Divan nedir, Divan ne demek

Divan; bir tarih terimidir. kökeni arapça dilinden gelmektedir.

"Divan" ile ilgili cümle

  • "Çok geçmeden ortadaki masanın etrafında akşamki divan tekrar kurulmuş bulunuyordu." - R. N. Güntekin
  • "Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt

Edebi terim anlamı:

(Halk edebiyatı terimi) Rintçe ve laubali yazılmış gazel.

(Divan edebiyatı terimi) Divan şairlerinin, yerleşmiş bir tertip üzere şiirlerini dizerek meydana getirdikleri eser.

Tarih'teki anlamı:

Eskiden yüksek aşamadaki devlet adamlarının kurdukları büyük meclis: Sadrazam divanı, Kazasker divanı ve benzeri 2-Padişahın önünde davaların görüldüğü meclis.

Bilimsel terim anlamı:

Saz ozanlarının divan yazını etkisinde kalarak "fâlilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün" ölçüsüyle yazdıkları koşuklar. Halk yazını divanının murabba, muhammes, müseddes, gazel çeşitleri de vardır. Ayrıca hecenin 4+4+4+3 kalıbıyla söylenen koşuklara da bu ad verilir. Dörtlüklerden oluşan divanların uyak şeması şöyledir: aaba-bbba-ccca. Bu şema, ilk dörtlüğün uyak durumuna göre değişebilir.

 

Divan çağı ozanlarının koşuklarını belli bir düzene göre sıraladıkları yapıt. Örneğin, divanlarda önce kasideler yer alır. Gazeller de uyak sonlarındaki harflere göre abecesel düzenle sıralanır.

Gezilecek görülecek bir yer, şehir olarak tanımı:

Şanlıurfa şehri, Bucak bucağına bağlı bir yer.

Divan anlamı, tanımı:

Divan durmak : El pençe divan durmak.

Divan edebiyatı : XIII-XIX. yüzyıllar arasında dil, konu, işleniş bakımından Arap, Fars etkisi altında gelişmiş Türk edebiyatı.

Divanhane : Geniş sofa. Kubbealtı.

Divanıharp : Askerî mahkeme.

Divanıhümayun : Padişah divanı.

Divan kalemi : Sadrazam buyruklarının ve fermanlarının yazıldığı yer.

Divan sazı : Meydan sazı.

Ayak divanı : Olağanüstü durumlarda o anda bulunulan yerde padişahın katılmasıyla bir konuyu görüşmek ve karara bağlamak için yapılmış olan toplantı, ayakta toplanan meclis. Ayakta yapılmış olan sohbet.

Haysiyet divanı : Onur kurulu.

Padişah divanı : Osmanlılarda padişah, sadrazam ve bazı yüksek rütbeli devlet görevlilerinin oluşturduğu meclis ve meclisin çalıştığı yer, Divanıhümayun.

Divançe : Küçük divan.

Divane : Bir şeye çok düşkün olan. Deli, kaçık, budala.

Divane olmak : Deli divane olmak.

Divaneleşme : Divaneleşmek işi.

Divaneleşmek : Divane duruma gelmek.

Divanelik : Kaçıklık, delilik.

Divanesi olmak : Bir şeye çok düşkün olmak.

Divaneye dönmek : Çok üzülmek.

Divani : Divan kaleminden çıkan ferman, berat vb. belgelerde kullanılmış olan yazı.

Divani kırması : Divani yazının basitleştirilmiş bir türü.

Deli divane : Çılgın, aşırı deli (kimse).

Deli divane aşık olmak : Aşırı derecede sevmek.

 

Deli divane olmak : Aşırı derecede ilgi göstermek.

El pençe divan : Aşırı saygı göstererek.

El pençe divan durmak : Saygı gösterilen kimse karşısında el kavuşturmuş bir biçimde.

Düzey : Bir nesnenin, bir kimsenin başka nesnelere veya kimselere göre olan değer ve yücelik derecesi, seviye. Bir yüzeyin veya bir noktanın yüksekliğindeki yatay sınır, seviye. Bir kursun basamaklarından her biri, kur.

