Güzel nedir, Güzel ne demek

Güzel; Dil bilgisi yönünden Türkçe'de sıfat olarak kullanılır.

"Güzel" ile ilgili cümleler

  • "Güzel güzel amma!"
  • "Güzel duygular. Güzel hareketler."
  • "Güzel vaatler."
  • "Güzel bir gece."
  • "Güzel şey canım, milletvekili olmak!" - Ç. Altan
  • "Güzeller deniz kenarına geldikleri zaman âşıklar da kale burçlarına ve bedenlerine dolarlar." - A. H. Çelebi
  • "Karıkoca bu kuzu yüzünden güzel bir kavga ettiler." - Ö. Seyfettin
  • "Arabayı koştururken boyunlarındaki ziller güzel şıngırdıyordu atların." - R. Enis
  • "Güzel kız. Güzel çiçek.""Yalının en güzel odası bizimdi."
  • "Güzel bir fırsat."

Yerel Türkçe anlamı:

Güzel; güzel kimse. || gözel

Felsefi anlamı:

(Sözcüğün somut anlamı: Görmeyle ilgili, göze hoş görünen). Estetiğin temel kavramı; değer yargılarının ana kavramlarından biri. Güzel, genellikle uyumlu birlik olarak kabul edilir. Platon'dan beri güzel üzerine çeşitli öğretiler geliştirilmiştir.

 

Edebi terim anlamı:

İnsanın estetik duygusunu heyecana getiren hal.

Güzel isminin anlamı, Güzel ne demek:

Kız ismi olarak; Hoşa giden, hayranlık uyandıran, beğenilen.

Bilimsel terim anlamı:

Biçimindeki uyum ve ölçülerindeki dengeyle hayranlık dugusu uyandıran ve hoşa giden (yazı, şiir, yapıt).

İngilizce'de Güzel ne demek? Güzel ingilizcesi nedir?:

beautiful

Fransızca'da Güzel ne demek?:

le beau, beau

Gezilecek görülecek bir yer, şehir olarak tanımı:

Diyarbakır şehri, Çermik ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.

Güzel hakkında bilgiler

Güzellik, bir canlının, somut bir nesnenin veya soyut bir kavramın algısal bir haz duyumsatan; hoşnutluk veren hususiyetidir. Güzellik, estetiğin, toplumbilimin, toplumsal ruhbiliminin ve kültürün bir parçası olarak incelenir ve kültürel yapılanmada son derece ticarileşmiştir.

Gözle görülen nesneler (güzel bir yüz, güzel bir bina gibi), kulakla işitilen bir müzik, dil ile tadılan bir yemek, koklanan bir çiçeğin kokusu gibi beş duyu ile algılananlar yanında güzel ahlak gibi soyut kavramlar da güzellikle ilgilidir.

Felsefedeki estetik yaklaşımda ruhbilimsel güzellik tanımı tarihte felsefenin incelediği bir konu ve felsefenin temel dallarından bir oldu. Değişik çağlarda filozoflar güzelliğe farklı tanımlar getirdiler. Eski Yunan filozoflarından Plotinus güzelliğin ilahi aklın eşya alemindeki ışıltısı olarak tanımladı. 19. yüzyılda Alman filozof Hegel'e göre güzellik, tabiatın kendisinin bütünündeki Mutlak Ruhun görüntüsüydü. Kant güzelliğin subjektifliğini vurguladı, ancak onun sadece duyumsama ile ilgili değil kişinin güzel ve çirkin ile ilgili yargılarının sonucu olduğunu ortaya koydu. Güzel olanın bakılana değil bakana göre belirlendiğini, öznel olduğunu yaklaşıma karşılık; bir başka yaklaşım, güzelliğin tanımını, bakana değil bakılana özgü olan ve simetri, oran gibi tartışılmaz matematik formüllere bağlanmış bir kurallar dizgesi olduğunu savunan, fenomenik güzellik tanımıyla açıklar. Toplumların beğenileri kültürlere ve zamana göre değişim gösterdiğinden mutlak ve ideal güzellikten bahsedilebilmenin mümkün olmadığı öznel güzellik tanımını destekleyen örneklerdir.

 

Felsefe disiplininde güzelliği onun ve tabiatını anlamanın anahtar temalarından biri estetiktir. Yunanca duygu, duyum ve algı anlamlarına gelir. Felsefede doğruluğu temel alan mantığın ve iyiliği temel alan ahlakın yanında üçüncü inceleme alanı güzelliği temel alan estetiktir.

