Bile nedir, Bile ne demek

"Bile" ile ilgili cümleler

  • "Türkü çağırmak şöyle dursun, konuşamıyorduk bile." - A. Erhat
  • "Dayak yemedim, azar bile işitmedim." - A. Kutlu
  • "Yarın olsun, hayır bile gelsin." - O. Kemal

Bile anlamı, kısaca tanımı:

Bile bile : Bilerek, isteyerek, önceden tasarlayarak, düşünülerek, kasten.

Bile bile lades : Kötü bir durumu öyle gerektiği için kabullenmiş görünme, bilerek aldanmış görünme. sonucun kötü olacağını bilse bile bir işe girme.

Bilecen : Her şeyi bilen, her şeyden anlayan. Bilgiçlik taslayan, ukala.

Bilecenlik : Bilecen olma durumu.

Bilecik : Türkiye'nin Marmara Bölgesi'nde yer alan illerinden biri.

Bileği : Kesici araçları bilemek için kullanılan alet.

Bileği taşı : Bıçak, çakı, makas vb. kesici araçları bilemekte kullanılan ince taneli sarı şist.

Bileğinde altın bileziği olmak : Kolunda altın bileziği olmak.

Bileğine güvenmek : Gücüne veya hünerine güvenmek.

Bileğinin hakkıyla : Kendi gücü ve kendi çalışması ile.

Bilek : Güç, kuvvet. Elle kolun, ayakla bacağın birleştiği bölüm.

Bilek damarı : Nabız.

Bilek gibi : Gür, kalın (saç veya akarsu).

Bilek güreşi : İki kişinin, dirseklerini bir yere dayayarak birbirlerinin bileğini bükmeye çalışması.

Bilek saati : Bileğe takılan küçük saat, kol saati.

 

Bileklik : Aksesuar amacıyla bileğe takılan ince zincir. Oyunlarda bileğin incinmesini önlemek için bileğe takılan meşin sargı.

Bileme : Bilemek işi.

Bilemedin : En çok, en fazla.

Bilemek : Güçlendirmek, etkisini artırmak. Kesici aletlerin ağzını çark, zımpara, eğe, bileği taşı vb.nde keskinleştirmek, keskin duruma getirmek, kılağılamak, zağlamak.

Bilenme : Bilenmek işi.

Bilenmek : Bileme işine konu olmak, keskin duruma getirilmek. Bir işe yoğun bir biçimde hazırlanmak, konsantre olmak. Hırslanmak, aşırı derecede istemek.

Bileşen : Bir bileşke oluşturan kuvvetlerin her biri.

Bileşik : Ses ve görüntünün birlikte yer aldığı film parçası. Birleşerek oluşmuş, basit olmayan, mürekkep. Kimyasal tepkimeler sonucu iki veya daha çok elementten oluşan ve bunlardan bağımsız fiziksel, kimyasal nitelikler gösteren (madde).

Bileşik faiz : Belirlenmiş süreye dek birikmiş faizlerin anaparaya eklenmesiyle elde edilen toplam üstünden ödenen faiz.

Bileşik kap : Birleşik kap.

Bileşik kaplar : Birleşik kaplar.

Bileşik kesir : Payı paydasına eşit veya payı paydasından büyük olan kesir.

Bileşik önerme : En az iki önermeden oluşan yeni önerme.

Bileşikgiller : Bitişik yapraklı iki çeneklilerden, çiçekleri kömeç durumunda toplu olarak bulunan, bazı cinsleri uçucu yağ veya süt taşıyan bir familya.

Bileşim : Bir maddenin hangi kimyasal türlerden oluştuğunu belirleyen verilerin tamamı. Bileşme sonucu oluşan cisim. Bileşme işi. İki veya daha çok öge bir araya gelerek yeni bir öge oluşturma, terkip.

Bileşke : Bir cisme uygulanan birkaç kuvvetin toplam etkisine eşit olan tek kuvvet, muhassala. Bir araya gelme, toplaşma, birleşme.

 

Bileşme : Bileşmek işi, terekküp.

Bileşmek : İki veya daha çok öge bir araya gelerek yeni bir öge oluşturmak, terekküp etmek.

Bileştirmek : İki veya daha çok vektörün, paralel kenar kuralına uygun olarak geometrik toplamını almak. Bileşmesini sağlamak.

