Contexts türkçesi Contexts nedir

Contexts ile ilgili cümleler

English: In order to fully understand how a word is used, it needs to be used in many different contexts.
Turkish: Bir kelimenin nasıl kullanıldığını tam olarak anlamak için, onun birçok farklı içeriklerde kullanılması gerekir.

Contexts ingilizcede ne demek, Contexts nerede nasıl kullanılır?

Context editor : Bağlam editörü.

Context free : Bağlam duyarsız. Bağlamdan bağımsız.

Context menu : Açılır menü. Komutlar listesi veya seçenekler (örneğin, sağ fare düğmesini tıklamak, orta fare tuşuna tıklama ile yapılan işlem, vs.). Bağlam menüsü. Grafik kullanıcı arabiriminde etkinleştirildikten sonra geçici olarak görünen menü. İçerik menüsü.

Context record : İçerik kaydı. Bağlam kaydı.

Context restricted : Bağlama bağlı.

Keyword in context index : Bağlam içinde anahtar-sözcük dizini. Kapsam içinde anahtar-sözcük dizini. Belgelemede, anahtar-sözcüklerin abece, sırasında ve bağlamlarıyla birlikte, geçtikleri yeri de gösterir biçimde düzenlenmiş listesi, bk. söz bağlamı.

Hyperlink context menu : Hiper bağ içerik mönüsü. Üst bağ içerik menüsü.

Current context : Geçerli içerik. Geçerli ortam.

Context sensitive help : Bağlam duyarlı yardım. Kullanıcının geçerli durumuna uyan içerikler ile yardım ekranı.

 

Context switching : İçerik değiştirmesi. Bağlam değiştirmesi.

İngilizce Contexts Türkçe anlamı, Contexts eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Contexts ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Significance : Bir konumsal gösterimde, her bir basamağın, gerçek sayıya eklenen katkısının değerini belirtmek üzere, o basamaktaki sayı değerinin çarpılacağı katsayı. Bilişim, sosyoloji alanlarında kullanılır. Anlam. Ağırlık. Değer. Ehemmiyet. Mana. Bir toplum ya da toplumsal küme üyelerinin türlü ekin öğeleriyle ilgili olarak yaptıkları düşünsel çağrışım. Önem. Gözlemle elde edilmiş bir ölçümün, ilgili işlemler yoluyla sınamadan geçirildiğinde, rastlantıya bağlanamayacak bir değer verme ya da anlamlı olma durumu, bk. anlamlılık sınaması.

Communication : Ç.komünikasyon jüyesi. Bilgi ve deneyim alışverişi. Kişiler arasında duygu, düşünce, bilgi, haber alış verişi. bu alış verişte, kaynak durumunda olan kimsenin ortaya koyduğu ya da koymak istediği anlam ile bunu algılayanın buna verdiği anlam arasındaki özdeşlik, benzerlik ya da uyuşum ilişkisi. Kominikasyon. Mesaj. Bir bilginin, bir haberin, bir niyetin, bir konuşmanın ilkel veya gelişmiş bir işaret sisteminden yararlanılarak bir zihinden başka bir zihne yahut da bir merkezden başka bir merkeze ulaştırılması. dil en önemli iletişim aracıdır. Bir düşüncenin, bir duygunun yüz anlatımı, el, kol ve baş hareketleri, konuşma yoluyla ya da yazı, telefon, radyo, televizyon gibi bildirişim araç ve gereçlerinden yararlanarak bir kimseden başka bir kimseye iletimi. Tebliğ. İletiliş. Haber (mektup veya not veya telgraf gibi iletilen).

 

Ingredient : Bileşen. Katkı maddesi. Bileşim maddesi. Karışımı oluşturan madde. Madde (karışımdaki). Muhteva. Cüz. Bir karışımı veya bileşiği oluşturan maddelerden her biri. Unsur.

Capacity : Bir veri saklama ortamının alabileceği sözcük ya da damga sayısı. genel olarak herhangi bir dizgenin işyükünün üst sınırı, bk. bellek sığası. Toplumbilimde başlıca ölçüm konularından biri olan ve bireyin belli bir alandaki öğrenme ve yetişme olanaklarının sınırını gösteren yeti. Kapasite. Sığa. Özgüç. Birim gerilimde bir nesneye sığabilen kıvıl yük niceliği. Sıfat. Bir yoğunlacın elektrik yığma ya da bir aracın elektrik alabilme yeteneği. İstiap haddi.

Contenting : Tatmin etmek. Memnun etmek. Hoşnut etmek. Olumlu oy miktarı. Öz. Esas. Mutlu etmek. Memnun kılmak. Lehte oy kullananlar.

Air : Teneklendirerek kurutmak. Havalandırmak. Yeryuvarını saran uçun ve uçuk katmanın oluşturduğu akışkan ortam. Bir opera yapıtında ya da oratoryoda ezgi. Nağme. Arya. Gösteriş yapmak. Caka satmak. Yayınlamak.

Circumstances : Ahval. Durumlar. Mali durum. Koşullar. Zenginlik. Varlık.

General situation : Genel gidişat. Genel vaziyet. Genel seyir.

Statement : Laf. Çizelge. Beyanat. Bilgisayar, ekonomi alanlarında kullanılır. İfade. Söylem. Yapılacak işlemin özelliğine uygun bir düzende adı, soyadı, para ya da sayışımları kapsayan ayrıntılı kağıt. Bilgi verme. Tarife. Rapor.

Subject matter : Ana fikir. Mesele. Mevzuu. İhtilaf konusu. Ele alınan, üzerinde konuşulan ya da yazı yazılan düşünce, sorun, durum ya da olay. herhangi bir ders kapsamının, belli bir sürede öğretilecek bölümlerinden her biri. Dava konusu. Konu. Mevzu.

Contexts synonyms : context of use, nonsensicality, promotional material, discourtesy, meaning, request, offer, guts, context, atmospheric, import, view, latent content, circumstance, condition, entry, subject, opinion, postulation, aromas, basis, bottoms, substances, ambiences, info, promotion, ambiance, publicity, beginning, message, breeder, fonts, digression.

Contexts zıt anlamlı kelimeler, Contexts kelime anlamı

Approval : Onay. Onama. Onaylama. Uygun bulma. Tasvip. Resmi izin. Bir ölçekle ölçüye vurulan kişinin herhangi bir ölçek sınarında dile getirilen yargıyı olumlaması ya da ilgili görüşe katılması.

Disapproval : Beğenmeme. Hoşnutsuzluk. Ayıplama. Uygun görmeme. Uygun görmeme onaylamama. İtiraz. Bir toplumsal kümede yaptırıma bağlanmış davranış ölçülerine aykırı düşen davranışlar karşısında kümece takınılan olumsuz yönde eleştirici ya da suçlayıcı tutum. Kınama. Tutumu ölçülen bireyin bir ölçek sınarını olumsuzlaması ya da sınarda dile getirilen görüşe katılmaması. Kabul etmeme.

Discontent : Hoşnutsuzluk. Tatminsizlik. Memnun olmayan. Sızıltı. Dargınlık. Yetinmemek. Tedirginlik. Memnuniyetsizlik. Üzücü şey. Hoşnutsuzluk vermek.

Contexts antonyms : dissatisfy.