Güzel ile ilgili Cümleler

  • Güzel bakmak sevaptır.
  • Tüm gezilerimde, Everest'ten daha güzel hiç bir dağ görmedim.
  • Güzel beyaz elbisesi içinde bir peri gibi görünüyordu.
  • Güzel!
  • Güzel bir ailen var.
  • İnsanın en büyük ve en güzel tapınağı, insanın kendi içindedir.
  • Nancy'nin gerçekten güzel olduğunu duydum.
  • Hiçbir şey yapmamak güzeldi.
  • Burak güzel bir dairede yaşadı.
  • O zengin ve daha da iyisi o çok güzel.
  • Güzel atış!
  • Güzel başlangıç.
  • Katil balinalar güzel ama tehlikelidirler.
  • Güzel bacakların var.

Güzel anlamı, kısaca tanımı:

Çirkin : Göze veya kulağa hoş gelmeyen, güzel karşıtı. Karanlık, dalavereli, şüpheli. Hoş olmayan, yakışık almayan (davranış veya söz).

Kural : Davranışlarımıza yön veren, uyulması gereken ilke. Bir sanata, bir bilime, bir düşünce ve davranış sistemine temel olan, yön veren ilke, nizam.

Güzellik : Ahlak ve fikrî nitelikleriyle hayranlık uyandıran şey. Estetik bir zevk, coşku, hoşlanma duygusu uyandıran nitelik, hüsün. Okşayıcı söz veya davranış, iyilik, yumuşaklık. Güzel olan bir kimsenin niteliği.

Beğeni : Güzel veya çirkin yargısını verdiren duygu, zevk. Herhangi bir konuda güzeli çirkinden ayırma yetisi, gusto.

Güzel hatırı için : Yüzünden, sebebiyle.

Güzel olmak : Güzelleşmek.

Güzele bakmak sevaptır : "güzele bakarken Tanrı'nın neler yarattığını düşünür ve büyüklüğünü anlarız" anlamında kullanılan bir söz.

Güzele ne yakışmaz : "güzel ne giyse yakışır" anlamında kullanılan bir söz.

Güzeli herkes sever : "bütün insanlar güzellere ve güzel olan şeylere karşı sevgi beslerler" anlamında kullanılan bir söz.

Güzelim : Değer verilen, sevilen. çok sevilen kimseye sevecenlikle yaklaşıldığında kullanılan bir söz.

Güzellerin talihi çirkin olur : "güzeller kendilerine yaraşan bir yaşayışı her zaman bulamadıkları için mutsuz olurlar" anlamında kullanılan bir söz.

Güzelavrat otu : Patlıcangillerden, atropin denilen zehirli ilacın çıkarıldığı pis kokulu, çok yıllık ve otsu bir bitki, belladonna (Atropa belladonna).

Güzel duyu : Estetik.

Güzel güzel : Olağan bir durumda, herhangi bir sıkıntıya uğramadan.

Güzelhatun çiçeği : Nergis zambağı.

Güzel sanatlar : Edebiyat, müzik, resim, heykel, mimarlık, tiyatro vb. insanda coşku ve hayranlık uyandıran sanatlar.

Güzel yazı sanatı : Harflere güzel biçimler vererek yazma sanatı, hüsnühat, kaligrafi.

Bir güzel : Adamakıllı.

Gelişigüzel : Herhangi bir, baştan savma, rastgele, lalettayin. Üstünkörü.

Camgüzeli : Evlerde süs olarak yetiştirilen, pembe, kırmızı çiçekler açan bir tür kına çiçeği (Impatiens sultanı).

Çayırgüzeli : Buğdaygillerden bir bitki (Erogrostis major).

Denizgüzeli : Sarıağız.

Dünya güzeli : Çok güzel (kimse).

Saksıgüzeli : Dam koruğugillerden, yaprakları etli, çiçekleri başak biçiminde bir süs bitkisi (Cotyledon umbilicus).

Güzel bürünür çirkin görünür : "güzeller nazlı olur, çirkinler ise kendilerini beğendirmeye çalışırlar" anlamında kullanılan bir söz.

Güzel duyuculuk : Estetikçilik.

Güzel duyusal : Estetik.

Güzelbahçe : İzmir iline bağlı ilçelerden biri.

Güzelce : (güze'lce) İyice, adamakıllı. Güzele yakın, güzel gibi.

Güzele kırk günde doyulur iyi huyluya kırk yılda doyulmaz : "değerli olan yüz güzelliği değil huy güzelliğidir" anlamında kullanılan bir söz.

