Edebiyat nedir, Edebiyat ne demek

Edebiyat; kökeni arapça dilinden gelmektedir.

  • Olay, düşünce, duygu ve hayallerin dil aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak biçimlendirilmesi sanatı, yazın, gökçe yazın.
  • Bir bilim kolunun türlü konuları üzerine yazılmış yazı ve eserlerin hepsi, literatür
  • İçten olmayan, gereksiz, yapmacık, boş sözler.

"Edebiyat" ile ilgili cümle

  • "Hekimlik edebiyatı."
  • "Edebiyat hocasıyken talebeme bu nesir sanatından bir defa bahsetmiştim." - F. R. Atay

Edebi terim anlamı:

Bu bilimi konu olarak ele alan kitap (EDEBİYATÇA, EDEBİYATLIK, Littéraire; EDEBİYATÇI, Littérateur). (Edebiyat kelimesi yabancı bir kelime olduktan başka anlam bakımından konusu ile de hiç bir ilgisi olmadığından, Türkçe karşılığının bulunması gereken terimlerden biridir. Bunu için şimdiye kadar Betikler, Yazınlar, Yazna gibi karşılıklar ileri sürülmüştür.)

Bu eserlerin yer aldığı sanat kolu.

Sanatça, yani insanda estetik duyguyu heyecana getirecek değerde meydana getirilmiş şiir, sahne eseri, hikâye, roman, söylev gibi nazım veya nesir halindeki eserlerin hepsi.

Bu sanatı ve bu eserleri inceliyen bilim.

Fransızca'da Edebiyat ne demek?:

littérature

Edebiyat hakkında bilgiler

Edebiyat veya yazın; olay, düşünce, duygu ve hayalleri dil aracılığı ile estetik bir şekilde ifade etme sanatıdır.

 

Edebiyat kelimesi Arapça adabiyyāt أدبيّات kelimesinden gelir. Kelime Adb kökünden gelen ve 1. görgü, terbiye, konuk ağırlama adabı, 2. yaşam tarzına ilişkin hikâye ve gözlemlerden oluşan anlamlarına gelen adab أدب kelimesinin çoğul halidir.

Türkçede edebiyat kelimesi Tanzimat Dönem'inde kullanılmaya başlanmıştır. Bundan önce ilm-i edeb, şiir ve inşa gibi terimler kullanılmaktaydı. Edebiyat kelimesi ilk defa Şinasi ve Namık Kemal'in yazılarında kullanılmıştır. Edebiyat kelimesi Fransızca littérature sözcüğünün Türkçesi olarak düşünülmüş ve kullanılmıştır. Fransızca kelime Latince harf anlamına gelen littera sözcüğünden türetilmiş litteratura kelimesine dayanır.

Edebiyatın edebiyatçılar tarafından ortak bir kanıya varılmış bir tanımı bulunmamaktadır. Edebiyat tanımlanması Platon'un Devlet eserinden günümüze kadar sürmektedir. Platon, edebiyatın genel anlamı ile hayatı yansıması olarak tanımlamış ve bu betim günümüze kadar yaşarlığını korumuştur. Fransız roman yazarı Stendhal "Bir roman yol boyunca gezdirilen ayna demektir.", Georgi Plehanov ise "Edebiyat ve sanat, hayatın aynasıdır" demiştir. Bu tanımlamaları M. Parkhomenko ve A. Myasnikov "Sanat çoğu kez aynaya benzetilir. Bu benzetmenin yanlışlığı, on dokuzuncu yüzyıl klasiklerinin bile gözünden kaçmamıştır. Ayna, karşısında duran nesneleri donuk biçimde yansıtmaktan öte bir şey yapmaz, oysa sanat gerçeğin özüne doğru çok inebilmek için gerçeği seçer, çözümler ve yeniden biçimlendirir." şeklinde eleştirmişlerdir.

 

Edebiyat ile ilgili Cümleler

  • Edebiyat okumak için İtalya'ya gitti.
  • Edebiyat bize insanlığı öğretir.
  • Ben dil ve edebiyat okudum.
  • Biz üniversitede edebiyat alanında ihtisas gördük.
  • O, edebiyatta yeterli.
  • Edebiyat okumak zihnimizi besler.
  • Biz şiir ve edebiyat hakkında konuştuk.
  • Edebiyat okumayan insanlar, Fransızca'da "le passé simple" çekiminin olmadığını düşünme eğilimindedir.
  • Edebiyat bir milletin geleceğidir.
  • Edebiyat eğitimi almak için İtalya'ya gitti.
  • Edebiyat bize insanlık hakkında öğretir.
  • O, İngiliz Edebiyatı okumak amacıyla Amerika Birleşik Devletlerine gitti.
  • O, modern edebiyatının en önemli isimlerinden biridir.
  • O, Türk edebiyatının bir çevirmenidir.

Edebiyat anlamı, tanımı:

Olay : Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vaka. Önemli tarihsel olgu, fenomen.

Düşünce : Uzay ve zamanın ötesinde, öznenin dışında, kendiliğinden var olan, duyularla değil, yalnızca ruhen algılanabilen asıl gerçeklik, mütalaa, fikir, ide, idea. Dış dünyanın insan zihnine yansıması. Tasa, kaygı, sıkıntı. Niyet, tasarı. İlke, yönetici sav.

Duygu : Kendine özgü bir ruhsal hareket ve hareketlilik. Belirli nesne, olay veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim. Nesneleri veya olayları ahlaki ve estetik yönden değerlendirme yeteneği. Duyularla algılama, his. Önsezi.

Hayal : Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şey, imge, hülya. Görüntü. Aydınlatılan bir perde arkasında deri veya kartondan yapılmış, hareket edebilen resimler ve bunlarla oynatılan oyun. Belli belirsiz görülen şey, gölge. İmge.

