Anlat nedir, Anlat ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Ekin demetlerini arabaya koymaya ve harmanı aktarmaya yarıyan, üç, dört, beş, yedi çatallı olabilen, uzun saplı aygıt, dirgen, yaba.

Anlat ile ilgili Cümleler

  • Biri bana o konuyu anlattı.
  • Anlat anlat heyecanlı oluyor!
  • Kalp krizi geçirmenin her zaman doğanın senin öldüğünü anlatma şekli olduğunu düşündüm.
  • “Aralarından bir tanesi ille de laf anlatacağım diye çene patlatıp duruyormuş.”
  • Bunun nasıl yapılacağını biri bana anlatabilir mi?
  • Ali seyircileri ısındırmak için birkaç fıkra anlattı.
  • “Gözlerini siyasi ihtiraslar bürüyen kimselere meram anlatmak mümkün olmamıştı.”
  • Anlattıklarımdan etkilenmişe benzemiyorsun.
  • Anlatamam görmen lazım. Bana geri dönmen lazım. Yeniden gülmem için beni baştan sevmen lazım.
  • Anlattıklarının önemli kısımlarını anlayamıyorum.
  • Anlatına göre Mustafa bu fırından saat yedi civarında ayrılmış.
  • “Sevim'in güzelliği elle tutulur, dille anlatılır makbul bir güzellik değildir.”
  • “Anlat sen benim külahıma! Ah, ben hükûmette olsam size gık dedirtmem!”
  • Kuralları anlatıyorum.
  • Ona anlatacaktı.
  • “Galata sokaklarının dili olsa da anlatsa...”
  • Anlat, biz de bilelim.
  • “Kızım, derdini söylemeyen derman bulamaz. Gel bana işin doğrusunu söyle de bir çaresine bakalım.”
  • Anlatacak daha çok şey var.
 

Anlat ile ilgili Atasözü veya Deyim

(bir şeyi) anlata anlata bitirememek : beğenilen bir şeyden çok söz etmek.

cahile söz (veya laf) anlatmak, deveye hendek atlatmaktan güçtür (veya zordur) : “ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın deve hendekten atlatılamaz, cahile söz anlatmak bundan da zor bir şeydir” anlamında kullanılan bir söz.

derdini söylemeyen (veya anlatmayan) derman bulamaz : “insan sıkıntısını başkasına açıklayarak giderebilir” anlamında kullanılan bir söz.

dili olsa da söylese (veya anlatsa) : “cansız nesneler konuşabilseler bazı olaylara tanıklık da edebilirler” anlamında kullanılan bir söz.

dolaylı anlatmak : anıştırmak, ima etmek.

elle tutulur gözle görülür (veya dille anlatılır) : çok belirgin, çok açık.

ezbere anlatmak : okunan bir şeyi olduğu gibi, bozmadan anlatmak.

iş anlatılıncaya kadar baş elden gider : “kızışmış bir kavgada veya herhangi bir olayda meram anlatmaya fırsat kalmadan olacak olur” anlamında kullanılan bir söz.

kadı anlatışa göre fetva verir : “haksız kişi, olayı kendisini haklı gibi göstererek anlatırsa dinleyen ona hak verir” anlamında kullanılan bir söz.

külahıma anlat : “söylediklerine inanamıyorum, beni kandıramazsın” anlamında kullanılan bir söz.

laf anlatmak : sözünü dinletmek, karşıdakini ikna edinceye kadar konuşmak.

masal okumak (veya anlatmak) : inandırıcı olmayan, oyalayıcı sözlerle kandırmaya çalışmak.

meram (veya meramını) anlatmak : isteğini, derdini anlatmak.

söz anlatmak : laf anlatmak.

tilki tilkiliğini anlatıncaya kadar post elden gider : “bir gerçeği anlatıncaya kadar çoğu kez başa gelmedik şey kalmaz” anlamında kullanılan bir söz.

 

Anlat anlamı, kısaca tanımı

Anlatabilme : Anlatabilmek işi

Anlatabilmek : Anlatma imkânı veya olasılığı bulunmak.

Anlatı türleri : Roman, öykü, masal, oyun gibi öykülemeye dayanan yazın türlerine verilen genel ad.

Anlatıcı : Ortaçağ'da oyun sırasında az da olsa anlatan, özet ve yorum yapan ya da oyunun bölümlerini birbirine bağlayan oyuncu. Çağdaş tiyatroda özellikle göstermeci nitelikteki oyunlarda sahne üzerinde geçmeyen kişileri ve olayları özetleyen yoruma yardımcı oyun kişisi. Bir anlatıda olayları, olguları, durumları öyküleyen kişi.

