Gerçek nedir, Gerçek ne demek

  • Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat.
  • Aslına uygun nitelikler taşıyan, sahici.
  • Yalan olmayan.
  • Doğruluk.
  • Doğadaki gibi olan, doğayı olduğu gibi yansıtan.
  • Düşünülen, tasarımlanan, imgelenen şeylere karşıt olarak var olan.
  • Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, özbeöz, hakiki, reel.
  • Yapay olmayan.
  • Temel, başlıca, asıl
  • Gerçeklik.

"Gerçek" ile ilgili cümle örnekleri

  • "Gerçek elmas. Gerçek hikâye."
  • "Esasen bizim için millî varlık ile istiklal ve hürriyet aynı gerçeğin çeşitli cepheleridir." - M. Kaplan
  • "O yürekler acısı fukara kafile, yüzlerinden gerçek acı aka aka ölü arkadaşlarının namazını kıldılar." - Halikarnas Balıkçısı
  • "Bir kişinin ahlaklı olması için, o benim dediğim gerçek ahlaka erişebilmesi için bir iç âlemi olmalıdır." - N. Ataç
  • "Bu laflarda gerçek payı ne kadar çoksa duygu payı da ondan az değildir." - B. Felek
  • "Her hâlde o gün imparatorluğun ölümü apaçık bir gerçekti." - H. E. Adıvar
  • "Kâğıt paranın saymaca değeri varsa da gerçek değeri yoktur."
  • "Bu peyzajdaki çiçekler son derece gerçek."

Felsefi anlamı:

Bilinçten bağımsız olarak var olan.

Düşünülen, tasarımlanan, imgelenen şeylere karşıt olarak, var olan.

Sosyoloji'deki anlamı:

 

Nesnel olan ve olanağın gerçekleşmesi sonucunda ortaya çıkan (nesne, koşul, durum).

Diğer sözlük anlamları:

Doğruluk.

Doğru, dürüst, hakikî, sahih.

[Bakınız: gerçek er]

Gerçek isminin anlamı, Gerçek ne demek:

Erkek ismi olarak; Doğru, dürüst. Temel, başlıca, asıl doğayı yansıtan.

Bilimsel terim anlamı:

Görgül bilgi ve kavramsal kuruluşların konulu olan olgusal durum.

İngilizce'de Gerçek ne demek? Gerçek ingilizcesi nedir?:

real, reality

Gezilecek görülecek bir yer, şehir olarak tanımı:

Şanlıurfa şehrinde, Siverek ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yer.

Gerçek hakkında bilgiler

Gerçek kavramı, felsefi bir kavram olarak, genel anlamda, düşüncede varolan ya da düşülmüş şeylere karşıt anlamda varolan, düşünülmüş olanın dışında mevcut olan anlamındadır. Felsefe tarihinin en eski ve köklü tartışması bu gerçek kavramı üzerinde yürülmüştür. Tasarım ve imgelemden bağımsız olarak varolanlar gerçek olarak ileri sürüldüğü gibi, bunu olanaksız gören ve gerçekliği bir tür tasarımların parçası olarak değerlendirilen eğilimler de vardır. Ontoloji ve epistemoloji alanında, bazen bu alanları birbiriyle ilişkilendiren bazen ayrıştıran anlam katmanlarıyla kullanılan bir kavramdır gerçek. Gerçeklik kavramı da buradaki gerçek kavramından hareketle kullanılan, gerçek olarak varolan şeylerin tümünü ifade eden bir kavramdır. Tarih boyunca bu kavram üzerinden birçok farklı ya da karşıt felsefe akımları ve okulları ortaya çıkmıştır.

Gerçek ile ilgili Cümleler

  • İnsanlar gerçekten kızgın.
  • Süt ürünlerinden gerçekten nefret ediyorum.
  • Gerçek açığa çıkarıldı.
  • Gerçek adını bana söylemene gerek yok.
  • Gerçek adımı bilmeni istemiyorum.
  • Ben gerçekten iyiyim.
  • Gerçek adımı arkadaşlarım bile bilmez.
  • Teşekkürler, siz beni gerçekten anlıyorsunuz!
  • Gerçek adını bile bilmiyorum.
  • Gerçek adın nedir?
  • Ben senin için gerçekten mutluyum.
  • Ben onlar için gerçekten mutluyum.
  • Gerçek adımı insanlara söyleyebilmek istiyorum.
  • Üç şey uzun süre gizli kalamaz: güneş, ay ve gerçek.
 

