Ayağ nedir, Ayağ ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Lâkap.

Ayak.

Rüşvet.

Teknik terim anlamı:

Kadeh.

Tas, çanak.

Ayak.

Basamak.

Ayağ ile ilgili Cümleler

  • Ayağın nasıl oldu?
  • Ayağa kalk.
  • “A, o nasıl lakırtı, dedi. Bunlar da tavuk ayağı yemişler, ağızlarında bakla ıslanmıyor.”
  • “Dadıcığım merhamet... Ayaklarının altını öpeyim...”
  • “Ara sıra ötekinin berikinin ayağına ip takmaktan başka konuşacak lakırtıları olmazdı.”
  • “Halep'ten İstanbul'a döndüğü gün ayağının tozu ile devrin padişahını görmeye gitmişti.”
  • “Doğru söylüyorsun Ali, doğru söylüyorsun ama kazın ayağı öyle değil.”
  • Ayağa kalkmakta sorun yaşıyorum.
  • “Yine yeşil yosunlu, insan ayağı değmemiş gibi yokuşlar var ağaçlı.”
  • Ali silahını temizlerken kazara kendini ayağından vurdu.
  • “Diplomatlarımıza, büyükelçilik ve temsilcilik binalarımıza, tankerlerimize yapılan saldırılara karşı elimiz kolumuz bağlı duruyoruz.”
  • Ayağa kalkmanı istiyorum.
  • Bu ürünler ayağa düştü.
  • “Ayağı buraya alışmasın, sonra yabancı misafirler varken de gelir, beni rezil eder.”
  • Meryem ayak bileğinden ameliyat olduktan sonra Mustafa onun eli ayağı olmak durumunda kaldı.
  • Ali futbol oynarken ayağını yaraladı.
  • Ayağını debriyajdan kaldır.
  • “Bu hâli biraz yapmacık da olsa şimdi ben de şaşırmış, elim ayağım buz kesilmişti.”
  • “Hastasını muayene ederken başında bulundular mı, hele söz söylediler mi eli ayağı dolaşır, ya kalbi bulamaz ya nabzı şaşırır.”
  • Kısmet ayağına geldi.
  • “Hatta vekilin bile ayağını kendisinin kaydırdığını iddia ediyor.”
  • “Derken balıkçı öfkeyle ayağa fırladı, kafese kapatılmış bir kaplan gibi dolandı güvertede.”
  • “Nerelerdesiniz, İhsan Bey? Hem sabah sabah iki ayağımı bir pabuca sokuyorsunuz hem ortalarda görünmüyorsunuz.”
  • Oğlumun ayağı takıldı ve sehpanın köşesi alnını yardı.
  • “Eli ayağı tutanlar, hiçbir haksızlığa razı olmamalıydı.”
  • “Ayağınızı denk alıp, bu sorunu bir an evvel çözümlemenizi istiyorum.”
  • Ayağa kalktı.
  • Tom'un köpeği ayağa kalktı.
  • “Ayağınızın türabıyım, çakeriniz efendimizi dünyada bırakmam.”
  • Ayağımı yere koyuyorum.
  • Ayağa kalkmanızı istiyorum.
  • “Sandılar ki ihtiyar bahçıvan, paçaları sıvayacak, yeğenine Rabia'yı almak için paşanın ayaklarına kapanacak.”
 

Ayağ ile ilgili Atasözü veya Deyim

aslan kükrerse atın ayağı kösteklenir : “güçlü kimsenin korkutucu sözleri, güçsüzü kıpırdayamayacak duruma getirir” anlamında kullanılan bir söz.

ayağa fırlamak : hızla ayağa kalkmak.

ayağa kaldırmak : telaş ve heyecana düşürmek.

ayağa kalkmak : Ayaklanmak.

ayağı alışmak : bir yere sürekli gitmek.

ayağı düze basmak : güçlükleri yenerek ilerisinden korkmayacak bir duruma girmek.

ayağı gitmemek : gitmek istememek oynarken çalınan oyun havasının ritmine uygun hareket edememek.

ayağı ile gelmek : kendi isteğiyle gelmek emek çekilmeden elde edilmek.

ayağı (veya ayakları) dolaşmak : yürürken telaştan ayakları birbirine takılmak.

