Ayrı nedir, Ayrı ne demek

Ayrı; Dil bilgisi yönünden Türkçe'de sıfat olarak kullanılır.

"Ayrı" ile ilgili cümle

  • "Sonraları herkes kondusuna ayrı bir işaret koydu." - L. Tekin
  • "Beraber misiniz, ayrı mısınız?"

Yerel Türkçe anlamı:

Uzak, ırak.

Çalı ya da başak demetlerini toplamak, kaldırmak için yapılmış çatal ağaç.

Doğru: Şu karşıdan ayrı git, ona rastlarsın

İngilizce'de Ayrı ne demek? Ayrı ingilizcesi nedir?:

separate

Ayrı kısaca anlamı, tanımı:

Ayrı baş çekmek : Topluluktan ayrılıp kendi başına iş yapmak.

Ayrı düşmek : Birbirinden uzakta kalmak. uyuşmamak.

Ayrı eve çıkmak : Ailenin büyükleriyle birlikte oturan çekirdek aile başka eve taşınmak.

Ayrı seçi yapmak : Birkaç şey arasında fark gözetmek.

Ayrı tutmak : Farklı davranmak.

Ayrı ayrı : Birbirinden ayrı olan, değişik. Her biri ayrı olarak.

Ayrı basım : Genellikle bir dergide yayımlanmış bilimsel bir yazının ayrı bir broşür olarak basımı.

Ayrı cinsten : Farklı grupta olan. Ayrışık.

Ayrı gayrı : İnsan ilişkilerindeki resmiyet.

Ayrı çanak yapraklılar : Çanak yaprakları birbirine bitişmiş olmayan bitkiler.

Ayrı taç yapraklılar : Taç yaprakları birbirine bitişik olmayıp yan yana yer almış bulunan bitkiler.

 

Ayrıç : Yol kavşağı, iki yolun ayrıldığı yer.

Ayrıca : Ayrı olarak, başkaca, antrparantez. Bundan başka. Ayrı bir önem verilerek.

Ayrıcalı : Ayrık.

Ayrıcalık : Başkalarından ayrı ve üstün tutulma durumu, imtiyaz.

Ayrıcalık gözetmek : Ayrıcalık tanımak.

Ayrıcalık tanımak : Birine özel hak vermek. birini kayırmak.

Ayrıcalıklı : Ayrıcalığı olan, ayrıcalık tanınan, imtiyazlı.

Ayrıcalıksız : Ayrıcalığı olmayan, ayrıcalık tanınmayan, imtiyazsız.

Ayrıcasız : Ayrı tutulmadan, istisnasız bir biçimde.

Ayrık : Ayrı tutulan, başkalarına benzemeyen, ayrıcalı, müstesna. Kural dışı. Düzgün ve uygun olmayan, çarpık. Ayrık otu. Ayrılmış.

Ayrık kümeler : Ortak elemanları olmayan kümeler.

Ayrık otu : Buğdaygillerden, kökü hekimlikte idrar söktürücü olarak kullanılan yabani bir bitki (Agropyrum repens).

Ayrıklı : Ayrı tutulmuş, benzerlerine uymayan, kural dışı olan, istisnai.

Ayrıklık : Kaplamları birbirinden ayrı olmakla birlikte aynı yakın cinsin kaplamına giren kavramlar arasındaki bağlantı. Önermelerin birbirine bağlanması işleminde ya ... ya ... ve ya da ile gösterilen ilişki. Elips, daire, parabol, hiperbol vb. bir konik üzerinde hareket eden cismi, odağa veya merkeze birleştiren doğrunun büyük eksen ile yaptığı açı. Ayrıklı olma durumu, ayrı tutma, ayrı tutulma. Kural dışılık. Genel kuraldan ayrılma, derogasyon.

Ayrıksı : Alışılagelmiş töre ve davranışlara aykırı olan, eksantrik. Başka, bambaşka, apayrı, eksantrik.

