Geli nedir, Geli ne demek
Yerel Türkçe'deki anlamı:
Gel.
Ardıç ağacının meyvesi.
Düğün çağırıcısı.
Geli ile ilgili Cümleler
- Ali her yıl ziyaret etmeye gelir.
- Gelip beni alır mısın?
- Bin türlü dedikodu içinde ben oraya gelin gittim.
- Gelinciklerden hoşlanıyorum.
- Bana yollarsın onu, dinsizin hakkından imansız gelir, korkma sen.
- Gelincik en şirin hayvandır.
- El âlem kaloriferli konaklarda yan gelip otururken sen işte böyle tir tir titrersin.
- Ayrılık günleri geldi dayandı.
- Elden ne gelir, merdivenden düşüp ayak kırılırsa.
- Rusçada "okşamak, sevgi" ile "bayağı gelincik" sözcükleri eşsesli ve muhtemelen etimolojik olarak ilişkilidirler.
- Seni gelin edeceğiz, kılıçlı bir subayın koluna gireceksin.
- Bak, bir gelincik!
- Bu fikirler senden geliyor.
- O kuruntularımız, o tafralarımız, o Ermeni gelini gibi kırıtmalarımız pek boşuna demektir.
- Gelip gelmemen benim için fark etmez.
- Bu ölümle Ahmet, dünya yüzünde sahibi olunacak şeyin yalnız bir kadın olabileceğini, ötesinin ise yalan, haksız olduğunu ve kendisine kadından gayrı bir şeye sahip olmanın vız gelip tırıs gittiğinin farkına varmıştı.
- Hasılı, hastaneye benzemeyen hastanemden pek memnundum. Yalnız, bu değirmenin suyu nereden geliyordu?
- Ali sevgili Mary'si hariç, gelincikleri her şeyden daha fazla sever.
- Gelirim yüzde on azaldı.
- Babasının adı anılınca Ferit'in boğazına bir yumruk tıkandı.
- Kız kardeşi ile Mahir daha ortada fol yok yumurta yokken gelin güveyi olmuşlar.
- Bu ilişkinin nasıl olsa gelip geçici olduğunu biliyormuş gibi aldırışsızdır.
- Dokunulmazlığı alamadım bu benim yaşayamayacağım anlamına mı gelir?
- Yemekten sonra sürgün herifin aklını yoklamak için, kızım sana dedim, gelinim sen işit, demeye getirip sordu.
- Bu küçük armağanın anlamı, günü gelince kendisi gibi telli duvaklı gelin olması için uğur getirmesi dileğiydi gelinin.
- Şansölye Merkel tüm Suriyeli göçmenlerin Almanya'ya gelip sığınma başvurusunda bulunmasına izin verileceğini söyledi.
- Gelincikleri benim onları sevdiğim kadar seviyor musun?
- Kızcağız bilir ki bu sözler kızgınlık sözleridir, gelir geçer.
Geli ile ilgili Atasözü veya Deyim
ahmak gelin yengeyi halayığı sanır : ahmak kimse kendisini koruyup gözeten kişiye hizmetine verilmiş biri gözüyle bakar ve saygısız davranışlarıyla onun gönlünü kırarak hizmetinden yoksun kalır anlamında kullanılan bir söz.
akla gelmeyen başa gelir : insan ummadığı, düşünmediği şeylerle karşılaşabilir anlamında kullanılan bir söz.
aşı pişiren yağ olur, gelinin yüzü ağ olur : güzel şey, iyi gereç kullanılarak meydana gelir, bundan da iş yapana övünme payı çıkar anlamında kullanılan bir söz.
atalar çıkarayım der tahta, döner dolaşır gelir bahta : ana baba, çocuğuna mutlu bir yaşam sağlamaya çalışır ancak kaderde yazılı olan gerçekleşir anlamında kullanılan bir söz.
azrail gelince oğul, uşak sormaz : Azrail büyük küçük demez, eceli gelenin canını alır anlamında kullanılan bir söz.
balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir : insan, tedbirsizliği yüzünden bir felakete uğradıktan ve iş işten geçtikten sonra neden şöyle yapmadım, neden böyle yapmadım diye üzülür anlamında kullanılan bir söz.
baykuşun kısmeti ayağına gelir : Tanrı hiçbir canlıyı aç bırakmaz, kımıldamadan duran baykuşun rızkını bile önüne koyar anlamında kullanılan bir söz.
bayramda borç ödeyene ramazan ağır gelir : vadesi yaklaşan bir borcu ödemek zorunda olan kimseye günler çok çabuk geçer anlamında kullanılan bir söz.
(birine bir şey) vız gelip tırıs gitmek : önemsememek, aldırış etmemek.
bizim gelin bizden kaçar, tutar ellere başını açar : bize yabancı duran yakınımız, dostumuz, akrabamız başkalarına rahatça, içtenlikle yardım eder anlamında kullanılan bir söz.
boğazına bir yumruk tıkanmak (veya gelip oturmak) : konuşamaz olmak, sesi çıkmamak.
can boğazdan gelir (veya geçer) : insan yiyeceğine önem vererek güçlenebilir veya yemeden yaşamak mümkün değildir anlamında kullanılan bir söz.
canı gelip gitmek : ayılıp bayılmak ümit ve ümitsizlik arasında kalıp heyecanlanmak.
dağ başına kış gelir, insanın başına iş gelir : dağ başında kışın fırtına eksik olmadığı gibi kişinin yaşamında da yıpratıcı olaylar eksik olmaz anlamında kullanılan bir söz.
dağdan gelip bağdakini kovmak : sonradan geldiği bir yerde, kendinden önce gelen kişinin yerini almaya çalışmak.
davulun sesi uzaktan hoş gelir : işin içinde olmayanlar o işi kolay veya kârlı sanırlar anlamında kullanılan bir söz.
değirmenin suyu nereden geliyor : bu işin masrafını karşılayacak para nasıl kazanılıyor? anlamında kullanılan bir söz.
deve kuşu gibi (yüke gelince kuş, uçmaya gelince deve) : uygun şartlarda terslik çıkaran.
dile gelen ele gelir : insanlar yapacakları işler hakkında önce konuşurlar, sonra da o işi gerçekleştirirler anlamında kullanılan bir söz.
dinsizin hakkından imansız gelir : acımasız olan kişiyi, kendisinden daha acımasız biri yola getirir anlamında kullanılan bir söz.
dünyayı sel bassa ördeğe vız gelir : birçok kimse için felakete yol açan bir olay, bazı insanları ilgilendirmez anlamında kullanılan bir söz.
elden ne gelir : çaresiz bir durumda yapılacak bir şey olmadığını anlatan bir söz.
ermeni gelini gibi kırıtmak : ağır veya yavaş hareket etmek.
eyere de gelir semere de : her işe yarar, her türlü işi görebilir anlamında kullanılan bir söz.
gelin almak : erkeğe bir eş bulmak gelini babasının evinden özel bir törenle alıp damadın evine götürmek.
gelin altın taht getirmiş, çıkmış kendisi oturmuş : toplum içine giren bir kimsenin kendi kullanacağı eşyasının değerli olup olmaması başkalarını ilgilendirmez anlamında kullanılan bir söz.
gelin eşikte, oğlan beşikte : bir eve gelin gelir gelmez bebek hazırlıklarına başlamak gerekir anlamında kullanılan bir söz.
gelin etmek : kızı evlendirmek.
gelin gibi süzülmek : geline yakışır biçimde edalı, nazlı yürümek.
gelin girmedik ev olur, ölüm girmedik ev olmaz : her eve gelin girmeyebilir ama ölüm kesinlikle girer anlamında kullanılan bir söz.
gelin gitmek : bir aileye, bir yere gelin olarak gitmek.
gelin olmak : kız, evlenmek.
gelin yazmak : gelinin yüzünü değişik süs gereçleriyle bezemek.
gelini ata bindirmişler ya nasip demiş : kesin sonuç alınmadan hiçbir işe olup bitti gözüyle bakılmaz anlamında kullanılan bir söz.
gelinliği tutmak : gelinlik etmek.
gelinlik etmek : Gelin bir zaman kocasının akrabalarının yanında başını örtmek, konuşmamak.
gelip çatmak (veya dayanmak) : vakti gelmek, kaçınılmaz olmak.
gelip geçici olmak : kısa süreli, önemsiz olmak.
gelip geçmek : bir yerden geçmek bir makam, bir yer vb.nde kısa bir süre bulunmak kısa bir süre etkin olmak.
giden gelse dedem gelirdi : ölen bir kimse dirilemeyeceği gibi elden çıkan bir şey de bir daha ele geçmez anlamında kullanılan bir söz.
gidip de gelmemek var, gelip de görmemek (veya bulmamak) var : uzak bir yere giden kişi dönmeyebilir, dönebilse de ayrılırken bıraktığı yakınlarını bulmayabilir anlamında kullanılan bir söz.
göle su gelinceye kadar kurbağanın gözü patlar : yapılması geciken iyilikler, bekleyenleri sıkıntı içinde bırakır anlamında kullanılan bir söz.
gülme komşuna, gelir başına : birinin başına gelen kötü bir durum senin de başına gelebilir anlamında kullanılan bir söz.
herkesin ettiği yoluna gelir : bir kimse başkasına ne yaparsa kendisi de aynı şeyle karşılaşır anlamında kullanılan bir söz.
iyi insan sözünün üstüne gelir : yokluğunda kendisinden söz edilen kimse, konuşmanın üzerine gelirse o iyi insandır, denilir anlamında kullanılan bir söz.
iyi olacak hastanın hekim ayağına gelir : Tanrı kötü bir durumun iyiliğe dönmesini dilemişse bunu yapacak kimse işin üstüne gelir anlamında kullanılan bir söz.
karıncanın zevali gelince kanatlanır : kişi durumunun gereklerine aykırı taşkınlıklarda bulunursa artık düşecek demektir anlamında kullanılan bir söz.
kaynana pamuk ipliği olup raftan düşse gelinin başını yarar : kaynana ne kadar yumuşak huylu, ne kadar iyi davranışlı olursa olsun, her hâli gelini rahatsız eder anlamında kullanılan bir söz.
kaza geliyorum demez : kaza, beklenmedik zamanda, ansızın olur anlamında kullanılan bir söz.
kendi kendine gelin güveyi olmak : ilgilinin nasıl karşılayacağını düşünmeden bir işi olmuş bitmiş sayarak sevinmek.
kızım sana söylüyorum (veya dedim) gelinim sen anla (veya işit) : doğrudan doğruya kendisine söylenemeyen düşünce ve uyarıların, o kimsenin çok yakınına söylendiğinde kullanılan bir söz herhangi birine dolaylı olarak söylenecek uyarı söz konusu olduğunda kullanılan bir söz.
leyleği kuştan mı sayarsın, yazın gelir, kışın gider : sürekli olarak bir iş üzerinde durmayan, maymun iştahlı olan kişiye kimse güvenmez anlamında kullanılan bir söz.
misafir kısmeti ile gelir : misafirin geldiği evde ya yiyecek bulunur veya beklenmedik bir yerden o sırada yiyecek gelir anlamında kullanılan bir söz.
perşembenin gelişi çarşambadan bellidir : bir işin sonunun nasıl olacağı şimdiki gidişinden belli olur anlamında kullanılan bir söz.
sakla samanı, gelir zamanı : gereksiz görülen şey ileride gerekli olabilir anlamında kullanılan bir söz.
sap döner, keser döner, gün gelir hesap döner : her şey zaman içinde planlandığı gibi gerçekleşmeyebilir anlamında kullanılan bir söz.
sarımsağı gelin etmişler de kırk gün kokusu çıkmamış : insanlar kötü yanlarını kolay kolay belli etmezler, haklarında yargıda bulunmakta acele edilmemelidir anlamında kullanılan bir söz.
sen giderken ben geliyordum : ben bu işi senden önce yaptım anlamında kullanılan bir söz.
suyu nereden geliyor : bir işi görmek için harcanan para hangi kaynaktan sağlanıyor? anlamında kullanılan bir söz.
sükut ikrardan gelir : susmak kabul etmek demektir anlamında kullanılan bir söz.
yan gelip oturmak (veya yatmak) : yan gelmek.
