Bakmak nedir, Bakmak ne demek
- Bakışı bir şey üzerine çevirmek.
- Yoklamak, incelemek, denemek.
- Anlamak, farkına varmak.
- Gözetmek, korumak.
- İlgilenmek.
- Yapılabilmesi bir şeye bağlı bulunmak.
- Beslemek, geçindirmek.
- Bir şeyin gelişmesi veya iyi bir durumda kalması için emek vermek.
- Renklerde benzemek, andırmak
- Bir iş birinden beklenmek.
- Hastayı muayene etmek.
- Bir şeyin yüzü bir yöne doğru olmak.
- Tedavi etmek için ilgilenmek.
- Bir işi yapmak, bir işi yapmakla görevli olmak.
- Aramak.
- Başka bir şeyle ilgilenmeyip elindeki veya önündeki işle uğraşır olmak.
- Uğraşmak, meşgul olmak.
"Bakmak" ile ilgili cümle
- "Baktılar, ettiler, ilaç, tedavi, faydası olmadı." - E. Bener
- "Üç çocuklu bir aileye bakıyor."
- "Bu kumaşın rengi yeşile bakıyor."
- "Bazı akşamlar bakarım Halil savuşur, nereye gittiğini de kimseye söylemez." - M. Ş. Esendal
- "Bu iş beş bin liraya bakar."
- "Pasaport işine polis bakar."
- "Çocuğum, sen derslerine bak."
- "Git bak bakalım, evdeler mi? Şu hesaba sen de bak. Yemeğin tadına bakar mısınız?"
- "Evin bütün işleri bana bakıyor."
- "Yemeğini yemene bak! Vaktini boş geçirmemeye bak!"
- "Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim" - C. S. Tarancı
- "Limana bakan penceresinden deniz görünürdü." - O. V. Kanık
Yerel Türkçe anlamı:
Bakmak (bk. ba)
Bilgisayar Terimi olarak kelime anlamı:
[Bakınız: başvurmak]
Diğer sözlük anlamları:
Beklemek, intizar etmek.
Bakmak anlamı, kısaca tanımı:
Bak : İşte. küçümseme bildiren bir söz. şaşma anlatan bir söz.
Bak bak : Şaşma bildiren bir söz.
Bak hele : Şaşma bildiren bir söz.
Bakalım : İçinde yer aldığı cümlenin güvensizlik, kuşku, merak, uyarma vb. anlamlarını pekiştiren bir söz.
Bakan göze bağ olmaz : "göz önünde olan her şeye herkes bakabilir" anlamında kullanılan bir söz.
Bakar mısınız : Tanımadığı bir kimseye kendisiyle ilgilenmesi için söylenen bir söz.
Bakarsın : "belli olmaz" anlamında kullanılan bir söz.
Bakılsa : İşin gerçeği, aslında.
Bakma sen : "aldırış etme" anlamında kullanılan bir söz.
Bakmakla usta olunsa köpekler kasap olurdu : "yapmadan yalnızca nasıl yapıldığına bakarak hiçbir şey öğrenilemez" anlamında kullanılan bir söz.
Baksana : Dikkat çekme sözü. bir seslenme sözü.
Baktıkça alır : "güzelliği birdenbire göze çarpmaz" anlamında kullanılan bir söz.
Günebakan : Ayçiçeği.
Aynabakar : Büyük, yumurtamsı, kırmızımsı mavi renkli bir tür erik.
Bakma : Bakmak işi.
Afal afal bakmak : Şaşkın bir biçimde bakmak.
Ağzının içine bakmak : Ne söyleyeceğini beklemek. onun sözüne göre davranmak.
Alıcı gözüyle bakmak : İnceden inceye gözden geçirmek.
Ana baba eline bakmak : Ana ve babanın verdiği para ile geçinmek.
At gözlüğüyle bakmak : Çevresinde olup bitenleri iyi algılayamamak, değerlendirememek.
Baygın baygın bakmak : Hayranlıkla seyretmek. kendinden geçmiş bir biçimde çevreye göz gezdirmek.
Bir işaretine bakmak : Bir işi yapmak için hazır beklemek.
Bön bön bakmak : Anlamayarak, safça, şaşkın şaşkın bakmak.
Boş gözlerle bakmak : Anlamsız anlamsız bakmak.
Çaresine bakmak : Gerekeni yapmak, çözüm yolu aramak.
