Bağlamak nedir, Bağlamak ne demek

"Bağlamak" ile ilgili cümle

  • "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır." - Anayasa
  • "Bu davranışınız beni size bağladı."
  • "Yarayı bağlamak."
  • "Kızım, ne yapsak da seni bu eve bağlayabilsek acaba?" - R. N. Güntekin
  • "Yatakları bağlamak. Eşyayı bağlamak."
  • "Bu iş beni bağladı."
  • "İşleri bugün sözleşmeye bağladı."
  • "Gemiyi iskeleye bağlamak."
  • "Bütün yolları bağlamışlar."
  • "İpi ipe bağlamak."

Yerel Türkçe anlamı:

Büyülemek.

Oluşturmak, tamamlamak."pağlavayı bağladuh."

Akışı istenilen tarafa çevirmek, yöneltmek.

 

Büyülemek, aldatmak.

Kısmetine manî olmak.

Erkeği büyüleyerek cinsî bakımdan iktidarsız kılmak.

Akan suyun önüne set yapmak.

Hukuki terim anlamı:

ilzâm etmek, borçlandırmak.

Zanaat Ticaret alanındaki sözlük anlamı:

Değirmenin çalışmasını durdurmak. (Köprü *Şarkikaraağaç -Isparta)

Diğer sözlük anlamları:

[Bakınız: kapu bağlamak]

Kapamak.

Hasıl etmek.

Durdurmak, alıkoymak, menetmek.

Sarmak.

Hasretmek, tahsis etmek, mütevakkıf bulmak.

Bilimsel terim anlamı:

Karşılaşma sırasında bir saz ozanının, karşısındakinin sorduklarını bilmemesi ya da aynı uyakla karşılık verememesi, bk. karşıberi.

İngilizce'de Bağlamak ne demek? Bağlamak ingilizcesi nedir?:

attach (hardware), bind, connect, link

Fransızca'da Bağlamak ne demek?:

coupler

Osmanlıca Bağlamak ne demek? Bağlamak Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

tezviç edilmiş devreler

Bağlamak tanımı, anlamı:

Biçerbağlar : Ekini hem biçen hem de bağ durumuna getiren makine.

Bağlama : Bağlamak işi. Üç çift telli olan ve mızrapla çalınan bir saz. Yapılarda duvarları birbirine bağlayan kiriş, putrel vb. Ulama.

Bağlam : Deste. Bent. Herhangi bir olguda olaylar, durumlar, ilişkiler örgüsü veya bağlantısı, kontekst. Bir dil birimini çevreleyen, ondan önce veya sonra gelen, birçok durumda söz konusu birimi etkileyen, onun anlamını, değerini belirleyen birim veya birimler bütünü, kontekst.

Ağrısız başına kaşbastı bağlamak : "kendine gereksiz yere iş çıkarmak" anlamında kullanılan bir söz.

Ağzını bağlamak : Bir kimseyi herhangi bir sebeple söz söyleyemez duruma getirmek, susmak zorunda bırakmak.

Ağzını dilini bağlamak : Birini konuşamaz duruma getirmek.

 

Altmışaltıya bağlamak : Geçici bir çözümle durumu kurtarmış görünmek.

Atını sağlam kazığa bağlamak : Eşeğini sağlam kazığa bağlamak.

Ayağını bağlamak : Engel olmak.

Aylık bağlamak : Emekli olan veya başka sebeplerle çalışmayanlara her ay için belirli bir parayı ödemeyi üstlenmek, maaş bağlamak.

Bar bağlamak : Kir bağlamak, paslanmak.

Bel bağlamak : Birisinin kendisine yardımcı olacağına inanmak, güvenmek.

Bez bağlamak : Bebeklere altlarını kirletmesinler diye bez koymak. dileğin yerine gelmesi ümidiyle yatıra veya ağaca bir parça çaput veya eski kumaş parçası bağlamak.

Buz bağlamak : Sıvıların yüzeyi donmak.

Çaput bağlamak : Bez bağlamak.

Çenesini bağlamak : Ölen bir kimsenin çenesi altından geçirilen tülbendi başının üstünde düğümlemek. bir kimsenin ölümünü istemek.

Dilini bağlamak : Bir kimseyi herhangi bir sebeple söz söyleyemez duruma getirmek, susmak zorunda bırakmak.

El bağlamak : Namaza durmak. saygı için ellerini göbeğinin üstüne kavuşturup durmak.

