Ayrı çekmek nedir, Ayrı çekmek ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Karşı koymak, muhalefet etmek, tersine gitmek, istediği gibi hareket etmek.

Birliği bozmak.

Karşı koymak.

Ayrı çekmek anlamı, kısaca tanımı

Ayrı : Başka, başka türlü. Aynı yerde kalan. Yalnız, tek başına

Çekme : Çekmek işi. Yüksekteki ince dalları çekip kesmeye yarar, ay biçiminde, uzun saplı, ağzı tırtıklı bıçak. Çekmece. İş yaparken giyilen bir şalvar türü. Düzgün biçimli. Parmak ya da mızrapla çalınan çalgı. Vücut bölümlerinin bükücü kas gücü ile bir direnci kendisine yaklaştırması. Ağacın yapısındaki nem oranının azalması sonucu boyutlarının küçülmesi. Çekilerek giyilen veya kullanılan.

Çekmek : Bir şeyi tutup kendine ya da başka bir yöne doğru yürütmek. Atmak, vurmak. Taşıma gücü olmak. Bir kimseyi veya bir şeyi geri almak. Kaçan ilmeği örmek. Asmak. Herhangi bir engel kurmak. Şans denemek amacıyla hazırlanmış kâğıtlardan birini almak. Güç durumlara dayanmak, katlanmak. Görüntüyü bir aletle özel bir nesne üzerine kaydetmek. Üzerinde bulunan bir silahla saldırmak için davranmak. Dişi hayvanı çiftleşmek için erkeğin yanına götürmek. İmbik yardımı ile elde etmek. Hoşa gitmek, sarmak. Tartıda ağırlığı olmak. Masrafını karşılamak, ikramda bulunmak. Yollamak. İçine almak, emmek. Hamur vb. iyice pişmiş duruma gelmek. Daralıp kısalmak. Vericiden gelen dalgaları algılayarak televizyon, radyo, telefon vb. aygıtlarla bağlantı kurmak. Bir kimse ailesinden birine herhangi bir bakımdan benzemek. Germek. Tedavi amacıyla şişe, vantuz, sülük vb.ni uygulamak. Bir duyguyu içinde yaşatmak. Aynısını yazmak veya çizmek. Bir yerden bir şeyi yukarı doğru almak. Öğütmek. Çizgi durumunda uzatmak. Boya, badana vb. sürmek. Döşemek. Yürütmek, sürmek. Yol, ay sürmek. Bir yerden başka bir yere taşımak. Örtmek, giymek. Protesto, poliçe, çek vb. düzenleyip yürürlüğe koymak. Bir amaçla ortadan kaldırmak. Bir cisim, belli bir yakınlıktaki başka bir cismi kendisine yaklaşmaya zorlamak, itmek karşıtı. Herhangi bir anlama almak. Taşıtı bir yere bırakmak, koymak. Bir şeyin içyüzünü anlamak amacıyla bir kimseyi sıkıştırmak. İçki içmek. Bir şeyi emip dışarıya çıkarmak.

 

Muhalefet : Bir tutuma, bir görüşe, bir davranışa karşı olma durumu, aykırılık. Karşı görüşte, tutumda olan kimseler topluluğu. Demokraside iktidarın dışında olan parti veya partiler.

Tersine : Beklenilenin, umulanın aksine, karşıt olarak, bilakis, aksine.

Hareket : Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim, aksiyon. Vücudu oynatma, kıpırdatma ya da kımıldanma. Deprem. Kas ve eklemlerin, belli doğal şartlar içerisinde işlemeleri sonucu vücut bölümlerinde düzenli ve olumlu etkilerle oluşturdukları yer değişimi. Yola çıkma. Belirli bir amaca varmak için birbiri ardınca yapılmış olan ilerlemeler, akım. Davranış, tutum. Demir yollarında katarların düzenlenmesi ve hangi saatlerde yola çıkıp hangi duraklarda karşılaşacaklarını düzenleme işleri. Devinim. Bir parçanın yavaşlık, çabukluk derecesi.

 

Hareke : Arap alfabesiyle yazılmış metinlerde üstüne ve altına konulduğu ünsüzlerin birer ünlü ile okunmasını sağlayan işaret.

Bozmak : Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek. Büyük parayı küçük birimlere ayırmak. Dokunmak, zarar vermek. Bir yerin, bir şeyin düzenini karıştırmak. Bağ veya bostanın son ürününü toplamak. Geçersiz bir duruma getirmek. Bırakmak, dağıtmak. Biçimini ve kullanılışını değiştirmek. Altını paraya çevirmek, bozdurmak. Bir kimseyi beklemediği bir davranış karşısında bırakarak veya sözünü yalana çıkararak küçük düşürmek. Yabancı ülke parasını Türk parasına çevirmek. Kızlığına zarar vermek. Kötü duruma getirmek. Aklını yitirecek derecede bir şeye düşkün olmak. Bozguna uğratmak, yenmek, mağlup etmek.

Koymak : Bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek. Uyulması gereken kuralları belirlemek, ortaya çıkarmak. Etkilemek, dokunmak. Bir şey veya kimse için kullanmayı belirlemek, ayırmak. Katmak, eklemek. Bırakmak, terk etmek. Bırakmak. İmza, tarih, adres yazmak. Bir kimseyi işe yerleştirmek, birine iş sağlamak.

Gitmek : Bir yere doğru yönelmek. Yeter olmak, yetmek, yetişmek. Herhangi bir durumda olmak. Ölmek. Bir yerden veya bir işten ayrılmak. Dayanmak. Değerlendirmek, saymak, karşılamak. Çıkmak, ulaşmak. Götürülmek, gönderilmek. Makine, işlemek, çalışmak. Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak. Sürmek, devam etmek. Geçmek. Yürümek, yol almak. Bir duruma, bir sonuca ulaşmak, varmak. Yakışmak, yaraşmak. Satılmak. Yapmak. Başvurmak, yapmak. Bir şey zarar görmüş olmak. Tüketilmek, harcanmak. Yok olmak, elden çıkmak.

Muhal : Olamaz, olmaz, olmayacak, olması, gerçekleşmesi olanaksız.

Tersi : Yün eğirmeye yarayan bir çeşit araç, kirmen. (Divan edebiyatı terimi) Murassa kılma. Ağırşak kısmı üstte bulunan ip bükme aracı. (Güllüce Gümüşhacıköy Amasya).

Harek : Fasulye sırığı.

Bozma : Bozmak işi. Biçimi ve kullanılışı değiştirilmiş.

Koyma : Koymak işi.

Etmek : Bir işi yapmak. "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak. Demek, söylemek. Eşit değer kazanmak. Birini bir şeyden yoksun bırakmak. Küçük ya da büyük abdestini yapmak. Bulmak, erişmek. Herhangi bir değerde olmak. Kötülükte bulunmak.

Gitme : Gitmek işi.

Birli : Bir parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden bir tane bulunan. As (II).

Karşı : Bir şeyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yüzünün ilerisi. İçin, hakkında. Bulunan yere göre önde, ileride olan. Karşılık olarak, mukabil. -e doğru. Karşıt, zıt, muhalif. Yol, deniz, ırmak vb.nin öbür kıyısı veya yanı. Ön, kat, huzur. Yüzünü bir şeye doğru çevirerek.

Gibi : -e benzer. İmişçesine, benzer biçimde. O anda, tam o sırada, hemen arkasından. -e yakışır biçimde.

Diğer dillerde Ayrallık anlamı nedir?

İngilizce'de Ayrallık ne demek ? : variance, exception