Ayna nedir, Ayna ne demek
Ayna; kökeni farsça dilinden gelmektedir.
- Işığı yansıtan, varlıkların görüntüsünü veren, cilalı ve sırlı cam, gözgü, mirat.
- Gemilerde işaretçi erlerin kullandığı dürbün.
- Atların diz kapağı.
- İyi bir durumda, yolunda.
- Doğramacılık ve yapıcılıkta çerçeve içine geçirilen tahta veya taş levha.
- Küreğin yassı uç bölümü
- Karagöz oyununda perde.
- Bir olayı, bir durumu yansıtan, göz önünde canlandıran olay, durum, şey.
- Akıntı ve anaforun birleştiği yerde oluşan su burgacı.
"Ayna" ile ilgili cümleler
- "Bir elinde cımbız, bir elinde ayna / Umurunda mı dünya?" - O. V. Kanık
- "Bir ülkenin sanat ve kültür hayatı bir bakıma o ülkenin uygarlık aynasıdır." - H. Taner
- "İşimiz ayna."
- "Kapı kanadının aynası. Çeşmenin aynası."
Yerel Türkçe anlamı:
Tütün kurutmak için özel olarak yapılmış kurutaç: Anne, dizdiğim tütünleri aynalara astın mı?
Tütün balyalarının düz ve parlak olan yüzü.
Ön yön, cephe, antre: Evin aynası kıbleye gelmemiş.
Işıldak.
İyi bir halde, yolunda [argo]
Anne, hey ana anlamında hitap.
Ördek avı için özel olarak hazırlanan temiz gölcük.
Şaşma bildirir ünlem.
Kayıkların kıç tarafındaki düz yüzey.
Röntgen, radyoskopi.
Pulluğun toprağı deviren bölümü.
Röntgen, radyoskopi.
Bilgisayar Terimi olarak kelime anlamı:
[Bakınız: yansı]
Bir fizik terimi olarak tanımı:
[Bakınız: yansıtaç I]
Gök bilimleri ve Uzay alanındaki anlamı:
Işığı yansıtma özelliği taşıyan maddesel yüzey.
Gösteri Sanat terimi olarak anlamı:
Gölge oyunu tasvirlerinin gösterildiği gergi. Bu gergi, mermerşahi patiskadan, çevresi çiçekli bezdendi. Eskiden 2 x 2.5 metre iken, sonradan 1.10 x 1.80 m. olarak küçültüldü.
Güzel Sanatlar alanındaki anlamı:
(Süsleme) Yunan tapınaklarında üçüz yivlerin aralarındaki kare biçimli, çoğu zaman kabartmalarla süslenmiş düz yüzeylere verilen ad. a. bk. üçüz yiv.
Sinema ve Televizyon dünyasındaki anlamı:
Çeşitli sinema ve televizyon aygıtlarında ve ışık kaynaklarında, üzerine düşen ışığı düzenli biçimde yansıtan yüzey.
Tiyatro'daki terim anlamı:
(Kar.): Karagözcülerin "perde" için kullandıkları terim. Ayna, mermerşahiden yapılırdı.
Veterinerlik alanındaki anlamları:
Büyükbaş hayvanların but kısmının iç yüzünde, üstte çanak kemiğinden, altta diz eklemine kadar uzanan, 3-4 kg ağırlığındaki kemiksiz et parçası, tranç.
Zanaat Ticaret alanındaki sözlük anlamı:
Kilit kapağı. (*Yalvaç -Isparta)
Hallaç yayındaki çıkıntı. (*Bor -Niğde)
Halı tezgâhının yuvarlak adı verilen bölümündeki delik. (Beyköy *Şarkikaraağaç -Isparta)
At koşum takımını parlatmak için kullanılan şimşir aygıt (-Uşak)
Hamudun yan tarafına süs olarak takılan madensel toka. (*Senirkent -Isparta)
Sabanın toprağa giren kısmının arka yüzü. (Beyağıl *Ulukışla, Yenikent *Aksaray -Niğde)
Kiriş adı verilen keçeci aygıtının ortasındaki delik. (*Yalvaç -Isparta)
Ayna isminin anlamı, Ayna ne demek:
Kız ismi olarak; Işığı yansıtan, varlıkların görüntüsünü veren, cilalı ve sırlı cam.
Bilimsel terim anlamı:
[Bakınız: fide baygınlığı]
İnsanın kendisini görmesini sağlıyan cam ya da maden levha.
[Bakınız: büyük dişli]
İngilizce'de Ayna ne demek? Ayna ingilizcesi nedir?:
mirror, metope, top round
Fransızca'da Ayna ne demek?:
miroir, plateau
Ayna hakkında bilgiler
Ayna, ışığın %100'e yakın bir kısmını düzgün olarak yansıtan cilalı yüzey.
