Bırakma nedir, Bırakma ne demek

  • Bırakmak işi

Yerel Türkçe anlamı:

Balığın geleceği istikamet açık olmak üzere, yarını daire şeklinde hazırlanan ve uçları kıvrılarak suya bırakılan ağ.

Büyük olta.

Külbastı.

Hukuki terim anlamı:

terk.

Bilimsel terim anlamı:

Görevden çıkarma, boşaltma (gemi);

Borcunu ödemeyenin malları üzerindeki haklarını alacaklısına bırakması.

Yitirce değerini eksiksiz alabilmek için, o mal üzerindeki hakları güvence kurumuna bırakma.

Borsa işlemlerinde alıcının satıcı ile anlaşarak ve belirli bir para ödeyerek bir işten vazgeçmesi.

İngilizce'de Bırakma ne demek? Bırakma ingilizcesi nedir?:

abandon, abandonment

Bırakma kısaca anlamı, tanımı:

Bırakmak : Bakılmak, korunmak için vermek. Bir işi başka bir zamana ertelemek. Boşamak. Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak. Bulunduğu yeri veya durumu değiştirmemek. Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmak. Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, görevlendirmek. Sarkıtmak. Sahiplik hakkını başkasına vermek. Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmek. Unutmak. Yanına almamak, yanında götürmemek. Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak. Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak. Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak. Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmek. Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek. Saklamak, artırmak. Sınıf geçirmemek, döndürmek. Koymak. Kötü bir durumda terk etmek. Bıyık veya sakal uzatmak. Engel olmamak. Ayrılmak, terk etmek.

 

Aç bırakmak : Yiyecek vermeyerek karnını doyurmasına engel olmak.

Açık kapı bırakmak : Gereğinde, bir konuya yeniden dönebilme imkânı bırakmak, kesip atmamak.

Açıkta bırakmak : Yersiz yurtsuz bırakmak. birkaç kişiye sağlanması gereken olanaktan bir kişiyi yararlandırmamak. iş ve görev vermemek.

Adres bırakmak : Arandığında bulunabileceği, oturduğu yeri bildirmek.

Akarına bırakmak : İşin sonucunu sabırla beklemek, doğal gelişmeyi beklemek.

Akıl bırakmamak : Kafa karıştırmak.

Ardını bırakmamak : Peşini bırakmamak.

Arkada bırakmak : Birinden daha ileri gitmek. zaman veya düşünce bakımından geçmişte bırakmak.

Arkasını bırakmak : Peşini bırakmak.

Arkaya bırakmak : Sonraya, başka zamana bırakmak, ertelemek.

Askıda bırakmak : Sonuca vardırmamak.

Ayakaltında bırakmak : Ezilmesine, yok olmasına göz yummak, korumamak.

Bakkala bırakma : Bir işi "bakalım" diyerek savsaklamak isteyenlere söylenen bir söz.

Baş başa bırakmak : Birinin, bir şeyle veya bir kimseyle yalnız kalmasını sağlamak.

Başıboş bırakmak : Üstünde hiçbir baskı veya denetim bulundurmamak, kendi havasına bırakmak.

Başsız bırakmak : Büyüğünü yitirmesine sebep olmak. yöneticisiz bırakmak.

Bir tarafa bırakmak : Önemsememek, benimsememek, ertelemek.

Bıyık bırakmak : Bıyık uzatmak.

Boş bırakmak : Bir yerde kimse oturmamak, boş kalmak.

 

Boş bırakmamak : Para, yiyecek vb. şeylerle yardım etmek. işsiz bırakmamak.

Bugünkü işi yarına bırakma : "bugün yapılması gereken bir işin ertesi güne bırakılması iyi değildir" anlamında kullanılan bir söz.

Cevapsız bırakmak : Karşılığında herhangi bir cevap vermemek, bir tepki göstermemek.

Çok söyleme arsız edersin aç bırakma hırsız edersin : "bir kişiye bir uyarıyı sürekli olarak yapmak ve bir kişiyi istediğinden yoksun bırakmak daima kötü sonuç verir" anlamında kullanılan bir söz.

Dağda gez belde gez insafı elden bırakma : "eşkıya dahi olsan insafı elden bırakma" anlamında kullanılan bir söz.

Dalgalanmaya bırakmak : Paranın gerçek değerini bulması için girişimde bulunmadan beklemek. bir konu için girişimde bulunmadan beklemek.

Deliye bal tattırmışlar çarşıda katran bırakmamış : "aklı kıt olan kimse, bir kez hoşuna gitmiş olan şeye benzettiği nesneyi, gerçekten ona benzemese de elde etmeye çalışır" anlamında kullanılan bir söz.