Geli tanımı, anlamı
Arı kişisel gelir : Kişi tarafından, devlete yapılan ödemelerden sonra tüketim ve birikime ayrılabilen gelir
Arka durak gelişme : Trypanosomatidaeların Stercoraria bölümünde bulunan kimi protozoonların ara konak böceğin orta veya son bağırsağında gelişimi.
Barbus gelius : Lekeli barbus.
Başabaş gelir düzeyi : Keynesyen gelir harcama modelinde tüketim harcamalarının gelire eşit olduğu durum.
Baştan kuyruğa gelişim yasası : Yaşamın başlangıcında yapısal ve devimsel gelişimin baş bölgesinden başlayarak yavaş yavaş uçlara ve kuyruğa doğru ilerlediğini benimseyen bir yasa.
Bedensel gelişme : Beden yapısının boy, ağırlık, göğüs genişliği, yüz biçimi gibi özellikler ile örgenlerin görevi bakımından değişiklikler göstermesi.
Beklenen gelir kuramı : Banka likiditesinin kredi ve senetlerin düzenli taksitlerle ödenmesinin müşterilerin gelecekte elde edecekleri gelirlerden etkileneceği düşüncesiyle, likidite yönetiminde banka kredi ve senet vadelerinin ayarlanması gerektiğini savunan kuram.
Bireşimsel gelişim : Olayların, birbirinden zorunlu sonuçlar çıkartılarak, baştan sona sırayla işlendiği yapısal gelişim. Örnek : İbsen'in Nora'sı. bk. çözümsel gelişim.
Bireysel gelişme planı : Her öğrenciye kendine özgü bir hızla ilerleme olanağı sağlayan çalışma programı.
Birincil gelir dağılımı : Bir ekonomide herhangi bir müdahale olmaksızın piyasa koşullarında gerçekleşen gelir dağılımı. karşılığı ikincil gelir dağılımı.
Bitki gelişme düzenleyicisi : Tarımda bitki gelişmesini düzenleyerek verimin artmasını, biçim yönünden daha düzenli ürün elde edilmesini sağlayan madde.
Böcek gelişme engelleyicileri : Böceklerde kitin üretimini engelleyerek ölüme neden olan zehirli bileşiklerin genel adı.
Coghill gelişim düzeni : Genel nitelikte olan tepkilerin ayrılması, özelleşmesi.
Coşku gelişimi : Çocukluğun duygusal bağımlılığından kurtulup, yetişkinliğin sorumluluklarını yüklenebilecek ve o çağa uygun duygu ilişkilerini kurabilecek düzeye erişme.
Çalışma dışı gelir : İşletmenin doğal çalışmaları dışında kalan ve geçici işlemlerden doğan gelir ve kârlar.
Çalışma gelirleri : İşletmenin olağan çalışmaları sonucu, satışlar ya da başka işlemlerden sağlanan gelir ve kârlar.
Çevre gelişmesi : İnsan çevresinin niteliklerinin korunmasına ve geliştirilmesine, alınabilecek bir dizi önlemlerle yardımcı olunması eylemi.
Çok yönlü gelişim : Değişmelerin türlü alan ve yönlerde birbirinden başka ölçülerle gerçekleştiği karmaşık büyüme.
Çoközekli gelişme kuramı : Bir kentin bellibaşlı toprak kullanım biçimlerinin kentteki birkaç özek çevresinde toplanma eğiliminde bulunduğunu ileri süren kentsel büyüme yaklaşımı.
Çömçe gelin : Çocukların süpürgeyi gelin yaparak oynadıkları oyun. Anadolu'da ilkel kukla oyununa verilen ad.
Çözümsel gelişim : Olayları oluş sırasına göre değil de, tersine oyuna asal trajik çatışmadan girip nedenleri geriye dönüşle yavaş yavaş bulgulayan yapısal gelişim. Örnek : Sofokles'in Kral Oidipusu. bk. bireşimsel gelişim.
Devinsel gelişme : Vücudun duruşu, bir yerden başka bir yere doğru devinmesi ve elleri kullanma ile ilgili tepkilerin belli bir sıra izleyerek olgunlaşması.
Devlet gelirleri : Devletin vergileme yetkisine dayanarak kanun yoluyla sağladığı gelirler ile iktisadi etkinliklerinden elde ettiği gelirler toplamı. Devletin kamu gereksemelerinden doğan giderlerini karşılamak üzere çeşitli kaynaklardan elde ettiği gelirler.
Dönem geliri : Çeşitli koşullar altında ve geçmiş zaman dönemleriyle orantılı olarak gerçekleşen gelir.
Duraklamış gelişim : İç ve dış nedenlerle yaşamın herhangi bir noktasında engellenerek durdurulmuş olan gelişim.
Duygusal gelişme : Stanislavski Yöntemine göre oyuncunun duygu yönünden kendini geliştirmesi.
Düzensiz gelişme : Yerleşim yerlerinin, genellikle bir tasara uygun olmayan, toplum yararına aykırı, bireycil eğitim ve etkinlikler doğrultusunda gelişmesi.
Ekinsel gelişme : Ekin öğelerinde, insanın doğal ve toplumsal çevresini durmadan daha geniş ölçülerde denetimi altına almasına olanak veren değişmeler.
Ekonomik gelişme yasası : Marksist yaklaşıma göre; üretici güçlerle üretim ilişkileri arasındaki uyumun ekonomiyi geliştirdiği, uyumsuzluk olması durumunda, yani üretim ilişkilerinin üretici güçlerin gelişmesinin önünü tıkadığında, uyumun yeniden sağlanabilmesi için üretici güçlerine uygun yeni üretim ilişkilerinin ortaya çıktığını ifade eden yasa.
Eksi gelir vergisi : Devletin belirli bir gelir düzeyinin altında gelire sahip kişilere, geliri ile orantılı biçimde yaptığı parasal yardım.
Emek dışı gelir : Ücret gelirleri dışında ekonomide belli bir dönemde elde edilen faiz, rant, kâr ve transfer gelirleri.
Emek dışı gelir grupları : Ücret gelirleri dışında ekonomide belli bir dönemde elde edilen faiz, rant, kâr ve transfer gelirleri elde eden kişilerden oluşan gruplar.
Emek tasarruf edici teknolojik gelişme : Faktör fiyat oranları sabitken, sermayenin verimliliğini emeğin verimliliğine göre daha çok artırdığı için, emek yerine sermayenin kullanımını özendiren teknolojik gelişme.
Enaz gelişmiş ülkeler : Gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler sınıflandırmasının dışında kalan, kişi başına düşen gelirin çok düşük ve büyümenin önünde engellerin olduğu, insan kaynaklarının gelişme düzeyinin çok düşük ve/veya çok ciddi yapısal zayıflıkların bulunduğu ülkeler. karşılığı dördüncü dünya ülkeleri.
Erken gelişme : Aynı ırk içerisindeki bazı hayvanların ırka özgü ergin yaşa veya ergin canlı ağırlığa, diğer hayvanlara göre daha kısa sürede ulaşması.
Eş gelir doğrusu : Aynı toplam satış gelirini veren mal bileşimlerinin geometrik yeri.
Eş ve çocuklarına gelir bağlama : Güvencelinin iş kazası ya da uğraşısına ilişkin bir sayrılık sonucu ölümünde yasasına göre eşi ve çocuklarına gelir bağlanması.
Eşek sudan gelinceye kadar dövmek : Adamakıllı dövmek.
Faaliyet dışı gelirler : İşletmenin ana çalışma alanı ile ilgili olmayan, faiz geliri ya da duran varlıkların satışı gibi diğer alanlardan elde ettiği gelirler. karşılığı faaliyet gelirleri.
Faaliyet gelirleri : İşletmenin ana çalışma alanına ilişkin satışlarından elde ettiği gelir. karşılığı faaliyet dışı gelirler.
Faiz dışı gelir : Faiz dışında alınan ücret, komisyon gibi tüm gelirler.
Faktör fiyatlarıyla milli gelir : Üretici fiyatlarıyla hesaplanan milli gelir karşılığı milli gelir, üretici fiyatı.
Faktör gelirleri : Üretim faktörlerinin üretim sürecine katılmaları sonucunda faiz, kâr, ücret ve rant biçiminde elde ettikleri gelirler. karşılığı faktör payı.
Farengeal hipofizden gelişen kist : Yutağın hipofiz kisti.
Fetal gelişim : Embriyogenezisin tamamlanmasından doğuma kadar geçen yavru gelişim aşaması.
Firma geliri : Bir firmanın faaliyet geliri ile faaliyet dışı gelirlerinin toplamı. Dar anlamıyla bir firmanın sattığı mal miktarı dolayısıyla elde ettiği gelir.
Fizyolojik gelişim : Canlı bir varlığın ya da herhangi bir örgenin görevsel bakımdan zamanla değişikliğe uğraması, gelişme göstermesi.
Ganı gelimi : Herhangi bir yerde pazar kurulan günden sonraki gün.
Gayrisafi gelir : Belli bir dönemde vergi ve o geliri sağlamak için yapılan her türlü harcama öncesi hesaplanan gelir.
Gayrisafi yurtiçi gelir : Net yurtiçi gelire yıpranmaların eklenmesiyle bulunan ve gayrisafi yurtiçi hasıla ile özdeş olan milli gelir büyüklüğü. karşılığı safi yurtiçi gelir, gayrisafi yurtiçi hasıla.
Geçici gelir : Cari dönem gerçek geliri ile sürekli gelir arasındaki fark, diğer bir deyişle beklenmeyen gelir.
Geleceğe ilişkin gelirler : Bir yıllık sayışım dönemi ile ilgili, içinde bulunulan dönem ve yıl içindeki dengelem dönemlerine aktarılan ancak gelecek dengelem dönemine ilişkin olup öncelikle alınan gelirler.
Gelecek yıllar geliri : Gelecek sayışım dönemlerine ilişkin, içinde bulunulan dönemde elde olunan gelirler.
Geliba : Geliyor anlamında kullanılır. Yenge. Arapça kökenli galibâ: galiba.
Gelibakan : Gel.
Gelibatırmak : Gelmek: Kız Fatma nerden gelibatırsın ?.
Gelibba : Geliyor anlamında kullanılır.
Gelibe : Anlaşılan, görünüşe göre: Gelibe Ahmet geldi.
Gelicek : Karabük şehri, Eflâni ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.
Geliç : Ayrık otu cinsinden, zehirli, kökü derinlere kadar giden boğumlu bir çeşit ot. Orak. Kanyaş otu.
Geliçlemek : Geliç otu yiyen sığır ölmek.
Gelidoğru : Gel.
Gelif : Tuğla, kerpiç, kiremit kalıbı. Tarla, bağ ve bahçelerde yapılan basit bekçi kulübesi. Gelmiş.
Gelig : Düğün çağırıcısı. Taş bağevi. (Garibçe Güdül Ankara).
Gelihen : Testi.
Gelik : Tarla, bağ ve bahçelerde yapılan basit bekçi kulübesi. Çocuk ayakkabısı, patik. Bir çeşit kadın ayakkabısı. Kestane bahçesi. Çitle çevrili ağıl. Kurumuş sebze yaprağı. Ahırın ön tarafında hayvanların barındığı yer. Geliyoruz. Çankırı ilinde, Çerkeş ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir bölge. Zonguldak kenti, Kilimli bucağına bağlı bir bölge.
Gelikgelmek : Geledurmak: Fatma gelikgeli.
Geliksu : Sel.
