Görüş nedir, Görüş ne demek

"Görüş" ile ilgili cümle

  • "Kolektif bir görüş rahatlığı insanı düşündürmekten kurtarır." - A. H. Çelebi

Yerel Türkçe anlamı:

Fikir, görüş

Eğitim alanındaki sözlük anlamı:

Olaylar, düşünceler ya da nesneler üzerinde geliştirilen anlayış, değer ve yargı.

Bilimsel terim anlamı:

Herhangi bir konu üzerinde kişinin inancı.

Bireyin belli bir konudaki bakış açısı ve anlayış biçimi.

İngilizce'de Görüş ne demek? Görüş ingilizcesi nedir?:

sight, vision, conception, opinion, view

Fransızca'da Görüş ne demek?:

vision

Görüş kısaca anlamı, tanımı:

Görüş bildirmek : Bir konuda elde edilen düşünce ve deneyimleri vermek.

Görüş açısı : Bir şeyi görebilme alanı. Bakış açısı.

Görüş ayrılığı : Bir görüş veya düşüncede farklı değerlendirmede bulunma, farklı düşünme.

Görüş birliği : Aynı görüş ve düşüncede olma.

Görüş sahibi : Görüş veya düşünce ileri süren (kimse).

Açık görüş : Cezaevlerinde yatanlarla yakınlarının belirli günlerde, aralarında herhangi bir fiziksel engel olmaksızın yaptıkları görüşme biçimi.

 

İleri görüş : Daha sonra olabilecekleri düşünme işi, vizyon.

Kapalı görüş : Cezaevlerindeki tutukluların yakınlarıyla belirli günlerde, aralarında birbirleriyle teması engelleyen nesneler gerisinden yüz yüze görüşmesi.

Karşı görüş : Bir teze veya iddiaya karşı getirilen yeni ve değişik önerme, karşı düşünce.

Uzak görüş : İleride olabilecekleri düşünme ve sezme.

Dünya görüşü : Evrenin ve hayatın anlamını, amacını, değerini, insan varlığını ve davranışlarını bütünüyle kavramaya çalışan genel düşünce.

Görüş birliği içinde olmak : Aynı görüş ve düşünceye sahip bulunmak.

Görüş birliği sağlamak : Aynı görüş ve düşüncede birleşmek.

Görüş birliğine varmak : Farklı görüş ve düşüncelerden sonra aynı görüş ve düşünceye ulaşmak.

Görüşlü : Görüşü olan.

Görüşlülük : Görüşü olma durumu.

Görüşme : Görüşmek işi, mülakat, müzakere.

Görüşme yapmak : Tartışmak, müzakere etmek.

Görüşmeci : Görüşme yapan kimse.

Görüşmecilik : Görüşmeci olma durumu.

Görüşmek : Bir iş, bir konu üzerinde karşılıklı görüş ileri sürmek, müzakere etmek. Buluşup konuşmak, konuşup sohbet etmek. Dostluk, ahbaplık etmek.

Görüştürmek : Görüşmelerini sağlamak.

Görüştürülme : Görüştürülmek işi.

Görüştürülmek : Görüşmeleri sağlanmak.

Görüşülme : Görüşülmek işi.

Görüşülmek : Görüşme işi yapılmak, müzakere edilmek. Herhangi biriyle görüşmek.

Barış görüş olmak : Her türlü dargınlığı unutarak barışmak.

Bir görüş bir kör biliş : "bir kez görmekle bir şey iyice anlaşılmaz, öğrenilmez" anlamında kullanılan bir söz.

 

Dar görüşlü : Yeni ve değişik görüşleri benimsemeyen, anlayış göstermeyen (kimse), kısa görüşlü.

Dar görüşlülük : Dar görüşlü olma durumu, kısa görüşlülük.

Deveci ile görüşen kapısını yüksek açmalı : "yüksek makam sahibi kimselerle ilgisi olanlar durumlarının gerektirdiği özveriyi göze almalıdırlar" anlamında kullanılan bir söz.

Dünya görüşlü : Dünya görüşü olan.

Genel görüşme : Toplumla veya devletin faaliyetleriyle ilgili konuların Türkiye Büyük Millet Meclisi genel kurulunda görüşülmesi. Kurum ve kuruluşlarda bir durumu görüşmek ve gerçeği meydana çıkarmak amacıyla yapılmış olan geniş katılımlı toplantı.

Geniş görüşlü : Konuları çok yönlü değerlendiren (kimse).

Geniş görüşlülük : Konuları çok yönlü değerlendirme.

İleri görüşlü : İleri görüşü olan (kimse).

İleri görüşlülük : İleri görüşlü olma durumu.

Karışanı görüşeni olmamak : İşine kimse karışmamak, özgür olmak.

Kısa görüşlü : Dar görüşlü.

Kısa görüşlülük : Dar görüşlülük.

Kurtla görüşürsen köpeği yanından ayırma : "saldırgan biriyle karşılaşacak olan kişi, kendisini koruyacak önlemler almalıdır" anlamında kullanılan bir söz.

Uzak görüşlü : Uzak görüş sahibi olan (kimse).

Uzak görüşlülük : İleride, gelecekte olabilecekleri düşünme ve sezme gücü.