Elini kolunu bağlamak : Bir şey yapamayacak duruma getirmek.

Esasa bağlamak : Belirli bir kurala dayandırmak.

Eşeğini sağlam kazığa bağlamak : İşini güven altına almak.

Et bağlamak : Yara kapanmak. şişmanlamak.

Evin bağlamak : Ürün tanelenmek, tane bağlamak, olgunlaşmak.

Garaz bağlamak : Birine karşı kin beslemek.

Göbek bağlamak : Şişmanlayarak karnı büyümek, göbeklenmek.

Gönül bağlamak : Severek bağlanmak, içten sevmek, âşık olmak.

Gözünü bağlamak : Doğruyu bulamaz, düşünemez duruma getirmek.

Güvenceye bağlamak : Güvence altına almak.

Haraca bağlamak : Bir kimseyi veya bir yeri belli zamanlarda kendisine belli miktarda para vermeye zorlamak.

Hayata bağlamak : Yaşamayı sevdirmek.

İç bağlamak : İç tutmak.

İçi yağ bağlamak : Yüreği yağ bağlamak.

İşi tatlıya bağlamak : Sorunlu bir işi, iyi bir biçimde çözmek.

Kabuk bağlamak : Üstünden zaman geçtiği için etkisi azalmak. üstünde kabuk oluşturmak, kabuklanmak.

Karalar bağlamak : Yas tutmak.

Karara bağlamak : Bir davayı, bir sorunu çözümlemek, sonuçlandırmak.

Kaymak bağlamak : Sütün veya bir sıvının üzerinde kaymak oluşmak, kaymaklanmak.

Kemre bağlamak : Deride kir tabakası oluşmak.

Kısmetini bağlamak : Bir inanışa göre büyü ile birinin evlenmesine engel olmak.

Koçan bağlamak : Mısırda koçan oluşmak.

Koşun bağlamak : Koşun durumuna girmek, saf tutmak.

Küf bağlamak : Unutulmak. bitmek, kalmamak. küflenmek.

Kurt ağzı bağlamak : İnanışa göre açıkta kalan hayvanların kurt tarafından boğulmasını önleme amacıyla çeşitli uygulamalar yapmak.

Kuyruğuna teneke bağlamak : Birini, herkesin alay edeceği biçimde kovmak. biriyle aşırı derecede alay etmek.

Lafı bağlamak : Bir konu üzerinde son sözü söylemek.

Maaş bağlamak : Aylık bağlamak.

Nasır bağlamak : Nasırlanmak. duygusuzlaşmak, duyarlığını yitirmek.

Örümcek bağlamak : Bir şey uzun süre kullanılmadan kendi hâline bırakılmış olmak. üzerinde örümcek ağı olmak.

Oyun bağlamak : Güreşte rakibe bir oyun uygulayıp onu sonuçlandırmadan beklemek.

Pamuk ipliğiyle bağlamak : Etkisi az sürecek bir çare ile geçiştirmek.

Saf bağlamak : Sıralanmak, sıraya girmek.

Sağlam kazığa bağlamak : İşin sonuçlanmasına engel olacak şeyleri ortadan kaldırmak, işin aksamadan yürümesini sağlayacak önlemleri almak.

Sağlama bağlamak : Sağlam kazığa bağlamak.

Sayfa bağlamak : Dizgide dökülen kurşun satırları bir sayfa düzeni içinde toplayarak sıkıca iple bağlamak.

Sözü bağlamak : Lafı bağlamak.

Sözünü bağlamak : Konuşmasını bitirmek için son sözlerini söylemek.

Taksite bağlamak : Bir şeyi belli aralıklarla, belli miktarlarda ödeme şartları ile almak veya satmak.

Tane bağlamak : Meyve veya herhangi bir bitkinin tohumları tane durumuna gelmek.

Tatlıya bağlamak : Kavgalı bir işi gönül hoşluğuyla bitirmek.

Ümit bağlamak : Umut bağlamak.

Vergiye bağlamak : Bir yerden, bir kimseden yasal olmayan yollardan para almak, haraç almak. bir kimse veya şeyden vergi almak.

Vesikaya bağlamak : Mevcudu yeteri kadar bulunmayan ancak çok talep edilen bir şeyi belge karşılığı vermek.

Yağ bağlamak : Semirmek. üzerine yağ birikmek.

Yas bağlamak : Yas tutmak.