Gelim : Verim: Sarı buğday gelimli olur. Kere, kez, defa. Kentbilimde, belli yapılar ya da konut, kent yenileme, yeşil ve açık alan ve benzerleri bayındırlık etkinliklerinde, bu etkinliklerin bireylere ve topluma sağladığı yararlarla bunları elde etmek için yapılan giderlerin karşılaştırılması yoluyla, belli girişim ve etkinliklerde bulunmanın ussal olup olmadığına ilişkin vargılara ulaşma yöntemi.
Gelimlü gidimlü : Gelinip gidilen.
Gelin aldatan : Güneşin batmadan evvelki durumu.
Gelin asboğazı : Gelinin beraber getirdiği eşya, çeyiz.
Gelin aşboğazı : Gelinin beraber getirdiği eşya, çeyiz.
Gelin balığı : Boyları 25 cm olabilen, erkeklerin vücudunun yanlarında göğüs yüzgecinden başlayarak kuyruğa kadar uzanan zikzak kırmızı bir şerit bulunan, çok renkli, kayalık ve algli zeminlerle deniz çayırlarında yaşayan demersal bir tür.
Gelin cevezi : Gelin attan inerken sağdıcın başından saçılan çerez.
Gelin duvağı : Cuma günü gelini görmek için yapılan toplantı.
Gelin göçürmek : Gelini güvey evine götürmek.
Gelin güveyi elması : Tatlı, kırmızı elma.
Gelin kuşağı : Gelinlerin taktıkları süslü kuşak.
Gelin parmağı : Parmak üzümü denilen üzüm.
Gelin pırlaklanmak : Gelin süslenmek.
Gelin tepmek : Çocukların topuğunun arkasında çıban çıkmak.
Gelin uğru : Gelin, damadın evine giderken duvağı üzerinden serpilen un, üzüm ve benzerleri şeyler.
Gelin uğuru : Gelin, damadın evine giderken duvağı üzerinden serpilen un, üzüm ve benzerleri şeyler.
Gelin yanı : Düğünün ertesi günü yapılan eğlence.
Gelin yanısı : Gelinin yüzüne örtülen örtü, duvak.
Gelin yolu : Gelin geldiğinin ertesi günü gelini görmek için yapılan toplantı.
Gelin yüzü : Gelin geldiğinin ertesi günü gelini görmek için yapılan toplantı.
Gelinaba : Yenge.
Gelinabba : Yenge.
Gelinabla : Yenge.
Gelinalan : Kars kenti, Selim ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.
Gelinalı : Lale. Kadınların kullandığı allık.
Gelinalıcı : Kırmızı renkli, siyah benekli küçük bir böcek.
Gelinali : Gelincik çiçeği. Sarı çiçekli, yenebilen bir ot.
Gelinana : Yenge. Üvey anne. [Bakınız: gelinaba].
Gelinarmutu : Allı ve küçük bir çeşit armut.
Gelinatı : Sincap.
Gelinbaba : Yenge.
Gelinbacı : Yenge. Üvey anne. [Bakınız: gelinaba]. [Bakınız: gelinana].
Gelinbaci : Yenge.
Gelinbannağı : Parmak ucu biçiminde üzüm.
Gelinbarmağı : Parmak ucu biçiminde üzüm. [Bakınız: gelinparmağı]. İlkbaharda yetişen ıspanakgillerden bir çeşit ot. Bir çeşit uzun fındık. Çürümüş ağaç köklerinde büyüyen bir mantar. Tarlada ekinle beraber yetişen bir ot. Havuç. Bir çeşit pancar.
Gelinböceği : Küçük boncuk büyüklüğünde üst kabuğu kırmızı küçük benekli bir çeşit böcek. Kahve.
Gelinbudu : Yumurtaya batırılarak yağda kızartılan pirinç köftesi, kadınbudu köfte.
Gelinbuğday : Gaziantep kenti, Araban ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.
Gelince : Kendinden büyük ve evli bir kadın için hanım abla anlamında kullanılır.
Gelincek : Lale.
Gelinci : Üç yaşında kısrak. Gelini babasının evinden almaya gelen düğün alayı.
Gelinciğeri : Gelincik çiçeği.
Gelincik balığı : Kemikli balıklar (Teleostei) takımının, mezgitgiller (Gadidae) familyasından, 20-40 cm kadar uzunlukta, Akdeniz ve Atlantik Okyanusu'nda yaşayan bir tür. Kemikli balıkların mezgitgiller (Gadidae) familyasından 40 cm kadar uzunlukta olabilen, Akdeniz ve Atlantik Okyanusunda yaşayan bir tür. (Motella tricirrata) Kemikli-balıklar (Teleostei) takımının mezgitgiller (Gadidae) familyasından bir balık türü. Uzunluğu 20-40 cm. Eti çok beğenilir. Akdeniz ve Atlantik Okyanusunda yaşar.
Gelincik mancarı : Yenilir bir çeşit ot.
Gelincik otu : Gelincikgiller familyasından tek ve iki yıllıklı geniş yapraklı yabancı ot.
Gelincikden : Gelince.
Gelincikgiller : Ayrı taç yapraklı iki çeneklilerden, gelincik, haşhaş, kırlangıç otu ve benzerleri bitkileri içine alan familya. Yaprakları almaşlı, genelde tek çiçekli ve ışınsal simetrili, taç ve çanak yaprakları gösterişli, erkek organları çok sayıda ve bir ya da birkaç sıra dizili, meyveleri kapsül, lomentum ya da ince uzun kapsül şeklinde olan, bir ya da çok yıllık, otsu, çalmışı bazen de ağaçsı türleri olan, dünyada 28 cins ve 250 kadar türle, ülkemizde ise 5 cins ve 45 kadar türle temsil edilen bir familya.
Gelincikleme : Heyecandan ileri gelen bir çeşit sinir hastalığı.
Gelincuk : Sincap.
Gelincük : Bir çeşit mantar. [Bakınız: gelincik]. Gelincik, şakayık denilen çiçek.
Gelincüyh : Gelincik denilen bir çeşit hayvan.
Gelinçe : Kendinden büyük ve evli bir kadın için hanım abla anlamında kullanılır.
Gelinçi : Gelini babasının evinden almaya gelen düğün alayı. Gelin almaya giden grup.
Gelindastarı : Gökkuşağı.
Gelindere : Elâzığ kenti, Gözeli nahiyesine bağlı bir bölge.
Gelindeş : Etli butlu (kimse için).
Gelindili : Yaprağı mısır yaprağına benzeyen, kırmızı ve kokusuz çiçekleri olan bir çeşit saksı çiçeği.
Geline gelin olmak : Kaynananın kendisini gelinin yerine koyarak onu anlaması ve geçinip gitmesi durumu. (Tercan).
Gelineli : Gelincik çiçeği.
Gelinelması : Kırmızı, büyük bir çeşit elma.
Gelinertesi : Gelin geldiğinin ertesi günü, gelini görmek için yapılan toplantı.
Gelingadun : Gelincik denilen bir çeşit hayvan.
Gelinge : Yenge.
Gelingıtı : Gelin geldiğinin ertesi günü, gelini görmek için yapılan toplantı.
Gelingız : Yavuklu (kadın için).
Gelingör : Geline götürülen hediye.
Gelingöre : Nişan hediyesi. Geline götürülen hediye. Gelin geldiğinin ertesi günü yapılan ziyaret: Gelingöreye gittim.
Gelingöre gitmek : Hediye alarak gelin görmeye gitmek.
Gelingüldüren : Portakalgillerden güzel kokulu bir ağaç.
Gelingüllü : Çuha çiçeği.
Gelingülü : Çuha çiçeği. [Bakınız: gelingüllü]. Yabani lale, gelincik.
Gelinin üsdüne gitmek : Düğün günü gelini almaya gitmek.
Gelinkadın : Gelincik denilen bir çeşit hayvan. Gelincik (hayvan).
Gelinkaşı : Bir kilim motifi. (Çatak Emet Kütahya).
Gelinkaya : Erzurum kenti, Ilıca ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi. Kütahya şehri, merkez ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi. Mardin ilinde, Midyat belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir bölge. Ordu ilinde, Kabadüz ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Gelinkıtı : Gelin geldiğinin ertesi günü, gelini görmek için yapılan toplantı.
Gelinkız : Nişanlı kız. Gelinlik çağındaki kız.
Gelinkızcı : Görümce.
Gelinkirpiği : Kasımpatı.
Gelinköyneği : Sabah sefası.
Gelinlıh : Gelinlik.
Gelinlik göre : Oğlan tarafının nişanlı kıza götürdükleri hediye.
Gelinlik tutmak : Gelin bir zaman kocasının akrabalarının yanında başını örtmek, konuşmamak.
Gelinlikçi : Gelinlik diken veya satan kimse.
Gelinlikçilik : Gelinlikçinin yaptığı iş.
Gelinmumu : Kırmızı renkte bir çeşit çiçek.
Gelinnik : Gelinlik.
Gelinnik etmek : (gelin) Bir süre eşinin akrabalarının özellikle de kayınbaba ve kayınbiraderinin yanında konuşmamak.
Gelinniyh : Gelinin bir zaman kocasının akrabalarının yanında konuşmaması adeti. Düğün günü verilen eşya, elbise.
Gelinöldüren : Hayvanların diz kapağı kemiği.
Gelinöldüren arı : Büyük eşekarısı.
Gelinönü : Nişasta peltesi. Taze yağa bulanmış sıcak bazlama.
Gelinören : Denizli şehri, Çal belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi. Kastamonu şehri, Akkaya nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.
Gelinözü : Bolu kenti, Mudurnu ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
Gelinpertek : Bingöl şehrinde, Yedisu ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir bölge.
Gelinpınar : Erzincan kenti, Çayırlı belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi. Tunceli şehri, Akpazar Bucağı.
Gelinsaçı : Baharda kırlarda açan, çiçeklerinin ucu mor, dipleri beyaz bir çeşit çiçek.
Gelinsıra : Gelince anlamında kullanılır: Sen gelinsıra o işi yaparız.
Gelinsini : Amasya şehrinde, Merzifon belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.
Gelintacı : Yazma oyası. (Gücüllü Yalvaç, Yassıören Senirkent Isparta).
Gelintarla : Sivas ili, İmranlı ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir bölge.
Gelintaşı : Muş kenti, Karaköy nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.
Gelintepe : Bingöl ili, Yenibaşak bucağına bağlı bir bölge.
Gelintırnağı : Baharda kırlarda açan, çiçeklerinin ucu mor, dipleri beyaz bir çeşit çiçek.
Gelinti : Göçmen. Kendi kendine biten ekin.
Gelinyanağı : Kızarmış ekmek. Portakal renginde, yenilir bir çeşit mantar.
Gelinye : Tahtaya çizgi çizmekte kullanılan tahta araç. (Aksaray Niğde).
Gelinyemişi : Sarı papatya. Ayva ağacına benzeyen, çiçekleri mor renkli, fasulyeye benzer meyve veren bir çeşit ağaç.
Gelip : Arapça kökenli galib: galip.
Gelip batımak : Gelip durmak. Gitmek.
Gelip geçicilik : Gelip geçici olma durumu.
Gelip gitmek : Gelip kalmak.
Gelipba : Gelip durmak.
Gelipbatır : Gelip durmak.
Gelipdurupatır : Gelip durmak.
Gelir bağlama : İş kazası ya da uğraşı sayrılığı sonucu ölümlerde yasasına göre hakedicilere aylık bağlama.
Gelir bildirimi : Çeşitli kaynaklardan bir takvim yılı içinde sağlanan gelir ve kârlar için vergi dairelerine yapılan bildirim.
Gelir çilzelgesi : İşletmenin bir dönemine ilişkin gelirleri ve bunun elde edilebilmesi için sağlanan tümdeğeri ve giderleri özetleyen çizelge.
Gelir dilimi : Belli bir gelir aralığında yer alan vergi mükellefleri.