Metal yüzeylerin parlatılmasıyla ilk ayna elde edilmiştir. Daha sonraları ise, cam levhaların bir yüzeyleri civa amalgamaları ile kaplanarak, ayna elde edilmiştir. Günümüzde ise, genellikle cam levhaların bir yüzü, ince bir gümüş tabakası ile sırlanarak elde edilir. Bazen gümüş yerine alüminyum, altın, hatta platin dahi kullanılır. Alüminyum sırlı aynalar, dalga boyu 0,4 mikrondan küçük olan morötesi ışınları da yansıtırlar. Aynalar; düz, küresel ve parabolik diye üç gruba ayrılırlar.
Yüzyıllarca önce (17.yüzyıla kadar), yüzeyi iyice parlatılmış düz metal levhalardan yapılmış olan aynalar, daha sonraları yerlerini bir yüzü çok ince bir metal katmanıyla kaplanmış cam levhalara bıraktılar. Sır adı verilen bu metal kaplama, aynanın ışığı yansıtarak görüntü vermesini sağlar. Kolayca şekil verilip cilalanabilmeleri, böylelikle pürüzsüz hale getirilebilmeleri ve dayanıklı olmaları nedeniyle metaller, ayna yapımında çok eskiden beri kullanılırdı. Milattan önceki zamanlarda Mısırlılar, Etrüskler, Yunanlar ve Romalıların bronz el aynaları kullandığı bilinmektedir. Daha değerli olanları ise gümüşten yapılırdı. Çok eskiden metalle kaplanmış cam aynaların kullanıldığına dair kayıtlara da rastlanmaktadır. Fakat bu yöntem o zamanlar yaygınlaşmamıştır.
Günümüzden yalnızca üç yüzyıl öncesine kadar Venedik Cumhuriyeti, Avrupa'da cam eşya ve özellikle de ayna yapımının gizine sahip tek ülkeydi. Venedikliler bu sırrı büyük bir özenle saklıyorlardı. Ayna ve cam eşya fabrikalarını Murano adasında kurmuşlardı ve bu adaya camcı ustalarından başkasının girmesine de izin vermiyorlardı. Bu sırrı Fransızlar, adadan zorla kaçırdıkları dört usta sayesinde öğrendiler ve bundan sonra ayna yapımı bir giz olmaktan çıkmaya başladı.
Ayna ile ilgili Cümleler
- "Ayna, ayna söyle bana, benden güzel var mı bu dünyada?" ve ayna her zaman şöyle cevap verirdi:"Siz, kraliçem, en güzeli sizsiniz!"
- Beni eleştirmeden önce kendi hatalarınızı da bir sorgulayın bir de aynaya siz bakın.
- Birbirlerine bakan iki ayna, sonsuza kadar yinelenen bir görüntü yarattı.
- Suçlu arıyorsan git aynaya bak, ailene bak belki orada birilerini görürsün.
- Aynaya bakan iyimser kişi daha da iyimser olur ve kötümser kişi daha da kötümser.
- Der Spiegel haftalık Alman dergisidir ve aynı zamanda "ayna" anlamına gelir.
- İnsanlar Maria'ya şirin olduğunu söylediler fakat ayna sen şirinden çok daha fazlasısın, sen güzelsin! dedi.
- Meryem makyajını yenilemek için akıllı telefonunu ayna olarak kullandı.
- Jale çantasından küçük bir ayna çıkardı ve saçını ve makyajını kontrol etti.
- Son olarak ben sizin aynanızım, beni korkak, pısırık, size ihanet eden, sözlerinde durmayan biri olarak görmekten vazgeçmelisiniz; nabzınıza göre şerbet veriyorum; kim ne düşünürse.
Ayna tanımı, anlamı:
Yansı : Akis. Işığın parlak bir yere çarpıp geriye doğru yön değiştirerek kaynağını göstermesi, inikâs. Tepke. Bilgisayar veya tepegözle hazırlanan saydamın yansıtılmasıyla perdede ortaya çıkan görüntü.
Görüntü : Manzara. Sayı doğrusu üzerinde bir sayıya karşı gelen nokta. Herhangi bir nesnenin mercek, ayna vb. araçlarla oluşturulan biçimi, hayal. Gerçekte var olmadığı hâlde varmış gibi görünen şey, hayalet. Bir film üzerinde sıralanmış resimlerin gösterici yardımıyla ekrana art arda düşürülmesi sonunda hareketin yeniden kurulmasıyla ortaya çıkan görünüş, görüntülük üzerindeki hareketli resimler bütünü. Gölge oyununda Karagözcünün perdeye yansıttığı görsel malzeme.