Çeşnisine bakmak : Tadına bakmak.
Çıkarına bakmak : Yalnızca kendini ve kendi durumunu gözeterek çıkar sağlamak.
Cin cin bakmak : Uykusuz gözlerle bakmak. kurnazca bakmak.
Çocuk bakmak : Bebeğin veya çocuğun eğitim ve bakımıyla ilgilenmek.
Davaya bakmak : Açılan davayı incelemek, araştırmak ve sonuçlandırmak.
Dik dik bakmak : Çok sert bir biçimde, sert sert, öfkeli öfkeli bakmak.
Dönüp geriye bakmak : Eskiyi hatırlamak, geçmişi gözden geçirmek.
Dümenine bakmak : Şartlar ne olursa olsun çıkarını gözetmek.
Dürbünün tersiyle bakmak : Bir şeyi küçümsemek, olduğundan çok daha az önemli görmek.
Eğri bakmak : Kötü düşünce ile bakmak.
Ele bakmak : Avuç içindeki çizgilere bakıp kişinin geleceğini okumak, el falına bakmak. muhtaç olmak.
Eline bakmak : Biri "ne getirdi" diye gözlemek. bir kimsenin yardımıyla geçinmek.
Fala bakmak : Fal açmak.
Fena gözle bakmak : Kötü niyetini anlatır biçimde bakmak.
Fil dişi kuleden bakmak : Herkesi küçümseyip kendini farklı görmek.
Göz kuyruğuyla bakmak : Göz ucuyla bakmak.
Göz ucuyla bakmak : Fark ettirmeden gözlemek, belli etmemeye çalışarak başını çevirmeden yandan bakmak.
Gözü toprağa bakmak : Ölmek üzere olmak.
Gözüne bakmak : Gözünün veya gözlerinin içine bakmak.
Gözünün içine bakmak : Bir kimsenin üstüne titremek. bir arzunun gerçekleşmesi için gözleriyle birine yalvarmak. birinin buyruğunu yerine getirmeye hazır bulunmak.
Gül gibi bakmak : İyi, temiz bakmak. geçimini para sıkıntısı olmadan sağlamak.
Güzele bakmak sevaptır : "güzele bakarken Tanrı'nın neler yarattığını düşünür ve büyüklüğünü anlarız" anlamında kullanılan bir söz.
Hastaya bakmaktan hasta olması yeğdir : "ağır bir hastaya bakmak o denli güçtür ki, kimi zaman hasta olmak bundan daha kolay görünür" anlamında kullanılan bir söz.
Hor bakmak : Değersiz saymak, değer vermemek.
İcabına bakmak : Gereğini yerine getirmek. bir kimseyi yok etmek, ortadan kaldırmak.
Kedi ciğere bakar gibi bakmak : İmrenerek bakmak.
Kem gözle bakmak : Nazar değdiren bir bakışla bakmak. kötü niyetle bakmak.
Keyfine bakmak : Dilediğince yaşamak, güzel vakit geçirmek.
Kolayına bakmak : Bir işi yaparken kolay ve kestirme yolu seçmek.
Kötü gözle bakmak : Bir kimse için iyi olmayan düşünceler beslemek, bunu belli edercesine bakmak. cinsel duygu ile bakmak.
Maviş maviş bakmak : Mavi gözlerle bakmak.
Ne gözle bakmak : İnancını belirtir biçimde bakmak. değerlendirmek.
Öküz gibi bakmak : Karşısındakini rahatsız edercesine bakmak.
Öküzün trene baktığı gibi bakmak : Aptalca, hiçbir şey anlamadan bakmak.
Oluruna bakmak : Bir işin yapılabilirliğini araştırmak, yapmaya çalışmak.
Pis pis bakmak : Karşısındakini rahatsız edici ve sinirli bir biçimde bakmak.
Rahatına bakmak : Hiçbir şeye aldırış etmeyerek rahatını sağlamaya çalışmak.
Sefasına bakmak : Rahatına bakmak.
Sıcak bakmak : Anlayışla karşılamak, olumlu değerlendirmek, ilgi duymak.
Şöyle bir bakmak : Kısaca bakmak.
Tadına bakmak : Ağzına alıp tadını denemek, test etmek. başından geçmiş olmak.
Tepeden bakmak : Küçümsemek.
Ters ters bakmak : Düşmanca ve öfkeli bir biçimde bakmak.
Toprağa bakmak : Ölümü yakın görünmek.