Anlatılabilme : Anlatılabilmek işi.

Anlatılabilmek : Anlatılma imkânı veya olasılığı bulunmak.

Anlatılış : Anlatılma işi.

Anlatım aracı : Bir şeyi anlatmada kullanılan simge niteliğinde bir nesne. Bir şeyi anlatmada kullanılan gereç ya da eşya.

Anlatım bozukluğu : Türlü nedenlerle tümceyi, düşünce ve duyguyu ya anlaşılmaz bir duruma düşürme ya da çarpıtma durumu.

Anlatım cimnastiği : Müzik ve ritim yardımıyla yapılan, itici gücünü duygusal yaşantıdan alan ve bir anlam taşıyan cimnastik türü.

Anlatım dansı : Bir konuyu ya da ilişkiyi gösteren dans.

Anlatım yitimi : Düşündüğünü dile getirme; söz, yazı ve imleri anlama ve kullanma gücünü yitirme.

Anlatımbilim : Anlamın bütün incelik ve derinliğiyle kavratma yollarını inceleyen; söze duygu ve imgenin sindiriliş yollarını konu edinen dil ve yazın bilgisi.

Anlatımlı devinimler : Gövde devinimleri, kendini taşıma, konuşma özellikleri gibi bireyleri birbirinden ayıran ve böylece kişiliğin değerlendirilmesinde yararlanılan devinimler.

Anlatımlı ikizleme : Baba, dede, cici gibi hece Düzlemelerinin anlamlı olanlarına denir.

Anlatımlı ölçek : Sınarları yanıtlayıcı kişilerce onaylanıp yadsınacak olumlu ya da olumsuz anlatımlardan oluşan ölçek.

Anlatımlı tonlama : Heyecan, acıma, alay gibi duygular (HEYECAN veya DUYUŞ TONLAMASI, In. émotionnelle ou affective) yahut inanç, tereddüt, şüphe gibi düşünceler MANTIK veya ANLIK TONLAMASI, In. logique ou intellectuelle) anlatan tonlama.

Anlatımsal : Anlatımla ilgili.

Anlatımsal davranış : Canlının düşünce, duygu ve coşkularını yansıtan, kendiliğinden doğan ve ketlenmeyen davranış.

Anlatımsal sağaltım : Ruhsal hastalıkları ortaya çıkaran bilinçaltı karmaşalarının adım adım çözümünde müzik, oyun ve sahne çalışmaları gibi anlatımsal etkinliklerden yararlanan sağaltım.

Anlatımsallık : Anlatımsal olma durumu.

Anlatısal : Anlatı özelliği taşıyan, anlatıyla ilgili.

Anlatıverme : Anlatıvermek işi.

Anlatıvermek : Çabucak anlatmak.

Anlatma yöntemi : Sınıf içi çalışmalarda öğretmenin daha çok etkin olmasını gerektiren, öğretim programında yer alan konuların anlatılıp açıklanmasını öğretmenden bekleyen ve yine öğretmenin uyandıracağı ilgi ile öğrencilerin duygu, düşünce ve görüşlerinde istenilen gelişmelerin sağlanmasını öngören geleneksel bir öğretim yöntemi.

Ayrıntılarıyla anlatma : Bir işlemi tüm ayrıntılarıyla açıklama.

Devimsel anlatım : Öykünme, resim yapma gibi kas ve sinir etkinlikleri yoluyla duygu ve düşüncelerin belirtilmesi.

Dolaylı anlatım : Bir sözün olduğu gibi kelimesi kelimesine değil de konuşan veya yazan tarafından kip ve şahıs değişikliğine uğratılarak dolaylı şekilde ve bir rapor tekniği içinde aktarılması: Bu akşamki davete katılamıyorum, dedi, sözünün Bu akşamki davete katılamayacağını bildirdi, şekline sokulması; Gelecek yıl kongre yapılıp yapılmayacağını sordu. Bize, vereceğimiz kararlarda çok etraflı düşünmemiz gerektiğini hatırlattı ve benzerleri bk. dolaysız anlatım. Roman, öykü gibi türlerde olayların yazar ağzından anlatılması.

Düz anlatım : Filmin konusunun başından sonuna değin, zaman sırasına sıkı sıkıya uyularak ortaya konmasına; konuya giriş, sergileme, gelişme, düğümlenme ve çözümün düzgün bir sıra izlemesine; olayların bir neden-sonuç ilişkisi içinde düzgün, mantıklı bağlantıyla gelişip ilerlemesine dayanan en yaygın, en yalınç kurgu biçimi.