Cila : Bir şeydeki aldatıcı, göz boyayıcı durum. Parlaklık. Bir şeyi parlatmak için kullanılan kimyasal bileşik. Gereksiz süs, gösteriş. Sert içkiden sonra içilen hafif içki.
Sırlı : Sır sürülmüş, sırı olan. Sırrı olan.
Levha : Bir yere asılmak için yazılmış yazı, safiha. Tabela. Tablo, resim.
Ayna gibi : Dümdüz ve parlak. kımıltısız, durgun (deniz).
Aynagöz : Uyanık, cingöz.
Ayna taşı : Yapı, anıt, çeşme vb. yerlere konan yazılı veya yazısız süslü taş levha.
Ayna tırnağı : Aynayı duvara tutturmak için kullanılan nikel veya kromla kaplanmış metal parçası.
Döner ayna : İkiyüzlü, riyakâr (kimse). Arkalı önlü ayna, iki tarafı da aynalı cam.
Boy aynası : İnsanı bütünüyle gösteren büyük ayna.
Cüce aynası : Nesneleri olduğundan küçük gösteren ayna.
Deniz aynası : Denizin dibini açık ve seçik görebilmek için özel olarak yapılmış cam alet.
Dev aynası : Nesneleri olduğundan çok büyük gösteren ayna.
Dikiz aynası : Taşıtlara veya yol dönemeçlerine arka tarafı görebilmek için konulan ayna.
Endam aynası : İnsanı boyunca gösteren ayna.
Işık aynası : Fotoğrafçılıkta ışığı yansıtmak için ışık kaynağının önüne konulan nesne.
Aynabakar : Büyük, yumurtamsı, kırmızımsı mavi renkli bir tür erik.
Aynacı : Ayna yapan veya satan kimse. Hileci, işine hile karıştıran kimse.
Aynacılık : Aynacının yaptığı iş. Aynacı olma durumu.
Aynalı : Parlak yüzlü, yakışıklı, güzel. Aynası olan.
Aynalı sazan : Üzerinde az sayıda büyük pullar bulunan bir tür sazan.
Aynalık : Geminin ve bağlı bulunduğu limanın adı yazılan, düz veya az yuvarlak kıç bölüm.
Aynalık tahtası : Sandalların kıç taraflarında oturanın sırtını dayamasına yarayan tahta.
Aynasız : Aynası olmayan. Hoşa gitmeyen, kötü, yakışıksız, çirkin, ters, biçimsiz. Polis.
Aynasızlık : Aynasız olma durumu.
Aynaz : Köy oyunlarını yöneten kimse. Bataklık.
El elin aynasıdır : "kişi kendi özelliklerini zaman zaman yabancıdan öğrenir" anlamında kullanılan bir söz.
İş insanın aynasıdır : "bir kimsenin nasıl bir kişi olduğu yaptığı işlerden anlaşılır" anlamında kullanılan bir söz.
Kendini dev aynasında görmek : Kendini olduğundan çok üstün görmek.
Varlık : Var olma durumu, mevcudiyet. Ömür, hayat. Kalıcı olan, gelip geçici olmayan şey. Var olan her şey. Önemli, yararlı, değerli şey. Canlı varlıkların sayısal yoğunluğu veya dağılımı, popülasyon. Para, mal, mülk, zenginlik, variyet.
Gözgü : Ayna.
Mirat : Ayna.
Karagöz : Deve derisinden veya mukavvadan kesilip boyanmış insan biçimlerini beyaz bir perde üzerine arkadan ışık vererek yansıtma yoluyla oynatmaya dayalı bir gösteri oyunu. Güldürüp eğlendiren kimse. Bu oyunda halk görüşünü ve duyuşunu veren kimse. İzmaritgillerden, 25-30 santimetre uzunluğunda, enli, boz renkli, beyaz etli bir balık (Sargus sargus).
Oyun : Seslendirilmek veya sahnede oynanmak için hazırlanmış eser, temsil, piyes. Tiyatro veya sinemada sanatçının rolünü yorumlama biçimi. Hile, düzen, desise, entrika. Yetenek ve zekâ geliştirici, belli kuralları olan, iyi vakit geçirmeye yarayan eğlence. Müzik eşliğinde yapılmış olan hareketlerin bütünü. Güreşte rakibini yenmek için yapılmış olan türlü biçimlerde şaşırtıcı hareket. Kumar. Bedence ve kafaca yetenekleri geliştirmek amacıyla yapılan, çevikliğe dayanan her türlü yarışma. Teniste, tavlada taraflardan birinin belirli sayı kazanmasıyla elde edilen sonuç. Şaşkınlık uyandırıcı hüner.