Demediğini bırakmamak : Birisi için kırıcı, ağır, ileri geri konuşmak.

Dımdızlak ortalıkta bırakmak : Her türlü varlıktan, olanaktan mahrum kılmak, yokluğa mecbur etmek.

Dışında bırakmak : Hariç tutmak.

Dudak payı bırakmak : Bardak, fincan vb. kapları, ağzına kadar doldurmayıp dudağın yanaşabileceği kadar boş bir yer bırakmak.

Elden bırakmamak : Bir şeyle sürekli ilgilenmek, elden düşürmemek.

Emanet bırakmak : Bir şeyi veya bir kimseyi birine veya bir yere bir süreliğine bırakmak.

Etki bırakmak : Kuvvetli bir biçimde etkilemek.

Etmediğini bırakmamak : Elinden gelen her türlü kötülüğü yapmak.

Ettiğini yanına bırakmamak : Yapılan kötü davranışa karşılık vermek.

Geriye bırakmak : Tehir etmek.

Gölgede bırakmak : Ondan daha üstün bir düzeye yükselmek, ondan çok daha başarılı olmak.

Hasret bırakmak : Gerektiği anda bir şeyin yokluğunu hissettirmek.

Hayrette bırakmak : Şaşmasına sebep olmak.

İkmale bırakmak : Bütünlemeye kalmasına sebep olmak.

İnsanda akıl bırakmamak : Düşünceleri karmakarışık yapmak, kararsızlığa yol açmak.

İş bırakmak : Çalışanlar toplu hâlde işlerini terk etmek, çalışmayı durdurmak.

İşi gücü bırakmak : Yaptığı işten uzaklaşmak.

İz bırakmak : Etkisini kalıcı duruma getirmek.

İzlenim bırakmak : Etki bırakmak.

Kararında bırakmak : Ölçüyü aşmamak.

Kazaya bırakmak : Namazı vaktinde kılmayarak daha sonra kılmak için ertelemek. orucu vaktinde tutmayarak daha sonra tutmak için ertelemek.

Kendi halinde bırakmak : Üzerinde çalışmayarak geliştirmemek veya bakımsız bırakmak, işlememek.

Kendi haline bırakmak : İlgilenmemek, karışmamak.

Kendini bırakmak : Çevre ile ilgisini keserek yalnız bir konuyla uğraşmak. gevşek, rahat bir biçimde kalmak. kendine özen göstermemek.

Kuru gürültüye pabuç bırakmamak : Bir durum karşısında telaşsız, korkusuz, dilediğince davranmak.

Lafı ağzında bırakmak : Birinin konuşmasını kesmek, sözlerini bitirmesine fırsat vermemek.

Mangalda kül bırakmamak : Yapamayacağı işleri yapabilirmiş gibi söylemek.

Maruz bırakmak : Bir olayın veya bir durumun etkisinde bırakmak.

Merakta bırakmak : Kaygı içinde bırakmak.

Mesafe bırakmak : İlişkilerde samimi olmamak.

Mesaj bırakmak : Yazı veya sözle bilgi vermek.

Meydan bırakmamak : Fırsat vermemek.

Meydanda bırakmak : Ortada, herkesin gözü önünde bırakmak. açıkta, evsiz barksız bırakmak.

Meydanı bırakmak : Yarışmadan çekilmek. savunduğu şeyden vazgeçmek.

Muhayyer bırakmak : Seçmeli bırakmak, seçmeye izin vermek.

Mülahazat hanesini açık bırakmak : Bir kimse hakkında kesin bir kanıya varamayarak zamanla ortaya çıkacak gelişmeleri beklemek.

Nadasa bırakmak : Bir tarlayı sürüp herhangi bir şey ekmeden dinlenmeye bırakmak.

Namerde muhtaç bırakmak : Güvenilmeyecek kimselerden yardım istemek zorunda bırakmak.

Oluruna bırakmak : Sonucu önemsemeyerek bir işin yapılabildiği, olabildiği kadarıyla yetinmek. işi belli bir amaca göre değil de, kendi akışı içinde yürütmek.

Pabuç bırakmamak : Yapacağından vazgeçmemek, hiçbir şeye aldırmamak, korkmamak.

Patırtıya pabuç bırakmamak : Önemli bir tehlike yaratmayacağını bildiği kışkırtmalara, yıldırmalara aldırmayıp bildiğini yapmak.

Pay bırakmak : Bir ilişkide fazla samimi olmamak, mesafe bırakmak. kesme, biçme, yapma sırasında, bir şeyde daha sonra kullanılmak için fazlalık bırakmak.