Devlet : Talih. Bu tüzel varlığın yönetim organları. Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık. Mutluluk. Büyüklük, mevki.

Adam : Birinin yanında bulunan ve işini yapan kimse. Görevli kimse. İyi huylu, güvenilir kimse. Daima birinin yanında olan, onu destekleyen, isteklerini yerine getiren kimse. Eş, koca. Erkek kişi. Bir alanı benimseyen kimse. Birinin yararlandığı, kullandığı kimse. İnsan.

Büyük : Çok, ortalamayı aşan (soyut kavram). Boyutları, benzerlerinden daha fazla olan (somut nesne), makro, küçük karşıtı. Büyük abdest. Niceliği çok olan. Önemli. Makam, rütbe, derece bakımından daha üst olan kimse. Yetişkin, belli bir yaşa gelmiş. Üstün niteliği olan.

Meclis : Bir konuyu konuşmak veya görüşmek için yapılmış olan toplantı. Bir konuyu konuşmak veya görüşmek için bir araya gelmiş kimseler topluluğu. Bu toplantının yapıldığı yer, şûra. Dostlar toplantısı.

Edebiyat : Olay, düşünce, duygu ve hayallerin dil aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak biçimlendirilmesi sanatı, yazın, gökçe yazın. İçten olmayan, gereksiz, yapmacık, boş sözler. Bir bilim kolunun türlü konuları üzerine yazılmış yazı ve eserlerin hepsi, literatür.

Şiir : Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan, hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan edebî anlatım biçimi, manzume, nazım, koşuk. Düş gücüne, hayale, imgeye, gönle seslenen, anı, duygu, coşku uyandıran, etkileyen şey.

Sedir : Arkalıksız, üstü minderli ve yastıklı olabilen, oturmaya veya yatmaya yarayan ev eşyası, divan. Kozaklılardan, çiçekleri sarı veya açık yeşil renkli, boyu 40 metre kadar olabilen ve kerestesi yapı işlerinde kullanılan bir orman ağacı, dağ servisi (Cedrus).

Divan bağlanmak : Büyük Meclis kurulmak, toplanmak

Divan direği : Çok uzun boylu kimselere verilen ad.

Divan efendisi : Vezir ve beylerbeyilerin yazı işlerine bakan görevlilerin buyurucusu.

Divan katipleri : Divan-i hümayun kalemlerinde yazı işlerini yürüten yazmanlar.

Divan nesri : Divan çağı düzyazısı, bk. divan yazını.

Divan sicilleri : Padişah divanında hazırlanıp çıkan türlü buyrukların özetleri yazılı bulunan defterler: mühimme, şikâyet, ahkâm-ı şikâyet ya da ahkâm, ruus, tahvil, nâme, nizamât, mukavelât, imtiyaz, muktaza defterleri.

Divan solakları : Divanın korunmasını sağlamak ve gösterişini artırmak için kullanılan görevliler.

Divan sürmek : Sarayda divan kurmak.

Divan şairi : Divan çağı ozanı. bk. divan yazını.

Divan şiiri : Dili, konuları, işlenişi bakımından Arap-Fars etkisi altında gelişmiş koşuklar.

Divan ile ilgili Cümleler

  • Bu divanı taşımama yardım et.
  • Divanda dergi okuyarak oturuyordu.
  • Kusuruma bakmayın benim canlar; bağışlayın beni; ben davullara, bayraklara aldırmayan bir Padişah'ın yoluna deli divane olmuşum.
  • Salonumuzun divanında oturuyorlardı.
  • Divanda onun yanına oturdu.
  • Ali ve Mary birbirlerine divane oluyor.
  • Divan, dört kişinin oturmasına yetecek genişlikte.
  • Ali divanda oturuyor.
  • Yangın, Dan'in odasındaki bir divanda başladı.

Diğer dillerde Divan anlamı nedir?

İngilizce'de Divan ne demek? : n. couch, large couch with no back or ends

n. couch, divan

n. couch, divan

Fransızca'da Divan : [le] sedir, divan

Almanca'da Divan : n. Couch, Diwan, Liege

Rusça'da Divan : n. совет (M), диван (M), суд (M), кушетка (F)