Ayrıksı ay : Ay'ın yörüngesindeki enberi noktasından art arda iki geçişi arasındaki süre.

Ayrıksı yıl : Yerin kendi yörüngesindeki günberi noktasından art arda iki geçişi arasındaki süre.

 

Ayrıksılık : Ayrıksı olma durumu.

Ayrıksız : İstisnasız, bilaistisna. Hiçbir ayrığı olmadan, hiçbirini ayrık tutmaksızın.

Ayrılanma : Ayrılanmak durumu.

Ayrılanmak : Ayrı duruma gelmek.

Ayrılaşma : Ayrılaşmak durumu, teferrüt.

Ayrılaşmak : Benzerleri arasında ayrı bir yeri ve önemi olmak, teferrüt etmek.

Ayrılı : Ayrılmış olan, ayrı duran, munfasıl.

Ayrılık : Birinden uzak düşme, firak, firkat. Düşünce, görüş veya duygu arasındaki uymazlık, mübayenet. Ayrı olma durumu. Evlilik birliğinin yargıç kararı ile geçici bir süre için kaldırılması.

Ayrılış : Ayrılma işi.

Ayrılışma : Ayrılışmak işi.

Ayrılışmak : Birbirinden ayrılmak.

Ayrılma : Bir biçmeden geçen beyaz ışığın türlü renklerde görünmesi. Ayrılmak işi.

Ayrılma durumu : Çıkma durumu.

Ayrılmak : Boşanmak. Ayırma işine konu olmak. Bir yerden, bir kimseden, bir şeyden uzaklaşmak.

Ayrılmazlık : Özelliklerin, kendilerini taşıyan nesnelerle, ilineklerin tözle bağlantısı, kalıcılık karşıtı.

Ayrım : Ayrılma noktası. Alt bölüm. Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, fark. Ayırma işi, tefrik. Cinsleri ve türleri birbirinden ayıran ana karakter, fark. Bir veya daha çok sahne içinde geliştirilip olayın tamamlanmış bir parçasını veren film bölüğü.

Ayrım yapmak : Eşit davranmamak, fark gözetmek.

Ayrımcı : Ayrım yapan kimse.

Ayrımında olmak : Farkında olmak.

Ayrımlama : Senaryonun hazırlanmasında geliştirim ile çevrim senaryosu arasında yer alan, senaryonun sahne ve ayrımlarının belirlendiği, başlıca karakterlerin ayrıntılarıyla çizildiği, konuşmaların son biçimini aldığı aşama.

Ayrımlaşma : Hücrelerin veya canlı organizmaların işlevlerine veya yaşayış türlerine ilişkin yapısal nitelik kazanması, farklılaşma. Bir iç kayanın katılaşması sürecinde yer ve zamana göre ayrımların ortaya çıkması, farklılaşma. Ayrımlaşmak işi, farklılaşma.

Ayrımlaşmak : Ayrımlı duruma gelmek, farklılaşmak.

Ayrımlı : Ayrımı olan, aralarında ayrım bulunan, değişik, farklı.

Ayrımlılık : Ayrımlı olma durumu, farklılık.

Ayrımsama : Ayrımsamak durumu.

Ayrımsamak : Bir şeyi anlamak, bir şeyi görmek, fark etmek.

Ayrımsız : Ayrımlı olmayan, aynı, farksız.

Ayrımsızlık : Ayrımsız olma durumu, farksızlık.

Ayrıntı : Bir bütünün önemce ikinci derecede olan ögelerinden her biri, teferruat, tafsilat, detay. Edebiyat veya sanat eserlerinde bir bütünün ögelerinden her biri, teferruat, tafsilat. Bir tiyatro eserinde ana düşünceye yardımcı olan kelime, cümle veya eşya.

Ayrıntıda boğulmak : Gereksiz ayrıntılarla ilgilenmek zorunda kalmak. ilgilenilen herhangi bir konunun aslından uzaklaşmak.

