Bahar nedir, Bahar ne demek

Bahar; bir gök bilimi terimidir. kökeni arapça, farsça dillerine dayanır.

"Bahar" ile ilgili cümle

  • "Biz çiçeği bahardan bahara görürüz." - T. Buğra

Yerel Türkçe anlamı:

Karabiber, karanfil, ceviz ve tatlı kabuk gibi şeylerin unu ve bundan pişirilen kahve.

Zeytin çekirdeği ve ceviz büyüklüğündeki kavun.

Yeşillik, yenilebilen otlar.

Sigara tütünü.

Gusülhane.

Bahar, ilk bahar

Coğrafya'daki terim anlamı:

İki anamevsim olan yaz ve kışı birbirine bağlayan, daha çok orta kuşakta belirgin, 21 Mart - 21 Haziran ile 23 Eylül -21 Aralık arasında kalan mevsimler.

Bahar isminin anlamı, Bahar ne demek:

Kız ismi olarak; Kuzey yarım kürede 21 Martta gündüz gece eşitliğiyle başlayarak 22 Haziranda gün dönümü ile biten, kış ve yaz arasındaki mevsim. Bu mevsimde açan çiçekler ve yapraklar. Gençlik çağı.

Osmanlıca Bahar ne demek? Bahar Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

rebî’

Bahar tanımı, anlamı:

Baharı başına vurmak : Gençliğin verdiği coşkuyla gereksiz veya aşırı davranışta bulunmak.

Bahar bayramı : Genellikle mayıs ayının ilk günlerinde kutlanan bayram.

Bahar dönemi : Yılın kıştan sonra gelen ilk ayları. Eğitim ve öğretimde ikinci yarıyıl.

 

Bahar nezlesi : Saman nezlesi.

Erken bahar : İlkbahar.

Evvel bahar : İlkbahar.

Gülbahar : Kırmızı boya elde etmede kullanılan iyi cins bir toprak. Bir tavla oyunu.

İkinci bahar : İleri yaşlarda gelen mutluluk.

İlkbahar : Kuzey yarım kürede mart, nisan ve mayıs aylarını içine alan, 21 Mart-22 Haziran arası zaman aralığı, bahar, erken bahar, evvel bahar, ilkyaz.

Nevbahar : İlkbahar. Klasik Türk müziğinde birleşik bir makam.

Sonbahar : Kuzey yarım kürede eylül, ekim ve kasım aylarını içine alan süre, güz, hazan, bağ bozumu. Yaşlılık dönemi.

Yenibahar : Mersingillerden, Amerika'nın sıcak bölgelerinde yetişen bir bitki (Pimenta officinalis). Bu bitkinin olgunlaştıktan sonra kurutulup bahar olarak kullanılan meyvesi.

Baharat : Yiyecek ve içeceklere hoş koku ve tat vermek için kullanılan tarçın, karanfil, zencefil, karabiber vb. maddeler, bahar.

Baharatçı : Baharat alım satımıyla uğraşan kimse, baharcı.

Baharatçılık : Baharatçının yaptığı iş, baharcılık.

Baharatlandırmak : Baharat ile süslemek, lezzetlendirmek, baharat ekmek.

Baharatlı : İçinde karabiber, karanfil, tarçın vb. maddeler bulunan, baharlı.

Baharatsız : Baharatı olmayan.

Baharcı : Baharatçı.

Bahariye : Divan edebiyatında, bahar tasviri ile başlayan kaside.

Baharlı : Baharatlı.

Bir çiçekle bahar olmaz : Çapkın kimseler için kullanılan bir söz. "küçük, güzel bir belirti ile doyurucu sonuca ulaşılmaz" anlamında kullanılan bir söz.

Çok baharın otunu yemek : Hayatı dolu dolu yaşamış olmak.

Hayatının baharında olmak : Hayatının en güzel dönemini yaşıyor olmak.

Hayatının baharını yaşamak : Hayatının en güzel günlerini yaşamak.

 

İkinci baharı yaşamak : İleri yaşlarda mutluluk, refah ve esenlik içinde bulunmak.

Kaç baharın yoğurdunu yemek : Çok yaşamak, ömrü uzun olmak.

Mevsim : Yılın, güneşten ısı, ışık alma süresi ve dolayısıyla iklim şartları bakımından farklılık gösteren dört bölümünden her biri, sezon. Yaşamın bir bölümü. Herhangi bir ekimin yapıldığı veya bir ürünün yetiştiği dönem. Bazı atmosfer olaylarının en çok belirdikleri zaman. Zaman, dönem, çağ. Herhangi bir şeyin etkinlik dönemi, sezon.

