Büyük nedir, Büyük ne demek

Büyük; Dil bilgisi yönünden Türkçe'de sıfat olarak kullanılır.

"Büyük" ile ilgili cümle örnekleri

  • "Büyük bir cevap sıkıntısı geçirdikten sonra itiraf etti." - P. Safa
  • "Benim büyük kalabalıklara karşı ürkekliğim vardır." - R. N. Güntekin
  • "Molière büyük adammış, yeryüzüne gelmiş kişilerin en büyüklerinden biri." - N. Ataç
  • "Ömrünün tek ve büyük oyunu bitmişti." - T. Buğra
  • "Büyük ağaçların altında, gazinoya doğru gidiyoruz." - Y. Z. Ortaç
  • "Büyüklerin tandır sefasına ayıracak zamanları yoktu." - A. Kutlu

İngilizce'de Büyük ne demek? Büyük ingilizcesi nedir?:

major

Büyük anlamı, tanımı:

Büyük balık küçük balığı yutar : "güçlüler, güçsüzleri ezer" anlamında kullanılan bir söz.

Büyük başın derdi büyük olur : "büyük işlerin başında bulunanların karşılaşacağı güçlükler de çoktur" anlamında kullanılan bir söz.

Büyük gelmek : Kıyafet, bol ve geniş olmak.

Büyük görmek : Kendini veya başkasını olduğundan üstün saymak, yüceltmek.

 

Büyük laf etmek : Büyük söylemek.

Büyük lokma ye büyük söz söyleme : "başaramayacağın, sonuçlandıramayacağın bir konuda kesin sözler söyleme" anlamında kullanılan bir söz.

Büyük oynamak : Büyük risk ve beklentilerle bir işe girişmek. çok para koyarak kumar oynamak.

Büyük söylemek : Yapacağı bir şey hakkında kesin konuşarak övünmek.

Büyük sözüme tövbe : Bir konuda çok kesin konuşulduğunda tersi bir durumun başa gelmemesi dileğini belirten bir söz.

Büyük yemin etmek : Bir şeyi yapmamak konusunda en kutsal şeyler üzerine ant içmek.

Büyükten büyüğe : Mirasın kardeşler arasında önce büyüğe, o öldüğünde kalanların en büyüğüne geçmesi kuralı.

Büyük abdest : Dışkı, büyük.

Büyük aile : Büyükbaba, büyükanne ile bunların evli oğullarından, gelinlerinden ve çocuklarından oluşan aile.

Büyük amiral : Bazı ülkelerde kara ordusunda mareşale denk sayılan donanma subaylarının en yüksek aşamasındaki amiral.

Büyükana : Büyükanne.

Büyükanne : Nine.

Büyükayı : Kuzey yarım kürede yedi parlak yıldızı yardımıyla Kutup Yıldızı'nı bulmada kullanılan takımyıldız, Yedigir, Dübbüekber.

Büyükbaba : Dede.

Büyükbaş : Sığır, manda vb. kasaplık hayvanlara verilen genel ad.

Büyük boy : Normal ölçülerden daha büyük.

Büyük çember : Bir kürenin merkezinden geçen bir düzlemde ara kesiti olan çember.

Büyük dalga : Uzun dalga radyo yayını.

Büyük defter : Ticari kuruluşların aylık bilanço hesaplarını gösteren defter, ana defter, defterikebir.

Büyükelçi : Bir devletin başka bir devletteki en üst düzey temsilcisi, sefirikebir.

 

Büyük hanım : Aile içinde saygın yeri olan ve sözü geçen yaşlı kadın.

Büyük harf : Özel adlarla cümle başları gibi yerlerde kullanılan ve büyük yazılan harf, majüskül.

Büyük kalori : Bir atmosfer basınç altında 1 kilogram suyun sıcaklığını 14,5 °C'den 15,5 °C'ye çıkarmak için gereken ısı enerjisi miktarı, kilokalori.

Büyük kan dolaşımı : Kalbin sürekli kasılıp gevşemesiyle kanın bütün vücudu dolaşması.