Üstten bakmak : Kibirli, gururlu bir biçimde.
Yan bakmak : Kötü niyet beslemek. beğenmeyerek veya düşmanca bakmak.
Yan gözle bakmak : Yan bakmak. belli etmeden, göz ucuyla bakmak.
Yan yan bakmak : Kin, nefret veya öfke ile bakmak. göz ucuyla bakmak.
Yere bakmak : İhtiyarların ölümü yakın olmak.
Yoluna bakmak : Beklemek.
Yukarıdan bakmak : Kendini karşısındakinden üstün görmek.
Yüksekten bakmak : Kendini karşısındakinden üstün görmek.
Yüz yüze bakmak : Arada hatır gönül meselesi olduğu için karşılıklı ilişkiyi korumak zorunda bulunmak.
Zayiçesine bakmak : Bir inanışa göre, yıldızlara bakarak birinin gelecekteki talihini anlamak.
Zevkine bakmak : Yalnız kendi eğlencesini düşünmek.
Bakış : Bakma işi.
Çevirmek : Durdurmak. Bir durumdan başka duruma geçmek. Bir yerin çevresini bir şeyle sarmak, kuşatmak. Çevrilemek, tevil etmek. İşlemek, yapmak. Bir durumdan başka duruma getirmek, dönüştürmek. Geri göndermek. Çeviri yapmak. Döndürerek hareket ettirmek. Bir giyeceği söküp iç yüzünü dışa getirmek. Yolundan alıkoymak, yoldan döndürmek. Kâğıt oyunu oynamak. Bir şeyin yönünü değiştirmek. Öteki yüzünü görünür duruma getirmek. Yönetmek, idare etmek.
Aramak : Şart koşmak. Önem verip istemek. Bir kişiyle görüşmek üzere telefon etmek. Araştırmak, yoklamak. Ziyarete, hatır sormaya gitmek. Bir şeyin yokluğunu duyarak geri gelmesini istemek, özlemek. Birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak.
Gelişme : Yazılarda giriş bölümlerinden sonra konunun türlü yönlerden açılıp genişlediği, zenginleştiği, olgunlaştığı bölüm. Olan biten şey. Gelişmek işi, inkişaf, neşvünema, tekâmül, evolüsyon.
Durum : Duruş biçimi, konum, tavır. Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl.
Emek : İnsanın bilinçli olarak belli bir amaca ulaşmak için giriştiği hem doğal ve toplumsal çerçevesini hem de kendisini değiştiren çalışma süreci. Bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü, zahmet. Uzun ve yorucu, özenli çalışma.
Vermek : Dayamak. Bitki ve ağaç, ürün üretmek. Bırakmak veya bağışlamak. Ödemek. Doğurmak. Döndürmek, çevirmek, yöneltmek. Bir şey üzerinde etki yapmak, biçimini değiştirmek. Herhangi bir duruma yol açmak. Kök veya gövdeleri sonuna -ı (-i, -u, -ü) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek tezlik bildiren birleşik fiiller oluşturur. Herhangi bir şey ortaya çıkarmak, oluşturmak. Ayırmak, harcamak. Düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek. Satmak. Kazandırmak, katmak. Sahip olmasını sağlamak. Kızı, kadını biriyle evlendirmek. Cinsel yönden kendisini kullandırmak. Yaymak. Hepsini herhangi bir duruma sokmak. Ondan bilmek, atfetmek. Tespit etmek. Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek.
Bir : Bu sayı kadar olan. Beraber. Ancak, yalnız. Bir kez. Sadece. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Tek. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Eş, aynı, bir boyda. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Sayıların ilki. Aynı, benzer.
Şey : Madde, eşya, söz, olay, iş, durum vb.nin yerine kullanılan, belirsiz anlamda bir söz. Nesne, madde.
Üzerine : -den sonra. Üstüne. -den daha üstün. Hakkında. -den dolayı.
Beslemek : Bir duyguyu gönülde yaşatmak. Semirtmek. Eklemek, katmak, çoğaltmak. Yiyecek ve içeceğini sağlamak. Yetiştirmek. Maddi yardım yapmak, desteklemek. Bir şeyi korumak veya sağlamca durmasını sağlamak için çevresini veya altını desteklemek, doldurmak, pekiştirmek. Yedirmek.
Geçindirmek : Geçinmesini sağlamak.
