Alıştırmak nedir, Alıştırmak ne demek

  • Alışmasına yol açmak
  • Uyar duruma getirmek.

"Alıştırmak" ile ilgili cümle

  • "Anahtarı kilide alıştırmak. Dolabın kapağını alıştırmak."

Yerel Türkçe anlamı:

Helva şerbetini kıvamına getirmek: Mablağı (koyu şerbet) alıştırıncaya kadar bileklerim koptu.

Hazmetmek: Yediğimi hâlâ alıştıramadım.

[Bakınız: alaflamak]

Alevlemek, yakmak, tutuşturmak, ateşe vermek.

Ağaçlara aşı yapmak.

İki parçayı birbirine uydurmak, tutturmak (marangoz ve demirciler arasında): Oğlum dolap kapaklarını alıştır.

Alıştırmak tanımı, anlamı:

Alıştırma : Vücudun gücünü ve dayanıklılığını artırmak için yapılmış olan uygulama, hazırlık çalışması, idman, egzersiz, antrenman. Bir beceriyi, bilgiyi kazanmak için yapılmış olan tekrar, temrin, talim, egzersiz. Alıştırmak işi. Bir araç motorundan tam verim elde edilebilmesi için ilk dönemlerinde yüksek devirde düşük hızda çalıştırılması, rodaj.

Kanat alıştırmak : Bir işe alışmaya çalışmak.

Ter alıştırmak : Terinin biraz kurumasını beklemek.

Alışma : Alışmak işi, istinas, ülfet.

Açmak : Ferahlık vermek. Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek. Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek. Bir toplantıyı, etkinliği başlatmak. Bir konu ile ilgili konuşmak. Alışverişi başlatmak. Engeli kaldırmak. Beğenmek. Yakışmak, güzel göstermek. Görünür duruma getirmek. Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Yapmak, düzenlemek. Birbirinden uzaklaştırmak. Bir aygıtı, bir düzeneği çalıştırmak. Geçit sağlamak. Avunmak veya danışmak üzere söylemek, içini dökmek. Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak. Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak. Ayırmak, tahsis etmek. Savaşla almak, fethetmek. Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak. Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek. Alanını genişletmek. Rengin koyuluğunu azaltmak. Satranç, poker vb. oyunları başlatmak. Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Yarmak.

 

Durum : Duruş biçimi, konum, tavır. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl. Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri.

Getirmek : Gelmesini sağlamak. Sağlamak. İletmek, bildirmek. Bazı kelimelerle birleşik fiil yapar. Sebep olmak, ortaya çıkarmak. Erişmek veya eriştiğini sanmak. Bir makama atamak veya seçmek. Bir şeyi yanında veya üstünde bulundurmak. İleri sürmek.

Yol : Düğünde, oğlanevinin kızevine verdiği para, mal veya armağan. Yolculuk. Bir amaca ulaşmak için başvurulması gereken çare, yöntem. Gaye, uğur, maksat. Davranış, tutum, gidiş veya davranış biçimi. Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer. Kez, defa. Gidiş çabukluğu, hız. Uyulan ilke, sistem, usul, tarz, tarik. Genellikle yerleşim alanlarını birbirine bağlamak için düzeltilerek açılmış ulaşım şeridi. Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik. İçinden veya üstünden bir sıvının geçtiği, aktığı yer. Kumaşta bulunan çizgi. Hile, tuzak.

 

Diğer dillerde Alıştırmak anlamı nedir?

İngilizce'de Alıştırmak ne demek? : v. accustom, regrind, familiarize, adjust, condition, break in, train, accommodate, attune, conform, addict, dovetail, enure, exercise, habituate, harden, inure, school, season

Fransızca'da Alıştırmak : habituer, accoutumer, familiariser, (makine\motor) roder, entraîner, exercer, plier, rompre

Almanca'da Alıştırmak : v. anerziehen, angewöhnen, bändigen, gewöhnen

Rusça'da Alıştırmak : v. приучать, подготавливать, упражнять, приспосабливать, подгонять, приручать, дрессировать, обкатывать, приучить, подготовить, приспособить, подогнать, приручить, выдрессировать, обкатать