Görme : Görmek işi, rüyet.

Algılama : Algılamak işi, idrak, idrak etme.

Cezaevi : Hükümlülerin içinde tutuldukları yapı, hapishane, mahpushane, dam, kodes, mahbes.

Hastane : Hastalara yatarak veya ayakta tanı, tedavi ve bakım hizmetlerinin hekim, hemşire ve diğer sağlık çalışanları tarafından verildiği sağlık kuruluşu.

Ziyaret : Birini görmeye, biriyle görüşmeye gitme, görüşme. Bir yeri görmeye gitme.

Olay : Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vaka. Önemli tarihsel olgu, fenomen.

Varlık : Var olan her şey. Var olma durumu, mevcudiyet. Ömür, hayat. Para, mal, mülk, zenginlik, variyet. Önemli, yararlı, değerli şey. Canlı varlıkların sayısal yoğunluğu veya dağılımı, popülasyon. Kalıcı olan, gelip geçici olmayan şey.

Bir : Aynı, benzer. Tek. Sadece. Ancak, yalnız. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Bir kez. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Beraber. Sayıların ilki. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Bu sayı kadar olan. Eş, aynı, bir boyda. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı).

Ayıran : Işığı yalın ögelerine ayırma özelliği olan.

Özellik : Bir şeyin benzerlerinden veya başka şeylerden ayrılmasını sağlayan nitelik, hususiyet, hasiyet, hassa, mahsusluk, spesiyalite.

Konsept : Kavram. Tarz. Düzen. Anlayış, görüş.

Görüş alanı : Bir ırakgörürün içine alabildiği gökyüzü parçası; başka deyimle, bir bakışta gökyüzünde görebildiği alan. Bir alıcı merceğinin kapsadığı alan. Alıcının görüş açısının kapsadığı alan.

Görüş çizgisi : Bir sinema salonunda koltukta oturan olağan boyda izleyicinin gözünden görüntülüğe inen dikme.

Görüş doğrusu : Betimsel uzambilgisinde, gözlemcinin gözü ile baktığı noktayı birleştiren doğrultu, Anlamdaş. görüş doğrultusu.

Görüş kılmak : Görüşmek, tanışmak.

Görüş ortamı : Görüş ve kanıların oluşma, biçim kazanma ve yön almasında üstlencesi olan toplumsal koşul ya da ortam.

Görüş ölçeği : Türlü konular üzerinde kişilerin görüşlerini anlamak için düzenlenmiş bir soruşturma birimi.

Görüş yapma : Nişandan sonra, oğlan tarafının kızı görmeğe gitmesi.

Görüşebilme : Görüşebilmek işi.

Görüşebilmek : Görüşme imkânı veya olasılığı bulunmak. İlgili cümle: "“O hafta çocukluk arkadaşı ile iki defa daha kısaca görüşebildi.”" O. C. Kaygılı.

Görüşleri birleştirme kıyılgısı : tevbîd- i ictihâd karârı,ictihâdları birleştirme karârı (bk. İnançları birleştirme kıyılgısı).

Görüş ile ilgili Cümleler

  • O, telefon görüşmesi yapmak için birkaç kez masadan ayrıldı.
  • Görüşecek önemli bir meselemiz var.
  • "Saate bak! Okula geç kalacağım! Hoşçakal!" "Görüşürüz. Dikkatli ol."
  • Milattan önce 384 ve 322 yılları arasında yaşamış olan Aristo, Dünya'nın yuvarlak olduğuna inanıyordu. Dünya'nın evrenin merkezi olduğu; Güneş'in, Ay'ın ve bütün sabit yıldızların da onun çevresinde döndüğü görüşündeydi.
  • Görüşecek biraz işim var.
  • Görüş yeteneğim bozulmaya başlıyor.
  • Görüşeceğiz.
  • Bu benim görüşüm, onun değil.
  • Görüş, açıklamanın ötesinde görkemli oldu.
  • Bu benim görüşüm, senin değil.
  • Görüşebileceğimizi umuyorum.
  • Yakında görüşürüz umarım.
  • O dün Jacob'la görüştü.
  • Görüş mesafem nasıldır bilemem siz her şeyin en doğrusunu bilenler karar versin.

Diğer dillerde Görüş anlamı nedir?

İngilizce'de Görüş ne demek? : adj. visual, optic, optical

n. idea, sentiments, opinion, sight, view, concept, apprehension, argument, aspect, case, conviction, estimation, eye, feeling, genius, horizon, interest, notion, outlook, position, thought, vision

v. interview, have a talk with, meet, talk, discuss, negotiate, approach, argue, canvass, confer, consult, contact, parley, powwow, reason, see, get into touch, keep in touch

Fransızca'da Görüş : vue [la], point de vue, avis [le], considération [la], idée [la], sens [le]

Almanca'da Görüş : n. Anschauung, Ansicht, Sicht, Bemerkung, Beurteilung, Erachten, Gesichtspunkt, Gesinnung, Position, Auffassung, Begriff

Rusça'da Görüş : n. мнение (N), в`идение (N), свидание (N), воззрение (N), отношение (N), видимость (F)