Dönmek nedir, Dönmek ne demek
- Kendi ekseni üzerinde ya da başka bir şeyin dolayında hareket etmek.
- Sapmak.
- Bir şeyi andıracak duruma girmek, benzemek.
- Geri gelmek, geri gitmek.
- Kendini bir yandan bir yana çevirmek.
- Sınıfta kalmak.
- Bırakılan bir konu veya işe başlamak
- Belirli bir yerde dolaşmak.
- Yönelmek.
- Söz konusu etmek, hatırlamak.
- Durumdan duruma geçmek, değişmek, olduğundan daha değişik bir durum almak, benzemek.
- Hileyle, gizlice yapılmak.
- İnanç, din veya düşüncesini değiştirmek.
- Yönetilmek, düzene konulmak, çekip çevrilmek.
"Dönmek" ile ilgili cümle örnekleri
- "Çocuk çalışmazsa bu yıl döner."
- "Yatağında sabaha kadar dönüp durdu."
- "Erkekler tekaüt olunca çocuğa dönüyorlar." - R. N. Güntekin
- "Dikmen yolları, mabede adak için gidenlerin yollarına dönmüştü." - A. Gündüz
- "Gülümseyerek bir köşeyi döndü." - P. Safa
- "Burada bir şeyler oluyor, bir şeyler dönüyor ama anlayamıyorum." - R. H. Karay
- "Ertesi gün aynı yoldan Bodrum'a döndük." - Halikarnas Balıkçısı
- "İçeride anahtarın acı bir gıcırtıyla döndüğünü duydum." - Y. Z. Ortaç
- "Biz yine onun gençliğine, lise öğretmeni olduğu zamana dönelim." - H. Taner
- "Annesinin İtalyan Yahudisiyken döndüğünü söylemişti." - Ö. Seyfettin
- "Babam birdenbire bana döndü." - S. F. Abasıyanık
Yerel Türkçe anlamı:
Bulanmak, altüst olmak: Yüreğim döndü.
Dönmek (bk. dünmek)
Bir kimseden nefret edip yüz çevirmek, soğumak.
Boğaya çektirilen inek gebe kalmayıp tekrar çiftleşmek istemek.
Gök bilimleri ve Uzay alanındaki anlamı:
Dönme eylemi.
Diğer sözlük anlamları:
Vazgeçmek, ferağat etmek.
Benzemek.
Değişmek, bozulmak, bir halden başka bir hale geçmek.
Çevrilmek, tercüme olunmak, naklolunmak
İngilizce'de Dönmek ne demek? Dönmek ingilizcesi nedir?:
return, rotate
Dönmek kısaca anlamı, tanımı:
Döne dolaşa : Uzun süre gezerek.
Dönüp dolaşmak : Arayış içinde olmak, her çareye başvurmak. uzun süre gezmek.
Dönüp geriye bakmak : Eskiyi hatırlamak, geçmişi gözden geçirmek.
Fırdöndü : Topaç gibi çevrilerek oynanan, tunçtan, altı köşeli bir kumar aracı. Belirli bir görüş veya düşünce sahibi olmayan kimse. Bir ipe bağlı olarak birden fazla çıpa atıldığında çıpaların karışmaması için tekne zinciri ile parçaların bağlandığı zincir arasına konulan metal araç. Biri döndüğünde ötekinin de dönmesini engellemek için uç uca getirilerek serbest bir eksenle bağlanmış çift halka.
Gündöndü : Ayçiçeği.
Yanardöner : Daldan dala atlanan, konudan konuya geçilen. Kıpırdadıkça çeşitli renklerde parlayan (kumaş, deri vb.), janjan. Çabuk fikir ve yön değiştiren (kimse).
Köşe dönücü : Çıkarını, en kısa zamanda sonuç alacak biçimde düşünen kimse, köşe dönmeci.
Dönme : Dönmek işi. Biçimi değişmeyen bir şeklin ekseni çevresindeki hareketi. Ameliyatla cinsiyet değiştiren kimse. Başka bir dindeyken Müslüman olan, mühtedi.
Açlıktan gözü dönmek : Çok acıkmak.
Ağlama duvarına dönmek : Herkesin şikâyetini, derdini dinler duruma gelmek.
Ağzı çirişçi çanağına dönmek : Ağzı kuruyup acılaşmak.
Ağzının içi yangın yerine dönmek : Ağzının tadı bozulmak, tat alma duyusunu yitirmek.
Aleyhe dönmek : Karşı durum almak, karşı duruma geçmek.
Aleyhine dönmek : Destek vermekten vazgeçip karşı duruma geçmek.