Ayrıntılı : Ayrıntılara girerek. Ayrıntısı olan, teferruatlı, tafsilatlı, detaylı, mufassal, ince, uzun.

Ayrıntıya inmek : Bir konuyu en küçük noktasına kadar inceleyip araştırmak.

Ayrısı gayrısı olmamak : Birbirinden hiçbir şey esirgemeyecek durumda olmak, samimi olmak.

Ayrışık : Ayrışmış olan. Birbirlerine çok fazla benzer özellikler taşımayan parça veya birimlerden oluşan bütün veya topluluk, ayrı cinsten, heterojen. Ayrı türden, çeşit çeşit, muhtelif, heterojen.

Ayrışıklık : Ayrışık olma durumu.

Ayrışım : Farklılık. Ayrışma işi.

Ayrışma : Ayrışmak işi. Moleküllerin, türlü etkenlerle geçici olarak daha yalın atom ve moleküllere bölünmesi, inhilal.

Ayrışmak : Birbirinden ayrılmak, birliği bozulmak. Moleküller, türlü etkenler sebebiyle geçici olarak daha yalın atom veya moleküllere bölünmek.

Ayrıştırma : Ayrıştırmak işi.

Ayrıştırmak : Bütünün bozulmasına sebep olmak. Ayrışmasını sağlamak.

Ayrıt : İki düzlemin ara kesiti.

Ayrıyeten : Ayrıca.

Ana bir baba ayrı : Anaları bir, babaları ayrı olan (kardeşler).

Burnundan ayrılmamak : Yanından gitmemek, uzaklaşmamak.

Cinsiyet ayrımcılığı : Genellikle eğitim veya iş yaşamında bireye erkek veya kadın olduğu için farklı tutum ve davranışlar içinde olma.

Dizi dibinden ayrılmamak : Yanından hiç gitmemek, ayrılmamak.

Doğru bildiği yoldan ayrılmamak : Her ne olursa olsun inandığı ilkelere bağlı kalmak.

Domuz ayrık otu : Buğdaygillerden, tarıma zararlı bir bitki (Cynodon dactylon).

Emekliye ayrılmak : Emekli olmak, tekaüde sevk olunmak.

Et tırnaktan ayrılmaz : "yakın hısımlar arasındaki bağ kolay kolay kopmaz" anlamında kullanılan bir söz.

Eteğinden ayrılmamak : Peşini bırakmamak.

Görevden ayrılmak : Yapmakta olduğu işi bırakmak.

Görüş ayrılığı : Bir görüş veya düşüncede farklı değerlendirmede bulunma, farklı düşünme.

İçtikleri su ayrı gitmemek : Sıkı fıkı dost, arkadaş olmak.

İnce ayrım : En küçük ayrıntı, çalar, nüans.

Irk ayrımı : Bireylerin, toplumsal kümelerin veya toplumların ırk özelliklerinden dolayı eşit olmayan işlemler karşısında bırakılmaları, ayrı tutulmaları, dışlanmaları, sınırlandırılmaları veya üstün tutulmaları.

Okuldan ayrılmak : Öğrenime son vermek.

Pozitif ayrımcılık : Toplumdaki diğer kişiler ile eşit koşullarda yaşamadığı düşünülen belli gruplara çeşitli ayrıcalıklar tanıyarak onları destekleme.

Sönüm ayrımı : Süresi gelmiş borç senetlerini ödemek amacıyla ayrılmış yedek para.

Sürüden ayrılanı kurt kapar : "birlikte olduğu topluluktan ayrılıp kendi başına iş yapma yolunu tutan kimse dayanışmadan yoksun, koruyucusuz, desteksiz kalır ve zarara uğrar" anlamında kullanılan bir söz.

Sürüden ayrılmak : Herkesin tuttuğu yolu bırakıp ayrı bir yol tutturmak, herkesin yaptığını yapmamak.

