Duvar nedir, Duvar ne demek
Duvar; kökeni farsça dilinden gelmektedir.
- Bir yapının yanlarını dışa karşı koruyan, iç bölümlerini birbirinden ayıran, taş, tuğla vb. gereçlerden yapılmış olan veya örülen dikey düzlem
- Sonuç alınamayan yer.
- Bir toprak parçasını sınırlayan taş, tuğla, kerpiçten yapılmış olan engel.
- Voleybolda ağ üzerinde karşı takım oyuncusunun vuruşuna karşı koyma.
- Engel.
"Duvar" ile ilgili cümleler
- "Bir duvar onarılır öteki çöker, ardından dam akardı." - L. Tekin
- "Karabaş, bostan duvarının gölgesinde öğle uykusuna serilir." - Y. Z. Ortaç
- "İki arkadaşın arasında aşılmaz bir duvar vardı."
Bilimsel terim anlamı:
Ağ üzerinde karşı takım oyuncusunun vuruşuna karşı koyma.
İngilizce'de Duvar ne demek? Duvar ingilizcesi nedir?:
block
Almanca'da Duvar ne demek?:
ausmauerung
Fransızca'da Duvar ne demek?:
paroi
Duvar hakkında bilgiler
Duvar, doğal ya da yapay yapı materyallerini üst üste koymak suretiyle elde edilen bir yapıdır. Duvarlar, parçaları birleştirici bir madde kullanarak yapılabildiği gibi doğrudan doğruya parçaları üst üste yığarak da elde edilir.
Doğal yapı malzemesi kalker ve silis taşlarıdır. Bunlar üzerleri işlenmeden pürüzlü olarak bırakılabildiği gibi, işlenerek de kullanılabilir. Çok ileri bir sağlamlığın aranmadığı durumlarda akarsu yataklarından toplanan taşlar kullanılır. Daha sağlamlık için taş ocaklarından taş sağlanır ve özel olarak işlenir.
Yapay duvar malzemelerine örnek olarak ise; kerpiç briket, tuğla, gazbeton, cam tuğla, ahşap, alçıpan ve beton panelleri sayabiliriz.
Yöreden yöreye duvar yapımında kullanılan malzemeler farklılık gösterdiği gibi duvarların inşa şekli de farklılık gösterir. Örme, yığma, dizme, yapıştırma teknikleriyle duvar örülebilir.
Duvar ile ilgili Cümleler
- Bu duvar oradakinden daha uzundur.
- Ali kutuları duvarın önüne yığdı.
- Duvar köpekleri dışarıda tutacak kadar yüksek değildi.
- Duvar mermilerden delik deşik olmuştu.
- Duvar, iki metre kalınlığındadır.
- Resmini duvara as.
- Duvar kaba taşlardan yapılmıştır.
- Duvar kısmen sarmaşıkla kaplıdır.
- Ali duvardaki resmi gösterdi.
- Duvar boya ile kaplıydı.
- O, yumruğu ile duvara vurdu.
- Yumruğunla duvara vurdun, değil mi?
- Ali başını duvara yasladı.
- Duvar depremde dayanamadı.
Duvar tanımı, anlamı:
Tuğla : Balçığın kalıplara dökülüp güneşte kurutulduktan sonra özel ocaklarda pişirilmesiyle yapılmış olan ve duvar örmekte kullanılan yapı malzemesi.
Parça : Pasaj. Bir bütünden kopma, kırılma, yırtılma vb. yoluyla ayrılmış bölüm, lime. Güzel, alımlı kız veya kadın. Küçümseme ve değersiz sayma bildiren bir söz. Müzik eseri. Tane. Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey. Nesne. Birkaçı bir araya geldiğinde bir bütünü oluşturan şeylerin her biri, modül.
Kerpiç : Bu tuğladan yapılmış. Duvar örmekte kullanılmak için kalıplara dökülüp güneşte kurutulmuş saman ve balçık karışımı ilkel tuğla.
Duvar çekmek : Duvar örmek. aradaki ilişkiye son vermek, görüşmemek.
Duvar gibi : Sağır.
Duvar yapmak : Baraj yapmak.
Duvar ayağı : Yapılarda süs ögesinin dışında görevi olmayan, duvara yapışık, üzerinde yukarıdan aşağıya yivler bulunan yarım ayak.
Duvar dayağı : Yıkılmaması için duvara eğik olarak konulan destek ağaç.
Duvar dişi : İleride eklenecek duvarın iyice tutunması için duvarın bir yerinde bırakılan tuğla çıkıntıları, ekleme dişi.
Duvar gazetesi : Duvara asılan, çoğunlukla elle, yazı makinesi veya bilgisayar ile yazılan okul veya dernek gazetesi.
Duvar halısı : Duvara asmak üzere dokunmuş, üzerinde genellikle resim işlenmiş olan ince halı.
Duvar ilanı : Şehir meydanlarında büyük binaların duvarlarına yansıtılarak yapılmış olan duyuru. Sokak ve caddelere bakan duvarlara yapıştırılarak veya asılarak yapılmış olan duyuru.