Anadan doğmuşa dönmek : Günahlardan arınmış duruma gelmek. dertsiz, tasasız bir duruma gelmek.
Arapsaçına dönmek : İşler çok karışıp çözümlenmesi güç bir duruma gelmek.
Beyninden vurulmuşa dönmek : Beklenmedik bir durum karşısında olağanüstü bir üzüntü ve şaşkınlığa uğramak.
Bocuk domuzuna dönmek : Çok semiz ve besili olmak.
Boş dönmek : Hiçbir şey elde edemeden geri gelmek.
Boynu armut sapına dönmek : Çok zayıflamak.
Canlı cenazeye dönmek : Çok zayıflamak, bir deri bir kemik kalmak.
Çemberden dönmek : Başarıya ulaşmak üzereyken olumsuz bir sonuçla karşılaşmak.
Cennete dönmek : Güzel, rahat yaşanılır, bakımlı bir yer durumuna gelmek.
Çeteleye dönmek : İnsanın yüzünde veya başka bir tarafında birçok kesik ve sıyrık oluşmak.
Çılgına dönmek : Kendine hâkim olamamak. sevinç, öfke, kızgınlık vb. duygular sonucu aşırı ölçüde heyecanlanmak.
Cin çarpmışa dönmek : Neye uğradığını bilemeyecek kadar kötü bir duruma düşmek.
Çöle dönmek : Harap olmak, bozulmak.
Deli dana gibi dönmek : Ne yapacağını bilemeyerek şaşkınca davranmak.
Deliye dönmek : Çok üzülmek. çok sevinmek. çok kızmak.
Denizden çıkmış balığa dönmek : Sudan çıkmış balığa dönmek.
Divaneye dönmek : Çok üzülmek.
Dört dönmek : Telaş içinde çare aramak.
Dut yemiş bülbüle dönmek : Neşe ve konuşkanlığını yitirmek, susmak.
Eli boş dönmek : Umduğunu alamadan dönmek.
Eşekten düşmüşe dönmek : Kötü bir duruma düşmek. çok şaşırmak, donup kalmak.
Etrafında dört dönmek : İsteğini elde etmek için birinin yanından ayrılmayıp gönlünü etmeye çalışmak.
Fır dönmek : Bir kimseye yaranmak veya yardım etmek için üstün çaba harcamak.
Geri dönmek : Geldiği yere gitmek.
Geriye dönmek : Yüzünü arkaya çevirip ters yöne gitmek.
Görmediğe dönmek : Tam bir sağlığa kavuşmak. başından geçmemiş gibi olmak.
Gözleri dönmek : Aşırı ateşten veya can çekişirken gözlerin renkli bölümü kapakların altında kalarak görünmemek.
Gözleri kan çanağına dönmek : Uykusuzluk, yorgunluk, ağlama vb. sebeplerle gözleri çok kızarmak. sinirden, öfkeden, hiddetten gözleri irileşmek ve kızarmak.
Gözleri şıldır şıldır dönmek : Gözleri yaş dolu bir biçimde bakmak.
Gözü dönmek : Aşırı bir isteğin, öfkenin etkisiyle ne yaptığını bilmez duruma gelmek.
Hayali fenere dönmek : Çok zayıflamak.
İbre birinden yana dönmek : Herhangi bir konuda birisi avantajlı duruma geçmek.
İğne ipliğe dönmek : Çok zayıflamak.
İğne yutmuş ite dönmek : Zayıf ve bitkin duruma gelmek.
İskelete dönmek : Çok zayıflamak.
İşler arapsaçına dönmek : İşler çok karmaşık bir hâl almak.
İzine dönmek : Bir karar veya yargıdan geri dönmek, bir karardan vazgeçmek, rücu etmek.
Kafası dönmek : Kızıp öfkelenmek. sıkışık bir durumda sersemlemek.
Kalbura dönmek : Delik deşik olmak.
Katır tepmişe dönmek : Çok hırpalanmak, perişan duruma düşmek, felaketin nereden geldiğini anlayamamak.
Kefekiye dönmek : Delik deşik olmak.
Kevgire dönmek : Delik deşik olmak.
Kömürcü çırağına dönmek : Yüzü, üstü başı siyah lekeler içinde kalmak, eli yüzü kapkara olmak.
Mahşere dönmek : Çok kalabalıklaşmak.
Maymuna dönmek : Çirkin ve gülünç duruma girmek. uslanmak.
Nevri dönmek : Belli etmemeye çalıştığı bir öfkeye kapılmak, çok sinirlenmek.