Bilet : Para ile alınan ve konser, sinema, tiyatro vb. eğlence yerlerine girme, ulaşım araçlarına binme veya bir talih oyununa katılma imkânını veren belge.

Bilet kesmek : İşine son vermek, işten uzaklaştırmak, ayırmak. bileti koparıp alıcıya vermek, bilet satmak.

Biletçi : Bilet satan görevli.

Biletçilik : Biletçinin yaptığı iş.

Biletini kesmek : İşine son vermek, işten uzaklaştırmak, ayırmak. ölümüne karar vermek.

Biletli : Bilet kullanılan. Bileti olan.

Biletme : Biletmek işi.

Biletmek : Bileme işini yaptırmak.

Biletsiz : Bileti olmayan. Bilet kullanılmayan. Bilet almadan, bilet kullanmadan.

Bileyici : Kesici aletleri bilemeyi iş edinmiş olan (kimse).

Bileyicilik : Bileyicinin yaptığı iş.

Bilezik : Genellikle altın, gümüş vb. elementlerden yapılmış olan ve bileğe süs için takılan halka. İki borunun ucunu birleştirmeye yarayan halkaya benzer parça. Motor pistonlarına, yağlama, soğutma, özellikle sızıntıyı önleme vb. amaçlarla yerleştirilmiş, genel olarak dökme demirden yapılmış, uçları açık ve esnek halka. Mobilyaların ayak altlarına takılan kare, dikdörtgen, silindir, kesik koni vb. şekilli, pirinç veya nikel kaplı demirden yapılmış, iki ucu delik gereç. Kelepçe.

Bilezikli : Bileziği olan. Bilezik takmış olan.

Açık bilet : Tarihi kararlaştırılmamış yolculuklarda kullanılmak üzere belirli bir dönem için geçerli olan bilet.

Adam olana çok bile : Layık olmadığı, hak etmediği hâlde kişinin beklentisi daha fazla olduğu durumlarda kullanılan bir söz.

Adı bile okunmamak : Birine veya bir şeye hiç önem verilmemek.

Aklının ucundan bile geçirmemek : Hiçbir şekilde düşünmemek.

Altın bilezik : Geçimi sağlayan sanat veya meslek. Kola takılan ve pek çok türü olan, altından yapılmış süs eşyası.

Ayak bileği : Baldır kemikleriyle tarak kemikleri arasında bulunan ve yedi kemikten oluşan ayağın arka bölümü.

Bildim bileli : Öteden beri, eskiden beri.

Bin bilsen de bir bilene danış : "bir insan bir şeyi ne kadar iyi bilirse bilsin, gene de onu kendisinden daha iyi bilen bulunabilir" anlamında kullanılan bir söz.

Boru bileziği : Soba borularının ek yerine geçirilen süslü çember.

Buldum bilemedim bildim bulamadım : "kişi elinde fırsat varken bundan yararlanmayı bilmez, yararlanma yollarını öğrendiği zaman da eline fırsat geçmez" anlamında kullanılan bir söz.

Burnu bile kanamamak : Zarar görmemek, yarasız beresiz olmak. tehlikeli bir durumdan yara bere almadan kurtulmak.

Çok bilen çok yanılır : "çok bildiği için kendine güvenen kişi, bilmediği şeylere de karışır ve bunlarda yanılır" anlamında kullanılan bir söz.

Demir bilek : Güçlü kuvvetli (kimse).

Dilim seni dilim dilim dileyim başıma geleni senden bileyim : "kişinin başına ne gelirse dilini tutmamasından gelir" anlamında kullanılan bir söz.

Ek bileziği : İki boruyu birbirine eklemekte kullanılan bağlantı parçası, manşon.

Eşek bile bir düştüğü yere bir daha düşmez : "aptal kişi bile başına gelen felaketten ders alır, o felakete yol açan şeylerden kendisini korur" anlamında kullanılan bir söz.

Ha şunu bileydin : "bunu çoktan anlaman, bilmen gerekirdi" anlamında kullanılan bir söz.

Her şeyin vakti var horoz bile vaktinde öter : "her şey zamanında yapılmalıdır" anlamında kullanılan bir söz.

İş bilenin kılıç kuşananın : At binenin, kılıç kuşananın.

Karıncayı bile ezmemek : Çok merhametli, ince duygulu olmak.

Kendimi bildim bileli : Öteden beri, eskiden beri.