Büyük mağaza : Her türlü tüketim malının, özellikle yiyecek maddelerinin ve mutfak gereçlerinin seçilip satın alınabildiği büyük satış yeri, süpermarket, grosmarket.

Büyük mevlit ayı : Ay takviminin üçüncü ayı, rebiyülevvel.

Büyük orta : Karakucak ve yağlı güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş dereceden biri.

Büyük önerme : Tasımın öncüllerinden büyük olanı, majör.

Büyük para : Çok para.

Büyükpeder : Büyükbaba, dede.

Büyük sesli uyumu : Büyük ünlü uyumu.

Büyükşehir : Merkezî idarenin vali yönetimindeki şehirlerinden nüfus ve ticaret bakımından belli bir büyüklükte olanı, megakent, megapol.

Büyük tansiyon : Kalbin kasılması sırasında ölçülen kan basıncı.

Büyük terim : Kapsamı daha geniş olan son uç önermesinin yüklemi görevini taşıyan terim.

Büyük tövbe ayı : Ay takviminin beşinci ayı, cemaziyelevvel.

Büyük ünlü uyumu : Türkçe bir kelimenin ilk hecesinde kalın bir ünlü "a, ı, o, u" varsa ondan sonra gelen bütün hecelerin kalın ünlülerle, ince bir ünlü "e, i, ö, ü" varsa sonraki hecelerin de ince ünlülerle sürüp gitmesi kuralı, büyük sesli uyumu: Çocuklaşmak, denizcilik gibi.

Ağzı büyük : Yüksekten konuşan, hava atan.

Burnu büyük : Kibirli (kimse).

Küçüklü büyüklü : Küçüğü, büyüğü hep birlikte.

Büyü : Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, efsun, sihir, füsun, bağı. Karşı durulamaz güçlü etki.

Büyük abdesti gelmek : Dışkı yapma ihtiyacı duymak.

Büyükçe : Biraz büyük. Oldukça önemli.

Büyükçekmece : İstanbul iline bağlı ilçelerden biri.

Büyükelçilik : Büyükelçi olma durumu. Büyükelçi ve elçilikte çalışanların içinde bulunduğu bina. Büyükelçinin yaptığı iş.

Büyükle büyük küçükle küçük olmak : Her yaş ve durumdaki kişilere karşı dostça, arkadaşça davranmak.

Büyüklenme : Büyüklenme işi, kibir, heyheylenme.

Büyüklenmek : Kendini büyük göstermek, büyüklük taslamak, kibirlenmek, heyheylenmek.

Büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öpmek : Saygı ve sevgi göstermek.

Büyüklü küçüklü : Büyük küçük hepsi bir arada.

Büyüklük : Büyük olma durumu. Büyüklere yaraşır bağışlayıcı davranış. Ululuk. Depremde oluşan enerjinin düzeyini belirten ölçü.

Büyüklük göstermek : Gönül ululuğu göstermek.

Büyüklük hastalığı : Kendini olduğundan daha büyük ve önemli görme, gösterme hastalığı, megalomani.

Büyüklük satmak : Gururlanıp üstünlük taslamak.

Büyüklük sende kalsın : "karşı taraf kıymet bilmese de sen yine affet" anlamında kullanılan bir söz.

Büyüklük taslamak : Kendini üstün görmeye çalışmak, böbürlenmek.

Büyükorhan : Bursa iline bağlı ilçelerden biri.

Büyükseme : Büyüksemek işi.

Büyüksemek : Büyük olduğunu kabul etmek.

Büyüksü : Büyüğü andıran, büyüğe benzeyen, büyük gibi.

Ağzı büyüklük : Ağzı büyük olma durumu.

Burnu büyüklük : Burnu büyük olma durumu.

Cami ne kadar büyük olsa imam gene bildiğini okur : Cemaat ne kadar çok olsa imam gene bildiğini okur.

Çocukla çocuk büyükle büyük olmak : İçinde bulunulan yere veya çevredeki insanlara uymak.

Delik büyük yama küçük : "eldeki imkânlar gerekenden çok az" anlamında kullanılan bir söz.

