Geçmiş nedir, Geçmiş ne demek

Geçmiş; Dil bilgisi yönünden Türkçe'de sıfat olarak kullanılır.

  • Geçme işini yapmış.
  • Çürümeye yüz tutmuş.
  • Zaman bakımından geride kalmış, esbak.
  • Birinin ölmüş ana, baba ve yakınları
  • Arkada kalan hayat.
  • Bugüne göre geride kalmış olan zaman, mazi.

"Geçmiş" ile ilgili cümle örnekleri

  • "Senin de yedi göbek geçmişine rahmet okusun ha?" - M. Ş. Esendal
  • "Onlar bu davranışlarıyla geçmişte sadece huzursuzluk yarattı." - N. Cumalı
  • "Perde perde örtülü olan eski bir geçmişten kulaklarına garip bir fısıltı gelmişti." - O. C. Kaygılı
  • "Bu eski sesler içinde geçmiş zamanlar uyuyor, uyanıyor, geriniyor, yaşıyor gibidir." - A. Ş. Hisar

Fransızca'da Geçmiş ne demek?:

antécédent

Gezilecek görülecek bir yer, şehir olarak tanımı:

Balıkesir şehrinde, İvrindi belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi. Samsun şehri, Terme ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.

Geçmiş hakkında bilgiler

Geçmiş, Balıkesir ilinin İvrindi ilçesine bağlı bir köydür.

Geçmiş ile ilgili Cümleler

  • Geçmiş deneyimleri hakkında bilgi aldılar.
  • Ali geçmişinden gurur duymaz.
  • Geçmiş geçmişte kaldı.
  • Geçmiş bayramınız kutlu olsun!
  • Geçmiş benim için çok önemli değil fakat kapris kaldıracak sakinliğim yok.
  • Yazmış olduğum her şey aklımdan geçmiştir.
  • Ali Mary'ye cinsel geçmişinden bahsetti.
  • Geçmiş bize hep umutsuzluk ve kadercilik aşılıyor. Gelecek ise umut ve sorunsuzluk vaad ediyor.
  • Tüplü televizyonlar modası geçmiş olarak görülüyor.
  • Geçmiş geçmişte bırakılmalıdır.
  • Geçmiş geçmişte kalmıştır. Onun hakkında yapabileceğin hiçbir şey yok.
  • Gelecek için korkmayın, geçmiş için ağlamayın.
  • Tom'un veterinerlik geçmişi var.
  • Onun kuşkulu bir geçmişi var.
 

Geçmiş tanımı, anlamı:

Geçmiş ola : "o fırsat bir daha ele geçmez" anlamında kullanılan bir söz.

Geçmiş olsun : Hastalananlara, kaza geçirenlere, beklenmedik büyük bir olumsuz durumdan kurtulanlara veya hapishaneye girenlere söylenen iyi dilek sözü.

Geçmişi olmak : Aralarında kırgınlığa yol açacak bir durum geçmiş bulunmak. aralarında eskiye dayanan dostluk, arkadaşlık olmak.

Geçmişini kurcalamak : Geçmişini araştırarak kötü amaçlı kullanmak için birisiyle ilgili bilgi edinmek.

Geçmişlerini karıştırmak : Birinin ölmüşlerini yermek veya onlara sövmek. geçmişini araştırmak.

Geçmişseverlik : Nostalji.

Geçmiş zaman : Fiilin belirttiği zaman kavramının, içinde bulunulan zamandan önceye ait olması, mazi. Ali geldi, Ahmet bu havada İstanbul 'a gidip gelmiş gibi.

Geçmiş zaman görünümü : Belirsiz geçmiş zaman eki almış fiille yardımcı fiilin veya başka bir fiilin birlikte kullanılmasından ortaya çıkan ve olayın tamamlanmış olduğu kavramını veren görünüm: Gelmiş olmak, gitmiş olmak, vermiş bulunmak gibi.

Geçmiş zaman sıfat fiili : Geçmiş zaman kavramı veren ve isim, sıfat gibi kullanılan, -dik veya -miş ekleriyle kurulan sıfat-fiil: Bildiklerinizi anlatın. Tanıdık adam. Geçmişi saygıyla anıyoruz cümlelerindeki bildik, tanıdık, geçmiş birer geçmiş zaman sıfat-fiilidir.

