Araç nedir, Araç ne demek

Araç; Dil bilgisi yönünden Türkçe'de özel olarak kullanılır.

"Araç" ile ilgili cümle

  • "Bu yüzden iyi anlaşmak için araçların mükemmelliği söz konusu değildir." - İ. Özel
  • "Araçlarından inen iki polis sulara basmamak için sıçrayarak kapıya doğru yaklaşıyorlar." - A. Ümit

Yerel Türkçe anlamı:

Sınır işareti, büyük sınır taşı.

Araba oku, arış.

Hukuki terim anlamı:

vâsıta.

Tarım alanında kullanılan kelime anlamı:

[Bakınız: alet]

Bilimsel terim anlamı:

Bir özdeği etkileyerek onda değişikliğe yol açan özdek ya da kuvvet.

Bir işin yapılmasında, bir makinenin, bir motorun sökülmesi, takılması, ayarı ya da işletilmesinde kullanılan aletlerden her biri.

Bilgi üretmek üzere seçilen yordamların öngördüğü işlemleri yerine getirmeye yarayan kullanak ya da olanak.

İngilizce'de Araç ne demek? Araç ingilizcesi nedir?:

instrument, tool, agent, device

Fransızca'da Araç ne demek?:

agent

Osmanlıca Araç ne demek? Araç Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

alet

Araç hakkında bilgiler

Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre.

1. Araç - Bir iş yapmakta veya sonuçlandırmakta gücünden yararlanılan nesne.
2. Araç - Ulaşım aracı, taşıt
3. Araç - Kişiler veya nesneler arasında bağlantı sağlayan şey, vasıta.
4. Araç - Kastamonu ilinin bir ilçesi.

 

Araç ile ilgili Cümleler

  • Olur, herhangi bir ücret talep etmeden evlerimi ve araçlarımı veririm; siz de bana sizin evlerinizi ve araçlarınızı verir misiniz?
  • Askerler onu tutukladı, gözlerini bağladı, sonra onu araçlarının arkasına götürdüler ve askerlerden biri onun dizine nişan aldı ve onu vurdu. Bu sahne filme çekildi ve dünyanın her yerinden milyonlarca insan bunu gördü.
  • Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
  • Bugünün uzay araçları roketler kullanıyor ve roketler büyük miktarda itici yakıt kullanıyor.
  • Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.
  • Moskovalılar, Tverskaya Caddesi'nde savaş araçlarının büyük bir kolun geçişine tanık oldular.
  • Ben yardım istemek istemedim kendimin başaracağını düşündüm fakat sen bana saati yanlış söyledin. Saat ona yirmi yoktu ve araç onu otuz geçe kalkmadı.
  • Astronotlar Ay'da kaya örnekleri toplamak için özel araçlar kullanmak zorunda kaldılar çünkü uzay elbiseleri ile eğilemezlerdi.
  • Büyük olmak için kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, ülke için gerçek amaç ne ise onu görecek ve o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır, herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. Fakat sen buna karşı direneceksin, önüne sonsuz engeller de yığacaklardır; kendini büyük değil küçük, zayıf, araçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacaksın. Bundan sonra da sana büyük derlerse, bunu söyleyenlere güleceksin. - Mustafa Kemal Atatürk
  • Biz dil araçlarını bir sonraki seviyeye getirmek istiyoruz.Biz dil öğrenme manzarasında yenilik görmek istiyoruz.Ve bu, bir topluluk olmadan inşa edilemeyen verimli platformlar olmadan katkıda bulunamayan açık dil kaynakları olmadan olamaz.
 

Araç anlamı, kısaca tanımı:

Yapmak : Olmak. Tehdit yoluyla birini herhangi bir duruma düşürmek. Onarmak, tamir etmek. Düzenli bir duruma getirmek. Bir harekete, işe başlamak veya bir hareketle, işle uğraşmak. Davranmak, hareket etmek. Evlendirmek. Olmasına yol açmak. Dışkı çıkarmak. Gerçekleştirmek. Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek. Bir düşünceyi, bir davranışı, bir isteği işe dönüştürmek, gerçekleştirmek. Bir durum yaratmak. Bir şeyi başka bir şey durumuna getirmek. Bir dileği, bir isteği yerine getirmek, uygulamak, ifa etmek. Yol almak. Edinmek, sahip olmak. Bir kimseye bir meslek kazandırmak, yetiştirmek. Salgılamak, çıkarmak. Üretmek.