Gelir esnekliği : Bir malın istem miktarındaki oransal değişmenin gelirdeki oransal değişmeye oranı, diğer bir deyişle gelirde meydana gelen değişmeye istemin duyarlılığını gösteren katsayı. karşılığı normal mal, düşük mal.
Gelir etkisi : İki mal tüketildiği varsayımı altında mallardan birinin fiyatındaki değişmenin tüketicinin reel gelirinde yaratacağı değişmeye bağlı olarak her iki mala yönelik istemde ortaya çıkan değişme. karşılığı ikame etkisi 1. Emek piyasasında ücret artışı karşısında işçinin tatmin düzeyinin yükselmesi sonucunda daha az çalışmak istemesi, diğer bir deyişle boş zamanı çalışmaya tercih etmesi.
Gelir gider : Kararsız. Orta, oldukça iyi.
Gelir gideri : Geliri sağlayabilmek amacıyla yapılan giderler.
Gelir grubu : Belli bir gelir aralığına giren nüfus.2. bk. gelir dilimi.
Gelir harcama modeli : Veri fiyat ve faiz oranı varsayımı altında, denge reel gelir (üretim) düzeyinin iktisadi karar birimlerinin planlanan harcamaları tarafından belirleneceği temeli üzerine kurulmuş Keynesyen model.
Gelir hayvanı : Ticari amaçla, ekonomik kazanç için yetiştirilen hayvan.
Gelir indirimi : Gelirden yitirce ve giderlerin düşürülmesi.
Gelir ortaklığı senetleri : Köprü, baraj, elektrik santrali, karayolu, demiryolu, iletişim sistemleri ile sivil kullanıma yönelik kamu kurum ve kuruluşlarına ait deniz ve hava limanlarının gelirlerine ortak olunması için çıkarılan devlet borç senetleri.
Gelir sayışımı : Gelirleri gereği gibi izleyebilmek amacıyla açılmış olan sayışım.
Gelir tablosu : Şirketlerin belli bir dönemdeki maliyet, satış, faaliyet giderleri, faaliyet dışı gelir-gider, vergi karşılıkları ve kâr-zararını gösteren mali tablolardan biri.
Gelir tahvili : Elinde bulunduran kimseye ancak şirket kâr elde ettiğinde gelir (faiz) sağlayan bir tür borç senedi.
Gelir tarifesi : Devletin gelirlerini arttırmak için mevcut gümrük tarifesini yükseltmesi.
Gelir ticaret hadleri : Ülkenin dış ticaret yoluyla göreli fiyat değişmelerinden elde ettiği kazanç ve kayıpları gösteren ve net ticaret hadlerinin dışsatım miktar diziniyle çarpılmasıyla bulunan mal ticaret hadleri türü. karşılığı dış ticaret hadleri. Kesimlerin göreli fiyat değişmelerinden elde ettiği kazanç ve kayıpları gösteren iç ticaret hadlerinin, bir kesime ilişkin miktar diziniyle çarpılması sonucu elde edilen oran.
Gelir tüketim eğrisi : Mal fiyatları veri iken, farklı her toplam harcama düzeyinde (bütçe) tüketicinin seçeceği eniyi mal bileşimlerinin geometrik yeri, diğer bir deyişle tüketici denge noktalarının birleştirilmesiyle elde edilen eğri.
Gelir yoksulluğu : İnsanın yaşamını sürdürebilmesi için gerekli gelir düzeyinden yoksun olması.
Gelir yöntemi : Bir ekonomide genellikle bir yıl olmak üzere belli bir dönemde faktör sahiplerinin üretim sürecinde elde ettiği gelirlerin toplanmasına dayanan milli gelir hesaplama yöntemlerinden biri. karşılığı harcama yöntemi, üretim yöntemi.
Gelirci : Taşınır ve durağan mallarından gelir sağlayan kişi.
Gelirin anamala çevrilmesi : İş kazası sonucu ortaya çıkan sürekli iş göremezlik durumu oranının düşük ve gelirin az olması nedeniyle güvencelinin isteği üzerine yasasındaki bildirmeliğe göre sürekli iş görmezlik gelirinin toptan ödenmesi.
Gelirin marjinal faydası : Gelirde meydana gelen ek bir birimlik değişimin faydada yol açtığı değişme.
Gelirler politikası : İşsizliğin artmasına yol açmaksızın, fiyatların, ücretlerin, kiraların, faizlerin bir süre için dondurulması veya bunlardaki artışların enflasyon oranının altında tutulması yoluyla enflasyonu düşürmeye yönelik bir iktisat politikası. karşılığı heteredoks istikrar programları.
Gelirli taşınmaz mal : Kiralanmak yoluyla gelir sağlayan taşınmaz mal.
Gelirsiz : Geliri olmayan.
Gelis : Düğün çağırıcısı.
Gelisene : Ertesi sene.
Geliser : Ömürsüz, şimdi var, şimdi yok anlamında kullanılır. Dedikodu, boş söz.
Geliş açısı : Yansıtıcı bir yüzeye gelen ışının, yüzeyin dikeyi ile yaptığı açı.
Geliş gidiş etmek : Gelip gitmek.
Geliş sırası düzeni : Kitapların, kitaplığa geliş sırasına göre numaralanıp raflara dizilmesi.
Geliş varış : Gidiş geliş.
Gelişat : Gelenek, ahlak.
Gelişatlı : Gürbüz, büyümüş, yetişmiş.
Gelişebilme : Gelişebilmek durumu.
Gelişebilmek : Gelişme imkânı veya olasılığı bulunmak.
Gelişen : Hakkâri şehrinde, Şemdinli ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.
Gelişgin : Gürbüz, büyümüş, yetişmiş: Hacı Murat'ın böyle gelişgin oğlu olduğunu bilmezdim.
Gelişi güzel hata : Eş anlamlı, rastgele hata. [Bakınız: belirsiz hata].
Gelişigüzel seçme : Bir evrenden herhangi bir seçme kuralına bağlı kalmaksızın rastgele örnek alma. bk. örnek seçme.
Gelişikli : Gürbüz, büyümüş, yetişmiş.
Gelişim ayrımlaşması : Büyüme ve gelişmede hücre üremesi sonucunda canlıda örgen ve bedensel ayrıntıların belirmesi ve genel nitelikteki beden devinimlerinin ancak belirli kas kümelerinin katıldığı özel devinimlere dönüşmesi.
Gelişim hormonu : Büyüme hormonu.
Gelişim oyunu : Alman tiyatrosunda bireyin olumsuzdan olumluya, aldatıcılıktan gerçeğe doğru gelişmesini gösteren oyunlara verilen ad.
Gelişim ruhbilimi : Bebeklik döneminden yaşlılık çağına dek insan davranımının belirgin ve önemli özelliklerini inceleyen ruhbilim dalı.
Gelişimli kipler : Mastarlarındaki anlamdan başka ikinci bir anlam daha taşıyan kipler, ki yapılarında soyut fiilin yer almış olup olmadığına göre Gelişimli bileşik kip ve Gelişimli yalın kip halinde olurlar. Gelişimli yalın kipler ve örnekleri:. GEREKLİK KİPİ (Vücubi s. M. nécessitatif présent): Gelmeli. BUYURUM KİPİ (Emir s. M. impératif): Gel, gelsin. DİLEK KİPİ (İltizamı s. M. Désidératif) Gele. BAĞIMLI KİP (İnşai s. M. subjonstif): ...ki geleyim, ...ki gelsin (bk. Bağımlı kip). Gelişimli bileşik kipler ve örnekleri:. KESİNLİK KİPİ: Gelmiştir, geliyordur. BİLEŞİK GEREKLİK KİPİ (Vücubi hikâye s. imparfait du nécessitatif): Gelmeli idi. KESİNLİ GEREKLİK KİPİ: Gelmelidir. İMİŞ'Lİ GEREKLİK KİPİ (Vücubi rivayet s. Dubitatif du nécessitatif présent et Dubitatif de l'imparfait du nécessitatif), Gelmeli imiş. ŞARTLI GEREKLİK KİPİ (Vücubi şart s. Suppositif du nécessitatif présent) Gelmeli ise. 1. BİLEŞİK BUYURUM KÎPİ : Gelsindi (?). 1. İMİŞ'Lİ BUYURUM KİPİ: Gelsinmiş. 1. Fiilin anlamına, yerine göre ya bir söylenti, ya bir nakil, ya zamanında belirsizlik ya da "farkında olmayış" fikri katan ASIL İMİŞ'Lİ KİP (Rivayet s. M. dubitatif): Gelmiş imiş, geliyor imiş... 1. ŞART,VARTANIYIŞ veya VARSAYIŞ KİPİ (Şart s. M. conditionnel ou suppositif): Gelmiş ise, gelirse... 1. BİLEŞİK DİLEK KİPİ (iltizama, hikâye s. imparfait de l'optatif): Gele idi. 1. İMİŞ'Lİ DİLEK KİPİ. (iltizami rivayet s. Dubitatif de l'imparfait de l'optatif): Gele imiş. 1. DİLEK ŞART KİPİ (M. Désidératif conditionnel): Gelse (=gele ise). Bak, Katmerli kipler. 1. Bunlardan başka, bazı dillerde olduğu gibi bizde de gelecek zaman şekli buyurum kipi yerinde kullanılabilir, ki buna YÖNERGELİ KİP M. injonctif) denir: Sen bu işi bugün bitireceksin, bitirmeden gitmiyemeksin gibi. Ayrıca İstemli, Oylaşımlı, öngörülü, Buyursamalı, Olanaklı şart ve Olanaksız şart kipleri de vardır, bunlara ve Ulaç maddesine Bkz.
Gelişimli roman : Bir kişinin, bir ailenin veya bir topluluğun belli bir zaman çevresi içindeki hayat safhalarının bütün gelişimlerini ciltler dolusu anlatan roman türü.
Gelişimsel boyut : Geleneklerin kökeninde varolan gelişme gücü. bk. gelenek boyutları, karşılığı gelenek.
Gelişimsel hızlanma : Gelişimin herhangi bir yönünde, ilişkili olduğu yaş kümesine özgü düzeyin üstüne çıkma.
Gelişimsel katarakt : Erişkinlik yaşından önce göz merceğinin saydamlığını kaybetmesi.
Gelişir anlamlı kipler : Mastarlarındaki anlamdan başka ikinci bir anlam daha taşıyan kipler, ki yapılarında soyut fiilin yer almış olup olmadığına göre Gelişimli bileşik kip ve Gelişimli yalın kip halinde olurlar. Gelişimli yalın kipler ve örnekleri:. GEREKLİK KİPİ (Vücubi s. M. nécessitatif présent): Gelmeli. BUYURUM KİPİ (Emir s. M. impératif): Gel, gelsin. DİLEK KİPİ (İltizamı s. M. Désidératif) Gele. BAĞIMLI KİP (İnşai s. M. subjonstif): ...ki geleyim, ...ki gelsin (bk. Bağımlı kip). Gelişimli bileşik kipler ve örnekleri:. KESİNLİK KİPİ: Gelmiştir, geliyordur. BİLEŞİK GEREKLİK KİPİ (Vücubi hikâye s. imparfait du nécessitatif): Gelmeli idi. KESİNLİ GEREKLİK KİPİ: Gelmelidir. İMİŞ'Lİ GEREKLİK KİPİ (Vücubi rivayet s. Dubitatif du nécessitatif présent et Dubitatif de l'imparfait du nécessitatif), Gelmeli imiş. ŞARTLI GEREKLİK KİPİ (Vücubi şart s. Suppositif du nécessitatif présent) Gelmeli ise. 1. BİLEŞİK BUYURUM KÎPİ : Gelsindi (?). 1. İMİŞ'Lİ BUYURUM KİPİ: Gelsinmiş. 1. Fiilin anlamına, yerine göre ya bir söylenti, ya bir nakil, ya zamanında belirsizlik ya da "farkında olmayış" fikri katan ASIL İMİŞ'Lİ KİP (Rivayet s. M. dubitatif): Gelmiş imiş, geliyor imiş... 1. ŞART,VARTANIYIŞ veya VARSAYIŞ KİPİ (Şart s. M. conditionnel ou suppositif): Gelmiş ise, gelirse... 1. BİLEŞİK DİLEK KİPİ (iltizama, hikâye s. imparfait de l'optatif): Gele idi. 1. İMİŞ'Lİ DİLEK KİPİ. (iltizami rivayet s. Dubitatif de l'imparfait de l'optatif): Gele imiş. 1. DİLEK ŞART KİPİ (M. Désidératif conditionnel): Gelse (=gele ise). Bak, Katmerli kipler. 1. Bunlardan başka, bazı dillerde olduğu gibi bizde de gelecek zaman şekli buyurum kipi yerinde kullanılabilir, ki buna YÖNERGELİ KİP M. injonctif) denir: Sen bu işi bugün bitireceksin, bitirmeden gitmiyemeksin gibi. Ayrıca İstemli, Oylaşımlı, öngörülü, Buyursamalı, Olanaklı şart ve Olanaksız şart kipleri de vardır, bunlara ve Ulaç maddesine Bkz.