Yedikleri içtikleri ayrı gitmemek : Her zaman bir arada olmak ve sıkı ilişki içinde bulunmak.

Yol ayrımı : Yolların birbirinden ayrıldığı yer.

Yol ayrımına gelmek : Yolların birbirinden ayrıldığı yerde bulunmak. farklı düşünce, görüş ve ülkü yüzünden birbirinden ayrılmak. hayata bakış ve yaşayışta farklılaşmak.

Yolları ayrılmak : İki kişi veya topluluk arasında görüş, düşünce ayrılığı ortaya çıkmak, ayrı görüş ve düşünceleri benimsemek.

Türlü : Çeşitli sebzelerle pişirilen yemek. Çok çeşitli özellikleri olan, çeşit çeşit, muhtelif.

Aynı : Benzer. Eski durumunda kalmış, değişmemiş. Aralarında ayrım olmayan. Başkası değil, yine o.

Kalan : Bölme işleminde bölünenden artan sayı. Kalma işini yapan. Bir çıkarmanın sonucu. Artan, mütebaki.

Başka : "Ayrıca, üstelik, bir yana" anlamlarında -den başka biçiminde kullanılan bir söz. Nitelik yönünden alışılmışın dışında bir üstünlüğü olan. Bilinenden ayrı, değişik, farklı, özge.

Yalnız : Yanında başkaları bulunmayan. Toplumsal ilişkilerden yoksun veya yoksun bırakılan kişi. (ya'lnız) Yanında başkaları olmayarak. Ama. (ya'lnız) Yalnızca.

Tek : Birbirini tamamlayan veya aynı türden olan nesnelerden her biri. Kadeh içinde belirli ölçüde olan (içki). Eşi olmayan, biricik, yegâne. Yalnızca. Sessiz, hareketsiz, uslu. Önüne getirildiği cümleye istek ve özlem kavramı katar. Hiç, hiçbir. İki ile bölünemeyen (sayı).

Ayrı çanakyapraklılar : (botanik)

Ayrı çekmek : Karşı koymak, muhalefet etmek, tersine gitmek, istediği gibi hareket etmek. Birliği bozmak. Karşı koymak.

Ayrı çevirim : Ses ile resmin aynı anda ayrı kuşaklar üzerine saptanması.

Ayrı çıkaklı : Ayrı organlar tarafından boğumlanan seslere denir: b ve d’nin ikisi de ötümlü olduğu halde ayrı çıkaklıdırlar.

Ayrı değişkeli : (bağlanım çözümlemesi) Bir bağlanım denkleminde her bir gözlem için elde edilen yanılgı terimlerine ilişkin değişkelerin eşit olmaması.

Ayrı eksenli daraltıcı : Boruların eksenlerini değiştirerek çaplarını daraltan bağlantı parçası.

Ayrı eşeyli : (Yun. gonos: yavru; khorismos: ayrılma) Eşey organlarının ayrı bireyler üzerinde taşınması; dişi ve erkek bireyleri ayrı olarak meydana getirme. Gonokorist. (biyoloji) Dişi ve erkek bireylerin ayrı olarak meydana gelmesi, eşey organlarının ayrı bireyler üzerinde taşınması, gonokorist. (karşılık: gonokoristik), (Yun. gonos = yavru,Yun. khorismos = ayrılma) : Eşey organlarını ayrı bireyler üzerinde taşıma; dişi ve erkek bireyleri ayrı olarak meydana getirme.

Ayrı eşeylik : (biyoloji)

Ayrı eşeylilik : (Yun. gonos: yavru; khorismos: ayrılma) Eşeylerin ayrılması; değişik eşey gelişmesi. Gonokoristlik. Eşeylerin ayrılması, gonokorizm. Eşey organlarının ayrı bireyler üzerinde taşınması; dişi ve erkek bireyleri ayrı olarak meydana getirme, gonokoristik. (anlamdaş. gonokorizm): (Yun. gonos = yavru, khorismos = ayrılma) Eşeylerin ayrılması; değişik eşey gelişmesi.