Sonuçlandırmak : Sonuca ulaştırmak, bitirmek, neticelendirmek, intaç etmek.

Yarar : Bir işten elde edilen iyi sonuç, fayda, avantaj. Yarayan, elverişli, uygun. Çıkar.

Nesne : Öznenin dışında kalan her konu, obje. Belli bir ağırlığı ve hacmi, rengi olan her türlü cansız varlık, şey, obje. Geçişli fiili bütünleyen yalın veya belirtme durumunda bulunan tümleç.

Taşıt : Otomobil, tren, gemi, uçak gibi taşıma araçlarının ortak adı, nakil aracı, nakil vasıtası, vasıta.

Kişi : Kadın veya erkeğe verilen genel ad, şahıs, zat, nefer. Erkek. Eş, koca. Oyun, roman, hikâye vb.nde yer alan kimse. Çekimli fiillerde ve zamirlerde konuşan, dinleyen, sözü edilen varlık, şahıs.

Nesnel : Nesne ile ilgili, nesneye ilişkin, öznel karşıtı. Gerçeğe varmak amacıyla, taraf tutmadan inceleme yapan, hüküm veren, objektif. Bireyin kişisel görüşünden bağımsız olan, objektif.

Bağlantı : İki veya daha çok şeyin birbiriyle bağlı bulunması, ilişki, irtibat, bağlanak. İki şey arasında ilişki sağlayan bağ. Yapılacak işle ilgili sözlü veya yazılı anlaşma, angajman.

Vasıta : Araç. Taşıt. Aracılık. Aracı.

Kastamonu : Türkiye'nin Karadeniz Bölgesi'nde yer alan illerinden biri.

İlçe : Yönetim bakımından yurt bölümlemesinde ilden sonra gelen bölüm, kaymakamlık, kaza.

Araç gereç : Bir işin yapılmasında, bir makinenin işletilmesinde kullanılan aletler.

Araç telefonu : Taşıtlar için geliştirilmiş telefon, mobil telefon.

Ağır araç : Ağır vasıta.

İnsansız araç : Belirli bir bölgenin güvenlik açısından gözetlenmesi ve denetlenmesi amacıyla gerekli araçlarla donatılmış, uzaktan yönetilerek uçurulan araç.

Rahim içi araç : Uzun süreli doğum kontrolü sağlayan araç.

Uzun araç : Normal bir yük aracından daha uzun olan, çok eşya taşımak için kullanılan taşıt.

Zırhlı araç : Savaşta veya savaş dışında güvenliği sağlamak için zırh ile kaplanmış araç.

Arazi aracı : Her türlü arazide kullanılabilecek biçimde ve güçte yapılmış motorlu araç.

Canlı yayın aracı : Olay, toplantı, etkinlik vb.nin radyo ve televizyonlara aktarılabilmesi amacıyla kullanılan, özel donanıma sahip taşıt, naklen yayın aracı.

Hava aracı : Hava taşıtı.

İtfaiye aracı : Yangın söndürmek üzere özel olarak donatılmış motorlu araç, itfaiye.

Koruma aracı : Önemli kişileri yolculukları sırasında varacakları yere ulaştırmak ve korumakla görevli kişilerin bulunduğu araç, eskort.

Kurtarma aracı : Trafikte arızalanan, kaza geçiren aracı yerinden kaldırıp istenilen yere götüren özel donanımlı motorlu araç, kurtarıcı.

Nakil aracı : Taşıt.

Naklen yayın aracı : Canlı yayın aracı.

Servis aracı : Servis arabası.

Uzay aracı : Araştırma yapmak üzere uzaya gönderilen insanlı veya insansız araçların ortak adı.

İletişim araçları : Toplumda sözlü veya yazılı haber alma imkânını sağlayan teknik araçlar, yayın organı, medya.

Üretim araçları : Üretim sürecinde kullanılan iş, araç ve gereçlerin bütünü.