Ölmek var dönmek yok : "neye mal olursa olsun bu iş yapılacak, yapılmasından kaçınılmayacak" anlamında kullanılan bir söz.
Papaza dönmek : Saçı ve sakalı uzamak, darmadağın olmak.
Para dönmek : Rüşvetle iş yapılmak.
Pazar yerine dönmek : Kalabalıklaşmak.
Pula dönmek : Değersizleşmek.
Sağdan geri dönmek : Geri dönmek, geri dönüp gitmek.
Şamaroğlanına dönmek : Yerli yersiz azarlanmak.
Şansı dönmek : Talihi iyiyken kötü veya kötüyken iyi olmak.
Şaşkına dönmek : Beklenmedik bir durum karşısında şaşkınlaşmak.
Serseme dönmek : Sersem bir duruma gelmek, şaşkın bir duruma gelmek.
Sıçana dönmek : Üstü başı çok ıslanmak.
Sineyimillete dönmek : Bulunduğu makamı veya görevi terk edip halktan biri olmak. halk oylamasına başvurmak.
Sinir küpüne dönmek : Aşırı derecede sinirlenmek.
Sırtını dönmek : Sırt çevirmek.
Sözünden dönmek : Verdiği sözü yerine getirmemek veya tutmamak.
Sudan çıkmış balığa dönmek : Herhangi bir sebeple ne yapacağını bilememek, çok şaşırmak.
Suyu kesilmiş değirmene dönmek : İşlemez, yararsız duruma gelmek.
Tazıya dönmek : Sırılsıklam olmak. çok zayıflamak.
Tecrübe tahtasına dönmek : Üst üste başarısız denemelere konu olmak.
Ters yüz dönmek : Ters yüzüne dönmek.
Ters yüz geri dönmek : Gittiği bir yerden istediğini elde edemeden dönmek.
Ters yüzü geri dönmek : Gerisin geriye gitmek. gittiği bir yerden istediğini elde edemeden dönmek.
Ters yüzüne dönmek : Geri gitmek, geri dönüp gitmek.
Tersi dönmek : Şaşırıp bulunduğu ve gideceği yeri kestirememek.
Tersine dönmek : Beklenildiği, umulduğu gibi gerçekleşmemek, aksi olmak.
Turşuya dönmek : Çok yorulmak, bitkinleşmek.
Uçurumun kenarından dönmek : Büyük bir tehlikeden son anda kurtulmak.
Yangın yerine dönmek : Çok kalabalıklaşmak.
Yanlıştan dönmek : Bir işte yapılanın yanlış olduğunu anlayıp yeni bir uygulamaya geçmek.
Yıldırım çarpmışa dönmek : Apansız kötü bir durum karşısında kalıp ne yapacağını bilememek.
Yıldırımla vurulmuşa dönmek : Yıldırım çarpmışa dönmek.
Eksen : Bir cismi iki eşit parçaya bölen çizgi, mihver. Çizgi. Dingil. Üzerinde bir pozitif yön varsayılan sonsuz doğru.
Dolay : Bir yeri saran başka yerlerin bütünü, civar.
Hareket : Kas ve eklemlerin, belli doğal şartlar içerisinde işlemeleri sonucu vücut bölümlerinde düzenli ve olumlu etkilerle oluşturdukları yer değişimi. Bir parçanın yavaşlık, çabukluk derecesi. Belirli bir amaca varmak için birbiri ardınca yapılmış olan ilerlemeler, akım. Yola çıkma. Deprem. Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim, aksiyon. Devinim. Davranış, tutum. Demir yollarında katarların düzenlenmesi ve hangi saatlerde yola çıkıp hangi duraklarda karşılaşacaklarını düzenleme işleri. Vücudu oynatma, kıpırdatma veya kımıldanma.
Gelme : Bir ışının, kaynağından çıkarak bir ayna yüzüne veya saydam bir cismin yüzeyine erişmesi. Gelmek işi. Gelmiş olan. Yetişme.
Yönelmek : Hedef almak. Belli bir yön tutmak, yüzünü belli bir yöne doğru çevirmek, teveccüh etmek, yönlenmek. Amaç olarak benimsemek, yönlenmek.
Sapmak : Yön değiştirmek. Doğruluktan ayrılmak. Önceden belirlenmiş, tespit edilmiş görüş, düşünüş, amaç veya davranıştan ayrılmak.
Durum : Duruş biçimi, konum, tavır. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl.
