Biçmek nedir, Biçmek ne demek

"Biçmek" ile ilgili cümle

  • "Tahta biçmek."
  • "Entari biçmek istiyorum, prova yapmak istiyorum." - A. Kutlu
  • "Her denizci gibi onun da yol yol kırışmış yüzüne bir yaş biçmek zordu." - A. Erhat

Yerel Türkçe anlamı:

Biçmek, bir konu hakkında düşünerek karar vermek

Diğer sözlük anlamları:

Kesmek, kökünü kazımak.

Bilimsel terim anlamı:

Karşı takım oyuncusunu tekme ile yere yıkmak, ayaklarını yerden keserek onu düşürmek.

Almanca'da Biçmek ne demek?:

bein stellen

Biçmek tanımı, anlamı:

Biçerbağlar : Ekini hem biçen hem de bağ durumuna getiren makine.

Biçerdöver : Ekin biçen, döven, taneleri ayıran, samanı deste veya balya durumuna getiren makine.

Biçme : Biçmek işi. Prizma. Yontulmuş yapı taşı.

Anız biçmek : Anızı ve tarla kenarındaki otları biçmek.

Değer biçmek : Bir şeyin değerini belirtmek, bir şeye değer koymak.

Ekip biçmek : Tarım yapmak.

Fiyat biçmek : Bir değer için ödenecek para karşılığını belirlemek.

Kesip biçmek : Parçalamak, doğramak, ameliyat etmek. ağzına geleni söylemek, ileri geri konuşmak. zorbalıkla korkutmak.

 

Ölçüp biçmek : Bir konuda çok ayrıntılı düşünmek, inceden inceye düşünmek, değerlendirmek.

Paha biçmek : Değerini tahmin etmek veya belirlemek.

Pay biçmek : Durumu bir kişi veya bir şeyin durumu ile karşılaştırıp yargıya varmak.

Biçim : Sanat ve edebiyat eserlerinde dış görünüş, form. Tarz. Yazı ve simgelerin bilgisayarda kullanılmaya elverişli çerçevesi, düzeni, format. Şiirlerin kuruluş ve uyak düzenlerine göre olan dış görünüşü, şekil. Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkâl. Herhangi bir şeyin benzeri. Yakışık alan şekil, uygun şekil. Disket vb.nin bilgisayarda kullanılabilir durumu. Biçme işi.

Kesmek : Geçişi önlemek. Bir şeyden yoksun bırakmak, vermemek. Uydurmak, yalan söylemek. Azaltmak, güçleştirmek. Belirtmek, kararlaştırmak. Birini yermek, kötülemek. Yazıyı, filmi kısaltmak. Son vermek, gidermek. Hasta organı ameliyatla almak. Vahşice öldürmek. İskambil kâğıtlarında destenin üzerinden bir bölümünü kaldırıp öte yana koymak. Hayvanın başını gövdesinden ayırmak, boğazlamak. Ucunu almak. Akımı durdurmak. Verilecek şeyin bir bölümünü alıkoyup vermemek. Düzgün parçalara ayırmak. Para basmak. Ara vermek. Dibinden ayırmak. Karşı cinsten birisini sürekli olarak süzmek, dikkatli bir biçimde bakmak. Susmak. Bölmek, ayırmak. Kesici bir araçla yaralamak. Rüzgâr, soğuk vb. çok etkili olmak. Bıçak, makas vb. bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak, parçalamak, doğramak. Oyuncuyu takım kadrosuna almamak.

Kumaş : Varlığı ve kişiliği oluşturan nitelik veya malzeme. Pamuk, yün, ipek vb.nden makinede dokunmuş her türlü dokuma.

 

Ölçü : Bu değerlendirmede kullanılan birim, ölçme birimi. Bir ezginin eşit bölümlere ayrılışı. Ölçüt. Değer, itibar. Bir niceliği, o nicelik için kabul edilmiş birimlerden birine göre oranlayarak değerlendirme, mizan. Belirlenmiş boyut. Bir şiirdeki dizelerin hece ve durak bakımından denk oluşu, vezin. Ölçme sonucu bulunan rakam. Aşırı olmama, ılımlı, uygun olma durumu.

Model : Bir özelliği olan nesne veya kişi. Biçim. Örnek olmaya değer kimse veya şey, örnek, paradigma. Resim, heykel vb. yapılırken baka baka benzetilmeye çalışılan nesne veya kimse, örnek. Giysi örneklerini içinde toplayan dergi. Tasarlanan ürünün tanıtım veya deneme amacıyla üretilen ilk örneği, prototip. Manken. Benzer. Otomobil vb.nde tip.

Uygun : Elverişli, yarar, müsait, muvafık. Orantılı, oranlı. Yakışır, yaraşır, mutabık, mütenasip.

