Alçak nedir, Alçak ne demek

Alçak; Dil bilgisi yönünden Türkçe'de sıfat olarak kullanılır.

"Alçak" ile ilgili cümleler

  • "Kaşlarını çatarak bakakaldı dairenin alçak balkonuna." - E. Şafak
  • "Alçak boylu bir adam."

Yerel Türkçe anlamı:

Dere boyu, düz otlak yer, vadi: Hayvanları alçakta gördünüz mü?

Diğer sözlük anlamları:

Mütevazi, yavaş, sakin.

Alçak anlamı, tanımı:

Alçak yer yiğidi hor gösterir : "basit bir çevrede yaşayan, önemsiz bir görevde çalışan değerli kişi, gereken ilgiyi göremez" anlamında kullanılan bir söz.

Alçak yerde tepecik kendisini dağ sanır : "bilgili kimselerin bulunmadığı yerde cahil kişi bilgiçlik taslar" anlamında kullanılan bir söz.

Alçaktan uçmak : Atılan palavra düzeyi az olmak.

Alçak basınç : Barometrede 760 milimetre altında bulunan, kötü havayı işaret eden hava durumu.

Alçak gerilim : Etki değeri bin volta kadar olan elektrik potansiyeli. Düşük voltajlı elektrik hattı.

Alçak gönüllü : Kendi değerini olduğundan aşağı gösteren, başkalarını küçük görmeyen, büyüklenmeyen (kimse), engin gönüllü, mütevazı, tevazulu.

 

Alçak kabartma : Heykel sanatında, yüzeyindeki çıkıntısı az olan kabartma.

Alçak ses : Kalın ses. Hafif çıkarılan ses.

Alçak yaylak : Devamlı oturma bölgesinde, normal tahıl ziraatı yapılmış olan alanların bitişiğinde olan, genellikle deniz seviyesinden 900-1200 metre yükseklikteki yaylak.

Yalımı alçak : Yüreksiz.

Alçak gönüllülük : Alçak gönüllü olma durumu, tevazu, mahviyet, mütevazılık.

Alçak uçan yüce konar yüce konan alçak uçar : "alçak gönüllü olan toplum içinde saygı görür ve yücelir, kendisini herkesten üstün gören sevilmez ve toplum içinde iyi bir yer edinemez" anlamında kullanılan bir söz.

Alçak yerde yatma sel alır yüksek yerde yatma yel alır : "insan kendi durumuna göre bir yaşam tarzı benimsemeli, arkadaşlarını da ona göre seçmelidir" anlamında kullanılan bir söz.

Alçakça : Oldukça alçak. (alça'kça) Alçak, aşağılık kimselere yaraşırcasına, sefihane.

Alçaklaşma : Alçaklaşmak durumu.

Alçaklaşmak : Alçak duruma gelmek.

Alçaklaştırma : Alçaklaştırmak işi.

Alçaklaştırmak : Alçaklaşmasına sebep olmak.

Alçaklık : Alçak olma durumu, denaet, pespayelik. Alçakça davranış, habaset, şenaat.

Uzak : Arada çok zaman bulunan. Gidilmesi çok süren, çok ötelerde bulunan, ırak, yakın karşıtı. Eli, gücü veya hükmü yetişmez. Ayrı, birbiriyle yakın ilgisi olmayan. Yakın olmayan yer. İhtimali az olan.

Karşıt : Nitelik ve durumları birbirine büsbütün aykırı olan, zıt, kontrast.

Ahlaksız : Dürüst davranmayan, kötü huylu, terbiyesiz. Ahlak kurallarına uymayan.

Davranış : Davranma işi, tutum, davranım, muamele, hareket. Organizmanın uyaranlar karşısındaki tepkilerinin bütünü. Dıştan gözlemlenebilecek tepkilerin toplamı.

 

Aşağılık : Aşağı olma durumu, adilik. Niteliği düşük, adi.

Soysuz : Kötü tanınmış, ahlaksız. Biyolojik ve toplumsal ölçüler yönünden göze batacak kadar kötüye giden (kimse), dejenere. Soyunun özelliklerini yitirmiş olan (kimse, bitki vb.), dejenere.