Deve büyüktür amma beşini bir eşek yeder : "insan görünüşte büyük olmakla akıl büyük olmaz, bir akıllı birçok az akıllıyı arkasından sürükler" anlamında kullanılan bir söz.

Deveden büyük fil var : "herhangi bir konuda söz sahibi olanlardan daha büyük, daha yetkili biri mutlaka vardır" anlamında kullanılan bir söz.

Gözü büyükte olmak : Büyük emeller beslemek.

Kaçan balık büyük olur : "elden kaçırılan fırsat gözde büyütülür" anlamında kullanılan bir söz.

Kapıyı büyük açmak : Çok masraflı bir işe girişmek veya hesapsız harcamak.

Küçük köyün büyük ağası : Büyüklük taslayanlar için söylenen bir söz.

Küçükle küçük büyükle büyük olmak : Her makam ve durumdaki kişilere karşı dostça ve anlayış göstererek davranmak. her yaştaki kişilere karşı dostça, arkadaşça davranmak.

Negatif büyüklük : Aynı türden pozitif bir büyüklükle ters yönde olan büyüklük.

Özrü kabahatinden büyük : Bir suç veya kabahat için özür dilerken daha büyük suç işleyen kimseler için söylenen bir söz.

Sonlu büyüklük : Ölçüsü sonlu bir sayıyla ifade edilen büyüklük.

Yama küçük delik büyük : "eldeki imkânlar sorunu çözmek için yeterli değil" anlamında kullanılan bir söz.

Boyut : Durum, nitelik. Bir cismin herhangi bir yöndeki uzantısı. Doğruların, yüzeylerin veya cisimlerin ölçülmesinde ele alınan üç doğrultudan uzunluk, genişlik ve derinlikten her biri, buut. Genişlik, kapsam. Film veya fotoğrafta boyut, format.

Benzer : Benzeşim. Nitelik, görünüş ve yapı bakımından bir başkasına benzeyen veya ona eş olan, benzeri, müşabih, mümasil. Bazı önemsiz veya tehlikeli sahnelerde asıl oyuncunun yerine çıkan, yapı ve yüz bakımından bu oyuncuyu andıran kimse, dublör.

Nesne : Geçişli fiili bütünleyen yalın veya belirtme durumunda bulunan tümleç. Öznenin dışında kalan her konu, obje. Belli bir ağırlığı ve hacmi, rengi olan her türlü cansız varlık, şey, obje.

Makro : Büyük, geniş, mikro karşıtı.

Küçük : Geri aşamada. Niceliği az olan. Makam, rütbe, derece bakımından daha aşağı olan kimse. Değersiz, önemsiz. Kısık, parlak olmayan (ses). Boyutları, benzerlerininkinden daha ufak olan, mikro, büyük karşıtı. Yaşı daha az olan. Küçük abdest. Niteliği aşağı olan, bayağı.

Karşıt : Nitelik ve durumları birbirine büsbütün aykırı olan, zıt, kontrast.

Orta : Bir şeyin eşit olarak ayrılabileceği bölüm. Ne büyük ne küçük, midi. İyi ile kötü arasındaki durum. Defterde, bir araya getirilmiş belli sayıda yaprakların oluşturduğu bölümlerden her biri. Bir olayın, içinde gerçekleştiği yer. Orantı. Her iki yanında kendi türünden aynı nitelikte nesneler, durumlar bulunan. İki karşıt nitelik veya durum arasında bulunan, tutarlı, ılımlı, vasat. Öğretimde, öğrencinin değerlendirilmesinde geçer not ile iyi arasındaki derece. Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer. Futbolda oyunculardan birinin, topu, kale ağzında duran arkadaşlarına havadan yollamak için yaptığı vuruş. Sorunların çözümünde aşırılıklardan kaçınan, ölçülü bir yöntem izleyen. Başlangıcı ile bitimi arasında eşit uzaklıkta olan süre. Yeniçeri Ocağında tabur. Ne uzun ne kısa, midi. Çankırı iline bağlı ilçelerden biri.

Çok : Sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı. Aşırı bir biçimde.