Ayrı mıknatıslı ses : Bir görüntü kuşağıyla ilgili mıknatıslı ses yolu ya da yollarını taşıyan ayrı kuşak.

Ayrı ile ilgili Cümleler

  • Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
  • Ali şu anki görevinde durgun ve takdir edilmemiş hissettiğinden dolayı yeni iş teklifi hakkında heyecanlıydı fakat patronuna ayrılmayı düşündüğünü söylediğinde patronu ona eğer kalırsa bir terfi ve zammın yakında olduğunu söyledi bu yüzden Tom'u ne yapacağı konusunda ikilem içinde bıraktı.
  • 24 ocak 1945 yılında Doğu Prusya'da Insterburg kasabasının güney ve güney batısında, şimdilerde bu kasabaya Chernyakhovsk adı verilir, bizim ordular Angerburg ve Widminnen kasabalarını ve ayrıca 250 üzerinde diğer yerleşim yerlerini ele geçirdiler,
  • Bayan Baker çok yakında genç adamın ayrılmak zorunda kalacağını biliyordu, yatmaya gitmeden önce arabasını gece için uygun bir yere parkedebilmek için genç adama arabasını biraz hareket ettirmesi için rica etmeye karar verdi.
  • Yöneticiler tarafından aksi kararlaştırılmadıkça, şirket kaşesi varsa ve bir belgeye basılmışsa, belge ayrıca en az imzayı onaylayan bir tanığın huzurunda bir yetkili kişi tarafından imzalanmış olmalıdır.
  • Bana yardım ederseniz yanıldığımda ve ayrıcalık ayrımcılık yaptığım zamanlarda bana yanlış yaptığımı söylerseniz hepimiz bir istersek daha yaşanılır bir Dünya olmaz mı?
  • Bir takım yıldızındaki bireysel yıldızlar birbirlerine çok yakın görünebilir fakat aslında onlar uzayda büyük mesafelerle ayrılabilir ve birbirleriyle hiç gerçek bağlantısı yoktur.
  • Tümen yaşam kalitesinin en yüksek olduğu şehirler arasında başı çekmektedir. Ayrıca Tümen'le birlikte Rusya'nın en gelişmiş şehirleri arasına Moskova, Kazan, Krasnodar, Sankt-Peterburg, Çelyabinsk, Ekaterinburg, Krasnoyarsk, Novosibirsk ve Orenburg dahil edilebilir.
  • İçerik ve düşüncenin çoğu herhangi bir dile bağımlı olmasına rağmen,Japoncaya odaklanırken,cümle yapısındaki farklar yada bireysel kelimelerin ayrı ve açıkça yazılmamaları gerçeği o zaman düşünce hakkında birkaç nokta gerektirir.
  • Bir kelime başka dilden ödünç alındığı zaman, sık sık aynı anlama sahip olarak başlar; ancak her iki dilde de sürekli kullanımı ile, şimdi ayrı kelimeler farklı çağrışımları artırabilir.

Diğer dillerde Ayrı anlamı nedir?

İngilizce'de Ayrı ne demek? : adj. apart, separate, unconnected, divided, another, dissimilar, discontinuous, discrete, distanced, distinct, divergent, especial, isolated, segregate

adv. apart, aside, aloof; detachedly

pref. hetero

Fransızca'da Ayrı : séparé/e, différent/e, disjoint/e, distinct/e, isolé/e, opposé/e

Almanca'da Ayrı : adj. absonderlich, besondere, eigen, Einzel-, extra, gesondert, getrennt, separat, sonder

pref. hetero-

Rusça'da Ayrı : adj. отдельный, раздельный, особый, иной, другой, обособленный, самостоятельный, сепаратный, уединенный

adv. врозь, отдельно