Araççılık : Düşünme biçimlerinin, kuramların, mantık ve ahlak biçimlerinin yalnızca hayatın değişik şartlarına uyma araçları olduğunu savunan dünya görüşü, enstrümantalizm.

Araçlı : Araçla yapılmış olan veya olan, vasıtalı.

Araçlı jimnastik : Aletli jimnastik.

Araçsız : Araç olmaksızın, vasıtasız bir biçimde, bilavasıta, doğrudan doğruya. Doğrudan doğruya yapılmış olan veya olan, vasıtasız, bilavasıta.

Araçsızlık : Araçsız olma durumu.

Türk : Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan halk ve bu halktan olan kimse. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan, Türkçenin değişik lehçelerini konuşan soy ve bu soydan olan kimse.

Kurum : Ocak bacalarında biriken veya çevrede savrulan kalın is. Kendini büyük ve önemli gösterme davranışı, büyüklenme, gösteriş, azamet, tekebbür. Evlilik, aile, ortaklık, mülkiyet gibi köklü bir yapıyı içeren, genellikle devletle ilişkisi olan yapı veya birlik, müessese.

Sözlü : Sözle, konuşma biçiminde yapılan, şifahi, yazılı karşıtı. Evlenmek için birbirine söz vermiş olan kimse, yavuklu.

Ulaşım : Köyler, şehirler, ülkeler arasında bir yerden bir yere gidiş geliş, münakale, muvasala, temas. Bir şeyi bir yerden başka bir yere aktarma. Ulaşma işi.

Aracı : Üretici ile tüketici arasında alım satım konusunda bağlantı kuran ve bundan kazanç sağlayan kimse, mutavassıt, komprador. İhracatçının ihracattan doğan alacaklarının büyük bir bölümünün malın yüklenmesinden hemen sonra, kalan kısmının ise para, malı alandan tahsil edildiğinde bir aracı banka tarafından ödenmesini sağlayan kredi veya yatırım tekniği. İki şey arasında bağlantı kuran kimse, vasıta. Ara bulucu.

Bağlı : Kapatılmış olan, kapalı. Halk inanışına göre, büyü etkisiyle cinsel güçten yoksun edilmiş (erkek). Bir bağ ile tutturulmuş olan. Bir kimseye, bir düşünceye, bir hatıraya saygı, aşk vb. duygularla bağlanan, sadık, tutkun. Bir kuruluşun yetkisi altında bulunan. Sınırlanmış, sınırlı. Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste.

Biri : Bir tanesi. Bilinmeyen bir kimse.

Araç değişken : Dizgeye ilişkin evrendeğerlerin tutarlı kestiricilerini ortaya çıkarmak için kullanılan önceden saptanmış değişken.

Araç değişken sınaması :

Araç -den hali : Bkz., -den hali.

Araç durumu : Sözcüğün araç gibi kullanıldığını ya da zaman bildiren sözcüğün belirteç olduğunu gösteren durum. Türkçede bu durum genellikle -in ekiyle gösterilir : Ardın ardın gitmek, için için yanmak; yazın, kışın, güzün vb.

Araç durumuyla ikileme : Sözcüklerinin ikisi de araç durumuna girmiş ikileme: İçin için yanmak, ucun ucun bitirmek, canla başla çalışmak vb.

Araç kutusu : El araçlarının topluca konulduğu kutu.

Araçcın : Bereye benziyen, şapka içine veya yalnız olarak giyilen takke.

Araçı : Ara bulucu, aracı, uzlaştırıcı.

Araçığ : Aralıklı.

Araçin : Bereye benziyen, şapka içine veya yalnız olarak giyilen takke.

Diğer dillerde Araç anlamı nedir?

İngilizce'de Araç ne demek? : [Araç] adj. vehicular, intended for or concerning vehicles (especially cars)

n. means, medium; tool, implement, appliance, instrument; vehicle, transport

Fransızca'da Araç : moyen [le], instrument [le], organe [le], attirail [le], ministre [le]

Almanca'da Araç : n. Hilfsmittel, Instrument, Medium, Mittel, Utensilien

Rusça'da Araç : n. средство (N), орудие (N), инструмент (M)