Üstün : Arap harfli metinlerde bir ünsüzün a, e seslerinden biriyle okunacağını gösteren işaret, fetha. Benzerlerine göre daha yüksek bir düzeyde olan, onları geride bırakan. Birine veya bir şeye göre nitelik bakımından daha yüksek, daha elverişli olan, faik.

Yetişkin : Beden, ruh ve duygu bakımlarından olgunluğa erişmiş olan (kimse). Kanunların belirttiği belli bir yaşı aşmış, toplumsal sorumluluklarını bilme durumunda olan genç. Evlenme çağına gelmiş (kimse). Gelişimin herhangi bir yönünde veya tümünde duraklama düzeyine erişmiş olan. Yetişmiş, olgunlaşmış.

Belli : Belirli, muayyen. Beli olan. Bilinmedik bir yanı olmayan, malum. Gizli olmayan, ortada olan, anlaşılan, bedihi, zahir, aşikâr.

Bir : Bir kez. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Eş, aynı, bir boyda. Sayıların ilki. Bu sayı kadar olan. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Sadece. Ancak, yalnız. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Aynı, benzer. Tek. Beraber.

Yaşa : Bilimde çok sayıda deney ve gözlemden sonra, aynı şartlarda aynı sonuçları verdiği kesin olarak belirlenen durum. Düşüncenin mantıksal bir değeri olması için uyulması şart olan temel. Devletin yasama organları tarafından konulan ve uyulması gereken kurallar bütünü, kanun. Olayların gidişinde olağan dışına yer vermeyen, değişmezlik ve mecburiyet gösteren kural. Toplumsal hayat içinde kendiliğinden oluşan ve uyulması toplum içinde yaşamanın bir mecburiyeti olan alışkıların bütünü.

Önemli : Önemi olan, mühim, ehemmiyetli. Politik, ekonomik, psikolojik ve askerî açıdan önemi olan, stratejik.

Büyük : Önemli. Niceliği çok olan. Büyük abdest. Çok, ortalamayı aşan (soyut kavram). Yetişkin, belli bir yaşa gelmiş. Üstün niteliği olan. Makam, rütbe, derece bakımından daha üst olan kimse. Boyutları, benzerlerinden daha fazla olan (somut nesne), makro, küçük karşıtı.

Abdest : Müslümanların, belli ibadetleri yapabilmek için bir düzen içerisinde bazı organları yıkayıp bazılarını mesh etme yoluyla yaptıkları arınma.

Büyük 8 : 8 mm'lik filmin 1965'te piyasaya sürülen yeni bir çeşidi. (Boy bakımından, olağan 8 mm'lik filmden hiç bir başkalığı yoktur. Buna karşılık, 8 mm'lik filmde deliklerin yatay olarak bulunan uzun kenarı, büyük 8'de dikey olarak yer alır. Böylelikle resim alanı, olağan 8'dekine göre yaklaşık % 50 oranında artar. Büyük 8'de bir ayakta 72 resim, 1 m'de 235,3 resim yer alır. Çerçevesi 4,14x5,69 mm'dir. Saniyede 18 ya da 24 resim geçecek hızla oynatılır. Optik ya da manyetik ses yoluyla kullanılabilir. Büyük 8, yalnız özenci sinemasında değil, eğitim sinemasında ve televizyonda da kullanılmaktadır. Büyük 8'in başlıca iki çeşidi vardır: Kodak büyük 8 (Kodak Super- ile Fuji tek 8 (Fuji single-8). Aradaki başlıca değişiklik, taban özdeğinde ve kutucuklardadır. Büyük 8 filmler kutucuklar içinde kullanılır).

Büyük 8 yöntemi : Büyük 8 mm'lik filmin ya 16 mm, 35 mm'lik eşlemlerinin çıkarılarak ya da doğrudan doğruya büyük 8 mm olarak film tarayıcı yardımıyla televizyonda gösterilmesi işlemi.

Büyük açıklıklı mercek : Açıklığı olağanın üstünde olan mercek.

Büyük adam kuramı : Toplum ya da tarih olaylarının oluşumunu o dönemdeki büyük adamların etkileyip yarattığı görüşü.