Duvar kağıdı : Duvarları süsleyip güzelleştirmek için yüzeylerine yapıştırılan düz veya desenli kâğıt.
Duvar pası : İki oyuncunun rakip oyuncuya topu kaptırmadan birbirlerine atmaları ve alan kazanmaları.
Duvar resmi : Duvar yüzeyi üzerinde mum boyası, sulu boya, yağlı boya, mozaik, kazıma vb. tekniklerle yapılmış olan resim.
Duvar saati : Duvara asılı saat.
Duvar sarmaşığı : Yaprak dökmeyen, gövde yaprakları saplı, üst yüzü koyu, alt yüzü açık yeşil renkli, sert ve derimsi, küçük çiçekli, meyvesi bezelye tanesi büyüklüğünde etli, sarı veya morumsu siyah renkli bir bitki (Hedera helix).
Duvarsedefi : Dalak otu.
Duvar takvimi : Duvara asılan, günlük veya aylık durumu ayrı kâğıtlarla gösteren takvim.
Duvar topu : Özel bir odada tek başına veya iki kişiyle oynanan, topu bir raketle duvardaki belirli bölgeye atıp dönüşte çizgilerle belirlenmiş oyun alanına düşürme esasına dayanan bir oyun.
Duvar yazısı : Duvarlara yazılan her türlü yazı. Duvarlara özel yazı teknikleri kullanılarak yazılan yazı, grafiti. Duvarlara yazılan, genellikle politik içerikli slogan.
Duvar yüzlü : Vurdumduymaz.
Ana duvar : Bir yapının, dört bir yanını çevreleyen kalın dış duvar.
Kapı duvar : Ses seda çıkmaması durumu. Başvurulduğunda yanıt alınamayan kimse veya yer. Aldırmaz, vurdumduymaz kimse.
Kuru duvar : Taşların arasına harç konulmadan örülen duvar.
Moloz duvar : Moloz taşlarla yapılmış olan duvar.
Perde duvar : Yapıda statik ve dinamik yüklere karşı direnç sağlamak üzere kolonların devamı olan duvarlarda duvar yerine konulan, özel beton duvar.
Sağır duvar : Ses geçirmeyen duvar. Gerekli alakayı göstermeyen, ilgisiz, duymazlıktan gelen kimse.
Ağlama duvarı : Dert, sıkıntı anlatılan kimse veya makam. Kudüs'te bulunan ve Yahudilerce kutsal sayılan, büyük tapınağın ayakta kalan batı duvarı.
Buz duvarı : Samimi olmamaktan ortaya çıkan, arzu edilmeyen, arada soğukluk yaratan durum.
Hücre duvarı : Sadece bitki hücrelerinde hücre zarının dışında bulunan ve hücreyi dış etkenlerden koruyan cansız yapı, hücre çeperi.
İstinat duvarı : Toprak veya yapının kaymasını önlemek için yapılan, direnç sağlayan duvar.
Oturma duvarı : Oturmalık.
Ses duvarı : Havada ses hızına yakın bir hızla hareket eden bir cismin oluşturduğu aerodinamik olayların tümü.
Temel duvarı : Temeli oluşturan duvarlar.
Duvarcı : Duvar ören nitelikli işçi.
Duvarcılık : Duvarcının yaptığı iş.
Ağlama duvarına dönmek : Herkesin şikâyetini, derdini dinler duruma gelmek.
Alkol duvarını aşmak : Çok sarhoş olmak.
Dört duvar arasında kalmak : Evde, kapalı bir yerde kalmak zorunda olmak.
Düz duvara tırmanmak : Çocuk, çok yaramazlık yapmak.
Eceli gelen köpek cami duvarına siyer : "birinin başına kötü bir şey gelmesi kaçınılmaz olduğunda olmadık davranışlarda bulunabilir" anlamında kullanılan bir söz.
Eldeki yara yarasıza duvar deliği : "bir kimsenin acı ve sıkıntısı başkasına dert gibi görünmez" anlamında kullanılan bir söz.
Etten duvar örmek : Korumak amacıyla çevresinde kalabalık insan birikmek.
Kulağı duvar olmak : Sağır olmak.
O duvar senin bu duvar benim : Birinin yalpalayacak kadar sarhoş olduğunu anlatan bir söz.
Surat mahkeme duvarı : Asık suratlı, kimseye gülmeyen, suskun duran. utanması, sıkılması olmayan kimseler için kullanılan bir söz.
Yüzünü duvara yapıştırmak : İlgiyi kesmek.
Bölüm : Canlıların bölümlenmesinde filumların bir araya gelmesiyle oluşan birlik. Bölme işlemi sonunda elde edilen sayı. Bir okul veya üniversitenin herhangi bir bilim ve uzmanlık dalında eğitim sağlayan birimlerinden her biri, departman. Bir kuruluşun yönetim birimlerinden her biri, departman, seksiyon. Bir bütünü oluşturan parçaların her biri, kısım. Çağ, devir.
Gereç : Belirli bir işi yapmak için kullanılması gereken maddeler, malzeme, materyal.