 

Geçmişi kandilli : Geçmişi kınalı.

Geçmişi kınalı : Yaramaz, kötü (kimse), geçmişi kandilli.

Belirli geçmiş : Fiilin belirttiği kavramın, içinde bulunan zamandan önce olup bittiğini kesinlikle bildiren, -dı / -di, -tı / -ti ekiyle kurulan kip, -di'li geçmiş: al-dı, bil-di, saç-tı, seç-ti vb.

Belirsiz geçmiş : Fiilin belirttiği kavramın, içinde bulunulan zamandan önce olup bittiğini başkasından duyarak veya belirsiz olarak bildiren, -miş ekiyle kurulan kip, -miş'li geçmiş, naklî mazi: ağla-mış, gel-miş gibi.

Gelmiş geçmiş : Bugüne kadar gelmiş olan.

Öz geçmiş : Bir kimsenin doğumundan yaşadığı güne kadar geçirdiği belli başlı evreleri içeren yazı, hayat hikâyesi, hayat öyküsü, yaşam öyküsü, hâl tercümesi, tercümeihâl, biyografi.

Geçmişe mazi yenmişe kuzu derler : "geçmişte kalan olayların üzerinde durulmasında bir yarar yoktur" anlamında kullanılan bir söz.

Günü geçmiş : Eski tarihli. Son kullanma tarihi dolmuş olan (yiyecek), bayat. Aybaşı olmamış.

Şeytan geçmiş gibi : Birkaç kişinin konuştuğu sırada kısa bir süre sessizlik olması durumunda kullanılan bir söz.

Geçme : Geçmek işi, mürur. Birbirinin içine geçirilerek tutturulan iki şeyden birinde bulunan çıkıntılı parça. Çakılmış, yapıştırılmış veya lehimlenmiş olmayıp gereğinde sökülebilecek biçimde parçaları birbirine takılıp kenetlenmiş olan.

Zaman : Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler, vakit. Fiillerin belirttikleri geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, geniş zaman kavramı. Yer kabuğunun geçirdiği gelişimde belirlenen ve fosillere göre dörde ayrılan geniş evrelerden her biri. Olayların oluş ve akış sırasını belirleyen, düzenli ve dönemli gök olaylarını birim olarak kullanan sanal bir kavram. Dönem, devir. Bu sürenin belirli bir parçası, vakit. Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit. Belirlenmiş olan an. Çağ, mevsim.

Bakım : Birinin beslenme, giyinme vb. gereksinimlerini üstlenme ve sağlama işi. Bir şeyin iyi gelişmesi, iyi bir durumda kalması için verilen emek. Bakma işi.

Esbak : Eski, geçmiş, önceki.

Çürüme : Çürümek işi.

Kalan : Bölme işleminde bölünenden artan sayı. Kalma işini yapan. Artan, mütebaki. Bir çıkarmanın sonucu.

Hayat : Canlı, sağ olma durumu. Balkon. Canlılığı gösteren hareket, kaynaşma. Meslek. Sundurma. Yaşam. Hayat biçimi, içinde yaşanılan şartların bütünü, yaşantı. Bir kimsenin tarihsel biyografisi, hayat öyküsü, hayat hikâyesi. Yazgı. Yaşamayı sağlayan şartların bütünü. Genellikle köy ve kasaba evlerinde, üstü kapalı, bir veya birkaç yanı açık sofa. Geçim şartlarının bütünü. Avlu.

Balıkesir : Türkiye'nin Marmara Bölgesi'nde yer alan illerinden biri.

Bakımından : -e göre. Bakış veya görüş açısı yönünden, değerlendirme açısından.

Yüz : Kere, kat vb. kelimeler ile birlikte kullanılarak yapılmış olan işin çokluğunu abartılı bir biçimde anlatan söz. Birinin görülegelen veya umulan hoşgörürlüğüne güvenilerek gösterilen cüret. Kesici araçlarda ağız. Bir yapının dışa bakan düşey yüzeylerinin her biri. Bir şeyin görünen bölümünde kullanılan kumaş. Yüzey. Yan, taraf. Nedeniyle, sebebiyle. On kere on, doksan dokuzdan bir artık. Utanma. Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat. Bu sayıyı gösteren 100 ve C rakamlarının adı. Yorgana ve yastığa geçirilen kılıf. Bir kumaşın dikiş sırasında dışa getirilen gösterişli bölümü. Doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı.