Güzelleme : Halk edebiyatında konusu aşk olan, lirik bir şiir türü. Şen, sevinçli duyguları anlatan türkülerde özel bir ezgi.

Güzelleşmek : Güzel bir durum almak.

Güzelleştirilme : Güzelleştirilmek işi.

Güzelleştirilmek : Kendisine güzellik verilmek, güzel duruma getirilmek.

Güzelleştirmek : Güzellik vermek, güzellik kazandırmak.

Güzellik enstitüsü : Kadınların yüz ve vücut bakımlarının yapıldığı yer.

Güzellik kraliçesi : Vücut ölçülerine, yüz güzelliğine ve gelen kültür düzeyine göre yapılmış olan yarışmalarda birinciliği kazanan kız.

Güzellik malzemesi : Makyaj malzemesi.

Güzellik müstahzarları : Makyaj malzemelerinin genel adı.

Güzellik ondur dokuzu dondur : "güzelliğin büyük bir kısmı giyimle sağlanır" anlamında kullanılan bir söz.

Güzellik salonu : Kuaför.

Güzellik yarışması : Yalnız yüz ve vücut güzelliğinin ölçü olarak kabul edildiği yarışma.

Güzellikle : Güzel bir biçimde.

Güzelyurt : Aksaray iline bağlı ilçelerden biri.

Anan güzel idi hani yeri baban zengin idi hani evi : "hiçbir duruma güvenilmez, bizim olan şeyler elimizde sürekli olarak kalmazlar" anlamında kullanılan bir söz.

Gönül kimi severse güzel odur : "güzellik anlayışı kişiden kişiye değişir" anlamında kullanılan bir söz.

İyilik güzellik : İyilik sağlık.

Zorla güzellik olmaz : "kişiye, beğenmediği şey zorla beğendirilemez" anlamında kullanılan bir söz. "bir iş insana zor kullanılarak yaptırılamaz" anlamında kullanılan bir söz.

Hayranlık : Hayran olma durumu. Tutku, aşırı istek.

Karşıt : Nitelik ve durumları birbirine büsbütün aykırı olan, zıt, kontrast.

Uygun : Elverişli, yarar, müsait, muvafık. Orantılı, oranlı. Yakışır, yaraşır, mutabık, mütenasip.

Düşünce : Uzay ve zamanın ötesinde, öznenin dışında, kendiliğinden var olan, duyularla değil, yalnızca ruhen algılanabilen asıl gerçeklik, mütalaa, fikir, ide, idea. Dış dünyanın insan zihnine yansıması. Niyet, tasarı. İlke, yönetici sav. Tasa, kaygı, sıkıntı.

Soyluluk : Soylu olma durumu, asillik, asilzadelik, zadegânlık, asalet, asaletlilik, necabet.

Ahlaki : Ahlaka uygun, ahlakla ilgili, aktöresel, sağtöresel.

Üstünlük : Üstün olma durumu, faikiyet, rüçhan, avantaj.

Canlı : Canlı yayın. Hareketli, hayat dolu, dinamik bir biçimde. Yaşayıp yer değiştirebilen yaratık, hayvan. Dikkat çekici, göz alıcı, parlak (renk), ateş parçası. Hareketli, hayat dolu, dinamik. Canı olan, diri, yaşayan. Güçlü, etkili.

İyi hoş : Bir görüşe karşıt bir düşünceyi söylerken kullanılan bir söz.

İyi : Yerinde, uygun. Esen, sağlıklı. Uğurlu, hayırlı, iyilik getiren. İstenilen, beğenilen, yerinde, yararlı, uygun bir biçimde. Doğru olan. Bol, çok, aşırı. Öğrencinin değerlendirilmesinde kullanılan orta ile pekiyi arasındaki not. Yeterli, yetecek miktarda olan. İstenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan, beğenilecek biçimde olan, kötü karşıtı.

Hoş : Beğenilen, duyguları okşayan bir biçimde. Beğenilen, duyguları okşayan, zevk veren. Bununla birlikte.

Görgü : Görmüş olma durumu. Bir toplum içinde var olan ve uyulması gereken saygı ve incelik davranışları, terbiye. Bir kimsenin, yaşayarak ve deneyerek elde ettiği birikim, deneyim.

Sakin : "Korkulacak bir durum olmasın" anlamında kullanılan bir söz. Asla.

Pek : Hızlı olarak. Sert, katı. Sağlam, dayanıklı. Gereken, beklenen veya alışılmış olandan çok.