Kolunda altın bileziği olmak : Kazanç sağlayan bir mesleği, zanaatı olmak.

Kombine bilet : Sezonluk alınan bilet.

Köpek bile yal yediği kaba pislemez : "köpek bile yem yediği kaba saygılı davranırken insanın geçimini sağlayan yere, kendisine bu geçimi hazırlayan kimseye kötülük etmesi düşünülemez" anlamında kullanılan bir söz.

Kuyu bileziği : Su kuyusunun ağzına oturtulan silindir biçiminde taş.

Ne olduğunu bilememek : Şaşırmak, aklı başından gitmek.

Neye uğradığını bilememek : Ansızın üzücü, sıkıcı, neşeli, güzel veya hoş bir durumla karşılaşmak.

Of bile dememek : Şikâyetçi olmamak, şikâyet etmemek.

Öğrenci bileti : Öğrencilerin indirimli fiyatla aldığı bilet.

Ölüsü bile yetmek : En zayıf olduğu durumda bile başarılı olmak.

Parmağını bile kıpırdatmamak : Bir iş için hiçbir davranışta bulunmamak.

Rüyasında bile görememek : Olacağını, gerçekleşeceğini düşünememek.

Sağır sultan bile duydu : "duymayan kalmadı" anlamında kullanılan bir söz.

Tam bilet : İndirimli olmayan bilet.

Tek bilek : Hep birlikte.

Tunç bilekli : Kolu, bileği çok güçlü.

Yanından bile geçmemiş : "o şeyle hiçbir ilgisi yok" anlamında kullanılan bir söz.

Birlik : Tek, bir olma durumu, vahdaniyet. Bölünmezliği içeren yalın bütün. Bağlılık, benzerlik, bağlantı, vahdet. Bir taneden oluşmuş, bir tane alabilen. En büyük değerdeki nota, dört dörtlük. Bölük, tabur, alay vb. bir bütün sayılan topluluk. Belli bir topluluğun yararlarını korumak için kurulmuş dernek. Bir arada olma durumu, vahdet. Konunun bir ana düşünce çevresinde toplanması.

Üstel : Üstü olan.

De : Türk alfabesinin beşinci harfinin adı, okunuşu.

Dahi : Da, de. Bile.

Birlikte : Beraber. Yanında, beraberinde. Bir arada, beraberce, hep beraber.

Üstelik : Üste verilen şey, fark. Güçlü, kuvvetli, sağlam. Ayrıca, bir de, bundan başka.

Bilen : [Bakınız: beleñ] Bile. Bile de. Bile, dahi Bir erkek ismi olarak anlamı; Bilgili, görgülü, anlayışlı. Bir kız ismi olarak anlamı; Bilgili, görgülü, anlayışlı.

Bilence : Beraberinde, yanında .

Bilenç : Çok bilen, bilgiç.

Bilende : Yanında, beraberinde.

Bilender : 3. Bir erkek ismi olarak anlamı; “Seyrek olarak bil” anlamında kullanılan bir ad.”

Bilene : Bile. Bile de.

Bilenebilme : Bilenebilmek işi.

Bilenebilmek : Bilenme imkânı veya olasılığı bulunmak.

Bileneg : Bile.

Bilenek : Bile.

Bile ile ilgili Cümleler

  • Her seyirci bilet satın alır.
  • Bileğim kırıldı.
  • Burak bile Tuğba'ya dikkat etmedi.
  • Burak bile Tuğba'nın albümünü dinlemedi.
  • Bileğimi yaraladığım yer bu.
  • Bileğim acıyor.
  • Burak Tuğba'yı görmedi bile.
  • Bileğim ve ön kolum acıyor. Bence karpal tünel sendromunun acısını çekiyor olabilirim.
  • Bileğini burktun.
  • Burak bile topu atmadı.
  • Bilebileceğini umuyordum.
  • Ne kadar endişeli olduğumu hayal bile edemezsin.
  • Burak bile ağlamadı.
  • Bilebileceğini düşünüyordum.

Diğer dillerde Bile anlamı nedir?

İngilizce'de Bile ne demek? : n. bitter liquid secreted by the liver; bitterness

n. bile, gall, petulance, spleen

n. bile, gall; bitterness, rancor

Fransızca'da Bile : [la] öd, safra;öfke

Almanca'da Bile : adv. ja, mal, schon, selbst, sogar

Rusça'da Bile : PART. даже