Büyük ağızlı balık : Kemikli balıklar (Teleostei) takımının, büyük ağızlıgiller (Stomiatidae) familyasından, 18 cm kadar uzunlukta, Akdeniz, Atlantik ve Hint okyanuslarında yaşayan bir tür.

Büyük ağızlıgiller : Balıklar (Pisces) sınıfının, kemikli balıklar (Teleostei) takımının, yumuşak yüzgeçliler (Malacopterygii) alt takımından, pulları olmayan, ağızları ve gözleri büyük, çenelerinde dişler bulunan, uzun ya da kısa boylu, genellikle göğüs yüzgeci olmayan bir familya. Kemikli balıklardan, pulları olmayan, ağızları ve gözleri büyük, çenelerinde dişler bulunan, uzun veya kısa boylu, genellikle göğüs yüzgeci olmayan bir familya.

Büyük ahırbeyi : Padişahın atlarına (has ahıra) bakan görevlilerin başı.

Büyük ak balıkçıl : Kuşlar (Aves) sınıfının, leyleksiler (Ciconiiformes) takımının, balıkçılgiller (Ardeidae) familyasından, 104 cm kadar uzunlukta, tamamen beyaz renkli, Güneydoğu Avrupa, Asya ve Afrika ve yurdumuzun her tarafında görülen, bitkice zengin bataklık, nehir ve göl kenarlarında yaşayan bir kuş türü. Ak balıkçıl.

Büyük akşamcı yarasa : Memeliler (Mammalia) sınıfının, yarasalar (Chiroptera) takımının, fare kulaklı yarasagiller (Vespertilionidae) familyasından, böceklerle beslenen, 10 cm kadar boyda, kulakları yuvarlak, kanatları dar ve uzun olan, ağaç kovuklarında, bazen binalarda yaşayan, sonbaharda gündüzleri de avlanan bir tür.

Büyük alaca ağaçkakan : [Bakınız: orman alaca ağaçkakanı] (zooloji) (Dryobates major) Gök-kuzgunumsular (Coraciiformes) takımının ağaçkakangiller (Picidae) familyasından bir kuş türü. Uzunluğu 21 cm. Sırtı kara, karın krem rengidir. Palearktik bölgede orman ve bahçelerde yaşar.

Büyük ile ilgili Cümleler

  • Büyük acil nedir?
  • Bu büyük ağacı tek başına kestiğin doğru mu?
  • Günümüzde bir oğlan 18 yaşına kadar bekaretini kaybetmezse, o büyük olasılıkla travmalı olacaktır.
  • Büyük akıllar benzer düşünürler.
  • Ali büyük bir kayanın altına saklandı.
  • Şimdiye kadar büyük bir halıyı ilk defa tek başıma katladım.
  • Büyük ağaç yeşil değildir.
  • Büyük akıllar fikirleri, ortalama akıllar olayları, küçük akıllar ise kişileri tartışır.
  • Büyük adam nerede?
  • Büyük anlaşma nedir?
  • Satürn kendi ekseni üzerinde çok hızlı dönen çok büyük bir gaz gezegendir.
  • En son ne zaman büyük anneni ziyaret ettin?
  • Tom'un çok büyük bir burnu var.
  • Büyük ağaca yıldırım düştü.

Diğer dillerde Büyük anlamı nedir?

İngilizce'de Büyük ne demek? : adj. big, large, wide, grand, enormous, great, almighty, long, high, major, maxi, elder, older, ample, bulky, capacious, capital, Cyclopean, no end, no end of, exalted, extended, handsome, healthy, keen, large-scale, magniloquent, mighty, precious

n. senior

pref. great, grand, macro, mega, megalo

Fransızca'da Büyük : grand/e, gros/se, vif/vive; majuscule

Almanca'da Büyük : adj. angespannt, bedeutend, erheblich, erwachsen, Erz-, groß, großzügig, hübsch, Kapital-, kapital, luftig, stolz, weitläufig, wuchtig

Rusça'da Büyük : adj. большой, взрослый, крупный, старший, значительный, великий, прописной

pref. мега-, макро-