Gelişiverme : Gelişivermek durumu.
Gelişivermek : Çabucak veya ansızın gelişmek.
Gelişken ortaklık : Bir tecim ya da sanatın bütün dallarıyla uğraşan ortaklık. Çeşitli kaynaklardan alınmış ya da paylardan oluşan anamal ya da ödünçlemenin toplamı.
Gelişki : Eski gramercilerin eklere ve takılara verdikleri genel ad.
Gelişkin kurtçuk : Su torbacığı kaslaşan ve arakonakçı dokusunda küçük bir solucanı andıran çengelsiz şerit kurtçuğu.
Gelişli : Gürbüz, büyümüş, yetişmiş. Gelince: Geri gelişli senin de yanına uğrarım.
Gelişme alanı : Atma ya da atlamadan önce yarışçının yürüme, sıçrama, koşma gibi hız kazanma yollarını denediği gerilme alanı. Bu alan, uzun atlamada 15 m., üç adım ile sırıkla atlamada 40 m., cirit atmada 30 m.-36.5 m. uzunluğunda olur. Bir kentin ya da kasabanın düzentasarının sınırları içinde kalan ve düzentasar yazanağında belirtilen süre için kentin gelişmesine ayrılan alan.
Gelişme faktörü : Mikroorganizmalar tarafından üretilemeyen ve bu nedenle gelişme ortamında bulunması gereken önemli hücre bileşenleri.
Gelişme fizyolojisi : Bir organizmanın yumurtadan itibaren erginleşmeye kadar olan gelişmesini fizyolojik yönden inceleyen bilim kolu. Bir organizmanın, yumurtadan erginleşene kadar olan gelişmesini fizyolojik bakımdan inceleyen bilim dalı.
Gelişme geriliği sendromu : Domuzlarda gebelik döneminde geçirilen parvovirüs enfeksiyonu nedeniyle, yeni doğan domuz yavrularında gelişme geriliği, cılızlık ve timüs atrofisiyle belirgin enfeksiyon. Kanatlılarda gelişme geriliği sendromu.
Gelişmekte olan küçük ada ülkeleri : Sınırlı kaynakları, uzaklıkları, doğal felaketlere açık olmaları, dış şoklar karşısındaki kırılganlıkları ve dış ticarete aşırı bağımlılıklarıyla bilinen az nüfuslu ada ülkeleri.
Gelişmeli ses bilgisi : Bir dildeki seslerin uğradığı çeşitli değişme ve gelişme olaylarını inceleyen ses bilgisi dalı. Söz gelişi ben>men, anbar>ambar gibi benzeşme ve derşür->devşir-, attār>aktar gibi benzeşmezlik olayları birer gelişmeli ses bilgisi olayıdır.
Gelişmemiş üike : Türlü tarihsel etkenler nedeniyle sanayileşememiş olan, üretimi ilkel uygulayımlı tarıma dayalı, eğitim düzeyi düşük kalmış, toplumsal ve ekinsel bütünleşmesi tam anlamıyla gerçekleşememiş, genellikle Batılı anamalcı toplumlarca sömürülmüş ya da sömürülmekte olan ülke.
Gelişmiş ülkeler : İktisadi kalkınmalarını tamamlamış, üretimin ileri teknolojiyle gerçekleştirildiği, yaşam standardının ve kişi başına gelirin yüksek olduğu ve özellikle sanayileşmiş ülkelerden ülkeler grubu. karşılığı birinci dünya ülkeleri.
Gelişteni : Gelinceye kadar anlamında kullanılır: Bu gelişteni burada otur.
Geliştirebilme : Geliştirebilmek işi.
Geliştirebilmek : Geliştirme imkânı veya olasılığı bulunmak.
Geliştirici : Mayayı harekete geçirmek ve şişirmeyi artırmak için una katılan nişasta ve tuz karışımı (fosfatlar). Karoten nedeniyle oluşan rengi ağartma veya maskelemek için una, katılan, beyazlatıcı veya renk giderici (persülfatlar gibi) tepkenler.
Geliştirici yenilikler : Yaparken öğrenme süreci sırasında, genellikle o alanda çalışan firmaların geliştirdikleri ve daha çok süreç yenilik biçiminde ortaya çıkan teknolojik gelişmeler.
Geliştirilebilme : Geliştirilebilmek işi.
Geliştirilebilmek : Geliştirme imkânı veya olasılığı bulunmak.
Geliştirim alanı : İngiltere'de, Londra'nın kalabalıklığını ve yükünü azaltmak, gelişmesi yavaşlamış yöreleri canlandırmak ve bölgeler arasında gelişme bakımından bir denge sağlamak için, kamunun öncülüğünde, yeni işleyim kuruluşlarının yöneltileceği yörelere verilen ad.
Geliştirim ortaklığı : İngiltere'de geliştirim alanlarının ve yeni kentlerin, Londra dışında ve karşısında almaşık özekler olarak güçlenmesini sağlamakla görevlendirilen kamu tüzel kişiliği.
Geliştirme getirmek : Söz arasında örnek vermek: Ahmet gene bir geliştirme getirdi.
Geliştirme hareketi : Bir bacağı kıvırarak çeşitli yükselme ve yönelimlerle dansı geliştirme.
Geliştirme örnekçeleri : Değişkenler arasında gözlenen bir ilişkinin sınama etkeni ya da etkenleri karşısında yinelenmemesi durumunda aldığı değişik biçimler.
Geliştirme ve destekleme fonu : Dış ticaretin ülke yararına düzenlenmesi, tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi, araştırma ve geliştirme projelerinin finansmanı, turizm kesiminin, esnaf ve sanatkarların Halk Bankası kanalıyla desteklenmesi amaçlarıyla 1984 yılında Ekonomik İşler Yüksek Koordinasyon Kuruluna bağlı olarak kurulmuş bütçe dışı bir fon.
Geliştirme ve uyum kursları : İşletmelerin, çalışanların verimini arttırmak, mesleki gelişimlerini sağlamak ve yeni teknolojilere uyumlarını kolaylaştırmak için çalışma saatleri dışında düzenledikleri eğitim programları.
Geliştirmen : Güreşçiyi soluklu, dayanıklı kılmak ve onun gücünü artırmak için yapılacak işleri hazırlık döneminde öğreten kişi. Bayındırlık etkinliklerinde özel kesimin ve özel girişimciliğin önemli payı olan ülkelerde, kentlerin yenilenmesi tasarlanan özeklerinde ya da gelişme alanlarında, yapı iyeleriyle kent yönetimi arasındaki ilişkilere aracılık eden, yerbölümleri, her türlü altyapısını hazırlayarak yapı yapmaya elverişli duruma getiren kimse.
Gelişüyhlü : Görkemli.
Geliverinmek : Çabuk gelmek.
Geliverme : Gelivermek işi.
Gelivermek : Ansızın, çabucak veya kısa sürede gelmek.
Geliviymek : Çabuk gelmek.
Geliya : Geliyor.
Geliyamamak : Gelmemek: Sen istersen git, ben geliyamam.
Geliyorumak : Gelip durmak.
Genel gelirler : Sağlanan, gerçekleşen gelirlerin bölüm ve ayrıntılarıyla tümü.
Genişletici gelirler politikası : Ekonomiyi canlandırmak veya deflasyondan kurtarmak amacıyla hükümetlerin vergileri azaltarak toplam istemi yükseltmeye yönelik olarak izlediği genişletici maliye politikası araçlarından biri.
Gerçek gelir : Fiyat değişmelerinden arındırılmış, bir başka deyişle fiyat diziniyle indirgenmiş gelir. karşılığı parasal gelir. Katkısız gelir.
Gerçekleşen gelir : Gerçekleşmiş ancak henüz alınmamış gelir.
Gesell gelişim düzgüleri : Yeni doğan çocukların belirli yaşlarda ortaya koydukları tepkisel ve davranışsal niteliklerinin sıralanma durumu.
Gide geli : Gele gide.
Gider gelir : Bostanları sulamaya yarayan dolap. Orta derecede, oldukça iyi: Senin yazın gider gelir ama Ali'ninki hiç okunmaz. Kararsız, bir düzende durmayan: Gider gelir akıllı.
Göreli gelir önsavı : Tüketicilerin tüketim kararlarının birbirinden bağımsız olmadığını, herbirinin tüketim düzeyinin ait olduğu gruptaki (oturduğu semt, çalıştığı iş gibi) göreli gelir düzeyine bağlı olduğunu ileri süren, mutlak gelir önsavı ve tüketim bulmacası sorununa karşı olarak 1949 yılında James S. Duesenberry tarafından geliştirilen önsav. karşılığı gösteriş etkisi.
Gümrük geliri : Devlet hazinesince, gümrük vergisinden elde edilen gelir.
Gümrük tarifeleri gelir dağılımı etkisi : Bir gümrük tarifesinin konulması sonrasında, yurtiçi tüketicilerden üreticilere doğru satın alma gücü aktarımı.
Güvenlik geliş borusu : Kazan ile genleşme deposu arasına döşenen ve üzerine vana konmayan boru.
Harcanabilir gelir : Hanehalkının bir yıl içinde tüketim ve tasarruf biçiminde kullanabileceği toplam gelir. Bir ülkede genellikle bir yıl olmak üzere belli bir dönemde kişisel gelirden gelir vergilerinin çıkarılmasıyla bulunan gelir.
Harcanabilir kişisel gelir : Bir ülkede genellikle bir yıl olmak üzere belli bir dönemde o ülke vatandaşlarının kişisel gelirlerinden gelir vergisi düşüldükten sonra kalan gelir büyüklüğü.
Hazırlama ve geliştirme giderleri : Maden üretim ve işletimini en iyi biçimde değerlendirmek amacıyla yapılması zorunlu giderlerin tümü.
Hemimetabol gelişme : Yarı başkalaşım.
Heteroksen gelişme : İndirekt gelişme.
Hızlı gelişen çocuk : Anlık ya da beden gelişimi yönünden ortalamadan daha çabuk ilerleme gösteren çocuk.
Hızlı gelişim : Çocuk gelişimi alanlarından birinde ya da birkaçında görülen çok hızlı ilerleme ya da olgunlaşma.
Hicks yansız teknolojik gelişme : Teknolojik gelişme sonrasında sermaye ile emek faktörünün verimliliklerinin aynı oranda artış göstermesi nedeniyle üretimde kullanılan sermaye/emek oranının sabit kalmasına, dolayısıyla sermaye ve emek faktörünün gayrisafi yurtiçi hasıladan aldıkları payın değişmeden sürmesine yol açan teknolojik gelişme.
Holometabol gelişme : Tam başkalaşım.
