Etek nedir, Etek ne demek

  • Bedenin belden aşağısına giyilen, değişik biçimlerde, genellikle kadın giysisi, eteklik.
  • Yağmur sularının, çatının bazı yerlerinden içeri sızmasını önlemek için yapılmış olan saç örtü.
  • Dağ, tepe, yığın vb. yamaçlı şeylerin alt bölümü.
  • Giysinin alt kenarı.
  • Çadır, kanepe örtüsü gibi kumaştan olan şeylerin yere sarkan bölümü.
  • Giysinin belden aşağıda kalan bölümü
  • Edep yeri.

"Etek" ile ilgili cümleler

  • "Baca eteği. Boru eteği."
  • "Sevim'in eteği bir dikene takılıp yırtılmış, beyaz potinleri çamura batmıştı." - R. N. Güntekin
  • "Vedia'nın eteklerinden gözlerini ayırmayarak onu takip ediyordu." - P. Safa
  • "Dağın eteklerine küme küme serpilen kerpiç evleri gördü." - H. Z. Uşaklıgil

Yerel Türkçe anlamı:

Kasık.

Çocuk kundağı.

Etek // evsük etek: Kadın

Yabanî yonca, fiğ.

Saçak, sallanan uç.

Üreme organı (insan için).

Derinin karın tarafı.

İnsan ya da hayvan eşi, sonu.

Kadınların önlerine bağladıkları önlük.

Namus.

Diğer sözlük anlamları:

Kenar.

Bilimsel terim anlamı:

Yağış sularının, çatının kimi yerlerinden içeri sızmasını önlemek için yapılmış olan sac örtü. (Örnek: baca eteği, boru eteği)

İngilizce'de Etek ne demek? Etek ingilizcesi nedir?:

flashing

Osmanlıca Etek ne demek? Etek Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

 

şira

Etek hakkında bilgiler

Etek, bedenin belden aşağısına giyilen ve genellikle kadınlar için olan, bacakları olmayan giysiye verilen ad. Kısa, uzun, deri, pileli gibi birçok çeşidi vardır.

20. yüzyıla kadar genel olarak Avrupa'daki tüm medeniyetlerde kadınlar etek giyerlerdi. Sanayi devrimi ve I. Dünya Savaşı ile II. Dünya Savaşı sonrasında kumaş sıkıntısı veya üretimde eteklerin makinelere kaptırılması gibi zorunlu koşullar sonrasında kadınlar eteğin yanında pantolon da giymeye başladılar.

1970'lerde ise özgürlüğün simgesi haline gelen kot pantolon ile etek, kadınlar için bir kıyafet zorunluluğundan çıkıp modası olan bir giyim aksesuarına dönüştü.

İskoçya gibi bazı ülkelerde kutlama veya resmi törenlerde erkekler de milli kıyafet olarak özel etek giyerler.

Etek ile ilgili Cümleler

  • Kilt bir etek değildir.
  • O bir uygun mini etekle yeşil bir ceket giyiyordu.
  • Mini eteklerin tekrar geri geleceğini düşünüyor musun?
  • Sanırım Tom'un büyükannesi bir mini etek giyemeyecek kadar çok yaşlı.
  • Eteklerimi diz boyu giymeyi severim.
  • Mini etek ve mikro etek arasındaki fark nedir?
  • Etek yeşildir.
  • Tom'un büyükannesinin bir mini etek giyemeyecek kadar yaşlı olduğunu düşünüyorum.
  • Etek uygun değildi, bu yüzden değiştirmek zorunda kaldım.
  • Evim kentin eteklerinde.

Etek anlamı, kısaca tanımı:

Beden : Vücudun, baş, kol ve bacak dışında kalan bölümü, gövde. Canlı varlıkların maddi bölümü, vücut. Kale duvarı. Giysilerde ölçü.

Genel : Herkesin yararlanabileceği (yer, nesne). Yetkisi ve sorumluluğu çok olan. Ayrıntıları göz önüne alınmayarak bütünü bakımından ele alınan. Bir genelleme sonucunda elde edilen. Bir şeye veya bir kimseye özgü olmayıp onun bütün benzerlerini içine alan, umumi.

 

Kadın : Hizmetçi bayan. Analık veya ev yönetimi bakımından gereken erdemleri, becerileri olan. Erişkin dişi insan, hatun, hatun kişi, zen. Bayan.

Giysi : Her türlü giyim eşyası, giyecek, elbise, kıyafet, esvap, libas, urba.

Kumaş : Pamuk, yün, ipek vb.nden makinede dokunmuş her türlü dokuma. Varlığı ve kişiliği oluşturan nitelik veya malzeme.

