Dağıtmak nedir, Dağıtmak ne demek
- Toplu durumda bulunanları birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmak.
- Değişik sebeplerle kendini koyuvermek, beklenmedik davranışlarda bulunmak
- Bir topluluğun varlığına son vermek, feshetmek.
- Yenilgiye uğratmak.
- Kurulu bir düzeni bozmak.
- Etkisini, gücünü azaltmak, gidermek.
- Belli bir orana göre bölüştürmek, pay etmek, tevzi etmek.
- İletmek, ulaştırmak.
- Ne yaptığını bilmeyecek kadar içip kendinden geçmek.
- Bir şeyin veya bir yerin düzenini bozmak.
- Herhangi bir şeyi ayrı ayrı kimselere vermek.
"Dağıtmak" ile ilgili cümleler
- "Kooperatifi dağıttılar."
- "Odayı dağıtmak. Kâğıtları dağıtmak."
- "Düşman ordusunu çil yavrusu gibi dağıtırlardı." - Y. K. Beyatlı
- "Cebinden cüzdanını çıkarıp çocukları için harçlık dağıttı." - L. Tekin
- "Selamlar dağıtarak telaşsız ve yorgun bana doğru yürüyordu." - R. H. Karay
Dağıtmak anlamı, tanımı:
Dağıtma : Dağıtmak işi, tevzi.
Adalet dağıtmak : Kanunların saydığı hakları sahiplerine vermek.
Ağzını burnunu dağıtmak : Aşırı bir biçimde döverek perişan duruma getirmek.
Beynini dağıtmak : Öldürmek.
Çenesini dağıtmak : İyice dövmek.
Kendini dağıtmak : Farklı işlerle aynı anda uğraşmaktan kötü durumda olmak. ne yaptığını bilmeyecek kadar içip kendinden geçmek.
Lafı dağıtmak : Sözü dağıtmak.
Mavi boncuk dağıtmak : Herkese şirin görünmeye çalışmak. birçok kişiye birden sevgi göstermek.
Sözü dağıtmak : Konuşurken birçok konuya değinerek anlatmak isteği konudan uzaklaşmak.
Suratını dağıtmak : Yüzüne zarar verecek biçimde dövmek.
Uyku dağıtmak : Uyumasına engel olmak.
Yuvasını dağıtmak : Kurulu ev düzenini bozmak.
Zihnini dağıtmak : Gerektiği gibi düşünmemek.
Toplu : Topu olan. Hepsi bir arada bulunan, toplanmış. Vücutça dolgun. Bir arada, bütün, kombine. Düzenlenmiş, dağınık olmayan. Topunu, tamamını, bütününü içine alan.
Durum : Duruş biçimi, konum, tavır. Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl.
Uzaklaştırmak : Uzağa götürmek. Yabancılaştırmak, ilgisiz bırakmak. Çıkarmak, ayırmak.
Ayırmak : Bir yeri bir engelle bölmek. Bölmek. Nitelik değişikliğini anlamak, fark etmek. Farklı davranmak, fark gözetmek. Bir şey veya yeri, bir şey veya kimse için kullanmayı belirlemek, tahsis etmek. Bir bütünden bir parçayı herhangi bir amaçla bir tarafa koymak, saklamak. İki veya daha çok kimse arasındaki anlaşmayı, uzlaşmayı bozmak. Seçmek. Birbirinden uzaklaştırmak.
Oran : İki şeyin birbirini tutması, karşılıklı uygunluk, tenasüp. Büyüklük, nicelik, derece bakımından iki şey arasında veya parça ile bütün arasında bulunan bağıntı, nispet, rasyo. İki büyüklük, iki nicelik arasındaki bağıntı. Akıl yoluyla gerçeğe yakın olduğuna inanılarak verilen yargı, tahmin.
Bölüştürmek : Bölüşme işini yaptırmak.
Tevzi : Dağıtma, üleştirme.
İletmek : Götürmek, ulaştırmak, nakletmek, geçirmek. Elektrik akımı, ısı, gaz vb.ni bir yerden başka bir yere götürmek.
Ulaştırmak : Ulaşmasını sağlamak.
Uğratmak : Uğrama işini yaptırmak, uğramasına sebep olmak. Savmak, çıkmak, dışarı atmak, kovmak.
Kurulu : Kurulmuş olan, yerleşmiş, oturmuş.
Bir : Sadece. Beraber. Eş, aynı, bir boyda. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Bu sayı kadar olan. Tek. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Bir kez. Ancak, yalnız. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Aynı, benzer. Sayıların ilki.
Bozmak : Yabancı ülke parasını Türk parasına çevirmek. Bırakmak, dağıtmak. Dokunmak, zarar vermek. Bir kimseyi beklemediği bir davranış karşısında bırakarak veya sözünü yalana çıkararak küçük düşürmek. Kötü duruma getirmek. Geçersiz bir duruma getirmek. Biçimini ve kullanılışını değiştirmek. Bozguna uğratmak, yenmek, mağlup etmek. Aklını yitirecek derecede bir şeye düşkün olmak. Bağ veya bostanın son ürününü toplamak. Büyük parayı küçük birimlere ayırmak. Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek. Kızlığına zarar vermek. Altını paraya çevirmek, bozdurmak. Bir yerin, bir şeyin düzenini karıştırmak.
Azaltmak : Eskisinden az bir duruma getirmek. Etkisini yitirmesine sebep olmak, hafifletmek. Az denecek bir miktara indirmek.
Gidermek : Dindirmek. Ortadan kaldırmak, yok etmek.
Dağıtmak ile ilgili Cümleler
- Bu ürünü Japonya'da dağıtmak istiyoruz.
- Polis göstericileri dağıtmak için plastik mermi kullandı.
- Sanırım astlarıma öğüt dağıtmak zorunda olduğum yaşa ulaştım.
- Önümüzdeki pazartesiden önce her şeyi dağıtmak için elimizden geleni yapacağız.
- Sadece kafamı dağıtmak için yürüyüşe çıkacağım.
- Kafa dağıtmak istiyorum.
- Kartları dağıtmak için kimin sırası?
Diğer dillerde Dağıtmak anlamı nedir?
İngilizce'de Dağıtmak ne demek? : v. deal, deal out, distribute, hand out, deliver, dispense, dissolve, decompose, crack-up, scatter, disband, disperse, diffuse, bestrew, demount, deploy, disject, disjoint, dismantle, dispel, disrupt, dissipate, divert, dot, drown, fling off, issue
Almanca'da Dağıtmak : v. ausgeben, austeilen, austragen, einteilen, entflechten, versprengen, verstreuen, verteilen, zerstreuen
Rusça'da Dağıtmak : v. раздавать, выдавать, распределять, распространять, рассеивать, оделять, разгонять, развеивать, прогонять, разметать, раскидывать, сдавать, разваливать, разносить, расформировывать, раздать, выдать, распределить, распространить, рассеять, оделить, прогнать, раскидать, сдать, развалить
Bu kısımda Dağıtmak nedir? Dağıtmak ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik bir biçimde hemen sorabilir, daha sonra kısaca Dağıtmak tanımı, açılımı, kelime anlamı hakkında ansiklopedik bilgi verebilir veya dilerseniz Dağıtmak hakkında sözler yazılar ile ingilizce veya almanca sözlük anlamı paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.