İş : Sürme. Yakıtın tam yanmamasından oluşan, dumanla yükselen kömürleşmiş tanecikler. Dumanın değdiği yerde bıraktığı kara leke.
Beklenmek : Bekleme işine konu olmak.
Muayene : Bir kimsenin hasta olup olmadığını veya hastalığın ne olduğunu araştırma, sağlık muayenesi. Gözden geçirme, araştırma, yoklama, kontrol.
Etmek : "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak. Bir işi yapmak. Kötülükte bulunmak. Eşit değer kazanmak. Küçük veya büyük abdestini yapmak. Demek, söylemek. Herhangi bir değerde olmak. Bulmak, erişmek. Birini bir şeyden yoksun bırakmak.
Tedavi : Aksayan bir şeyi düzeltme, iyileştirme. Çeşitli yöntemlerle hastalığı iyi etme, iyileştirme, sağaltım, sağaltma, terapi.
İçin : -den dolayı, -den ötürü. Özgü, ayrılmış. Düşüncesince, kendince, göre. Ant deyimleri yapan bir söz. Hakkında. Neden ve sonuç belirten bir söz. Süre belirten bir söz. Oranla, göz önünde tutulursa. Karşılığında, karşılık olarak. Uğruna, yoluna. Amacıyla, maksadıyla.
İlgilenmek : Bir şeye karşı merak duymak. Görev gereği bir sorumluluğu yerine getirmek. Bir konu üzerinde çalışmak, uğraşmak. İlgi göstermek, alakalanmak. Birine karşı yakınlık duymak. Bakmak. Ağırlamak. Bir şeyi çekici bulmak.
Yoklamak : Dokunarak incelemek. Ara sıra etkisini göstermek. Aramak, araştırmak. Bakmak, gözden geçirmek, kontrol etmek. Ziyaret veya sağlığını sormak amacıyla birine gitmek. Durum, bilgi, niyet vb.ni belirlemeye veya anlamaya çalışmak.
İncelemek : Bir işi veya bir şeyi ele alıp özelliklerini, ayrıntılarını inceden inceye, özenli bir biçimde anlamaya, öğrenmeye çalışmak, tetkik etmek.
Denemek : Değerini anlamak, gerekli niteliği taşıyıp taşımadığını bulmak için bir insanı, bir nesneyi veya bir düşünceyi sınamak, tecrübe etmek. Bir işe, başarmak amacıyla başlamak, girişimde bulunmak, teşebbüs etmek.
Uğraşmak : Bir iş üzerinde sürekli çalışmak. Zamanını bir işe verme durumunda kalmak. Birine kötü davranmak. Savaşmak. Bir işi başarmaya çalışmak, iş edinmek.
Meşgul : Bir işle uğraşan, iş görmekte olan. Çalışır, kullanılır durumda olan, dolu.
Olmak : Yetişmek, olgunlaşmak. Bir ad veya sıfatın belirttiği durumu almak. Yaklaşmak, gelip çatmak. Yol açmak. Bir şeyi elde etmek, edinmek. Uymak, tam gelmek. Bir durumdan başka bir duruma geçmek. Hastalığa yakalanmak, tutulmak. Sarhoş olmak. Bulunmak. Bir yerde doğmuş, yaşamış olmak. Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak. Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak. Ek fiilin geniş zamanı olan -dır (-dir) anlamında kullanılan bir söz. Hazırlanmak, hazır duruma gelmek. Sürdürmek, yürütmek. Yitirmek, elinden kaçırmak. Geçmek, tamamlanmak. Bir kuruluşla, örgütle ilgili bulunmak, mensup olmak. Herhangi bir durumda bulunmak. Bir şey, birinin mülkiyetine geçmek. Bir olayla karşılaşmak, başına kötü bir şey gelmek. Gerçekleşmek veya yapılmak. Uygun düşmek, yerinde görülmek. Sıfat-fiil eki almış kelimelerle birlikte başlama, bitirme vb. bildiren fiilleri oluşturur.
Bağlı : Bir bağ ile tutturulmuş olan. Kapatılmış olan, kapalı. Halk inanışına göre, büyü etkisiyle cinsel güçten yoksun edilmiş (erkek). Sınırlanmış, sınırlı. Bir kimseye, bir düşünceye, bir hatıraya saygı, aşk vb. duygularla bağlanan, sadık, tutkun. Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste. Bir kuruluşun yetkisi altında bulunan.