Geri : Geçmiş, mazi. Aptal, anlayışsız. Bir şeyin sona kalan bölümü. Hayvanda boşaltım organının dışı. "Geri dön, geri git!" anlamında bir söz. Benzerlerine ayak uydurup ilerleyememiş, gelişememiş. Son, sonuç. Eksik gösteren (saat). Geriye doğru. Araba üzerine gerilerek kenarları arabanın korkuluğuna tutturulan ve içine saman veya tahıl doldurulan büyük kıl çuval. Arka, bir şeyin sonra gelen bölümü, art, alt taraf, ileri karşıtı.
Gelmek : Daha önce üzerinde durulmuş olan bir konuya yeniden dönmek. Başlamak, ortaya çıkmak. Bir yerden alınıp bir yere ulaştırılmak. Çıkmak, yönelmek. Belli bir zamana ulaşmak. Uygun düşmek. Biriyle birlikte gitmek. Bir şeye sonradan inanmak, doğruluğuna hak vermek, eğilim göstermek, kabul etmek. İzlemek, takip etmek. -mez, -mezlik ile birlikte yapmacık anlatan deyimler yapar. Türemek. Ortaya çıkmak, doğmak. Yönelme durumundaki bazı kelimelere getirilerek birleşik fiil yapar. Herhangi bir sırada bulunmak. Katılmak, eklenmek. Görünmek, sanılmak. Ulaşmak, varmak. Oturmaya, ziyarete gitmek. İhtiyaç anlatan deyimler kurmaya yarayan bir fiil. Kadar olmak. Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur. Sonuç çıkmak. Varlığını sürdürmek, yaşamak, intikal etmek. Akmak. Kazanılmak, sağlanılmak. Getirmek. İsabet etmek. Etkisini herhangi bir biçimde göstermek. Uymak. Mal olmak. Kendine yapılmış olan herhangi bir davranış veya durumu iyi karşılamak. Belli bir süre dolmak. Düşmek, rast gelmek. Olmak, -e uğramak. -dikçe, -esi biçiminde kullanılan sıfat-fiil eklerinden sonra geldiğinde önceki fiille ilgili olarak pekiştirilmiş bir istek ve sürerlik bildiren bir fiil. Dayanmak, tahammül etmek.
Gitmek : Bir yere doğru yönelmek. Götürülmek, gönderilmek. Yakışmak, yaraşmak. Başvurmak, yapmak. Yürümek, yol almak. Herhangi bir durumda olmak. Bir yerden veya bir işten ayrılmak. Geçmek. Bir şey zarar görmüş olmak. Satılmak. Değerlendirmek, saymak, karşılamak. Sürmek, devam etmek. Yapmak. Yeter olmak, yetmek, yetişmek. Makine, işlemek, çalışmak. Bir duruma, bir sonuca ulaşmak, varmak. Çıkmak, ulaşmak. Yok olmak, elden çıkmak. Tüketilmek, harcanmak. Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak. Dayanmak. Ölmek.
Sınıfta kalmak : Başarılı olamayan öğrenci, bir üst sınıfa geçemeyerek aynı sınıfta yeniden okumak. herhangi bir işte başarısız olmak.
Kalmak : Yapamamak. Olmak, herhangi bir durumda bulunmak. Miras olarak geçmek. Oyalanmak, vakit geçirmek. Hayatını sürdürmek, yaşamak. Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek. Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek. Eğleşmek. Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak. Varlığını korumak, sürdürmek. Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak. Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur. Konaklamak, konmak. Belli bir gelirle geçinmek zorunda bulunmak. Sınıf geçmemek. Oturmak, yaşamak. Sınırlanmak. İleriye atılmak, ertelenmek. İşlemez, yürümez duruma gelmek. Herhangi bir durumu sürdürmek. Yetinmek.
Belirli : Açık ve kesin olarak sınırlanmış veya kararlaştırılmış olan, muayyen.
Bir : Eş, aynı, bir boyda. Tek. Sadece. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Bir kez. Aynı, benzer. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Bu sayı kadar olan. Sayıların ilki. Beraber. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Ancak, yalnız.
Dolaşmak : Denetlemek amacıyla bir yeri gezmek. Gezmek, gezinmek. Belirmek. Nefes, el bir şey üzerinde hafifçe hareket etmek. Saç, iplik vb. şeyler birbirine karışarak güç çözülür duruma gelmek. Akmak. Gezinmek. Bir yeri belli bir amaçla gezmek. Dönüp başka bir yönden gelmek. Doğru gitmeyip yolu uzatmak. Çok kimse tarafından söylenmek.
Yönetilmek : Yönetmek işi yapılmak, idare edilmek.