 

ayağı (veya ayakları) suya ermek : bir gerçeği anlayarak aklı başına gelmek.

ayağı yerden kesilmek : ayağı yere değmez olmak bir taşıta binip yaya yürümekten kurtulmak Mecaz anlamı çok mutlu olmak.

ayağı yürüten baştır : “halkın düzen içinde çalışmasını baştakiler sağlar” anlamında kullanılan bir söz.

ayağına bağ olmak : birinin bulunduğu yerden ayrılmasına veya yaptığı işi sürdürmesine engel olmak.

ayağına bağ vurmak : önüne bir engel çıkarmak.

ayağına çağırmak : yanına gelmesini istemek.

ayağına çelme takmak : biri yürürken ayakları arasına ayak uzatıp düşürmek Mecaz anlamı birinin işinde yükselmesine engel olmak.

ayağına dolanmak (veya dolaşmak) : başkasına yapmayı tasarladığı kötülük kendi başına gelmek iş yapmakta olan birine engel olmak, yürümesine engel olmak.

ayağına düşmek : Ayağına kapanmak, yalvarmak.

ayağına geçirmek : bir şeyi aceleyle giymek.

ayağına gelmek : alçak gönüllülük göstererek birinin yanına gelmek emek çekilmeden elde edilmek.

ayağına getirmek : sıra, saygı gözetmeksizin birinin yanına gelmesini sağlamak.

ayağına gitmek : alçak gönüllülük ederek veya saygı göstererek birinin yanına varmak.

ayağına ip takmak : bir kimseyi çekiştirmek.

ayağına kira istemek : gelmeye nazlanmak, üşenmek.

ayağına sağlık : “gelmen çok memnun etti” anlamında kullanılan bir söz.

ayağına sıcak su mu, soğuk su mu dökelim : seyrek gelen bir konuğa yarı sitem, yarı sevinçle söylenen söz.

ayağına sıkmak : ayağına ateş ederek tehdit amacıyla gözdağı vermek.

ayağına üşenmemek : hamarat olmak, ayak işlerini bıkmadan, yorulmadan yapmak.

ayağına (veya ayaklarına) kapanmak : alçalırcasına yalvarmak bağışlanmak için yalvarmak.

ayağında donu yok, fesleğen ister (veya takar) başına : “yoksulluğuna bakmayarak süs ve gösteriş yapmak ister” anlamında kullanılan bir söz.

ayağını alamamak : ağrı veya uyuşma dolayısıyla ayağını oynatamamak alışılan bir yere gitmekten kendini alamamak.

ayağını bağlamak : Zararsız duruma getirmek.

ayağını çekmek : sık sık gittiği bir yere artık uğramaz olmak, ilgiyi kesmek.

ayağını denk almak : başkalarının kendisine yapma ihtimali bulunan kötülüklere karşı uyanık davranmak dikkat etmek.

ayağını denk basmak : dikkatli ve uyanık davranmak.

ayağını giymek : ayakkabısını giymek.

ayağını kaydırmak : bir yolunu bulup birini işinden veya görevinden uzaklaştırmak.

ayağını kesmek : bir yere gitmez olmak, uğramamak başkasını bir yere artık uğramaz duruma getirmek.

ayağını sıcak tut, başını serin gönlünü ferah tut, düşünme derin : “hastalıktan korunmak istiyorsak ayağımızı sıcak, başımızı serin tutmalı, olur olmaz şeyleri sıkıntı konusu yapmamalı, geniş yürekli olmalıyız” anlamında kullanılan bir söz.

ayağını tek almak : bir işte iyi düşünüp dikkatli davranmak.

ayağını (veya ayaklarını) altına almak : tek bacağını (veya bacaklarını) kıvırıp üzerine oturmak.

ayağını (veya ayaklarını) öpeyim : “yalvarırım” anlamında kullanılan bir söz.