Habercinin anlatısı : Klasik Yunan tiyatrosunda seyircilerin görmediği olayları, bunları görmüş varsayılan bir habercinin anlatması.

Masalın anlatısı : Masaldan çıkarılan ders düşünülmeksizin masalın söz kısmı.

Metal anlatmak : Örnek alınacak nitelikte öğretici öykü ya da masal anlatmak.

Nesnel anlatış : Alıcının, konuyu yansız bir tanık gibi, üçüncü tekil kişinin görüş noktasından aktarmasıyla ortaya çıkan durum. Öznel anlatışın karşıtı.

Örtük anlatımlar : [Bakınız: örtük ipuçları].

Öznel anlatış : Alıcının, konuyu kişilerden birinin görüş noktasından, onun ağzından anlatmasıyla ortaya çıkan durum. Nesnel anlatışın karşıtı. (Öznel anlatışta alıcının merceği bu kişinin yerini alır; dolayısıyla izleyici de olayları, varlıkları, durumları bu kişinin görüş noktasından izler; izleyicinin görüşü bu kişinin görüşüyle birleşir. Bundan dolayı, öznel anlatış, tekil birinci kişinin anlatışı özelliğini taşır).

Somut anlatım : Dilde, kavramların doğaya bağlı olarak ifade edilmesi. Türkçede çeşitli renk tonlarını gösteren camgöbeği, limonküfü, tenrengi, ördekbaşı, kankırmızı, sütbeyazı, vişneçürüğü gibi renk adları somut anlatım örnekleridir.

Sözlü yazılı anlatım : Düşüncelerin seçilmesi, sıraya konması, geliştirilmesi ve yazılı ya da sözlü olarak düzgün bir biçimde anlatılması işi. Birtakım öğeleri bir bütün elde etmek amacıyla birleştirme, kaynaştırma işlemi ya da sanatı. Öğrencilere anadillerini doğru, etkili ve güzel bir biçimde konuşup yazmayı öğretmek amacıyla orta dereceli ve yüksek okullarda okutulan ders.

Toptan anlatımlı dil : Kavramların türlü oranlarını bir araya toplıyarak bir kelimeyi cümle haline getiren dillere denir. Bunlara GÖVDELEYİCİ, TOPARLAMALI, KAPSAMALI ve ÇOK BİREŞİMLİ (Incorporante, Agglomérante, Encapsulante et Polysynthétique) de denir.

Ulağın anlatısı : Antik Yunan tiyatrosunda seyircilerin görmediği, sahne dışında geçen olayları görmüş varsayılan bir ulağın getirdiği bilgileri aktarması.

Yaratıcı anlatım : Dil, resim, plastik, müzik ya da oyun gibi algılamayı durultan ve anlatım dürtüsünü güçlendirip derinleştiren etkinliklerle çocuğun duygu, düşünce ve hayat deneylerini serbestçe ortaya koyması.

Yazılı anlatım : Bir konunun yazı ile saptanmışı.

Anlatı : Ayrıntılarıyla anlatma. Roman, hikâye, masal vb. edebî türlerde bir olay dizisini anlatma biçimi, hikâyeleme, hikâye etme, tahkiye.

Anlatılma : Anlatılmak işi.

Anlatılmak : Anlatma işine konu olmak.

Anlatım : Anlatma işi. Bir duyguyu, bir düşünceyi, bir konuyu söz veya yazı ile bildirme, ifade.

Anlatım bilimi : Üslup yöntemlerini ve türlerini inceleyen edebî araştırma ve dil bilimi dalı, stilistik.

Anlatım bilimsel : Anlatım bilimi ile ilgili.

Anlatım tonu : Anlatımda mantık ve düşünce özelliğine göre oluşan ton.

Anlatımcı : Yalnızca hikâye etmeye ağırlık veren eser. Dışa vurumcu.

Anlatımcılık : Dışa vurumculuk.

Anlatımlı : Düşünce ve duyguyu güçlü ve canlı bir biçimde anlatan.

Anlatış : Anlatma işi.

Anlatma : Anlatmak işi, ifham, ilam, tefhim.

Anlatmak : Bilgi vermek, izah etmek. Nakletmek. Bir konu üzerinde açıklama yapmak, açıklamada bulunmak.

Anlattırma : Anlattırmak işi.

Anlattırmak : Bir konu üzerinde bilgisini ölçmek, açıklama yaptırmak.

Diğer dillerde Anlaşmasız oyun anlamı nedir?

İngilizce'de Anlaşmasız oyun ne demek ? : noncooperative game