Düşürmek nedir, Düşürmek ne demek

"Düşürmek" ile ilgili cümle örnekleri

  • "Tehlikeye düşürmek."
  • "Bakanlar kurulunu düşürmek."
  • "Çocuk solucan düşürüyor."
  • "Ben şimdi buracıkta tarağımı düşürmüşüm, gördünüz mü?" - O. C. Kaygılı
  • "Annemi verem iyiden iyiye düşürmüştü." - Y. K. Beyatlı

Yerel Türkçe anlamı:

Bir kimsenin yalan ve kusurunu bulmak.

Diğer sözlük anlamları:

Avlamak, vurup yere sermek

Düşürmek anlamı, kısaca tanımı:

İzdüşüren : Bir biçimin bir düzlem üzerindeki iz düşümünde, biçimin her noktasını iz düşümüyle birleştiren (doğru).

Solucan düşürücü : Bağırsak kurtlarını öldürmeye veya organizmadan dışarı atmaya yarayan ilaç.

Tansiyon düşürücü : Atardamar basıncını düşüren ilaç.

Düşürme : Düşürmek işi.

Ağına düşürmek : Tuzağına düşürmek.

Çocuk düşürmek : Gebe kadın çocuğunu vaktinden önce ve ölü olarak doğurmak, düşük yapmak.

Dehşete düşürmek : Çok korkutmak, dehşete kapılmasına sebep olmak.

Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek : Bir şeyi birinin aklına getirmek.

 

Fırsatını düşürmek : Kolayını bulmak.

Gölge düşürmek : Bir şeyin değerini veya ününü azaltacak işler yapmak.

Gönlünü düşürmek : âşık olmak, sevdalanmak.

Heyecana düşürmek : Heyecanlandırmak.

İzini düşürmek : İz düşümünü çıkarmak.

Kapana düşürmek : Hile ile yakalamak.

Küçük düşürmek : Değerini veya şerefini sarsmak.

Maskesini düşürmek : Gizli amaçlarını, gerçek kişiliğini ortaya çıkarmak.

Söz düşürmek : Konuşmayı belli bir konuya getirmek.

Tansiyonu düşürmek : Gerilimi azaltmak.

Tarih düşürmek : Önemli sayılan bir olayın, çoğunlukla nazım biçiminde söylenen sözlerle, ebcet hesabına göre tarihini belirtmek.

Tehlikeye düşürmek : Sıkıntı, üzüntü veya zarar oluşturacak bir duruma sokmak.

Tertibe düşürmek : Zarar verici bir eyleme, komploya uğratmak.

Verim düşürmek : Verimli olmaya engel olmak.

Düşme : Düşmek işi.

Açmak : Alanını genişletmek. Bir toplantıyı, etkinliği başlatmak. Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek. Satranç, poker vb. oyunları başlatmak. Avunmak veya danışmak üzere söylemek, içini dökmek. Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak. Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak. Engeli kaldırmak. Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak. Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek. Yakışmak, güzel göstermek. Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Görünür duruma getirmek. Geçit sağlamak. Rengin koyuluğunu azaltmak. Birbirinden uzaklaştırmak. Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek. Bir aygıtı, bir düzeneği çalıştırmak. Alışverişi başlatmak. Yarmak. Ferahlık vermek. Yapmak, düzenlemek. Bir konu ile ilgili konuşmak. Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Ayırmak, tahsis etmek. Savaşla almak, fethetmek. Beğenmek.

 

Sebep : Bir şeyin olmasına veya belli bir hâlde bulunmasına yol açan şey.

Değer : Üstün, yararlı nitelikleri olan kimse. Bir şeyin para ile ölçülebilen karşılığı, bedel, kıymet, paha, valör. Bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet. Bir değişkenin veya bilinmeyenin sayı ile anlatımı. Kişinin isteyen, gereksinim duyan bir varlık olarak nesne ile bağlantısında beliren şey. Üstün nitelik, meziyet, kıymet. Bir ulusun sahip olduğu sosyal, kültürel, ekonomik ve bilimsel değerlerini kapsayan maddi ve manevi ögelerin bütünü.

Fiyat : Bir mal veya iş gücü için uygun görülen para karşılığı. Bir değer ile para birimi arasındaki ilişki. Alım veya satımda bir şeyin para karşılığındaki değeri, eder, paha.

İndirmek : Yağmur, sis, birdenbire bastırmak. Fiyatını azaltmak, düşürmek. Kırmak, tahrip etmek. Hızla vurmak. Yüksekten, sarp ve kötü yerden veya yukarıdan aşağıya inmesini sağlamak. Kapamak. Bir taşıt veya binek hayvanından aşağıya almak.

Azaltmak : Az denecek bir miktara indirmek. Etkisini yitirmesine sebep olmak, hafifletmek. Eskisinden az bir duruma getirmek.

Bıraktırmak : Bırakmasını sağlamak, bırakmasına yol açmak.

Uğratmak : Savmak, çıkmak, dışarı atmak, kovmak. Uğrama işini yaptırmak, uğramasına sebep olmak.

Zayıf : Önemli, güvenilir olmayan. Enerjisi, etkisi, yoğunluğu az olan. Sağlamlığı, dayanıklılığı olmayan. Çok az. Görevini yapacak yeterli gücü olmayan. Bilgi yönünden yeterli olmayan, yeteneksiz. Eti, yağı az olan, sıska, cılız, arık (insan veya hayvan). Başarısızlığı gösteren not. Kişilik ve ruhsal yönden gereği kadar güçlü olmayan.

Bırakmak : Saklamak, artırmak. Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak. Engel olmamak. Bir işi başka bir zamana ertelemek. Yanına almamak, yanında götürmemek. Sahiplik hakkını başkasına vermek. Bulunduğu yeri veya durumu değiştirmemek. Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak. Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmak. Sarkıtmak. Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak. Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak. Kötü bir durumda terk etmek. Sınıf geçirmemek, döndürmek. Ayrılmak, terk etmek. Boşamak. Bakılmak, korunmak için vermek. Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmek. Koymak. Bıyık veya sakal uzatmak. Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, görevlendirmek. Unutmak. Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmek. Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek.

Düşürmek ile ilgili Cümleler

  • Tom'un ateşini düşürmek zorundayız.
  • Ali fiyatı düşürmek umuduyla, satıcı ile pazarlık etti.
  • Neler demedin ki korkak dedin, aptal dedin, herkese küçük düşürmek için çabaladın.
  • Onu tuzağa düşürmek için bir planı var.
  • Beni başarısız göstermekte ve küçük düşürmekte üstünüze yok.
  • Sadece Tom'u küçük düşürmek istiyorum.
  • Tom'u küçük düşürmek istemiyorum.

Diğer dillerde Düşürmek anlamı nedir?

İngilizce'de Düşürmek ne demek? : v. drop, cause to fall, beat down, lower, reduce, mark down, let down, let fall, curtail, deflate, depress, flop, knock off, overthrow, precipitate, pull dawn, put down, roll back, scale down, send down, sink, slim down, spill, step down, take from

Fransızca'da Düşürmek : laisser tomber

Almanca'da Düşürmek : v. hängen lassen, hinwerfen, mindern

Rusça'da Düşürmek : v. ронять, сбивать, сбрасывать, ввергать, повергать, выкидывать, выпускать, упускать, выбивать, сваливать, приводить, вселять, пристрастить, раздумывать, обронить, заронить, выронить, уронить, сбить, сбросить, ввергнуть, повергнуть, выкинуть, выпустить, упустить, выбить, свалить