Gerçek anlamı, kısaca tanımı:

Gerçeklik : Gerçek olan, var olan şeylerin tümü, hakikat, hakikilik, şeniyet, realite, reellik.

Düşün : Duyularla değil, zihinsel olarak tasarlanan, biçim verilen, canlandırılan nesne veya olay.

Tasarım : Zihinde canlandırılan biçim, tasavvur. Daha önce algılanmış olan bir nesne veya olayın bilinçte sonradan ortaya çıkan kopyası. Bir sanat eserinin, yapının veya teknik ürünün ilk taslağı, tasar çizim, dizayn. Bir araştırma sürecinin çeşitli dönemlerinde izlenecek yol ve işlemleri tasarlayan çerçeve, tasar çizim, dizayn.

Karşıt : Nitelik ve durumları birbirine büsbütün aykırı olan, zıt, kontrast.

Gerçek yüzünü göstermek : Sakladığı düşüncelerini sonradan ortaya koymak.

Gerçek dışı : Gerçeğin dışında olan, gerçek olmayan, gerçeğe aykırı, hilafıhakikat, irrealist.

Gerçek kişi : Hukuk bakımından birey. Kimse olarak var olan kişi.

Gerçek mantarlar : Bağlarda mildiyu hastalığını yapan, emeçleri iyi gelişmiş mantarlar (Peronospora viticola).

Gerçek sayı : Bir eksen üzerindeki bir noktanın yerini belirlemeye yarayan sayı.

Gerçeküstü : Gerçeği aşan, gerçeğin üstündeki gerçek, sürrealite.

Gerçeğe aykırı : Gerçek dışı.

Gerçeğe uygun : Gerçeğe uyan.

Acı gerçek : İstenmediği hâlde karşılaşılan sıkıntılı durum. Kaçınılmaz durum.

Gerçekçi : Gerçekçilik yanlısı olan, realist. Gerçeği gören ve ona göre davranan veya gerçeğe uygun olarak yapılan, realist.

Gerçekçilik : Gerçekçi tutum ve davranış, realizm, realistlik. Gerçekleri olduğu gibi yansıtmaya çalışan sanat çığırı, realizm, realistlik. Bilinçten bağımsız bir gerçekliğin var olduğunu benimseyen görüş, realizm, realistlik.

Gerçekleme : Gerçeklemek işi, teyit.

Gerçeklemek : Bir şeyin doğruluğunu herhangi bir şeyle ortaya koymak, doğrulamak, teyit etmek.

Gerçekleşme : Gerçekleşmek işi, tahakkuk.

Gerçekleşmek : Gerçek olmak, gerçek duruma gelmek, meydana gelmek, tahakkuk etmek.

Gerçekleştirilme : Gerçekleştirilmek işi.

Gerçekleştirilmek : Gerçek duruma getirilmek.

Gerçekleştirme : Gerçekleştirmek işi, realizasyon.

Gerçekleştirmek : Gerçek duruma getirmek, yapmak, ortaya koymak.

Gerçekli : Gerçeklenmiş, gerçek olduğu anlaşılmış, muhakkak.

Gerçekte : Aslında, tam anlamıyla, hakikatte.

Gerçekten : Gerçek olarak, cidden, hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki.

Gerçeküstücü : Gerçeküstücülükten yana olan, sürrealist. Gerçeküstücülükle ilgili olan (görüş, eser vb.), sürrealist.

Gerçeküstücülük : Aklın, geleneklerin, alışkanlıkların denetiminden uzak bilinçaltı gerçeklerini yansıtan yani bilinen gerçekle bağını kesip kendince bir gerçek yaratmak amacını güden edebiyat ve sanat akımı, sürrealizm.

Sana yalan bana gerçek : "söylediğim şeyi sen bilmiyorsun ancak doğrudur, ben biliyorum" anlamında kullanılan bir söz.

Toplumcu gerçekçi : Toplumcu gerçekçilik yanlısı olan.

Toplumcu gerçekçilik : Toplumsal olayları ve ilişkileri toplum bilimi açısından ele alarak hem gerçekçilik hem de gelişme süreci içinde irdeleyen roman türü. Toplumsal olayları ve ilişkileri toplum bilimi açısından ele alarak hem gerçekçilik hem de gelişme süreci içinde irdeleme.