Bulunmak : Bulma işine konu olmak. Bir yerde olmak. Herhangi bir durumda olmak.
Gözetmek : Önem vermek, göz önünde bulundurmak, ayrı tutmak. Kayırmak. Kollamak, beklemek. Bir sonuca giderken bütün ayrıntı ve etkenleri dikkate almak. Korumak, bakmak, özen göstermek, himaye etmek.
Korumak : Süregelen bir durumun değişikliğe uğramasını önlemek. Tehlikeye karşı denetimi altında bulundurmak, savunmak, müdafaa etmek. Bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek. Tehlikeli, zararlı durumları önlemek. Karşılamak, denk gelmek. Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek. Güçlü bir kimse veya kuruluş, güçsüz birini veya bir şeyi desteklemek, himaye etmek.
Benzemek : İki kişi veya nesne arasında birbirini andıracak kadar ortak nitelikler bulunmak, andırmak. Sanısını uyandırmak, gibi görünmek.
Andırmak : Benzer yanları bulunmak, çağrıştırmak.
Anlamak : Sorup öğrenmek. Bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak. Yeni bilgileri eskileriyle bir araya getirerek sonuç niteliğinde başka bir bilgi edinmek. Birinin duygularını, istek ve düşüncelerini sezebilmek. Bir şey hakkında bilgisi bulunmak. Doğru ve yerinde bulmak. Yarar sağlamak.
Varmak : Hoş olmayan bir sona ermek. Belli bir duruma veya düzeye gelmek. Bir durumdan başka duruma geçmek. Kadın, evlenmek. Bir şeyi iyice anlamak veya duymak. Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak. Acımadan, çekinmeden yapmak.
Bakmak ile ilgili Cümleler
- Ali bir spor araba istedi ve aile arabalarına bakmakla bile hiç ilgilenmedi.
- Arabaya bindiğim abim beni karısına bakmakla suçladı ama yanıldı eşinin yüzüne bile tam bakmadım.
- Bazı sağlık çalışanları hastalara bakmak yerine evrak işleri yaparak daha çok zaman geçirmektedirler.
- Biz hangi programın açık olduğuna bakmaksızın televizyon izlemeye eğilimliyiz.
- İngilizce bir kitap okurken bilmediğin her kelimeye sözlükten bakmak pek harika bir fikir değil.
- Ali bu gece adamlarla içmek için dışarı çıkamaz. O evde kalmak ve annesine bakmak zorunda.
- Gerçek bir keşif yolculuğuna çıkmak yeni manzaralar bulmakla olmaz ancak onlara yeni gözlerle bakmakla olur.
- Dişlerinize iyi bakmak önemlidir böylece yaşlandığınızda normal şekilde yiyebileceksiniz.
- Hastalıklı erkek kardeşime bakmaktan dolayı bir doktor olma arzum arttı.
- İki çocuğu şöyle dursun, karısı şimdi onun büyük babasına bakmak zorundaydı.
Diğer dillerde Bakmak anlamı nedir?
İngilizce'de Bakmak ne demek? : v. look, look at, set eyes on, take a gander, give a look, look upon, see, take a look, take a look at, watch, supervise, superintend, attend, keep, consult, look after, care for, feed, maintain, nurse, behold, concern oneself, do for, face, fend for
Fransızca'da Bakmak : regarder, voir, faire vivre, soutenir, veiller à, faire face à, avoir (prendre) soin de
Almanca'da Bakmak : v. anblicken, ausschauen, beaufsichtigen, bedienen, beobachten, beschauen, besichtigen, besorgen, betrachten, betreuen, blicken, gucken, hüten, pflegen, schauen, sehen, sorgen, verpflegen, warten, zuschauen
Rusça'da Bakmak : v. смотреть, глядеть, взирать, взглянуть, наблюдать, высматривать, выглядывать, слушать, следить, присматривать, содержать, выхаживать, ухаживать, нянчиться, обслуживать, справляться, посмотреть, высмотреть, выглянуть, услышать, присмотреть, обслужить, справиться
Bu kısımda Bakmak nedir? Bakmak ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik bir biçimde hemen sorabilir, daha sonra kısaca Bakmak tanımı, açılımı, kelime anlamı hakkında ansiklopedik bilgi verebilir veya dilerseniz Bakmak hakkında sözler yazılar ile ingilizce veya almanca sözlük anlamı paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.