Konulmak : Koyma veya konma işi yapılmak.
Çevrilmek : Çevirme işine konu olmak. Kendini çevirmek, birine dönmek.
Söz : Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil. Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük. Kesinlik kazanmayan haber, söylenti. Müzik parçalarının yazılı metni, güfte. Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi. Bir işi yapacağını kesin olarak vadetme.
Konusu : Bilimsel bir sorunu incelemek veya siyasi, ekonomik, diplomatik sorunları tartışmak için yapılmış olan akademik toplantı, kolokyum.
Etmek : Bir işi yapmak. Birini bir şeyden yoksun bırakmak. Kötülükte bulunmak. Herhangi bir değerde olmak. Eşit değer kazanmak. Demek, söylemek. "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak. Bulmak, erişmek. Küçük veya büyük abdestini yapmak.
Hatırlamak : Anımsamak.
Gizlice : Kimseye göstermeden, kimseye belli etmeksizin, gizli olarak, zuladan.
Yapılmak : Yapma işine konu olmak. Gerçekleştirilmek, ortaya çıkarılmak.
İnanç : Birine duyulan güven, inanma duygusu. Tanrı'ya, bir dine inanma, akide, iman, itikat. İnanılan şey, görüş, öğreti. Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma.
Din : C.G.S. sisteminde 1 gramlık bir kütlenin hızını saniyede 1 santimetre artıran güç birimi: Bir nevton 105 din'e eşittir. İnanılıp çok bağlanılan düşünce, inanç veya ülkü, kült. Bir şeyin en yüksek ve sivri noktası. İlmek. Tanrı'ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum, diyanet. Bu nitelikteki inançları kurallar, kurumlar, töreler ve semboller biçiminde toplayan, sağlayan düzen.
Veya : Olacağı sanılan, seçime bırakılan şeyler ikiden çok olduğunda kullanılan bir söz. Ayrı olmakla birlikte aynı değerde tutulan iki şeyi anlatan kelimelerden ikincisinin önüne getirilen söz, yahut.
Değiştirmek : Başka bir biçime sokmak, değişikliğe uğratmak. Bir şeyi veya bir kimseyi bulunduğu yerden başka bir yere götürmek. Başka bir duruma, başka bir görünüme getirmek. Bir şey verip yerine başka bir şey almak. Anlatıma yeni bir içerik vermek. Birini bırakıp başkasını kullanmak.
Dönmek ile ilgili Cümleler
- Eve dönmek güzel.
- Dönmek istiyor musun?
- Dönmek zorunda kalacağız.
- Dönmek için söz verdi ve henüz dönmedi.
- Dönmek gibi bir isteğim yok.
- Boston'a geri dönmek için herhangi bir planın var mı?
- Dönmek istiyorum.
- Şimdi yapmak istediğim tek şey işe geri dönmek.
- Dönmek zorundasın.
- Dönmek istemiyorum.
- Ali dönmeden önce dönmek zorundayız.
- Umarım asla Boston'a geri dönmek zorunda kalmam.
- Ali bu akşam Boston'a geri dönmek için uçağa yetişmeyi planlıyor.
- Ali yarına kadar geri dönmek zorunda değil.
Diğer dillerde Dönmek anlamı nedir?
İngilizce'de Dönmek ne demek? : v. turn, rotate, turn back, go back, come back, return, return to, swerve, wheel about, change one's mind, bear, budge from, call back, chop about, chop round, circle, come home, deflect, face, front, get round, go back on, gyrate, pivot, recall
Fransızca'da Dönmek : tourner, dégénérer en, être de retour, rentrer, revenir de, se détourner, se ramener, virer
Almanca'da Dönmek : v. abschwenken, drehen: sich drehen, herumdrehen: sich herumdrehen, manövrieren, rollen: sich rollen, rotieren, umdrehen: sich umdrehen, umkehren, wenden: sich wenden, zurückkehren
Rusça'da Dönmek : v. вращаться, вертеться, кружиться, крутиться, крутить, кружить, обращаться, обертываться, переворачиваться, возвращаться, поворачиваться, оборачиваться, разворачиваться, изменяться, отрекаться, отступать, отскакивать, заходить, закружить, обратиться, обернуться, перевернуться, возвратиться
Bu kısımda Dönmek nedir? Dönmek ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik bir biçimde hemen sorabilir, daha sonra kısaca Dönmek tanımı, açılımı, kelime anlamı hakkında ansiklopedik bilgi verebilir veya dilerseniz Dönmek hakkında sözler yazılar ile ingilizce veya almanca sözlük anlamı paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.