ayağını (veya ayaklarını) sürümek : verilen bir işi ağırdan almak bir yerden uzaklaşmak üzere bulunmak halk inanışına göre bir kimse gelirken ardından başkalarının da gelmesine yol açmak ölmek üzere olmak.

ayağını yorganına göre uzat : “giderini mutlaka gelirine uydurmalısın” anlamında kullanılan bir söz.

ayağının altına karpuz kabuğu koymak : bir yolunu bulup bir kimseyi düzenle işinden uzaklaştırmak.

ayağının bağını çözmek : karısını boşamak sıkıntılı bir durumdan kurtulmak.

ayağının bastığı yerde ot bitmez : “uğradığı yere bereketsizlik, uğursuzluk getirir” anlamında kullanılan bir söz.

ayağının pabucunu başına giymek : dengi olmayan bir kimseyle evlenmek değersiz bir kimseyi üstün bir yere geçirmek.

ayağının tozu ile : yoldan gelir gelmez, henüz dinlenmeden.

ayağının tozunu silmeden : ayağının tozu ile.

ayağının türabı olmak : bir kimse başka bir kimseye kul gibi bağlanıp onun her emrini yerine getirmek.

ayağının (veya ayaklarının) altını öpeyim : “yalvarırım” anlamında kullanılan bir söz.

(ayakkabı) ayağını vurmak : ayakkabı ayağını yara etmek.

ayyar tilki art ayağından tutulur : “işini hile ile yürüten kimse sonunda yakayı ele verir” anlamında kullanılan bir söz.

baykuşun kısmeti ayağına gelir : “Tanrı hiçbir canlıyı aç bırakmaz, kımıldamadan duran baykuşun rızkını bile önüne koyar” anlamında kullanılan bir söz.

(bir şey) ayağa düşmek : ilgisiz ve yetkisiz kimseler karışmak artık her yerde bulunabilir olmak.

(biri ötekinin) ayağının pabucu olamamak : değerce ondan çok aşağı olmak.

(birini) ayağının altına almak : tekme ile dövmek.

(birinin) eli ayağı (olmak) : yardımcısı (olmak), her işine yarar (olmak).

cinleri ayağa kalkmak : sinirlenmek.

çok gezen tavuk ayağında pislik getirir : “gezip dolaştığı yerlerde kötü şeyler de bulunan kimse, kötü alışkanlıklar ve zararlı bilgiler elde ederek yerine döner” anlamında kullanılan bir söz.

devlet adama ayağıyla gelmez : “zenginlik ve talih kişiyi kendiliğinden gelip bulmaz, çalışıp çabalamakla elde edilir” anlamında kullanılan bir söz.

dost başa, düşman ayağa bakar : “iyi bir görüntü verebilmek için her zaman temiz giyinip kuşanmak gereklidir” anlamında kullanılan bir söz.

eli ayağı buz kesilmek (veya tutmamak) : güçsüz, dermansız kalmak.

eli ayağı titremek : korku, sinir ve benzerleri sebeplerle heyecanlanmak.

eli ayağı tutmak : beden gücü yerinde olmak.

eli ayağı (veya ayağına) dolaşmak : şaşırmak, telaşlanmak.

eli dursa ayağı durmaz : kıpırdak, hareketli kişi.

eli kolu (eli ayağı) bağlı kalmak (veya durmak veya olmak) : bir engel dolayısıyla hiçbir iş yapamaz duruma gelmek.

eline ayağına üşenmemek : her türlü ayak hizmetini yüksünmeden yapmak, hamarat olmak.

elini ayağını öpeyim : “çok yalvarırım” anlamında kullanılan bir söz.

elinle ver, ayağınla ara : ödünç aldığı şeyi geri vermeyi geciktiren veya vermeyenler için söylenen bir söz.

eteği ayağına dolaşmak : eli ayağı dolaşmak.

gezen ayağa taş değer (veya dolar) : “gereksiz yere gezen kişi, kendisine zararı dokunacak şeylerle karşılaşır” anlamında kullanılan bir söz.

gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulmaz : “her zaman çıkar peşinde koşan kişi, tehlikelerden uzak kalamaz” anlamında kullanılan bir söz.

iki ayağını bir pabuca sokmak : birini bir işi hemen yapması için çok sıkıştırmak.

insan ayağı değmemiş (veya basmamış) : içine insan girmemiş, içinde insan olmayan.

iş ayağa düşmek : iş, sorumsuz ve yetkisiz olanların elinde kalmak.

iyi olacak hastanın hekim ayağına gelir : “Tanrı kötü bir durumun iyiliğe dönmesini dilemişse bunu yapacak kimse işin üstüne gelir” anlamında kullanılan bir söz.

kazın ayağı öyle değil : “bir sorun, bir durum sanıldığı gibi değildir” anlamında kullanılan bir söz.

kendi ayağı ile gelmek : kendi isteğiyle gelmek.

kısmeti ayağına (kadar) gelmek : beklenmeyen bir nedenle kazançlı bir durumla karşılaşmak.

kısmetini ayağıyla tepmek : kavuşacağı iyi bir durumu, değerini bilmeyerek istememek.

mahalleyi ayağa kaldırmak : bağırıp çağırarak konu komşuyu tedirgin etmek.

nimeti ayağıyla tepmek : kısmetini ayağıyla tepmek.

söz ayağa düşmek : bir sorun, karışmaları gerekmeyen veya yetkisiz ve sorumsuz kimselerin görüş bildirdikleri duruma gelmek.

şeytanın arka bacağı (veya kıç bacağı veya art ayağı) : çok akıllı ve yaramaz (çocuk).

şeytanın bacağını (veya ayağını) kırmak : herhangi bir sebeple yapılmayan bir işe başlamak veya gidilmeyen bir yere gitmek uğursuzluğu, şanssızlığı, aksiliği yenmek.

tavuk ayağı yemek : gevezelik etmek, dedikodu yapmak.

Ayağ anlamı, tanımı

Ayağ açma : Gelinlik kıza davul zurna eşliğinde elbise götürmek, nişan takmak

Ayağ düşmek : Orospu olmak.

Ayağ işi : Gezici satıcılık. Ayakta yapılan iş.

Ayağ ucu : Yakın yer. Yakında olan, yakındaki. Ortalık, orta yer. Yatağın ayak ucu.

Ayağ üzere gelmek : Ayağa kalkmak.

Ayağ yolu : Aptesane, hela, ayak yolu.

Ayağa : Ağabey. Ağabey anlamında seslenme ünlemi.

Ayağa bahmak : Kötü maksatla bakmak.

Ayağa bırakmak : Ayak altında bırakmak.

Ayağa binmek : (Savaş hakkında) kopmak, birden bire şiddetle başlamak.

Ayağa çıkmak : Orospu olmak.

Ayağa durmak : Ayakta durmak, ayağa kalkmak.

Ayağa düşmek : Orospu olmak. Âciz olmak. [Bakınız: ayağa çıkmak]. Güçsüz, yetersiz kalmak. Utanç verici duruma düşmek. Birine gereksinim duymak. Acı içinde kalmak, kuvvetten düşmek. Olduğu yere yıkılmak. İtibardan düşmek, kıymetini kaybetmek.

Ayağa eğik cephe : Ellerin, ayaklardan daha yüksek bir düzeyde dayalı bulunduğu eğik cephe duruşu.

Ayağa gelmek : İnek çiftleşme arzusu duymak.

Ayağa ip dakmak : Zemmetmek, ayıplamak. İşe engel olmak. Kötülüğe çalışmak.

Ayağa salmak : Ayak altında bırakmak, ayak altına atmak.

Ayağaltı : Ayak altı, ortalık yer. Ayakaltı, orta yer.

Ayağan : Biçilmesi sona bırakılan zayıf ekin.

Ayağcağ : Merdiven.

Ayağdonu : Don, kilot.

Ayağı ağır : Gebe. Yüklü, gebe.

Ayağı ağırlı : Gebe. [Bakınız: ayağı ağır]. Yüklü.