Ağaç : Meyve verebilen, gövdesi odun veya kereste olmaya elverişli bulunan ve uzun yıllar yaşayabilen bitki. Tahta, kereste. Bu gibi bitkilerin gövdesinden ve dallarından yapılan.

Açan : Oynak kemiklerin arasındaki açıları genişletmeye yarayan kasların genel adı, büken karşıtı.

Çiçek : Süblimleşme veya çiçeksime yoluyla elde edilen toz. Çiçek açan kır veya bahçe bitkisi. İrinli kabarcıklar dökerek yüzde izler bırakan ateşli, ağır ve bulaşıcı bir hastalık. Bir bitkinin, üreme organlarını taşıyan çoğu güzel kokulu, renkli bölümü. Davranışları hafif, toplum kurallarına uymayan kimse.

Yaprak : Eni 50, boyu 75 santimetre olan bayrak ölçüsü. Birkaç parça eklenerek yapılmış olan şeylerde her parça. Bitkilerde solunum, karbon özümlenmesi, terleme vb. olayların oluştuğu, çoğu klorofilli, yeşil ve türlü biçimdeki bölümler. Börek, baklava vb. şeylerde yufka. Kat kat ayrılabilen şeylerde kat. Kitap, defter vb. şeylerde ön ve arka yüzü oluşturan kâğıtlardan her biri, varak. Sarma yapılmış olan asma yaprağı.

Gençlik : İnsan hayatının ergenlikle orta yaş arasındaki dönemi. Genç insanların bütünü. Genç olma durumu. Genç bir kimsenin tutumu, toyluk, deneyimsizlik.

Dönem : Bir çağ içinde belli özellikleri olan sınırlı süre. Yarıyıl. Belli özellikleri olan zaman parçası, periyot. Yasama meclisinin iki seçilişi arasındaki süre, devre.

Bahar açısı : Yıldızdan geçen öğlenin ilkbahar noktasından geçen öğlene göre açısal uzaklığı; artı yönde ölçülür, (bk. şekil E. 16)

Bahar devinmesi : (astronomi)

Bahar guşu : Gök renkli, güvercin büyüklüğünde, eti yenir bir kuş.

Bahar noktası : [Bakınız: ılım] (coğrafya, astronomi)

Bahar yükselmesi olgusu : Bahar aylarında özellikle Trichostrongylidae ailesinde bulunan kimi türlerle enfekte dişi cinsiyette olan konakların doğum sonrasında süt hormonunun seviyesinin artmasına bağlı olarak dişi nematodların yumurta üretme kapasitelerinin artması olayı.

Bahara : Ocak. bk. buharı-1. Baca.

Baharah olmah : Bakmak, gözetmek, kollamak

Baharat yolu : Hindistan'dan başlayarak İran Körfezi ve Irak üzerinden Suriye limanlarına veya Kızıldeniz yoluyla Süveyş ve Akabe'ye, oradan da İskenderiye'ye ulaşan kervan ticaret yolu.

Baharatlandırma : Baharatlandırmak işi.

Baharcık : At ve öküz arabalarında ön yastık ile ön dingil arasına konulan ve dingil üzerindeki oku yerinde tutmaya yarayan enli uzun parça Araba dingilinin üst kısmındaki ağaç kısım. (Ortayazı *Senirkent -Isparta)

Bahar ile ilgili Cümleler

  • Baharın gelmesiyle birlikte her şey yavaş yavaş yeniden hayata dönüyor.
  • Öğle yemeği için attı salata ile bol baharatlı domuz etli bir pizza yedik.
  • Bu dergiye göre, benim sevdiğim sanatçı gelecek bahar bir jazz müzisyeni ile evlenecek.
  • Sanırım buradaki Tay yiyeceklerine baharat katılır bu yüzden Japonlar ondan hoşlanacaklar.
  • Geçen yıl baharda bir yemek kursuna katıldım ve ekmek nasıl pişirilir öğrendim.
  • İngilizce'de sigara böreğine neden "bahar sarması" dendiğini biliyor musun?
  • Sen benim Arap Baharı'nın sonuçlarında uğradığım kadar hayal kırıklığına uğradın mı?
  • Soğuk ve ıslak yere oturmayın, baharatlı yemeyin çünkü basurunuz azabilir.
  • Ali Mary'nin yaptığı yemeklerin genellikle çok baharatlı olduğunu düşünüyor.
  • Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı.

Diğer dillerde Bahar anlamı nedir?

İngilizce'de Bahar ne demek? : [Bahar] adj. spring, of spring, of the season between winter and summer

n. spring, springtime, springtide

Fransızca'da Bahar : printemps [le]

Almanca'da Bahar : n. Lenz, Würze

Rusça'da Bahar : n. весна (F), весенний: весенние цветы (PL), листва: зеленая листва (F), молодость (F), пряность (F)

adj. весенний