Yatağa bağlamak : Yataktan kalkamayacak kadar hasta etmek.

Yosun bağlamak : Üzerini yosun kaplamak.

Yüreği yağ bağlamak : İstenilen bir şeyin olmasından ferahlık duymak.

Tutturmak : Çivi, toplu iğne, çengelli iğne vb. ile iliştirmek, bağlamak. Takip etmek. Aklına koyup direnmek, ısrar etmek. Tutmasını sağlamak. Bir işe başlayıp sürdürmek, bir şeyi yapmakta olmak. Hedefe vardırmak, değdirmek, isabet ettirmek.

Düğümlemek : Düğüm yapmak. Düğüm yaparak bağlamak.

İlaç : Çare, önlem. Bir hastalığı iyi etmek veya önlemek için türlü yollarla kullanılan madde, em, deva.

Sarmak : Yumak yapmak. Kuşatmak, çevirmek, ihata etmek. Kucaklamak. Yayılıp etkisi altına almak, kaplamak. Bir şeyi başka bir şeyin içine koyup onunla kaplamak. Şerit, ip vb. şeyler dolaşmak. Örtmek. Hoşuna gitmek, zevkini okşamak. Taşıt tırmanmak, yükseğe doğru çıkmak. Saldırmak, hücum etmek. Sözle saldırmak, tedirgin etmek. Bir görev veya işin yerine getirilmesini başkasına yüklemek. Dolayında yer almak. Sarılıp tırmanmak. Kâğıt veya bir bitki yaprağıyla dürmek. Çevresini çevirmek, çepeçevre dolanmak, çevrelemek.

Denk : Destekleri paralel, yönleri aynı, şiddetleri eşit bulunan güçler. Yatak, yorgan, kumaş vb. eşyanın sarılıp bağlanmış biçimi, balya. 0,80175 gram olan ağırlık ölçü birimi. Ağırlık bakımından eşit olan. Uygun, nitelik yönünden eşit. Yük hayvanlarının sağ ve soluna konulan iki yük parçasından her biri.

Yapmak : Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek. Davranmak, hareket etmek. Dışkı çıkarmak. Bir şeyi başka bir şey durumuna getirmek. Evlendirmek. Tehdit yoluyla birini herhangi bir duruma düşürmek. Bir dileği, bir isteği yerine getirmek, uygulamak, ifa etmek. Üretmek. Yol almak. Gerçekleştirmek. Salgılamak, çıkarmak. Bir düşünceyi, bir davranışı, bir isteği işe dönüştürmek, gerçekleştirmek. Olmak. Bir harekete, işe başlamak veya bir hareketle, işle uğraşmak. Düzenli bir duruma getirmek. Bir durum yaratmak. Onarmak, tamir etmek. Edinmek, sahip olmak. Olmasına yol açmak. Bir kimseye bir meslek kazandırmak, yetiştirmek.

Paket : Kâğıda sarılarak veya bir kutuya konularak satışa hazır duruma getirilmiş, belli bir miktarda olan (yiyecek, ilaç vb.). Dolu (toplu taşım aracı). İçinde bir veya birçok şey bulunan, kâğıda sarılarak veya kutuya konularak bağlanmış, elde taşınacak büyüklükte nesne.

Anlaşma : Devletler arası siyasal, ekonomik, kültürel vb. alanlarda yapılmış olan uzlaşma ve bu uzlaşmanın tespit edildiği belge, uyuşma, itilaf, antant, konvansiyon. Sözleşme. Anlaşmak durumu.

Zorunlu : Kesin olarak gereksinim duyulan, zaruri, mecburi, ıztırari. Doğal olarak kaçınılması imkânsız olan, olumsal karşıtı.

Olmak : Bulunmak. Bir durumdan başka bir duruma geçmek. Uygun düşmek, yerinde görülmek. Sıfat-fiil eki almış kelimelerle birlikte başlama, bitirme vb. bildiren fiilleri oluşturur. Bir olayla karşılaşmak, başına kötü bir şey gelmek. Bir yerde doğmuş, yaşamış olmak. Ek fiilin geniş zamanı olan -dır (-dir) anlamında kullanılan bir söz. Yol açmak. Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak. Yetişmek, olgunlaşmak. Hastalığa yakalanmak, tutulmak. Bir şey, birinin mülkiyetine geçmek. Herhangi bir durumda bulunmak. Bir şeyi elde etmek, edinmek. Hazırlanmak, hazır duruma gelmek. Sürdürmek, yürütmek. Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak. Yitirmek, elinden kaçırmak. Sarhoş olmak. Bir kuruluşla, örgütle ilgili bulunmak, mensup olmak. Uymak, tam gelmek. Yaklaşmak, gelip çatmak. Geçmek, tamamlanmak. Gerçekleşmek veya yapılmak. Bir ad veya sıfatın belirttiği durumu almak.