Perde : Bir sahne eserinin büyük bölümlerinin her biri. Bu ses derecelerini sağlamak için çalgılarda bulunup parmaklarla basılan yer. İki yeri birbirinden ayıran bölme. Seste pes perde. Doğruyu görmeye engel olan şey. Üzerine bir cismin görüntüsü yansıtılan saydam olmayan yüzey. Görüşü, ışığı engellemek, bir şeyi gizlemek için pencereye veya bir açıklığın önüne gerilen örtü. Katarakt. Bir müzik parçasını oluşturan seslerden her birinin kalınlık veya incelik derecesi. Kaz, ördek, martı gibi hayvanların parmaklarını birbirine bitiştiren zar.
Doğramacılık : Doğramacının yaptığı iş.
Yakın : Uzak olmayan yer. Az bir ara ile ayrılmış olan (zaman veya yer), uzak karşıtı. Aralarında sıkı ilgi bulunan. Aralarında sıkı ilişki olan arkadaş, dost veya akraba. Erişmesi, olması zaman bakımından yaklaşmış olan. Küçük, önemsiz değişikliklerle birbirinden ayrılan. Benzeyen, andıran, yaklaşan. Uzak olmadan.
Diz : Kaval, baldır ve uyluk kemiğinin birleştiği yer. Oturulduğunda uyluğun üst yanı.
İyi : Uğurlu, hayırlı, iyilik getiren. İstenilen, beğenilen, yerinde, yararlı, uygun bir biçimde. Doğru olan. Esen, sağlıklı. Yerinde, uygun. İstenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan, beğenilecek biçimde olan, kötü karşıtı. Bol, çok, aşırı. Yeterli, yetecek miktarda olan. Öğrencinin değerlendirilmesinde kullanılan orta ile pekiyi arasındaki not.
Bir : Bir kez. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Bu sayı kadar olan. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Beraber. Eş, aynı, bir boyda. Sadece. Sayıların ilki. Tek. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Ancak, yalnız. Aynı, benzer.
Yassı : Yayvan ve düz.
Uç : Bir şeyin kenarı. Bir uzaklığın son noktası. Bir şeye gereğinden çok fazla bağlanan, önem veren, ekstrem. Kurşun kalemlerde yazmayı sağlayan kömürden yapılmış olan madde. Türk devletlerinde genellikle sınır boylarındaki eyalet ve sancak. Dış kenar, periferi. Bir şeyin başı, tepesi. Genellikle uzun bir nesnenin incelerek biten son ve sivri noktası. Bir şeyin baş veya son noktası.
İşaretçi : İşaret veren kimse veya nesne.
Dürbün : Uzaktaki cisimlerin görüntülerini büyütmeye veya yaklaştırmaya yarayan, objektif ve oküler adlı iki mercekten oluşan optik alet, bakaç. Gözetleme deliği.
Ayna altı : Üç çizgi oyununda bir yer.
Ayna artifaktı : Ultrasonografide, ses demetinin, düzgün ve güçlü bir yansıtıcı yüzeyle karşılasması sonucunda meydana gelen görüntü hatası.
Ayna : Cüma.
Ayna bakısı : Çeşmeye asılmış olan aynada beliren görüntülere bakılarak geleceği belirtme, bk. bakı. krş. düş bakısı.
Ayna balığı : Tepsi gibi yaygın, püsküllü, açık siyah renkli bir çeşit balık.
Ayna benlik : Bireyin, başkalarının kendisine karşı dışa vurmuş tutumlarına dayalı olarak oluşturduğu, kendi kendisine ilişkin yargılarının toplamı; toplumsallaşmış benlik.
Ayna dişli : Aktarma dingilinden gelen devinimi ayıraca aktaran ve tekerlek ekseni üzerinde dönen büyük konik dişli.
Ayna dutmak : Sevgi belirtmek için ayna yansıtmak.
Ayna ertesi : Cumartesi.
Ayna görüntüsü : Bir cismin sağ-sol tersliği göstererek görüntüsünün aynada yansıması.
Diğer dillerde Ayna anlamı nedir?
İngilizce'de Ayna ne demek? : [Ayna] n. mirror, glass, looking glass, reflector
Fransızca'da Ayna : miroir [le], glace [la]
Almanca'da Ayna : n. Füllung, Spiegel
Rusça'da Ayna : n. зеркало (N), гладь (F), филенка (F)
adj. зеркальный
Bu kısımda Ayna nedir? Ayna ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik bir biçimde hemen sorabilir, daha sonra kısaca Ayna tanımı, açılımı, kelime anlamı hakkında ansiklopedik bilgi verebilir veya dilerseniz Ayna hakkında sözler yazılar ile ingilizce veya almanca sözlük anlamı paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.