Ayağı ağmak : İyi bir durumdan kötü duruma düşmek. Düşmek: Ayağı ağınca kolu bertmiş.

Ayağı almak : Halay oyunlarında ayağı tempoya uydurmak. Halayda ayağı tempoya uymak.

Ayağı bağlanmak : Boş yere oyalanıp kalmak, bir yerden ayrılamamak.

Ayağı bozuk : Bozuk ahlaklı, fahişe.

Ayağı çekilmek : İftiraya konu olmak, ağızdan ağıza dolaşmak.

Ayağı dışarı : Bozuk ahlaklı, fahişe. Bir yerde durmasını bilmeyen: Onun ayağı dışarı, bize faydası olmâcak.

Ayağı düz basmak : İşi yoluna girmek.

Ayağı garıncalı : Bozuk ahlaklı, fahişe.

Ayağı gaymış : Kötü yolda kadın.

Ayağı kabın : Ayakkabısını.

Ayağı pek : Atik, çevik.

Ayağı sınmak : Doğum yapmak.

Ayağı sıvık : Bir yerde durmayıp daima dolaşan.

Ayağı şaşmak : Ayağı kaymak, sürçmek.

Ayağı yeğni : Atik, çevik.

Ayağı yer basmamak : Sevinçten yerinde duramamak, ayağı yere erişmemek.

Ayağıbüyük : Çorum şehri, Sungurlu ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri.

Ayağım yağlı : Tek ayak üstünde oynanan bir çocuk oyunu.

Ayağın durmak : Saygı göstermek. Ayak üzeri durmak, ayakta durmak.

Ayağın turgurmak : Ayağa kaldırmak, ayak üzeri durdurmak.

Ayağın yürümek : Yürümek, hareket halinde bulunmak.

Ayağına balta urmak : İşine engel olmak.

Ayağına baş urmak : Ayağına kapanmak.

Ayağına bok bulaşmak : Cezalanmayı gerektiren bir suçla lekelenmek, kötü, iğrenç bir olayın suçlusu olmak.

Ayağını almak : Ayağını kaydırmak, kötülük yapmak. Ortalıkta dolaşarak çalışana engel olmak, ayağa takılmak. Günahını almak. Aleyhinde konuşmak. Hasadı sona erdirmek.

Ayağını esirgemek : Gitmekten çekinmek.

Ayağını kaldırmak : Memurlar başka yere nakledilmek.

Ayağını mercimek kütüğüne dayamak : Direnmek, inat etmek.

Ayağını taştan esirgemek : Boş yere uğraşmamasını sağlamak.

Ayağının çorabı olmamak : Yoksul olmak.

Ayağının tozuna bakmamak : Bilmediği konuda konuşmak, tartışmak.

Ayağma gelmek : Bir dilekte bulunmak.

Ayağuç : Ayak ucu, son taraf, aşağı taraf.

Başdan ayaği : Başından sonuna, bk. baştan sona.

Çarmuk ayağı : Küpeşteye bağlanan ipleri tutan halka.

Çene ayağı : Kabuklularda ve bazı eklem bacaklı hayvanlarda ağız parçalarından sonra gelen ve bir, iki ya da üç çift hâlinde bulunan, besin yakalamaya yararayan özel ayaklar. Maksilliped. Bazı eklem bacaklı hayvanlarda, özellikle kabuklularda ağızdan sonra gelen, bir, iki veya üç çift hâlinde bulunan, besin yakalamaya yarayan özel ayaklar, maksilliped.

Çorba ayağı : Herhangi bir madenden yapılan çorba tası.

Dayanma ayağı : (Mimarlık) Yüksek yapılarda anaduvarlara binen yapı ağırlığını karşılamak üzere anaduvarın basınca en çok raslayan yerine yapılan duvardan ayak, dayanma duvarı.

Dönüş ayağı : Dönüş sırasında yerden kesilmeyen ayak.

Duygu ayağı : (karşılık: pedipalpus),ait, duygu almaya yarayan, çengel ya da bacak biçiminde olan ikinci ekstremite.