Rahat bırakmak : İşine karışmamak.

Rahat bırakmamak : Tedirgin etmek.

Sakal bırakmak : Sakalını tıraş etmeyip büyütmek.

Sallantıda bırakmak : Bir şeyi sonuca bağlamamak, savsaklamak.

Şansa bırakmak : Oluruna bırakmak.

Serbest bırakmak : Tutuklu veya gözaltında bulunan birini serbest, özgür duruma getirmek, tahliye etmek. kendi düşüncesi ve iradesine göre davranmasına izin vermek.

Sınavda bırakmak : Sınavda başarısız saymak.

Sınıfta bırakmak : Sınıf geçmesine engel olmak.

Söylemediğini bırakmamak : Bir kimse veya bir konu ile ilgili olarak söylenmemesi gereken şeyleri söylemek.

Sözü ağzında bırakmak : Lafı ağzında bırakmak.

Şüphe bırakmamak : Kuşkuya sebep olan bütün ihtimalleri ortadan kaldırmak.

Sürüncemede bırakmak : Bir işi sonuçlanıncaya kadar boş yere geciktirmek, uzatmak.

Tadında bırakmak : Aşırılığa kaçmamak. güzel giden bir şeyi tatsız bir duruma sokacak ölçüsüzlüğe vardırmamak.

Tatlı yerinde bırakmak : Bir işi can sıkıcı bir duruma sokmadan sona erdirmek.

Tesir bırakmak : Etki bırakmak.

Tezkere bırakmak : Askerlik görevini bitirdiği hâlde orduda çalışmasını sürdürmek, orduda kalmak.

Tutuya bırakmak : Bir taşınmazı borcun ödeneceğine güvence olarak ödenince geri alınmak şartıyla borçlu alacaklıya vermek, ipotek vermek.

Ümit bırakmak : Umut bırakmak.

Umut bırakmak : Bir kimsede umut uyandırmak, umut vermek.

Üzerinde tesir bırakmak : Kişilik.

Yakasını bırakmamak : Bezdirecek kadar üstüne düşmek, rahat vermemek, ısrar etmek.

Yanına bırakmamak : Cezasız bırakmamak, öç almak.

Yapmadığını bırakmamak : Elinden gelen her türlü kötülüğü yapmak.

Yarı yolda bırakmak : Yapılan yardımı sonuna kadar sürdürmemek.

Yaya bırakmak : Yarışma söz konusu olan durumlarda geride bırakmak. yarı yolda bırakmak.

Yoksun bırakmak : Yoksun duruma getirmek, bir şeyin yokluğunu çektirmek.

Yüzüstü bırakmak : Bir işi zamanında yapmayıp savsaklamak, olduğu gibi bırakmak, ihmal etmek. birini yapayalnız, kimsesiz, kötü bir durumda bırakmak.

Zaman bırakmak : Bir iş için süre ayırmak.

Zorunda bırakmak : Yapmaya mecbur etmek.

Bırakmalı : Bir dokuma türü. (Yenikent *Aksaray -Niğde)

Bırakmalık : Etin kemiksiz, kaba kısmı, külbastılık. Kemiksiz, külbastılık et.

Bırakma ile ilgili Cümleler

  • Bırakma!
  • Tom'un sakal bırakmaya başladığını fark ettim.
  • Bırakmak istemiyorum.
  • Bırakmak istiyorsan, sadece öyle söyle.
  • Bu kutuyu buraya bırakmak istiyorum.
  • O korkunç günü arkasında bırakmaya çalıştı.
  • Kütüphane kitaplarını bu odada bırakma.
  • Bırakmak istiyorum.
  • Kütüphane kitaplarını burada bırakma.
  • Bırakmadığımı zaten sana söyledim.
  • Bırakma.
  • Doktor sigarayı bırakmak zorunda kalacağımı söyledi.
  • Onu yalnız bırakmaya söz veriyorum.
  • Bırakma zamanı.

Diğer dillerde Bırakma anlamı nedir?

İngilizce'de Bırakma ne demek? : n. leaving, abandonment, disuse, exposure, release, relinquishment, renunciation, resignation, surrender, withdrawal

interj. never say die, never be willing to quit, persevere to the end, never give up hope

Fransızca'da Bırakma : abandon [le], renonciation [la]

Almanca'da Bırakma : n. Abandon, Abtretung, Aufgabe, Überantwortung, Überlassung

Rusça'da Bırakma : n. оставление (N), уступка (F), пуск (M), забрасывание (N), намыв (M)