Aracı : Ara bulucu. İhracatçının ihracattan doğan alacaklarının büyük bir bölümünün malın yüklenmesinden hemen sonra, kalan kısmının ise para, malı alandan tahsil edildiğinde bir aracı banka tarafından ödenmesini sağlayan kredi veya yatırım tekniği. Üretici ile tüketici arasında alım satım konusunda bağlantı kuran ve bundan kazanç sağlayan kimse, mutavassıt, komprador. İki şey arasında bağlantı kuran kimse, vasıta.

Biçim : Herhangi bir şeyin benzeri. Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkâl. Disket vb.nin bilgisayarda kullanılabilir durumu. Tarz. Yazı ve simgelerin bilgisayarda kullanılmaya elverişli çerçevesi, düzeni, format. Biçme işi. Sanat ve edebiyat eserlerinde dış görünüş, form. Yakışık alan şekil, uygun şekil. Şiirlerin kuruluş ve uyak düzenlerine göre olan dış görünüşü, şekil.

Sanat : Bir meslekte uyulması gereken kuralların tümü. Zanaat. Belli bir uygarlığın veya topluluğun anlayış ve zevk ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım. Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık. Bir şey yapmada gösterilen ustalık.

Eser : Soyut kavramlarda belirti. Emek sonucu ortaya konan ürün, yapıt. İz, işaret, im. Yayın, kitap, yapıt.

Edebiyat yapmak : Bir konu üzerinde gereksiz yere süslü sözler söylemek.

Edebiyat bilimi : Edebiyatı bütün yönleriyle araştıran, inceleyen, irdeleyen ve tahlil eden bilim dalı, yazın bilimi.

Edebiyatsever : Edebiyata tutkun.

Edebiyat tarihi : Bütün edebî hareketleri ve dönemleri, yazarları, şairleri, dil ve üslup özelliklerini açıklayan bilim dalı veya kitap, yazın tarihi.

Karşılaştırmalı edebiyat : Karşılaştırma yöntemiyle çeşitli edebiyatlar arasındaki ilişkileri, benzerlikleri tespit etmeyi amaçlayan bilim dalı, mukayeseli edebiyat.

Burjuva edebiyatı : Orta sınıf halk kesimine hitap eden edebiyat.

Çocuk edebiyatı : Çocukların hayatı kavramasına yardımcı olacak, hayal gücünü geliştirici, okuma sevgisini aşılayan, eğitici bir edebiyat türü, çocuk yazını.

Divan edebiyatı : XIII-XIX. yüzyıllar arasında dil, konu, işleniş bakımından Arap, Fars etkisi altında gelişmiş Türk edebiyatı.

Halk edebiyatı : Adı belli olan veya olmayan kimselerin, halk ozanlarının yarattıkları şiir, destan, hikâye vb. türleri içine alan edebiyat.

Zümre edebiyatı : Seçkin kesimlere hitap eden edebiyat.

Edebiyat bilimci : Edebiyat bilimi ile uğraşan kimse.

Edebiyatça : Edebiyata uygun, edebiyata benzer.

Edebiyatçı : Edebiyat dersi okutan öğretmen. Edebiyatla uğraşan kimse, yazıncı, yazın eri.

Edebiyatseverlik : Edebiyatsever olma durumu.

Sözlü : Evlenmek için birbirine söz vermiş olan kimse, yavuklu. Sözle, konuşma biçiminde yapılan, şifahi, yazılı karşıtı.

Yazılı : Geçerli olan, nominal. Yazılı sınav. Üzerinde yazı bulunan, yazısı olan. Yazılmış olan, muharrer, sözlü karşıtı.

Gökçe : Gök rengi, mavi. Bu renkte olan. Güzel, hoşa giden. Gökle ilgili, semavi.

Bilim : Genel geçerlik ve kesinlik nitelikleri gösteren yöntemli ve dizgesel bilgi. Belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkan, belli bir amaca yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci. Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi, ilim.

Türlü : Çeşitli sebzelerle pişirilen yemek. Çok çeşitli özellikleri olan, çeşit çeşit, muhtelif.

Hepsi : Bütünü, tamamı, tümü, cümlesi.

Literatür : Edebiyat. Kaynak.

Estetik : Güzellik duygusuna uygun olan. Kusurlu bir organı düzeltmek veya güzelleştirmek amacıyla uygulanan (yöntemler). Güzelliği ve güzelliğin insan belleğindeki ve duygularındaki etkilerini konu olarak ele alan felsefe kolu, güzel duyu, bedii. Güzellik duygusu ile ilgili olan. Sanatsal yaratının genel yasalarıyla sanatta ve hayatta güzelliğin kuramsal bilimi, güzel duyu, bedii, bediiyat.

Edebiyat dili : Bak. Dil.

Edebiyat kelimesi : Yalnız edebiyatta kullanılan kelime.

Edebiyat türleri : Edebiyat eserlerinin ayrıldığı şiir, dram, hikâyeleme, öğretme, mektup ve sözenlik türleri.

Edebiyatçılık : Edebiyatçının yaptığı iş, yazıncılık. İlgili cümle: "“Harp patlıyor ve askerlere edebiyatçılık, edebiyatçılara askerlik yapmak düşüyor.”" N. F. Kısakürek.

Diğer dillerde Edebiyat anlamı nedir?

İngilizce'de Edebiyat ne demek? : n. literature, belles lettres, polite letters, letters

Fransızca'da Edebiyat : littérature [la], les belles lettres

Almanca'da Edebiyat : n. Belletristik, Literatur, Schrifttum

Rusça'da Edebiyat : n. литература (F), беллетристика (F), эпос (M)

adj. литературный