İçerilmemiş teknolojik gelişme : Sermaye mallarında ve emekte herhangi bir nicelik değişmesine yol açmaksızın niteliği değişmiş gibi üretim artışlarına yol açan, dışsal teknolojik gelişme. karşılığı içerilmiş teknolojik gelişme, gökten inen nur, Solow büyüme modeli.
İçerilmiş teknolojik gelişme : Yeni makine ve donatım yatırımı biçiminde ortaya çıkan teknik bilgi ilerlemesi. karşılığı içerilmemiş teknolojik gelişme.
İhracatı geliştirme etüd merkezi : Türkiye dışsatımının geliştirilmesi ve sağlıklı bir yapıya kavuşturulması amacıyla 1960 yılında kurulmuş ve 2001 yılında yeniden yapılandırılarak Dış Ticaret Müsteşarlığına bağlanan kurum.
İhracatı geliştirme fonu : Devlet bütçesi ile Ticaret ve Sanayi Odaları, Odalar ve Borsalar Birliğinin bütçelerinden yapılan katkılardan oluşan ve kaynakları İGEMEnin amaçları doğrultusunda kullanılan, 1960 yılında kurulmuş ve 2001 yılında kaldırılmış olan bütçe içi bir fon.
İhtiyari gelir : Harcanabilir gelirden yaşamsal açıdan zorunlu gereksinmelere yönelik harcamalar çıkarıldıktan sonra kalan tutar.
İkincil gelir dağılımı : Bir ekonomide birincil gelir dağılımı sonuçlarına hükümetler tarafından vergi veya transfer ödemeleri yoluyla müdahale edilerek gelirin yeniden dağılımı. karşılığı birincil gelir dağılımı, kişisel gelir dağılımı, kesimsel gelir dağılımı, mesleki gelir dağılımı, bölgesel gelir dağılımı.
İnsani gelişim dizini : İnsanın temel gereksinimlerine ulaşma düzeyini değerlendirmek üzere gönenç ölçütü, eğitim ölçütü ve sağlık ölçütü olmak üzere üç ölçüt kullanılarak ilk kez 1990 yılında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programınca hesaplanıp yayımlanmaya başlanan dizin. Bu dizin sıfır ile bir arasında değerler almakta, değerin sıfıra yaklaşması insani gelişim düzeyinin kötüleştiğini, bire yaklaşması ise iyileştiğini ifade etmektedir.
İnterstisyel gelişim : Kemik kıkırdak dokusunda matriks birikiminden ziyade hücre bölünmesine bağlı gelişme.
İstem gelir esnekliği : Bir malın istem miktarındaki oransal değişmenin tüketicinin gelirindeki oransal değişmeye oranını gösteren katsayı, diğer bir deyişle tüketicinin gelirinde ortaya çıkan oransal değişmeye o mala ilişkin istemin gösterdiği duyarlılık. karşılığı istem fiyat esnekliği, düşük mal, normal mal.
İşletme geliri : [Bakınız: firma geliri]. İşletme çalışmalarından elde olunacak gelir.
Kamu gelirleri : [Bakınız: devlet gelirleri]. Kamu iş ve görevleri giderlerini karşılamak üzere devletin yasaları gereğince çeşitli kaynaklardan sağladığı gelirlerin tümü.
Kanatlılarda gelişme geriliği sendromu : Tavuk, hindi ve ördeklerde gelişme geriliği, kursak yangısı, lenfoid organların atrofisi, anemi vr B lenfosit kökenli tümörlerin gelişimiyle belirgin viral hastalık.
Kapıaltı geliri : Eyalet valileri ve sancak beylerinin halktan topladıkları, önceden belli olmayan ve saptanmamış gelir.
Karşılaştırmalı gelim çözümlemesi : Bir ülkede, bölgelerin gelişmesini sağlamak amacıyla, belli bir işleyim dalının hangi bölgede ürünlerini pazara taşıma ederini, en düşük düzeyde tutabileceğini, dolayısıyle kazançlı olabileceğini saptamaya yarayan ekonomik çözümleme yöntemi.
Katkılı gelir : Bir ortaklığın sağladığı gelir. Hiç bir gider ve vergi düşülmeden ele geçen para. Satışlardan alınan gelir. Yapılarda o yapının bulunduğu yerde geçerli olan doğal kiralara oranla iyesinin alabileceği yıllık kira parası.
Katkılı ulusal gelir : Ulusça yapılan ve üretilen mal ve işlerden geçerli ederlerle hiç bir indirim yapılmadan saptanan değer.
Katkısız gelir : Giderler çıkarıldıktan sonra geriye kalan katkısız gelir.
Katkısız ulusal gelir : Ulusal tutumla ortaya konulan mal ve hizmetlerin geçerli satak ederi ile açıklanan değerleri, katkısız olmayan ulusal gelirden aşınma payı ve giderler çıkarıldıktan sonra geriye kalanı.
Kazanç sayılmayan gelirler : Bağış yoluyla başkasına verilen mallar, kalıtım ya da tutsu yoluyla başkalarının iyeliği altına giren mallar, bir işle ve görevle ilişkisi olmayan ikramiyeler, para biriktirme ve yardım sandıklarının gelirleri, düzenlenen jübilelerden elde olunan paralar, ortaklarına ev sağlayamayan kooepratiflerce dağıtılan ödence ve kasa ödencesi olarak ödenen paraların yasasına göre gerçek ve tüzel kişiler için vergi işlemine girmeyen gelirler.
Kazanılmamış gelir : Faiz, kira ve kâr payı gibi kişinin doğrudan emek harcamadan elde ettiği gelirler. [Bakınız: öndelik].
Kendiliğinden gelir denkleşme düzeneği : Dış ticaret bilançosundaki bir dengesizliğin milli gelir değişimine yol açacağını ve bu değişimin de marjinal dışalım eğilimi ve marjinal tüketim eğilimi kanalıyla dış dengesizliği kendiliğinden gidermeye yönelik bir süreci başlatacağını öngören düzenek. karşılığı altın otomatizmi.
Kentsel gelişme : Bir ülkede, kentsel nüfusun artması, kentlerin çoğalması ve bayındır duruma getirilmesi süreci.
Kesimsel gelir dağılımı : Bir ülkede belirli bir dönem içinde üretilen gelirin tarım, sanayi, hizmet kesimleri arasında paylaşımı. karşılığı kişisel gelir dağılımı, mesleki gelir dağılımı, bölgesel gelir dağılımı.
Kesintili gelir : Bir filmin oynatılması sırasında satılan biletlerin bedelinden oluşan ve vergi, eğlence resmi, salon sahibi payı, yapımcı payı, tanıtı giderleri, çeşitli harcamalar çıktıktan sonra kalan kazanç tutarı.
Kesintisiz gelir : [Bakınız: gayrisafi gelir]. Bir filmin oynatılması sırasında satılan biletlerin bedelinden oluşan ve vergi, eğlence resmi, salon sahibi payı, yapımcı payı, tanıtma giderleri gibi çeşitli harcamaların hesaba katılmadığı kazanç tutarı.
Kırsal gelişme : Kırsal alanların daha bayındır duruma getirilmesi, kamu işgörülerinin tümleştirilmesi ve köylerde yaşayan insanların gelirlerinin artırılması için her düzeyde alınan önlemler ve kapsamlı tasarlarla kırsal alanlarda sağlanan değişim. bk. toplum kalkınması.
Kırsal toprak geliştirimi : Kırsal toprağın, üzerinde yapı yapılabilir duruma getirilebilmesi için, kentbilim kurallarına uygun olarak yerbölümlemesinin yapılması ve altyapısının sağlanması.
Kiralama geliri : Bir çeşit kira bağıtına dayanan ve kiracıyı kendisine bırakılan nesnelerin verim ve gelirini toplamak ve kiralananı gereği gibi işleterek gelir yeteneği ve gücünü azaltmamakla yükümlü kılan gelir.
Kişi başına gelir : Bir ekonomide cari fiyatlarla gayrisafi milli hasılanın (veya gayrisafi yurtiçi hasılanın) nüfusa bölünmesiyle hesaplanan kişi başına düşen pay.
Kişisel gelir : Milli gelirden sosyal güvenlik katkıları (sosyal güvenlik prim kesintileri), kurumlar vergisi, dağıtılmayan kurum kârları düşülüp transferlerin eklenmesiyle bulunan ve bir ülkede o ülke vatandaşlarının genellikle bir yıl olmak üzere belli bir dönemde gelir vergisi öncesi ellerine geçen toplam gelir. karşılığı harcanabilir gelir.
Kişisel gelir dağılımı : Bir ülkede belirli bir dönem içinde üretilen gelirin bireyler, aileler ve çeşitli tüketici birimleri arasında paylaşımı. karşılığı bölüşüm, kesimsel gelir dağılımı, mesleki gelir dağılımı, bölgesel gelir dağılımı.
Koşut gelişim : Aralarında tarih ve coğrafya yönünden hiçbir ilişki bulunmayan halk kültürlerinde, aynı evreli benzer halkbilim ürün ya da olayının oluşumu, bk. koşutçuluk, karşılığı halk düşüncesi, temel düşünce, yakınlaşım, yayılım. Birbiriyle ilişkisi bulunan, ayrı ayrı zaman ve yerlerde ortaya çıkan birden çok olgunun ve parçalarının art arda ya da iç içe sıralanışıyla kendini gösteren anlatım çeşidi.
Kusurlu doku gelişimi : Dokunun gelişimi esnasında anormallik göstermesi, hamarti.
Kusurlu epitel gelişimi : Epitelyogenezis imperfekta.
Maliyet gelir oranı : Toplam giderlerin toplam gelirlere bölünmesiyle hesaplanan, bir birimlik gelire karşılık gelen maliyeti gösteren oran.
Marjinal gelir : Üretilen malın son biriminin satışından sağlanan gelir, diğer bir deyişle bir malın satışında ortaya çıkan bir birimlik değişmenin toplam gelirde yarattığı değişme.
Meraların geliştirilmesi : Meraların gübrelenmesi, eksik olan besin maddelerinin eklenmesi, yabani otların temizlenmesiyle yem kapasitesinin artırılması.
Mesleki gelir dağılımı : Bir ülkede belirli bir dönem içinde üretilen gelirin meslek grupları arasında paylaşımı. karşılığı kişisel gelir dağılımı, kesimsel gelir dağılımı, bölgesel gelir dağılımı.
Milli gelir hesaplama yöntemleri : Milli gelirin hesaplanmasında kullanılan üretim, gelir ve harcama yöntemleri. karşılığı üretim yöntemi, gelir yöntemi, harcama yöntemi.
Milli gelir hesapları : Bir ekonomide çeşitli kesimlerin başarımını ölçmede kullanılan gayrisafi milli hasıla, gayrisafi yurtiçi hasıla gibi istatistikler kümesi.
Milli gelir hesapları sistemi : Milli gelir hesaplarının dayandığı sistem. Bu sistem maddi mallar üretim sistemi, Birleşmiş Milletler milli gelir hesapları sistemi ve Avrupa hesapları sisteminden oluşmaktadır.
Milli gelir muhasebesi : Bir ülke ekonomisinde, genellikle bir yıl olmak üzere belirli bir dönemde, iktisadi etkinlikler sonucu gerçekleştirilen üretim, gelir ve harcamayı ölçmek için kullanılan ilke ve yöntemler bütünü.
Monoksen gelişme : Doğrudan gelişme.
Mozaik gelişim : Hücre duvarı büyümesinde duvarı verecek maddelerin sentezinin belirli bölgelerde olması. Embriyoya ait hücrelerin her birinin, vücudun farklı bir bölgesini meydana getirmek üzere göstermiş olduğu gelişim tipi.
Mutlak gelir önsavı : Cari tüketimin harcanabilir gelirin aynı yönlü fonksiyonu olduğunu, harcanabilir gelir arttıkça ortalama tüketim eğiliminin azalacağını ileri süren ve J. M. Keynes tarafından geliştirilen önsav.