Etek açmak : Kadın, cinsel arzusunu belirtmek.

Etek öpmek : Yaltaklanmak, dalkavukluk etmek.

Etek silkmek : El etek çekmek. çekilmek, artık karışmamak.

Etek takmak : Erkek ar, namus, erdem vb. özellikleri bulunmayan duruma düşmek.

Eteğe varmak : Yardım istemeye gitmek.

Eteği ayağına dolaşmak : Eli ayağı dolaşmak.

Eteği kirlenmek : Kadının namusuna dokunulmak.

Eteğinde namaz kılınmak : İçi dışı çok temiz kişi olmak.

Eteğindeki taşı dökmek : Bütün bildiklerini açıklamak.

Eteğinden ayrılmamak : Peşini bırakmamak.

Eteğinden el çekmek : Etliye sütlüye karışmamak. birini tacizden vazgeçmek.

Eteğini başına atmak : Birini azarlamak, onur kırıcı sözlerle suçlamak.

Eteğini çekmek : Günah sayılan işlerden uzak durmak.

Eteğini tutmak : Yardım istemek.

Eteğine düşmek : Yalvarıp yakarmak.

Eteğine yapışmak : Birinin koruyuculuğu altına girmek.

Eteğini toplamak : Birinin kötü yaptığı işleri düzeltmek. birinin derli toplu olmasını sağlamak, birini düzenli yaşatmak.

Eteğiyle mum söndürmek : Uygun olmayan biçimde iş yapmak, sakar olmak, üstünkörü davranmak.

Etekleri tutuşmak : Çok telaşlanmak.

Etekleri uzamak : Yanlışları düzeltmek, ayıbını kapatmak.

Etekleri zil çalmak : Çok sevinmek. alınan sevinçli bir haber üzerine telaşa ve heyecana kapılmak.

Eteklerini indirmek : Üzerine düşen görevi yerine getirmek.

Eteklerini toplamak : Düzenli, temiz veya namuslu olmak.

Etek bağı : Kadınların iç giysilerinin çarşaf altından görünmemesi için bellerine bağladıkları ince kuşak.

Etek belde : Bir işi yapmaya hazır olan.

Etek bezi : Kundak çocuklarının belden aşağısına sarılan bez.

Etek dolusu : Pek çok, bol bol, alabildiğince fazla.

Etek etek : Bol bol, pek çok.

Etek kiri : Yolsuz ilişki.

Etek pisliği : Yasal olmayan, yolsuz ilişki.

Etekserpen : Kıyafeti toplu olmayan, pasaklı.

Etek taşı : Alaturka tuvalette taşın arka bölümü.

Eteği arı : Namuslu, iffetli.

Eteği belinde : Kıvrak ve hamarat (kadın).

Eteği düşük : Pasaklı veya düşkün (kadın).

Eteği temiz : İffetli, namuslu (kadın).

Eteğine eğri : İffetsiz, kötü (kadın).

Eteğine pis : Aşırı cinsel arzu duyan, şehvetli, tatmin olmayan.

Eksik etek : Kadın.

İç etek : Kadınların giysi altına giydikleri etek, jüpon.

Maksi etek : Boyu topuklara kadar uzanan etek, maksi.

Midi etek : Boyu diz kapağını örten veya diz kapağından üç dört santim kadar aşağı inebilen etek.

Mini etek : Boyu diz kapağından yukarıda olan, çeşitli kısalıkta etek.

Uzun etek : Etek boyu dizin altında olan giysi, maksi. Şapşal, sallapati.

Üç etek : Genellikle köylü kadınlarının giydiği üç ayrı etekten oluşmuş özel bir giysi.

Çatı eteği : Çatının, binanın dış duvarlarını aşan, yağışlara karşı duvarın en üst bölümünü koruyan dışa uzanmış kısmı.

Dağ eteği : Dağ yamacının alt bölümü.

Damak eteği : Damağın kemiksiz ve yumuşak olan arka bölümü.

Pencere eteği : Pencere ile döşeme arasındaki bölüm.

Etekleme : Eteklemek işi.

Eteklemek : Birinin eteğini saygı göstermek amacıyla öpmek veya öper gibi yapmak. Yaranmaya çalışmak, dalkavukluk etmek.

Etekleyiş : Etekleme işi.

Eteklik : Etek. Bir şeyin aşağıya doğru uzanan yüzü. Etek yapmaya elverişli (kumaş).

Dünyadan el etek çekmek : Bir kenara çekilip çevresiyle ilgisini kesmek, toplumun yaşayışına karışmamak, dünya işleriyle ilgilenmez olmak.