Geçmiş göstermeliği : Söylem sırasında, daha önce geçen bir söze veya sözü geçen bir şeye işaret eden gösterme zamiri.

Geçmiş olsun armağanı : Hastalanan padişaha sadrazam ve şeyhülislamın yolladıkları bağışlar.

Geçmiş öncesi : Görmüştüm (-miş'li geçmiş öncesi, Hikâyei ma-zii nakli) ve gördü idim (-di'li geçmiş öncesi, Hikâyei mazii şuhudi) şeklindeki bileşik zaman.

Geçmiş yapılı şimdikilik : Cermen diline özgü bir zaman şekli.

Geçmiş zaman kipi : [Bakınız: belirli geçmiş zaman kipi ve belirsiz geçmiş zaman kipi] [Bakınız: görülen geçmiş zaman kipi ve duyulan geçmiş zaman kipi]

Geçmiş zaman ortacı : Geçmiş zaman kavramı veren ve ad, sıfat gibi kullanılan ortaç. Türkçede bu ortaç, -dik veya -miş ekleriyle kurulur: Bildiklerinizi anlatın; Tanıdıklarınızı çağırın; Tanıdık adam; Bildik kimse kalmadı; Okuduğum kitap; Yazdığın mektup; Oturduğu ev; Geçmişi saygıyle anıyoruz; Pişmiş aşa soğuk su katma; Bitmemiş Senfoni vb.

Geçmiş zaman sıfat-fiili : Geçmiş zaman kavramı veren ve isim, sıfat gibi kullanılan, -dik veya -miş ekleriyle kurulan sıfat-fiil: Bildiklerinizi anlatın. Tanıdık adam. Geçmişi saygıyla anıyoruz cümlelerindeki bildik, tanıdık, geçmiş birer geçmiş zaman sıfat-fiilidir. Fiilin -DIk/-DUk veya -mIş/-mUş ekleriyle geçmiş zamana bağlı olarak ad vey sıfat gibi kullanılan şekli: Fazla acıkmış insanlar gibi, ne verirlerse, bakmadan yutuyor ve memnun oluyordu (R. N. Güntekin, Kızılcık Dalları, s. 99). Zengin olmayı gözüne koymuş bir adam değilim (P. Safa, Mahşer, s. 179). Nihad, romancının koluna girerek ona ne olduğunu ne bittiğini, o zamandan sonra ne yaptığını ve Şehzadebaşı’na niçin geldiğini son tiyatro macerasına kadar anlattı (P. Safa, Mahşer, s. 211). vb. bk. sıfat-fiil.

Geçmişçilik : Sanatta ve dolayısıyla tiyatroda geçmişin değerlerine ve geleneğine bağlı olma anlayışı. (Gelecekçilerin telâkkisince) Sanatta geçmişin değerlerine ve geleneğine bağlı bulunma hali, ve bu halde bulunan okulların topu. Sanatta geçmişin değerlerine ve geleneğine bağlı olma durumu; bu durumda bulunan sanat kollarının tümü.

Geçmişe mazi, yenmişe kuzu derler : “geçmişte kalan olayların üzerinde durulmasında bir yarar yoktur” anlamında kullanılan bir söz.

Geçmişin az öncesi : Fransızcada J'eus lu şeklindeki kuruluşun anlattığı zaman.

Diğer dillerde Geçmiş anlamı nedir?

İngilizce'de Geçmiş ne demek? : adj. past, bygone, belated, previous, former, departed, gone, passe

n. antecedents, past, bygone, yesterdays, case history, background, history, lang syne, standing

Fransızca'da Geçmiş : passé, reculé/e, révolu/e

Almanca'da Geçmiş : n. Geschichte, Gestern, Vergangenheit

adj. bisherig, vergangen

adv. um, vorbei, vorüber

Rusça'da Geçmiş : n. прошлое (N), прошедшее (N), инцидент (M), ссора (F)

adj. минувший, прежний, былой, давний, переросший, обойденный