski Yunan ve Roma çağı dili ve sanatı ile ilgili olan. Sanatta kuralcı.

Türk : Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan halk ve bu halktan olan kimse. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan, Türkçenin değişik lehçelerini konuşan soy ve bu soydan olan kimse.

Nota : Muhtıra. Bir müzik sesini belirtmeye yarayan işaret.

Yakın : Az bir ara ile ayrılmış olan (zaman veya yer), uzak karşıtı. Küçük, önemsiz değişikliklerle birbirinden ayrılan. Aralarında sıkı ilgi bulunan. Uzak olmadan. Aralarında sıkı ilişki olan arkadaş, dost veya akraba. Benzeyen, andıran, yaklaşan. Erişmesi, olması zaman bakımından yaklaşmış olan. Uzak olmayan yer.

Perde : Seste pes perde. Kaz, ördek, martı gibi hayvanların parmaklarını birbirine bitiştiren zar. Katarakt. Doğruyu görmeye engel olan şey. Görüşü, ışığı engellemek, bir şeyi gizlemek için pencereye veya bir açıklığın önüne gerilen örtü. İki yeri birbirinden ayıran bölme. Bir müzik parçasını oluşturan seslerden her birinin kalınlık veya incelik derecesi. Üzerine bir cismin görüntüsü yansıtılan saydam olmayan yüzey. Bir sahne eserinin büyük bölümlerinin her biri. Bu ses derecelerini sağlamak için çalgılarda bulunup parmaklarla basılan yer.

İranlı : İran halkından veya bu halkın soyundan olan kimse, Acem.

Ülke : Bir devletin egemenliği altında bulunan toprakların tümü, diyar, memleket. Bir özelliği ön plana çıkarılarak düşünülen bölge. Devlet.

Acem ağzı : Doğu Anadolu'da Acem ve Azerî ağzına benzetilerek söylenen bir ezgi biçimi.

Acem güzellemesi : Doğu Anadolu'da, sevi duygularını canlandıran türkü ezgisi.

Acem koşması : Aruzun "fâilâtün fâilâtün fâilün" kalıbı ile söylenen koşma.

Acem kösteği : Eski yazmalarda kitap dikildikten sonra cilde dibinden ve iç tarafından yapıştırılan ince, traş edilmiş meşin parçası.

Acem ocağı : Maltız, ızgaralı demir ocak.

Acem şeytanı : Zayıf ve esmer adam.

Acem şikestesi : Acıklı ve dokunaklı bir ezgi ile söylenen türkü makamı.

Acem tası : İçi iki kilo kadar sıvı alabilen tas.

Acemçiçeği : Gecesafası çiçeği.

Acemi oğlan kethüdası : Anadolu ve Rumeli ağalarının buyrukları altında olup acemi oğlanlarının işlerine bakan görevli.

Acem ile ilgili Cümleler

  • Luciano'nun arkasında topluluk olabilir fakat o hâlâ acemi bir çaylak.
  • Sanata geldiğinde tam bir acemiyim ama bu boyamadan gerçekten hoşlanırım.
  • Sence acemilikteki oda dağılımının ayarlı olduğunu bilmiyor muydum?
  • Acemilikte nöbetçiyken izlediğimiz programı hatırladın mı?
  • Propagandan çok acemice; ki bunu psikoloji konusunda uzman biri olarak söylüyorum.
  • İlk yazdığım yeri acemiliktekiler bilir ama o kıza söylememiştim.
  • Romandaki karakterlerden biri bir bankayı soymak için acemice bir plan düşünüyor.
  • Sözde acemi skandalı duyulduğundan beri o politikacı dünyada gözden düştü.
  • Dondurmayı sevdiğimi acemilikteki kuşlar bilir ama o kızın yanında dondurma yememiştim.

Diğer dillerde Acem anlamı nedir?

Rusça'da Acem : n. перс (M)

adj. персидский

npr. Персия (F)