Davlumbazlanmak nedir, Davlumbazlanmak ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Kabarmak, tümsekli, çıkıntılı olmak: Suyun üstü davlumbazlandı.

Davlumbazlanmak anlamı, kısaca tanımı

Davlu : Çarık yapmak için uzunlamasına kesilen ham deri

Davlum : Çarık yapmak için uzunlamasına kesilen ham deri. Sürülmek, ekilmek için dikdörtgen şeklinde ayrılmış toprak parçası. Tarla sürülmeye başlanırken pulluk ya da sapanla ilk açılan çizgi. Toprak tabakası. Bir araziyi köy halkına pay ederken eşit parçalara ayıran çizgiler.

Davlumbaz : Dumanı ve kokuları toplayıp bacaya vermeye yarayan çıkıntı. Yandan çarklı vapurların çarklarını örten yarım daire biçimindeki kapak.

Çıkıntılı : Çıkıntısı olan.

Tümsekli : Tümseği olan. Dışbükey.

Kabarmak : Ağırlığı artmadan hacmi büyümek. Deniz dalgalanmak, büyük dalgalar oluşmak. Kumaş üzerinde tüyler oluşmak, havlanmak. Öfke, sevgi vb. duygular gittikçe güçlenmek. Böbürlenmek, gururlanmak. Şişmek, genişlemek. Kafa tutmak, öfkelenip üstüne yürüyecek gibi davranmak. Niceliği artmak, büyümek. Yağışlardan ya da kaynamaktan taşmaya yüz tutmak. Hayvanların tüyleri dikilmek. Bulanmak. Islanıp veya ısınıp yerinden kurtulmak.

Kabarma : Kabarmak işi. Ay ve Güneş'in çekim etkisiyle, büyük denizlerde suların yükselmesi, met. Duygulanma. Kendini üstün görme, büyüklük taslama.

 

Çıkıntı : Bir yüzeyde ileri doğru çıkan bölüm. Bir metni düzeltmek veya ona bir şey eklemek için satır dışına yazılan yazı, çıkma. Her şeye itiraz eden, huzursuzluk çıkaran (kimse). Kambur.

Tümsek : Küçük tepe, tüm, tümbek. Çıkıntılı yer, kabarıklık, şişkinlik.

Çıkın : Bir beze sarılarak düğümlenmiş küçük bohça, çıkı.

Olmak : Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak. Hazırlanmak, hazır duruma gelmek. Bir şeyi elde etmek, edinmek. Bir yerde doğmuş, yaşamış olmak. Yitirmek, elinden kaçırmak. Sıfat-fiil eki almış kelimelerle birlikte başlama, bitirme vb. bildiren fiilleri oluşturur. Gerçekleşmek ya da yapılmak. Yol açmak. Sarhoş olmak. Bir şey, birinin mülkiyetine geçmek. Hastalığa yakalanmak, tutulmak. Yetişmek, olgunlaşmak. Bulunmak. Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak. Ek fiilin geniş zamanı olan -dır (-dir) anlamında kullanılan bir söz. Sürdürmek, yürütmek. Herhangi bir durumda bulunmak. Bir ad veya sıfatın belirttiği durumu almak. Yaklaşmak, gelip çatmak. Bir olayla karşılaşmak, başına kötü bir şey gelmek. Bir durumdan başka bir duruma geçmek. Bir kuruluşla, örgütle ilgili bulunmak, mensup olmak. Geçmek, tamamlanmak. Uygun düşmek, yerinde görülmek. Uymak, tam gelmek.

Tümse : Tepe, tümsek.

Kabar : Yanık, kabarmış yara. Su kabarcığı. Süs eşyası.

Suyu : İnanışa göre ölüp gömüleceği yere bilmeden gitmek.

Olma : Olmak işi.

Kaba : Özensiz, gelişigüzel yapılmış, zevksiz, sakil, ince karşıtı. Taneleri iri. Kuyruk sokumunun her iki yanındaki şişkin yer. Terbiyeye, inceliğe aykırı, çirkin, kötü. Terbiyesiz, görgüsü kıt, nezaketsiz (kimse). Hafif olduğu hâlde kalın veya hacimli.

Çıkı : Çıkın.

Diğer dillerde Davidoff hücresi anlamı nedir?

İngilizce'de Davidoff hücresi ne demek ? : davidoff cell