Doğru : Yasa, yöntem ve ahlaka bağlı, dürüst, namuslu. İki nokta arasındaki en kısa çizgi. Karşı yönünce. Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı. Yanlışsız, eksiksiz bir biçimde. Gerçek, yalan olmayan. Yakın, yakınlarında. Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun. Hiçbir yöne sapmadan, dosdoğru, doğruca. Gerçek, hakikat.

Güzel : Okşayıcı, aldatıcı, kandırıcı. Adamakıllı, şiddetli. Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran, çirkin karşıtı. Hoşa giden, beğenilen, iyi, doğru bir biçimde. İyi, hoş. Sakin, hoş (hava). Beklenene uygun düşen ve başarı düşüncesi uyandıran. Görgü kurallarına uygun olan. Güzel kız veya kadın. Güzellik kraliçesi. Pek iyi, doğru. Soyluluk ve ahlaki üstünlük düşüncesi uyandıran.

Kız : Dişi çocuk. Dişi cinsten birine daha yaşlı biri tarafından kullanılan bir seslenme sözü. Üzerinde kadın resmi bulunan iskambil kâğıdı.

Veya : Olacağı sanılan, seçime bırakılan şeyler ikiden çok olduğunda kullanılan bir söz. Ayrı olmakla birlikte aynı değerde tutulan iki şeyi anlatan kelimelerden ikincisinin önüne getirilen söz, yahut.

Kadın : Bayan. Erişkin dişi insan, hatun, hatun kişi, zen. Hizmetçi bayan. Analık veya ev yönetimi bakımından gereken erdemleri, becerileri olan.

Adamakıllı : Gereğinden çok, iyice, bir güzel, bir temiz.

Şiddetli : Aşırı. Aşırı bir biçimde. Etkisi çok olan, zorlu. Hızlı.

Güzel başlangıç : Bir yapıtın önsözünde, konusunu, savını, amacını sanatlıca sezdiren tümceler.

Güzel bürünür, çirkin görünür : “güzeller nazlı olur, çirkinler ise kendilerini beğendirmeye çalışırlar” anlamında kullanılan bir söz.

Güzel düşmek : Yakışmak.

Güzel kent akımı : 1 yüzyıl sonu ve 2 yüzyıl başlarında ortaya çıkan ve kentsel çevreyi oluşturan önemli öğeler olarak, kent özeklerinin, anıtların ve deniz, akarsu ve göl kıyılarının korunmasına, düzenlenmesine önem veren kentçilik akımı.

Güzel konuşma : Söz söylerken düşünceleri ve duyguları doğru, uygun bir biçimde anlatma sanatı. Sesin uyumunu, söyleyişi, hareketi, mimiği ve alınması gereken tavırları yerinde ve güzel kullanarak sağlama sanatı.

Güzel nedenleme : Bir olgunun gerçek etkenini bir yana bırakıp onu tatlı, güzel bir nedene bağlayış.

Güzel nedenlemece : İçinde benzetme öğesi bulunan güzel nedenleme. bk. güzel nedenleme.

Güzel sanat yapıtları : Estetik nitelikte olan ve 5846 sayılı yasanın dördüncü maddesinde sayılarak koruma kapsamında bulunan yapıtlar, renkli ya da renksiz çizgilerle belirtilen estetik niteliği bulunan ürünler.

Güzel sanatlar akademisi : (Resim, Heykel, Mimarlık) Resim, heykel, mimarlık ve bunların dallarına değgin sanatların öğretildiği yüksek okul.

Güzel sanatlar iyeliği : Güzel sanat ürünleri üzerindeki iyelik.

Diğer dillerde Güzel anlamı nedir?

İngilizce'de Güzel ne demek? : adj. beautiful, pretty, nice, good looking, pulchritudinous, shapely, handsome, fair, appealing, fine, lovely, pleasant, beauteous, bonny, comely, ducky, goluptious, good, goodly, nifty, personable, plummy, sapid, sightly, smart, sweet, swell, well

adv. beautifully, fine, prettily

n. beauty, belle, the beautiful

Fransızca'da Güzel : beau, belle, parfait/e, très bien, chouette, esthétique, gentil/le, pimpant/e

Almanca'da Güzel : adj. adrett, angenehm, flott, freundlich, gefällig, gut, hübsch, lieblich, sauber, schön, wirtlich

Rusça'da Güzel : n. красавец (M), красавчик (M)

adj. красивый, хороший, хорошенький, смазливый, приятный

adv. красиво, хорошо, согласно