El etek öpmek : Yaltaklanmak. bir işi yaptırmak için çok yalvarmak.

El etek tutmak : Tarikata girmek, derviş olmak.

Köpek sürünmekle etek kesilmez : "terbiyesiz kimsenin sataşmasıyla temiz kişi lekelenmiş olmaz" anlamında kullanılan bir söz.

Değişik : Değiştirilmiş, muaddel. Alışılmışın dışında bir özelliği bulunan. Çok hastalık geçirerek gelişmemiş çocuk. Yedek iç çamaşırı, giyecek. Farklı.

Biçim : Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkâl. Biçme işi. Sanat ve edebiyat eserlerinde dış görünüş, form. Herhangi bir şeyin benzeri. Şiirlerin kuruluş ve uyak düzenlerine göre olan dış görünüşü, şekil. Tarz. Yazı ve simgelerin bilgisayarda kullanılmaya elverişli çerçevesi, düzeni, format. Yakışık alan şekil, uygun şekil. Disket vb.nin bilgisayarda kullanılabilir durumu.

Kalan : Bölme işleminde bölünenden artan sayı. Kalma işini yapan. Artan, mütebaki. Bir çıkarmanın sonucu.

Bölüm : Bir bütünü oluşturan parçaların her biri, kısım. Çağ, devir. Canlıların bölümlenmesinde filumların bir araya gelmesiyle oluşan birlik. Bölme işlemi sonunda elde edilen sayı. Bir okul veya üniversitenin herhangi bir bilim ve uzmanlık dalında eğitim sağlayan birimlerinden her biri, departman. Bir kuruluşun yönetim birimlerinden her biri, departman, seksiyon.

Kenar : Bir şeyi çevreleyen çizgi. Bir biçimi sınırlayan çizgilerden her biri. Yan. Pervaz, çizgi, antika, baskı vb. çevre süsleri. Merkezden uzak olan, kuytu, ıssız, sapa, tenha yer. Bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı veya yakını, kıyı, yaka.

Çadır : Keçe, deri, kıl dokuma, sık dokunmuş kalın bez veya plastik maddelerden yapılarak direklerle tutturulan, taşınabilir barınak, çerge, oba, otağ. Gölgelik olarak kullanılan tente veya şemsiye.

Kanepe : Birkaç kişinin oturabileceği genişlikte koltuk, çekyat. Genellikle çay ve kokteyller için hazırlanan, peynir, sucuk, salam vb. şeylerle süslenen çok küçük ekmek.

Bacak : Hayvanlarda yürümeye veya atlamaya yarayan organ. İskambil kâğıtlarında genç erkek resimli kâğıt, oğlan, vale. Bazı şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri, ayak. Vücudun kasıktan tabana kadar olan bölümü.

Alt : Bir şeyin yere yakın bölümü. Birkaç şeyden aşağıda olan. Bir şeyin yere bakan yanı, zir, üst karşıtı. Birine göre daha aşağı mevkide olan kimse, madun. Bir nesnenin tabanı. Oturulurken uyluk kemiklerinin yere gelen bölümü. Sınıflamalarda ikinci derecede olan.

Edep yeri : İnsanlarda üreme organlarının bulunduğu yer, ut yeri.

Edep : İyi ahlak, incelik, terbiye. Toplum töresine uygun davranma.

Etek baş : Aşağı taraf.

Etek koruyan : Kadın çiftekerinin eteği korumaya yarayan parçası.

Etek koruyan ağ : Kadın çiftekerlerinde etekleri, korumak için arka teker üstüne gerilen ağ.

Etek pıçağı : Ustura.

Etek salmamak : Pabuç bırakmamak.

Etek takmak : erkek ar, namus, erdem vb. özellikleri bulunmayan duruma düşmek.

Etekaltı : Gerdekten sonra güveyin kayın pederine götürdüğü armağan.

Etekce : Üç etekli elbise.

Etekcek : Kadınların önlerine bağladıkları önlük Üç etekli elbise. Eteklik. Elbise içine giyilen kolsuz ya da askılı gömlek, kombinezon. Elbise. 4.bk. etek. 5.bk. etekce. Kadın giysisi.

Etekçe : Üç etekli elbise. Eteklik. 1.bk. etekcek- 2.bk. etekce.

Diğer dillerde Etek anlamı nedir?

İngilizce'de Etek ne demek? : n. skirt, lap, foot (hill)

Fransızca'da Etek : jupe [la], pied [le]

Almanca'da Etek : n. Rock

Rusça'da Etek : n. подол (M), пола (F), подошва (F), подножие (N), юбка (F), небо (N)