Makas : Bir eksen çevresinde dönebilecek biçimde çapraz eklemlenmiş, birbirine bakan yüzleri keskin iki çelik lamadan oluşmuş, arasına yerleştirilen herhangi bir şeyi kesmeye yarayan araç, sındı. Birbirini kesen demir yolu kavşağı. Bazı araçlarda üst üste konulmuş birkaç yassı çelikten yay. Mobilyalarda yukarıdan aşağıya doğru açılan kapakları yatay konumda tutmak amacıyla yapılmış mafsallı, kollu kapak aracı. Çatı ve köprülerde genellikle ağaç veya çelikten yapılan, ağırlığı karşılıklı iki ayağa veya duvara aktaran çatılmış kiriş sistemi. Çalma, kırpma. Birbirine komşu iki demir yolu hattını hemen bunların uzantısındaki üçüncü hatta bağlamaya yarayan alet. Su topunda iki ayağın teker teker yarım daire biçiminde çevrilmesiyle yapılmış olan bir hareket. Üst uçları birbirine bağlı, alt uçları açık olan iki direkten kurulmuş, ağırlık kaldırma düzeni. Bazı eklem bacaklı hayvanların ön ayaklarında bulunan, savunma ve saldırmada kullanılan kıskaç. Dirsek.

Belli : Bilinmedik bir yanı olmayan, malum. Beli olan. Belirli, muayyen. Gizli olmayan, ortada olan, anlaşılan, bedihi, zahir, aşikâr.

Bir : Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Ancak, yalnız. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Bu sayı kadar olan. Eş, aynı, bir boyda. Tek. Sadece. Aynı, benzer. Bir kez. Beraber. Sayıların ilki. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek.

Yaylım : Yaylak, otlak. Yayılma, dağılma işi.

Öldürmek : Bitkinin solarak kurumasına sebep olmak. Bir canlının hayatına son vermek. Aşırı yormak. Çok üzmek. Sağlığını bozmak, rahatsızlık vermek. Yok olmasına, ortadan kalkmasına, azalmasına yol açmak. Etkisini ve gücünü azaltmak. Boşuna geçmek. Bazı şeylerin diriliğini, tazeliğini veya sertliğini gidermek. Ölmesine yol açmak.

Değer : Bir şeyin para ile ölçülebilen karşılığı, bedel, kıymet, paha, valör. Üstün nitelik, meziyet, kıymet. Kişinin isteyen, gereksinim duyan bir varlık olarak nesne ile bağlantısında beliren şey. Üstün, yararlı nitelikleri olan kimse. Bir ulusun sahip olduğu sosyal, kültürel, ekonomik ve bilimsel değerlerini kapsayan maddi ve manevi ögelerin bütünü. Bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet. Bir değişkenin veya bilinmeyenin sayı ile anlatımı.

Paha : Değer, fiyat, eder.

Fiyat : Alım veya satımda bir şeyin para karşılığındaki değeri, eder, paha. Bir değer ile para birimi arasındaki ilişki. Bir mal veya iş gücü için uygun görülen para karşılığı.

Belirlemek : Bir kavramı, ayırıcı bir öge ekleyerek sınırlamak, kapsam bakımından daraltmak, genellemek karşıtı. Yeni bir kavramı, özünü oluşturan ögeleri açıklayarak tanımlamak, sınırlamak. Belirli duruma getirmek, belirli kılmak, tayin etmek.

Tahmin : Önceden kestirilen, düşünülen şey. Yaklaşık olarak değerlendirme, oranlama. Akla, sezgiye veya bazı verilere dayanarak olabilecek bir şeyi, bir olayı önceden kestirme, kestirim.

Etmek : Eşit değer kazanmak. Demek, söylemek. Bulmak, erişmek. Herhangi bir değerde olmak. Küçük veya büyük abdestini yapmak. Bir işi yapmak. Birini bir şeyden yoksun bırakmak. "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak. Kötülükte bulunmak.

Kestirmek : Akıl yolu ile gerçeğe yakın bir yargıya varmak, tahmin etmek. Anlamak, farkına varmak. Kesme işini yaptırmak. Karar vermek. Kesilmesini sağlamak, kesilmesine yol açmak. Kısa bir süre uyumak, şekerleme yapmak.

Biçmekaya : Tunceli şehri, Pınarlar nahiyesine bağlı bir bölge.

Biçmek ile ilgili Cümleler

  • Bir insan ne ekerse onu biçmek zorunda kalır.
  • Tırpanlar elle çim biçmek için kullanılırlar.

Diğer dillerde Biçmek anlamı nedir?

İngilizce'de Biçmek ne demek? : v. cut, cut up, cut out, reap, mow, estimate (price), crop, harvest, scythe, slice, scythe down

Fransızca'da Biçmek : (çim vb) tondre, (giysi) couper, tailler, (orakla) faucher, récolter

Almanca'da Biçmek : v. abernten, abscheren, mähen, niedermähen

Rusça'da Biçmek : v. огранивать, кроить, выкраивать, пилить, скашивать, выкашивать, косить, жать, пожинать, срез`ать, подкашивать, скроить, испилить, скосить, выкосить, накосить, пожать, ср`езать