Namert : Korkak, alçak, mert olmayan.

Yüksek : Toplum içinde para, ün vb. bakımından üstünlüğü olan. Normal değerlerin üstünde olan. Altı ile üstü arasındaki uzaklık çok olan, alçak karşıtı. Derece veya makamı bakımından üstün. Yukarıda, üst tarafta olan yer. Belirli bir yere göre daha yukarıda bulunan. Güçlü, şiddetli. Erdemli, faziletli. Etkili.

Kısa : Kısa olan şey. Ayrıntısı çok olmayan. Az süren, uzun olmayan. Boyu, uzunluğu az olan, uzun karşıtı. Kısaca, kısaltarak.

Alçak asıllu : Soysuz.

Alçak basınç bölgesi : Üzerindeki hava basıncı çevresine göre daha düşük ve genellikle 1010 milibardan az olan bölge.

Alçak basınçlı buharlı döşem : Buhar basıncı 0.5 kg/cm2 den az olan ısıtma döşemi.

Alçak basınçlı cıva buharlı lamba : İç yüzeyi ışıyıcı bir maddeyle kaplı olan (ya da olmayan) ve içindeki basınç, çalışma süresince birkaç milimetre cıva basıncını geçmeyen, cıva buharlı lamba.

Alçak düzen bölgesi : iki kattan yüksek olmayan yapıların yer aldığı ve yapı düzeninin ancak bu yükseklikteki yapıların yapılmasına elverişli bulunduğu kent bölgesi.

Alçak düzeyli dil : Her komutun genellikle bir tek makine komutunu karşıladığı simgesel izlenceleme dili. bk. çevirici dili, yüksek düzeyli dil.

Alçak gerilimli ışıtaç : Özellikle özenci göstericilerinde kullanılan, ufak boyda, yeğinliği değişmeyen, tüketimi az, çok ısınmayan, dayanıklı ısıtaç.

Alçak görüş noktası : Bir alıcının, orta boyda bir insanın omuz düzeyinden aşağıda bulunduğu durum. Yüksek görüş noktasının karşıtı.

Alçak hallü : Uyruk.

Alçak kemer : (Mimarlık) Yüksekliği açıklığının yarısından daha küçük olan kemer. a. bk. kemer, sivri kemer, yuvarlak kemer, eşeksırtı kemer, atnalı kemer

Alçak ile ilgili Cümleler

  • Alçak gönüllü adam komşuları ile iyi geçiniyor.
  • Bütün başarılarına rağmen oldukça alçakgönüllü bir adamdır.
  • O uçak acaba neden bu kadar alçaktan uçuyordu?
  • Jale mutfakta çalışırken çoğunlukla alçak sesle şarkılar mırıldanır.
  • Onun nezaket ve alçak gönüllülüğünden bahsetti.
  • Alçakgönüllülük olmadan, yiğitlik tehlikeli bir oyundur.
  • Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
  • Onun herkesi rahatlatan alçakgönüllü bir havası vardı.
  • Alçak gönüllülüğü öğrensen daha iyi bir kişi olursun.
  • Bay Smith tanıdığım kadarıyla alçak gönüllü bir adamdı.

Diğer dillerde Alçak anlamı nedir?

İngilizce'de Alçak ne demek? : adj. low, short, vile, cowardly, base, low down, rascally, humble, baseborn, contemptible, dastardly, ignoble, lousy, lowrise, misbegotten, nefarious, no good, recreant, scoundrelly, sneaking, sneaky, sordid, squat, villainous

adv. low

n. blackguard, heel, no good, ravisher, recreant, scoundrel, sneak, swob

Fransızca'da Alçak : bas/se; abject/e, canaille, ignoble, surbaissé/e, infâme, vil/e

Almanca'da Alçak : n. Feigling

adj. flach, infam, nichtswürdig, nieder, niederträchtig, niedrig, schuftig, tief, verrucht

Rusça'da Alçak : n. негодяй (M), мерзавец (M), негодник (M), гад (M), подлец (M), сволочь (F)

adj. низкий, невысокий, мелкорослый, подлый, гнусный, пакостный, паскудный, свинский, дрянной