Derin nedir, Derin ne demek

Derin; Dil bilgisi yönünden Türkçe'de sıfat olarak kullanılır.

"Derin" ile ilgili cümle

  • "Körfezdeki dalgın suya bir bak göreceksin / Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde" - Y. K. Beyatlı
  • "Genç kız onun kırık dişli ağzının içindeki derin karanlığa bakıyor." - Ö. Seyfettin
  • "Bir iki derin nefesten sonra teneffüsünün ritmi düzeldi." - P. Safa
  • "Mevlâna gibi derin ve vectli bir insanın elinde ise belki en mütekâmil şeklini almış bulunuyordu." - A. H. Çelebi
  • "Bir yandan da bundan derin bir utanç duyuyorum." - A. Ağaoğlu
  • "Henüz kapkaranlıktı dışarısı ve derin bir sessizlik içindeydi ev." - A. Kulin
  • "Hangi limana varacağını bilmeyen gemiciye derin bir denizcilik bilgisinin faydası ne?" - İ. Özel

Zanaat Ticaret alanındaki sözlük anlamı:

Yayla evciği kurma tahtası. (Kızılca *Bor -Niğde)

Derin isminin anlamı, Derin ne demek:

Kız ismi olarak; Çok gelişmiş, çok ilerlemiş. Yoğun. İçten gelen. Erkek ismi olarak; Çok gelişmiş, çok ilerlemiş. Yoğun. İçten gelen.

Fransızca'da Derin ne demek?:

profond

Derin anlamı, kısaca tanımı:

Derine inmek : Bir konu üzerinde çok ve ayrıntılı araştırma yapmak.

 

Derin derin : Uzun uzun. Anlamlı.

Derin devlet : Devletin çıkarlarını gözetip kolladığı öne sürülen, göz önünde olmayan örtülü güç.

Derin dondurucu : Bozulabilecek yiyecekleri niteliklerini bozmadan çok düşük ısılarda dondurarak uzun süre saklamak için kullanılan buzdolabı, donduraç, dipfriz. Besinleri bozulmadan uzun süre saklayan kapalı dolap.

Derin soğutma : Bir tür soğutma tekniği.

Derin soğutucu : Çok yüksek soğutucu özelliği olan bir buzdolabı türü.

Derin uyku : Uyanılması güç uyku, ağır uyku, deliksiz uyku, taş uykusu.

Uykusu derin : Uykusu ağır.

Deri : İnsan ve hayvan vücudunu kaplayan tüy, kıl veya pulla kaplı tabaka, cilt, ten. İşlenerek kullanılır duruma getirilmiş hayvan postu. Bu tabakadan yapılmış. Toplantı, düğün. Pazar veya panayır kurulan gün, dernek.

Derin derin düşünmek : Çok fazla düşünmek.

Derin uykuya dalmak : Derin bir biçimde uyumak.

Derince : Kocaeli iline bağlı ilçelerden biri. Biraz derin.

Derinden : İçten. Pek belli olmayan uzak bir yerden. En ince ayrıntısına kadar, etraflıca.

Derinden derine : Uzaklardan. En iyi biçimde, en ince ayrıntılarına kadar.

Derinkuyu : Nevşehir iline bağlı ilçelerden biri.

Derinlemesine : Ayrıntılı olarak, derinliğine.

Derinleşmek : Ses kaynağı uzaklaşarak az duyulur duruma gelmek. Bir konuda köklü, sağlam bilgi edinmek, bilgisini genişletmek. Derin duruma gelmek.

Derinleştirmek : Derin duruma getirmek. Ayrıntılarına kadar incelemek, derinliğine incelemek.

Derinletmek : Derin duruma getirmek.

Derinliğine : Derinlemesine.

Derinlik : Bir konunun veya durumun özü. Karanlık, bilinmeyen dönem. Bir şeyin dip tarafının yüzeye, ağza olan uzaklığı. Bir cismin en ve boy dışındaki üçüncü boyutu. Yanaşık veya dağınık düzende bulunan bir birliğin en ileride olan kısmının başından, en geride bulunan kısmının sonuna kadar olan uzaklık. Bulunulan yere göre uzakta olan yer. En duyarlı nokta. Borsada az sayıda hisse senedinin el değiştirmesi.

 

Derinlik kayaçları : Yer kabuğunun derinlerinde, büyük kütleler biçiminde katılaşmış magma kayaçları.

Derinlik ölçümü : Okyanus derinliğinin veya yüksekliğinin özel bir aletle belirlenmesi işlemi, batimetri.

Derinlikölçer : Okyanusun derinliğini ölçmeye yarayan alet, batimetre.

Derinti : İnsan kalabalığı, güruh. Toplantı. Gelişigüzel toplanmış eşya.

