Afıkan olmak nedir, Afıkan olmak ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Bunalmak, yüreği oynamak, sinirlenmek.

Afıkan olmak tanımı, anlamı

Afıkan : Yürek oynaması, çarpıntı, helecan, tasa, iç sıkıntısı, hafakan

Olma : Olmak işi.

Olmak : Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak. Hazırlanmak, hazır duruma gelmek. Bir şeyi elde etmek, edinmek. Bir yerde doğmuş, yaşamış olmak. Yitirmek, elinden kaçırmak. Sıfat-fiil eki almış kelimelerle birlikte başlama, bitirme vb. bildiren fiilleri oluşturur. Gerçekleşmek ya da yapılmak. Yol açmak. Sarhoş olmak. Bir şey, birinin mülkiyetine geçmek. Hastalığa yakalanmak, tutulmak. Yetişmek, olgunlaşmak. Bulunmak. Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak. Ek fiilin geniş zamanı olan -dır (-dir) anlamında kullanılan bir söz. Sürdürmek, yürütmek. Herhangi bir durumda bulunmak. Bir ad veya sıfatın belirttiği durumu almak. Yaklaşmak, gelip çatmak. Bir olayla karşılaşmak, başına kötü bir şey gelmek. Bir durumdan başka bir duruma geçmek. Bir kuruluşla, örgütle ilgili bulunmak, mensup olmak. Geçmek, tamamlanmak. Uygun düşmek, yerinde görülmek. Uymak, tam gelmek.

Sinirlenmek : Duygu ve davranışlarını denetleyemeyecek duruma gelmek, öfkelenmek, köpürmek, feveran etmek.

Sinirlenme : Sinirlenmek işi.

Bunalmak : Soluk alması güçleşmek. Çok sıkılmak, çok tedirgin olmak.

 

Oynamak : Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak. Tehlikeye düşürmek. Bir film, oyun vb.nde rol almak. Oyalanmak, gereği gibi yapmamak, boşuna vakit geçirmek. Sarsılmak, yeri değişmek. Rastgele yön vermek, aldatmak. Sporla ilgili çalışmalara katılmak. Bir şeyi sürekli evirip çevirmek veya sürekli olarak ona dokunmak. Büyük bir ustalık, beceri ve kolaylıkla bir işi yapmak. Herhangi birine karşı önemsemeyici davranışlarda bulunmak. Değişiklik göstermek. Eşyanın herhangi bir parçası kımıldamak, hareket etmek. Müziğin gerektirdiği uyumlu hareketleri yapmak. Kımıldamak, hareket etmek. Tedirgin etmek, rahatsız edici davranışta bulunmak. Film gösterilmek. Tiyatro eseri sahneye konmak. Değiştirmek, bozmak, tahrif etmek.

Bunalma : Bunalmak işi.

Oynama : Oynamak işi.

Sinir : Duyu ve hareket uyarılarını beyinden organlara, organlardan beyne ileten beyazımsı teller ve bu tellerin oluşturduğu demet. Rahatsız edici, hastalık derecesine varan özellik. Herhangi bir şey, bir olay karşısında tepki gösterme duyarlığı ve kişinin ruhsal niteliği. Hoşa gitmeyen, can sıkan. Kas kirişi ve zarı. Lastik. Diz kapakla ayak bileği arası. Sınır, bk. sinor// sinir sepet: hudut, bk. sinor sepet. Birçok sinir telinin bir araya gelmesi ile oluşan yapı. Duyu ve hareket uyartılarını beyinden organlara, organlardan beyine ileten beyazımsı teller ve bu tellerin oluşturduğu demet. Beyni ve omuriliği vücudun öteki bölgelerine bağlayan ve herbiri birkaç sinir teli demetlerinden yapılmış olan beyaz iplikler.

Bunal : Bu kez.

Yüre : Çevre. Değirmenlerde, taşla kasnak arasında kalan ve hayvan yemi olarak kullanılan salt un. Kağnı arabasının tekerleğindeki ağaç kesim. İç, yan. Giz, sır. Duyunç, vicdan.

Buna : Pınar. Buraya. Bunu.

Sini : Üzerinde yemek de yenilebilen, yuvarlak, bakır veya pirinçten büyük tepsi.

Diğer dillerde Afgan tazısı anlamı nedir?

İngilizce'de Afgan tazısı ne demek ? : afghan hound