Düzlem : Üzerinde girinti ve çıkıntı olmayan, düz, yassı. Üzerine, kesişen iki doğrunun her noktasının dokunması gereken yüzey, müstevi. Ortam.
Toprak : Arazi, tarla. Yer kabuğunun, toz durumuna gelmiş türlü kütle kırıntılarıyla, çürümüş organik cisimlerden oluşan ve canlılara yaşama ortamı sağlayan yüzey bölümü. Memleketli. Ülke. Kara. Yer kabuğunun bu bölümünden yapılmış.
Sınır : İki komşu devletin topraklarını birbirinden ayıran çizgi, hudut. Bir şeyin yayılabileceği veya genişleyebileceği son çizgi, uç. Bir şeyin nicelik bakımından inebileceği veya çıkabileceği en alt ve en üst yer, limit. Uç, son. Değişken bir büyüklüğün istenildiği kadar yaklaşabildiği durağan büyüklük, limit. Komşu il, ilçe, köy veya kişilerin topraklarını birbirinden ayıran çizgi.
Engel : Herhangi bir yolu kapamak için konulan nesne, bariyer. Bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep, mâni, mahzur, müşkül, pürüz, mânia, handikap. Kara yollarının kenarlarına yapılmış olan korkuluk, bariyer. Engelli koşularda, her yarışçının üzerinden atlaması gereken tahta düzenek, bariyer. Hemzemin geçitlerde kara yolu güvenliğini sağlamak için kullanılan açılır kapanır düzenek, bariyer.
Sonuç : Bir olayın doğurduğu başka bir olay veya durum, netice. Öz, özet. Sürmekte olan veya biten bir yarışmanın veya spor karşılaşmasının sayı bakımından durumu, skor. Bir gelişim veya girişimden elde edilen şey. Yazının veya sözün bitim bölümü.
Doğal : Sağduyuya, mantığa, olağan düzene uygun olan. Olağan, alışılmış, her zamanki gibi olan, beklenildiği gibi. Yapmacık olmayan. Doğada rastlandığı gibi, doğaya uygun olan, doğa güçlerine, kurallarına uyan, tabii, natürel. Katıksız, saf. Kendiliğinden olan, insan eliyle yapılmamış, yapay karşıtı. Doğada olan, doğada bulunan.
Yer : Durum, konum, vaziyet. Otel, motel vb.nde kalınacak oda. Bulunulan, yaşanılan, oturulan bölge. Önem. Ekime elverişli toprak parçası, arazi. Görev, makam. Üzerine yapı kurulmaya elverişli arazi, arsa. Gezinilen, ayakla basılan taban. İz. Durum, konum. Ülke. Bir olayın geçtiği veya geçeceği bölüm, alan, mahal. Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân. Yerküre.
Duvar arısı : (zooloji)
Duvar çalışması : Duvardan boy uzunluğu oranında uzakta durup duvarı itmekle yapılan çalışma.
Duvar direği : (Mimarlık) Eğrilmeye başlamış bir duvarın yıkılmasını önlemek için kullanılan ağaç direk.
Duvar duyurusu : Oynanacak oyunların tanıtılıp yaygınlaştırılmasında kullanılan, bazen resimli duvar duyurusu.
Duvar düzeni : Savunucu oyuna önem veren bir takımın tüm oyuncularını kale önüne çekerek, karşı takıma sayı yaptırmamak için kurduğu engel. (Bir tür ayaktopu oyunu biçimidir.)
Duvar fesleğeni : Yapışkan otu.
Duvar fesligeni : Parietaria officianalis, urticaceae.
Duvar gayma : Kerpiçle duvar yapma. (Yenikent *Aksaray -Niğde)
Duvar geckosu : Şerit arakonakçılarından, küçük, esmer sürüngen.
Duvar gekosu : Pullu sürüngenler (Squamata) takımının, gekogiller (Geckonidae) familyasından, 12-18 cm kadar uzunlukta, sırtı kara, Akdeniz memleketlerinde yaşayan bir sürüngen türü. (zooloji) (Tarentola mauritanica) Pullu-sürüngenler (Squamata) takımının gekogiller (Geckonidae) familyasından bir sürüngen türü. Uzunluğu 12-18 cm. Sırtı esmer karadır. Akdeniz memleketlerinde bulunur.
Diğer dillerde Duvar anlamı nedir?
İngilizce'de Duvar ne demek? : adj. mural
n. wall, dike, barrier, enclosure, inclosure
Fransızca'da Duvar : mur [le], paroi [la], enceinte [la]
Almanca'da Duvar : n. Einfriedung, Mauer, Wand, Wandung
Rusça'da Duvar : n. стена (F), ограда (F), забор (M), тын (M), перегородка (F), кладка (F)
Bu kısımda Duvar nedir? Duvar ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik bir biçimde hemen sorabilir, daha sonra kısaca Duvar tanımı, açılımı, kelime anlamı hakkında ansiklopedik bilgi verebilir veya dilerseniz Duvar hakkında sözler yazılar ile ingilizce veya almanca sözlük anlamı paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.