Ayağını sıcak tut başını serin gönlünü ferah tut düşünme derin : "hastalıktan korunmak istiyorsak ayağımızı sıcak, başımızı serin tutmalı, olur olmaz şeyleri sıkıntı konusu yapmamalı, geniş yürekli olmalıyız" anlamında kullanılan bir söz.

Korozyon derinliği : Metalin korozyondan etkilenen bir yüzeyi ile metalin orijinal yüzeyi arasındaki dik uzaklık.

Uykusu derin olmak : Uykusu ağır olmak.

Yüzey : Bir cismi uzaydan ayıran dış ve yaygın bölüm, satıh, yüz.

Uzak : Ayrı, birbiriyle yakın ilgisi olmayan. Eli, gücü veya hükmü yetişmez. Gidilmesi çok süren, çok ötelerde bulunan, ırak, yakın karşıtı. İhtimali az olan. Arada çok zaman bulunan. Yakın olmayan yer.

Gelişmiş : Gelişme gösteren, ümranlı.

Durum : Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Duruş biçimi, konum, tavır. Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl.

Yoğun : Dolu, sıkı, sıkışık, çok, konsantre. Koyu, kalın. Şişman, iri, tombul. Artmış, çoğalmış bir durumda olan. Kaba, kalın, iri (elek, iğne). Etkisi güçlü olan, ağır (koku vb.). Hacmine oranla ağırlığı çok olan, kesif.

Ayrıntılı : Ayrıntısı olan, teferruatlı, tafsilatlı, detaylı, mufassal, ince, uzun. Ayrıntılara girerek.

İçeri : Hapishane. Gönül, yürek. İç yan, iç bölüm, dışarı karşıtı. İç yüzeyde, iç bölümde olan. İç yana, iç yana doğru. İç, iç yüzey.

Uzun : Ayrıntılı. İki ucu arasında fazla uzaklık olan, kısa karşıtı. Ayrıntılı olarak, derinlemesine. Başlangıcı ile bitimi arasında fazla zaman aralığı olan, çok süren.

İçten : Yürekten, candan, samimi davranarak. Samimi.

Gelen : Gelme işini yapan (kimse veya nesne). Bir ışık kaynağından çıkıp bir aynanın yüzüne veya saydam bir cismin yüzeyine düşen (ışın).

Dip : Dikili duran bir şeyin yerle birleştiği nokta ve çevresi veya bir şeyin yanı başı. Oyuk veya çukur bir şeyin en alt bölümü. Taban. Arka, kıç. Kapalı bir yerin kapıya göre en uzak bölümü.

Derin ağız yangısı : Ağzın destek dokularına kadar ilerleyen ağız yangısı. İrin yapan bakterilerin submukoza ve kaslara girmesi sonucu biçimlenir.

Derin bölge : (coğrafya)

Derin çekici : Bakırcıların kullandığı bir aracı.

Derin çekme : Metalleri biçimlendirmede, büyük ara kesit ya da biçim değiştirmelere yol açan çekme yöntemi.

Derin dağlama : Çeliklerin yüzeyini, düşük büyütümlerde incelemek ereğiyle, yeğin bir dağlayıcıyla dağlama işlemi.

Derin deniz : Aradenizlerin, geniş yer kaplayan ve derinliği 2000-6000 m. arasında değişen kesimlerine verilen ad.

Derin deniz bölgeleri : 2000 m.den daha derin olan deniz dibi bölgeleri (a. bk. derin etek, derin ova.)

Derin deniz çamuru : Özellikle kavkı artıklarından bileşik, yumuşak derin deniz tortulu.

Derin deniz çökeltisi : Denizlerin kıyıdan uzak diplerine çökelen ve çoğunlukla bitki artıklarından ve hayvanların silisli ya da kireçli kavkılarından oluşan yığınlar.

Derin deniz dikenli yılan balığı : Notacanthidae ailesinden, sırtında dikenleri olan, denizlerin dip kısımlarında yaşayan, Akdeniz’de dağılım gösteren kemikli bir balık türü.

Derin ile ilgili Cümleler

  • Derin bir nefes aldım.
  • Ne kadar derin çok derin?
  • Bu göl çok derin.
  • Lagün çok derin.
  • Ali bahçede derin bir çukur kazdı.
  • Bu beni derinden yaraladı.
  • Derin bir nefes al.
  • Derin bir nefes alın lütfen.
  • Derin bir nefes alın.
  • Bir derin dondurucun var mı?
  • Derin bir nefes al ve sonra gevşe.
  • Derin bir acı hissettim.
  • Derin bir çukur kazın.
  • Su derin mi?

Diğer dillerde Derin anlamı nedir?

İngilizce'de Derin ne demek? : adj. deep, profound, abstruse, fathomless, recondite, religious

v. bunch

Fransızca'da Derin : profond/e, creux/euse, vif/vive, viscéral/e

Almanca'da Derin : adj. tief

Rusça'da Derin : adj. глубокий, зияющий, углубленный

adv. глубоко