Net dış faktör gelirleri : Yerli üretim faktörlerinin yabancı ülkelerde elde ettikleri faktör gelirleriyle yabancı üretim faktörlerinin ülkede elde ettikleri faktör gelirleri arasındaki fark.
Net gelir : Gelirin elde edilmesi sırasında vergi, yıpranma gibi giderlerin elde edilen toplam gelirden düşülmesiyle bulunan gelir. [Bakınız: harcanabilir gelir].
Olağanüstü bütçe geliri : Olağanüstü bütçe harcamalarını karşılamak için, söz konusu dönemde ek harç, vergi ve borçlanma gibi yollarla elde edilen gelir.
Ortalama gelir : Belirli bir dönemde elde edilen toplam gelirin üretim miktarına bölünmesiyle hesaplanan, diğer bir deyişle belirli bir dönemde bir birim maldan elde edilen gelir.
Ortalama işçi geliri : Sosyal sigorta kesintileri öncesi ücret ödemeleri ile paralı izin, fazla mesai ve ikramiye gibi diğer ödemeler toplamının, çalışılan saate ya da çalışan işçi sayısına bölünmesiyle bulunan gelir.
Ortalama ücret geliri : İşgücü piyasalarının katılığı ile işgücü maliyeti kaynaklı enflasyonun önemli bir göstergesi olup, işçiye yapılan toplam ücret ödemesinin, çalışılan saate ya da çalışan işçi sayısına bölünmesiyle bulunan gelir. karşılığı ortalama gelir.
Ön durak gelişme : Trypanosomatidae ailesinin Salivaria bölümünde bulunan türlerinin sinek konaklarının orta veya ön bağırsaklarındaki gelişimi.
Özekten çevreye gelişim kuramı : Örgenlerin belirmesi ve devimsel yeterliklerin gelişmesinde içten dışa doğru bir öncelik sırası olduğu görüşü.
Parasal gelir : Paranın satın alma gücündeki değişiklikleri yansıtmayan cari gelir.
Parmaksı gelişim : Bir kentin, başlıca anayollar boyunca, ama bir elin parmaklarının ya da bir yaprağın, damarlarının açılımında olduğu biçimde yayılıp gelişmesi.
Program geliştirme : Toplumdaki yeni gelişmeler göz önünde tutularak belli bir öğretim programının ya da tüm programların genel ve özel amaçlar, ders konuları, öğretim yöntemleri ve değerlendirme yolları ve benzerleri bakımından araştırma yoluyla düzeltilmesi, yenileştirilmesi ve önerilen değişikliklerin denendikten sonra genelleştirilmesi işi.
Program tanımlı konsolide bütçe gelirleri : Konsolide bütçe gelirlerinden faiz gelirleri, Merkez Bankası kârı, yeniden değerleme ve devredilen özel gelirler, kamu bankalarından kâr payı gelirleri, özelleştirme gelirleri, konsolide kamu kesimine borç verme-geri ödeme kalemi ve darphane para basım geliri toplamının düşürülmesiyle hesaplanan gelirler.
Program tanımlı merkezi yönetim bütçe gelirleri : Merkezi yönetim bütçe gelirlerinden faiz gelirleri, Merkez Bankası kârı, yeniden değerleme ve devredilen özel gelirler, kamu bankaları kâr payı gelirleri, özelleştirme gelirleri, konsolide kamu kesimine borç verme-geri ödeme kalemi ve darphane para basım geliri toplamının düşürülmesiyle elde edilen bütçe büyüklüğü.
Rathke poşundan gelişen kist : Rathke poşu kisti.
Reel kişi başına gelir : Bir ekonomide sabit fiyatlarla gayrisafi milli hasılanın (veya gayrisafi yurtiçi hasılanın) nüfusa bölünmesiyle hesaplanan kişi başına düşen pay.
Ruhsal cinsel gelişmezlik : Yetişkin bir kimsenin cinsel tutumlar, davranımlar ve duygular bakımından çocukluk ya da gençlik döneminin özelliklerini sürdürmesi durumu.
Sabit gelirliler : Maaş, ücret, kira ve faiz geliriyle yaşamını sürdüren, gelirleri fiyat hareketlerine gecikmeli uyum gösteren ve özellikle yüksek enflasyon ortamında satınalma gücü önemli ölçüde azalan kesim.
Safi yurtiçi gelir : Yurtiçi gelire dolaylı vergilerin eklenmesi ve sübvansiyonların çıkarılmasıyla ulaşılan, net yurtiçi hasıla ile özdeş olan milli gelir büyüklüğü. karşılığı safi yurtiçi hasıla.
Sağlığınca gelir sözleşmesi : Kayd-ı hayâtla irâd mukavelesi.
Sarmal gelişme : Toplumsal gelişmede, alt düzeyde gerçekleşen olayların üst düzeyde yinelenmesi durumu.
Satış geliri : Satışlardan elde olunan gelir.
Satış geliştirme : Mal ve hizmet satışını özendirmek amacıyla kullanılan her türlü araç ve/veya etkinlikler bütünü.
Sermaye geliri : [Bakınız: sermaye kazancı]. (capital reveneu) Finansal olmayan varlıkların satışından elde edilen gelir.
Sermaye tasarruf edici teknolojik gelişme : Faktör fiyat oranları sabitken, emeğin verimliliğini sermayenin verimliliğine göre daha çok artırdığı için, sermaye yerine emek kullanımını özendiren teknolojik gelişme.
Ses gelişmesi : Bir dilde, kelime veya eklerde bir sesin gelişme yolu ile yerini kendisinden türemiş başka bir sese bırakması biçimindeki değişme olayı ET. tur-> TT. dur-, tüz- > düz-, tal- > dal-, köç-> göç-, köl> göl, edgü > eygü > eyü > eyi > iyi, köğürçkün, kögerçin > güvercin; ET., aQak > TT. ayak, Bşk. azak, Yak. atah Çuv. ura «ayak» ve benzerleri Ayrıca bk. ses değişmesi.
Ses kasları gelişigüzel dizililer : (Anisomyodi, Omurgalı hayvanlardan kuşlar (Aves) sınıfının ötücü-kuşlar (Passeriformes) takımının bir alt-takımı. Ses kasları ortada, altta ve üstde olmak üzere eşit olmayan bir biçimde dizilidirler. Yalancı bağırganlar (Subclamatores) ve bağırganlar (Clamatores) olmak üzere 2 üst-familyayi içine alır.
Sıçramalı gelişme : Bir yerleşmenin nüfusunun ve yapılarının, o yerleşim yerinde, boş toprak bırakılmaksızın değil de, yapı kümeleri arasında uzunca aralıklar bırakarak yerleşmesi.
Sınırsal gelir : Giderler çıktıktan sonra kalan gelir.
Solow yansız teknolojik gelişme : Sermayenin emeğe kıyasla daha hızlı artış göstereceği varsayımından hareketle, sermayenin marjinal verimliliğinin azalacağı ve buna bağlı olarak sermaye sahiplerinin çıktıdan emek sahiplerine kıyasla daha az pay alacağı öngörüsü üzerine, bölüşüm oranlarının eskisi gibi devam etmesi için sermayenin verimliliğini, emekten daha çok arttıran bir tür yansız teknolojik gelişme.
Sözün gelişi : Sözün sırası gelmişken : Ahmet yedi içti, sözün gelişi üç gice de yattı. Bir metinde bir parçanın öncesi ve sonrası ki buna dayanılarak, şüpheli görüldüğü vakit o parçanın gerçek şekli veya doğru anlamı saptanılır.
Sürekli gelir : Bireylerin geçmiş, bugünkü ve gelecekte elde etmeyi bekledikleri gelirlerin ortalaması.
Sürekli gelir önsavı : Hanehalkı tüketim harcamalarının en önemli belirleyicisinin sürekli gelir olduğunu dolayısıyla gelirde kısa dönemli değişmeler olsa da hanehalklarının tüketim harcamalarının istikrarlı olacağını ifade eden ve Milton Friedman tarafından ileri sürülen önsav.
Sürekli geliştirme yöntemi : İşi geliştirmek için belirli aralıklarla yapılan uzun süreli çalışmalar veya raslantısal olaylar yerine sürekli, düzenli ve küçük adımlarla ilerlemeyi öngören, zaman ve maliyet yönetimiyle gereksiz harcama ve zaman kayıplarını ortadan kaldırmayı amaçlayan toplam kalite yönetimi araçlarından biri.
Sürtünme gelimi : Çekim gücünün, uzaklığın ve sürenin sınırlayıcı etkileriyle uzamda devinmenin pahalı duruma gelmesi.
Tahakkuk etmiş gelir : Kazanılmış ancak tahsil edilmemiş gelir.
Tarımsal gelir : Tarımsal etkinliklerden elde edilen gelir.
Tarifelerin gelir etkisi : Konulan gümrük vergilerinin devlet gelirlerinin artmasına yol açması.
Taşınır anamal gelirlerinde vergi : Yasasında ayrıntıları gösterilen ortaklıklarla çeşitli taşınır anamalların yine yasasında gösterilen biçim ve oranlarda vergilendirilmesi.
Taşınır varlık geliri : Taşınır varlıklardan elde edilen gelir.
Tatlı su gelinciği : Tatlı sularda biten bir tür gelincik. Mezgitgiller familyasına bağlı olup, Akdeniz ülkeleri göllerinin derinliklerinde yaşayan ve geniş tenyaya ikinci arakonakçılık yapan, en çok yarım metre oyunda tatlı su balığı. (Loto vulgaris) Kemikli-balıklar (Teleostei) takımının mezgitgiller (Gadidae) familyasından bir balık türü. Uzunluğu 30-50 cm. Akdeniz memeleketleri göllerinde derinlerde yaşar. Eti beğenilir.
Tatlı su gelincik balığı : Kemikli balıklar (Teleostei) takımının, mezgitgiller (Gadidae) familyasından, 30-50 cm kadar uzunlukta, Akdeniz memleketleri göllerinde yaşayan bir tür. Kemikli balıklardan, Lotidae familyasından, boyu 150 cm kadar olabilen, Avrupa, Asya ve Kuzey Amerikanın nehir ve göllerinde dağılım gösteren bir tür.
Tekelci toprak geliri : Bir taşınmaz iyesinin, ya hiçbir emek vermeksizin salt iyelik hakkından yararlanarak ya da taşınmazın nitelikleri ve bulunduğu yerin sağladığı üstünlük nedeniyle artan değerinden elde ettiği kazanç.
Teknolojik gelişme : Yeni bir malın üretilmesini sağlayan her türlü buluş ve ürün yenilik ile mevcut bir malın üretiminde kullanılan faktörlerin verimliliğindeki artış sonucu daha düşük maliyetle üretilmesini sağlayan süreç yenilik veya yöntem.
Telli gelin : Süslü püslü gelin.
Tepki geliştirme : (Freud) Bilinçaltı duygu ve eğilimleri, onların karşıtı olan duygu ve davranışlarla açığa vurma özelliği. (Baskı altındaki korkunun saldırganlık, nefretin saygı ya da sevgi olarak gösterilmesi gibi.).
Testis gelişimi : Embriyoda krista genitalislerde germinatif epitel hücrelerinin mezenkime doğru gonadal kordonlar yapması ve gonadal kabartının mezenkimi ise Leydig hücrelerini oluşturması. Doğum sonrası dönemde tubulus seminiferuslar biçimlenerek ilk olarak kıvrımlı sonra ise düz bir durum alarak rete testis olarak bilinen borucuklar aracılığıyla duktuli efferentes testislere açılırlar.
Ticari gelirler : Her türlü ticari ve sanayi etkinliklerden sağlanan, para veya parayla ölçülebilen gelirler.