Eklemek : Bir şeyi ek olarak kullanmak. Bir şeyi ekle tamamlamak, ulamak, ilave etmek.

Bir : Tek. Beraber. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Sadece. Aynı, benzer. Bir kez. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Ancak, yalnız. Bu sayı kadar olan. Eş, aynı, bir boyda. Sayıların ilki.

Getirmek : Sağlamak. İletmek, bildirmek. Erişmek veya eriştiğini sanmak. Gelmesini sağlamak. İleri sürmek. Bir şeyi yanında veya üstünde bulundurmak. Bazı kelimelerle birleşik fiil yapar. Sebep olmak, ortaya çıkarmak. Bir makama atamak veya seçmek.

Birleştirmek : Bir araya getirmek.

Erdirmek : Ermesini sağlamak, ermesine yol açmak.

Bitirmek : Güçsüz düşürmek, bitkin duruma getirmek, yormak. Onulmaz duruma getirmek, mahvetmek. Bitmesini sağlamak, sona erdirmek, tüketmek, tamamlamak, sonuçlandırmak.

Tamamlamak : Eksiksiz, tamam duruma getirmek, bütünlemek. Bitirmek.

Engellemek : Güreşte hasmı çaprazda sürerken düşürmek için ayağına basmak veya topuğuna ayak takmak. Bir şeyin gerçekleşmesini veya yapılmasını önlemek.

Kazanmak : Tutulmak, yakalanmak. Olumlu, iyi bir sonuç elde etmek. Yenmek, galip gelmek. Kendinden yana çekmek. Ele geçirmek, fethetmek, kazanç sağlamak. Kazanç sağlamak. Edinmek, sahip olmak. Çıkmak, isabet etmek.

Bütün : Çok sayıdaki varlık ve nesnelerin hepsi. Bozuk olmayan (para). Eksiksiz, tam. Parçalanmamış. Birlik, tamlık.

Yoğunlaştırmak : Yoğun duruma getirmek, teksif etmek.

Bağlamak ile ilgili Cümleler

  • Ali ayakkabılarını bağlamak için eğildi.
  • Real Madrid, Neymar'ı renklerine bağlamak istiyor ve Santos'tan kiralık olarak bir yıllığına izin veriyor.
  • Ayakkabılarımı bağlamak için çömeldim.
  • Ali ayakkabısını bağlamak için öne doğru eğildi.
  • Ayakkabısını bağlamak için eğildi.
  • Bu yol iki şehri bağlamaktadır.
  • Saçımı bir atkuyruğu bağlamak için bir kurdele kullandım.
  • Ali ayakkabı bağlarını bağlamak için eğildi.
  • Beni yaşama bağlamak için geç kaldın.

Diğer dillerde Bağlamak anlamı nedir?

İngilizce'de Bağlamak ne demek? : v. fixate, tie, bind, attach, guy, secure with rope, fasten, connect, tie down, unite, conjoin; band, bandage, bond, brace; braid, clasp, colligate, concatenate, copulate, cord, do up, fasten up, fix, hitch, hook on, hook up, infix, interconnect

Fransızca'da Bağlamak : attacher, lier, bander, ficeler, assujettir, lacer, ligaturer, raccorder, se raccorder

Almanca'da Bağlamak : v. anhängen, anheften, ankoppeln, ankuppeln, anmachen, anschließen, bannen, befestigen, binden, dazubinden, einbinden, fesseln, festklemmen, heften, ketten, knüpfen, koordinieren, koppeln, kopulieren, nesteln, umwinden, verbinden, verknüpfen, verschnüren, verspannen, vertäuen, verw

Rusça'da Bağlamak : v. связывать, привязывать, подвязывать, завязывать, увязывать, перевязывать, повязывать, вязать, соединять, прикреплять, скреплять, прицеплять, сцеплять, подцеплять, прикручивать, сковывать, скручивать, закручивать, включать, подключать, нарастать, назначать, связать, привязать, подвязать