Duyu ayağı : Araknidlerde ve örümceklerde çift hâlde, yürüme bacaklarının hemen önünde bulunan, erkek örümceklerde spermlerin dişiye naklinde kullanılan, bazen bir makas şeklini alan küçük ayak şeklinde uzantılar. Pedipalpus.

El ayağa düşmek : İhtiyarlar, maddi manevi başkalarının yardımına muhtaç duruma düşmek.

El ayağa kavuşmak : Doğurmak, (insan için).

Eli ayağı kısa : Kadın.

Eli ayağı şaşırmak : Telâşa düşmek, ne yapacağını bilmemek.

Göğüs ayağı : Alıcıya destek sağlamak amacıyla ucu göğse dayanarak kullanılan bir tekayak çeşidi.

Gösterici ayağı : Göstericinin, üzerine yerleştirildiği ve sallanmaksızın gösterim yapmasını sağlayan ayak çeşidi.

Gün ayağu dururken : Güneş henüz batmamışken.

Işıtaç ayağı : Akkor ışıtaçta, ışıklı öğeyi taşıyan madenden ve camdan parçaların tümüne birden verilen ad.

Kaz ayağı bağı : Çarmıklı serpme ağlarında çarmık iplerinin dallanma yaptığı noktaya atılan bağ.

Kemer ayağı : (Mimarlık) Kemerin iki yanda üzerlerine oturduğu ayak ya da sütunlar. a. bk. ayak.

Koyun ayağı : İnce ince yağan yağmur, ahmak ıslatan.

Lamba ayağı : Akkor lambada, ışıklı elementi taşıyan madenden ve camdan parçaların hepsinin birden adı.

Leçeğini ayağa salma : Kavga ve korkulu durumlarda kadının peçesini yere atarak, ocağına düştüm anlamında yalvarması.

Madura ayağı : Maduromikotik misetom.

Maşa ayağı : Maşa kollarının, tekerleğin geçirilmesine yarayan çengel biçimindeki alt uçları.

Omuz ayağı : Alıcının çevirim sırasında sarsılmaması, sallanmaması için omza dayanan özel çıkıntı ya da ayağı.

Sestoplar ayağı : Üzerine mikrofon yerleştirilen üçayak.

Su ayağı : Su yolu, mecra.

Suçi ayağının altına almak : Suçu saklamak.

Trabzan ayağı : (Mimarlık) Merdiven küpeştesini taşıyan parmaklıklardan her biri. a. bk. trabzan, küpeşte.

Yılan ayağı : Görülemeyecek kadar ince.

Yumak otu ayağı : Sığırların ayaklarında topallık ve kuru kangren oluşumuyla belirgin bir çeşit alkaloit zehirlenmesi, yumak otu zehirlenmesi. Kamışsı yumak otunda üreyen Claviceps purpura ve Acremonium coenophialum adlı mantarlar tarafından salgılanan ergot ve diğer alkaloitlerin damar daraltıcı etkisiyle oluşur.

Yüzünü ayağına bırakmak : Ayağına yüz sürmek.

Ayağı bağlı : Serbest hareket edemeyen.

Ayağı uğurlu : Geldiği yere uğur getirdiğine inanılan (kimse).

Ayağı üzengide : Hemen yola çıkmak üzere olan.

Ayağına çabuk : Bir yere alışılandan daha kısa sürede gidip gelen.

Duvar ayağı : Yapılarda süs ögesinin dışında görevi olmayan, duvara yapışık, üzerinde yukarıdan aşağıya yivler bulunan yarım ayak.

Eli ayağı düzgün : Bedence kusursuz olan, sakat olmayan (kimse). İffetli, namuslu (kimse).

Eline ayağına çabuk : Hamarat, titiz, çalışkan (kimse).

Göl ayağı : Bir gölün artarak akan suları, ayak, gideğen.

Tepeden ayağa : Tepeden tırnağa.

Diğer dillerde Ay gün devinmesi anlamı nedir?

İngilizce'de Ay gün devinmesi ne demek ? : lunisolar precession