Trajik gelişim : Bir oyun içinde, trajik görünüşü sağlayan gelişim. Bu, daha çok tuttuğumuz bir karakterin zayıf ve kusurlu yanları yüzünden kötü bir duruma düşmesiyle ya da kötü bir durumu getirmesiyle ortaya çıkar.
Tümsel gelişim : Bireyde tinsel niteliklerin, aktöresel arılığın ve fiziksel yetkinliğin uyumlu gelişimi.
Uyarılmış teknolojik gelişme : Faktör fiyatlarının değişmesine bağlı olarak teknolojinin fiyatı artan faktörden tasarruf edecek biçimde gelişme göstermesi.
Uzun gelincik balığı : Boyları 80 cm olabilen, Ege ve Akdenizde dağılım gösteren, kuyruk yüzgecinde iki koyu benek bulunan bir tür.
Uzunluğuna arkadan geliş : Doğum sırasında yavrunun uzun ekseni boyunca, arka ayaklarla doğum kanalına gelişi, longitudinal posteriyör presentasyon.
Uzunluğuna önden geliş : Doğum sırasında yavrunun uzun ekseni boyunca, baş ve ön ayaklarla doğum kanalına gelişi, anteriyor presentasyon.
Ürem gelir ve giderleri : Kısa ve uzun süreli her tür yatırımlardan sağlanan ürem geliri. Ödünç olarak alınan değerlerin kullanılması karşılığında yüklenilen giderler.
Varı geli : Vara gele, gide gele.
Varışup gelişmek : Birbirine gidip gelmek.
Vergi benzeri gelirler : Vergi benzeri yükümlülükler dolayısıyla kamu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sosyal güvenlik kuruluşları tarafından elde edilen, ancak devlet bütçesine gelir olarak kaydedilmeyen kamu gelirleri.
Vergi geliri : Devletin veya devletin yetkilendirdiği diğer kamu tüzel kişilerinin belirli bir dönemde tahsil ettikleri toplam vergi tutarı.
Vergi ile bağımlı gelir : Vergi ödemeği gerekli ve zorunlu kılan kazanç.
Vergilendirilebilir gelir : Elde edilen toplam gelirden vergi yasasında öngörülen bağışıklıklar ve/veya indirimlerin düşürülmesiyle bulunan tutar.
Yabancı taşıt kurumlarının gelir yazılığı : Yabancı taşıt kurumlarının yurdumuzda sağladıkları gelirleri saptamak üzere günlem sırası ile yasasına göre tuttukları yazılık.
Yan kazanç ve gelirler : Durağanların ve tüzelerinin taşınır değerlerin satışından, katılma paylarının devirve iyelik bırakımından doğan kazançlar. Dıştan gelen kazançlar.
Yansız teknolojik gelişme : Emek ve sermaye faktörünün gayrisafi yurtiçi hasıladan aldıkları payın değişmeden sürmesini sağlayan teknolojik gelişme. Krş. Hicks yansız teknolojik gelişme, Harrod yansız teknolojik gelişme, Solow yansız teknolojik gelişme.
Yapı gelimi : Yapım sürecinde kullanılan tüm girdiler hesaba katılarak bulunan, bitirilmiş bir yapının tümünün ya da metre karesinin ederi.
Yapımın gelişmesini önlemek : Bulgu belgelerinin yarattığı tekel yüzünden, yapımın gelişmesini önlemek.
Yardım sandıkları gelirleri : Devlet dairelerince ya da özel örgütlerce görevlilerine yardım amacı ile kurulmuş olan, tüzel kişiliği bulunmayan örgütlerin vergi kesilmeyen gelirleri.
Yemen geliri : Yemen eyaletinden her yıl devlet hazinesine gönderilen vergi.
Yeniden geliştirme : Ekonomik ve yapısal özellikleri, iyileştirilmesine olanak vermeyecek ölçüde kötüleşmiş olan yoksul konutlarının yıkılması ve bunların oluşturduğu kent bölümlerinin yeni bir tasarlama düzeni içinde bayındırılması. bk. kent yenileme.
Yıllık gelir : Yıllık kazanç, sıradan yıllık kazanç bölümü.
Yıllık gelir vergisi ödeme bölümleri : Yıllık bildirimler üzerine gerçekleştirilen gelir vergilerinin kişinin yararına ve cezalı ödemeye yer verilmeksizin yasasında gösterilen bölüntülerle belirli zamanlarda ödenmesi.
Yol boyu gelişim : Kentlerarası ana yollar üzerinde, bu yollar boyunca insan topluluklarının ve işyerlerinin gelişigüzel bir biçimde yerleşmesi.
Yurtiçi gelir : Bir ülkenin sınırları içerisinde genellikle bir yıl olmak üzere belli bir dönemde gerçekleştirilen sonul mal ve hizmet üretimi karşılığında üretim faktörlerine yapılan ödemeler toplamı. karşılığı yurtiçi hasıla.
Zamandaş gelişim : Birbiriyle ilişkili iki ya da daha çok olgunun ve parçalarının aynı zamanda ortaya çıktıklarını belirtecek yolda anlatılması yöntemi.
Zihin gelişmesi : İleri yaşların bir özelliği olarak zihinsel yetenek, etkinlik ve tutumlarda görülen gelişme.
Araştırma geliştirme : Bir ürünün veya bir çalışmanın etkisini, verimliliğini, geliştirilmesini sağlamak için uzmanlarca yapılmış olan ayrıntılı araştırma.
Az gelişmiş : Gelişmesi gecikmiş olan. Eğitim düzeyi düşük kalmış, üretimi genel olarak ilkel tarıma dayanan, doğal kaynaklarını gereğince değerlendiremeyen (ülke).
Dar gelirli : Geliri normal bir geçim sağlamaya yetişmeyen, geçim sıkıntısı çeken (kimse).
Dar gelirlilik : Dar gelirli olma durumu.
Gelibolu : Çanakkale iline bağlı ilçelerden biri.
Gelin : Evlenmek için hazırlanmış, süslenmiş kız veya yeni evlenmiş kadın. Aileye evlenme yoluyla girmiş olan kadın.
Gelin abla : Yenge.
Gelin alayı : Gelini damat evine götürmek için gidenlerin hepsi.
Gelin alıcı : Gelini götürmek için oğlanevinden gelen kimse.
Gelin böceği : Uğur böceği.
Gelin çiçeği : Zambakgillerden bir bitki (Fritillaria imperialis).
Gelin hamamı : Evlenecek kız için düğünden birkaç gün önce hamamda yapılmış olan tören. Oğlanevindeki kadınların gelini düğünün ertesi günü hamama götürerek yaptıkları tören.
Gelin havası : Gelin alayının kızın evinden ayrılıp oğlanın evine gidinceye kadar davul ve zurnanın çaldığı özel ezgi. Denizin hafif dalgalı, çırpıntılı olması.
Gelin kuşu : Tarla kuşugillerden bir kuş (Otocoris pencillatus).
Gelin otu : Güveyfeneri.
Gelin teli : Gelinlerin başlarına takılan, parlak, uzun, ince gümüş tel.
Gelinboğan : Bir tür ahlat.
Gelincik : Yazın kırlarda, özellikle ekin tarlalarında yetişen, kırmızı ve otsu bitki, gün gülü (Papaver rhoeas). Yılancık, arpacık, çıban vb. Mezgitgillerden, yılan balığına benzer, eti sevilen bir balık (Mustela tricirrata). Sansargillerden, ince uzun yapılı, sivri çeneli, küçük bir hayvan (Mustela nivalis).
Gelinfeneri : Kuş kirazı.
Gelinkuşağı : Gökkuşağı.
Gelinlik : Gelin olma durumu. Gelinin giysisi. Gelin için hazırlanmış. Gelin giysisi yapmaya uygun (kumaş). Gelin olma çağına gelmiş (kız).
Gelinlik çağı : Genç kızların evlenme dönemi.
Gelinlik kız : Evlenme çağına gelmiş kız çocuğu.
Gelinme : Gelinmek işi.
Gelinmek : Gelme işi yapılmak.
Gelinparmağı : Uzun taneli bir tür üzüm.
Gelip geçici : Sürekli olmayan, kısa süreli.
Gelir : Bir kimseye veya topluluğa belli zamanlarda, belli yerlerden gelen para, varidat. Bir ekonomik birimin belli bir süre içinde kazandırdığı aylık, kira vb. getiri, varidat, irat.
Gelir dağılımı : Bir ülkenin toplam gelirinin o ülkenin bireyleri arasındaki dağılımı.
Gelir düzeyi : Kişinin yaşam düzeyini gösteren maddi durumu.
Gelir kaynağı : Para sağlama yeri veya faaliyeti.
Gelir ortaklığı : Köprü, baraj vb. kamu yapılarının gelirlerine gerçek ve tüzel kişilerin belirli şartları yerine getirerek ortak olması.
Gelir vergisi : Kişilerin gelirlerinden, bir oran ölçüsünde devlete ödedikleri dolaysız vergi.
Gelirli : Geliri olan.
Gelirlilik : Gelirli olma durumu.
Gelirsizlik : Gelirsiz olma durumu.
Geliş : Gelme işi.
Gelişigüzel : Herhangi bir, baştan savma, rastgele, lalettayin. Üstünkörü.
Gelişim : Gelişme işi. Aksiyon. Serpilip büyüme. İlerleme, inkişaf, tekâmül.
Gelişimci : Gelişim gösteren kimse. İlerleyen kimse.
Gelişimcilik : Gelişimci olma durumu.
Gelişkin : Gelişmiş olan, mütekâmil.
Gelişkinlik : Gelişkin olma durumu.
Gelişme : Gelişmek işi, inkişaf, neşvünema, tekâmül, evolüsyon. Olan biten şey. Yazılarda giriş bölümlerinden sonra konunun türlü yönlerden açılıp genişlediği, zenginleştiği, olgunlaştığı bölüm.
Gelişme koşusu : Atma veya atlamalardan önce en iyi aşamayı elde edebilmek amacıyla yarışçının hız kazanmak için yaptığı koşu.
Gelişmek : Büyüyüp boy atmak, yetişmek, neşvünema bulmak. İlerlemek, olgunlaşmak, genişlemek, inkişaf etmek. Şişmanlamak.
Gelişmiş : Gelişme gösteren, ümranlı.
Gelişmişlik : Gelişmiş olma durumu.
Geliştirilme : Geliştirilmek işi.
Geliştirilmek : Geliştirme işi yapılmak.
Geliştirim : Senaryonun hazırlanmasında özet ile ayrımlama arasında yer alan aşama.
Geliştirme : Geliştirmek işi.
Geliştirmek : Gelişmesini sağlamak, gelişmesine yol açmak.
Gidiş geliş : Trafik.
Karşı gelim : Karşıtlık.
Milli gelir : Bir yıllık toplumsal üretimde, üretim araçları için harcananların düşülmesinden sonra kalan bölüm, ulusal gelir.
Sosyal gelişme : Sosyolojik bakımdan gözlenen değişme ve gelişme.
Söz gelimi : Söz gelişi.
Söz gelişi : Bir düşünceyi açıklamak için örnek gösterileceğinde o örneğe giriş olarak söylenen bir söz, söz gelimi, söz misali, temsil, söz temsili, örneğin, mesela, bilfarz.
Tatlısu gelinciği : Tatlı sularda biten bir tür gelincik.
Toplumsal gelişme : Toplumun bütün olarak değişmesi ve gelişmesi.
Ulusal gelir : Millî gelir.
Diğer dillerde Gelgit genliği anlamı nedir?
İngilizce'de Gelgit genliği ne demek ? : amplitude of the tide
Bu kısımda Geli nedir? Geli ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik bir biçimde hemen sorabilir, daha sonra kısaca Geli tanımı, açılımı, kelime anlamı hakkında ansiklopedik bilgi verebilir veya dilerseniz Geli hakkında sözler yazılar ile ingilizce veya almanca sözlük anlamı paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.