Yeni gerçekçi : Yeni gerçekçilik yanlısı olan.

Yeni gerçekçilik : Eşyanın gerçeğini ışık ve gölgeden yoksun keskin çizgilerle vermeyi amaç edinen resim anlayışı.

Yalan : Uydurma. Doğru olmayan, gerçeğe uymayan söz, kıtır. Yalancı kimse.

Doğruluk : Düşüncenin gerçekle uyuşması, yargı ve önermelerin gerçeğe uygun olması. Doğru ve dürüst olma durumu, doğru olana yakışır davranış, dürüstlük, adalet.

Durum : Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Duruş biçimi, konum, tavır.

Nesne : Öznenin dışında kalan her konu, obje. Geçişli fiili bütünleyen yalın veya belirtme durumunda bulunan tümleç. Belli bir ağırlığı ve hacmi, rengi olan her türlü cansız varlık, şey, obje.

Nitelik : Bir şeyin iyi veya kötü olma özelliği, kalite. Bireyi, nesne veya yaşantının bir yönünü ötekilerden ayırt etmeye yarayan ve ölçülebilen özellik, keyfiyet. Bir şeyin nasıl olduğunu belirten, onu başka şeylerden ayıran özellik, vasıf, keyfiyet.

Olgu : Edebî eserlerde olayı geliştiren davranış, iş. Varlığı deneyle kanıtlanmış şey. Birtakım olayların dayandığı sebep veya bu sebeplerin yol açtığı sonuç, vakıa.

Özbeöz : Gerçek.

Kavram : Karın zarı, periton. Nesnelerin veya olayların ortak özelliklerini kapsayan ve bir ortak ad altında toplayan genel tasarım, mefhum, konsept, nosyon. Bir nesnenin veya düşüncenin zihindeki soyut ve genel tasarımı, mefhum, fehva, konsept, nosyon. Tutam, avuç dolusu.

Uygun : Yakışır, yaraşır, mutabık, mütenasip. Elverişli, yarar, müsait, muvafık. Orantılı, oranlı.

Sahici : Sahte olmayan, gerçek, yapma karşıtı.

Temel : Bu bölümleri yapmak için kazılan çukur. Bir şeyin gelişimi için gereken ilk ögeler. En önemli, belli başlı, ana, taban, esas, asıl, baz. Bir yapının toprak altında kalan ve yapıya dayanak olan duvar, taban vb. bölümlerinin tümü.

Başlıca : En önemli, başta gelen.

Asıl : (a'sıl) Gerçekten, gerçek olarak. Aranılan nitelikleri en çok kendinde toplamış olan. Gerçeklik. Kök, köken, kaynak. Bir şeyin kendisi, örnek, kopya karşıtı. Bir görevde sürekli bulunan, yedek karşıtı. Bir şeyin temelini oluşturan, ana. Gerçek, esas. Soy, nesep.

Yapay : Doğadaki örneklerine benzetilerek insan eliyle yapılmış veya üretilmiş, yapma, suni, doğal karşıtı. Yapmacık.

Gerçek adres : Bir verinin bulunduğu bellek konumunun, donanım üzerinde erişimin doğrudan yapılabileceği biçimde belirtilen adresi.

Gerçek ağız boşluğu : Ağız boşluğunun diş kemerlerinin içinde kalan bölümü, kavum oris proprium.

Gerçek antrepo : Doğrudan gümrük idareleri tarafından işletilen antrepo.

Gerçek asitlilik : Belirli koşullar altında var olan hidrojen iyonlarının miktarı.

Gerçek atlantik balinası : Balinalar (Cetacea) takımından, Atlas Okyanusu'nun kuzeyi, Güney Afrika, Hindistan, Avustralya ve Yeni Zelanda civarında yaşayan, sırt yüzgeçleri olmayan bir tür. Balinalar (Cetacea) takımından, Atlas Okyanusunun kuzeyi, Güney Afrika, Hindistan, Avustralya ve Yeni Zelanda civarında yaşayan, sırt yüzgeçleri olmayan bir tür.

Gerçek ayrıklık : Yörüngesi elips olan bir cismin yörünge üzerinde bulunduğu noktayı kütle merkezi olan odağa birleştiren doğrunun büyük eksenle yaptığı açı (bk. şekil D. 40)

Gerçek ayrımlar : Ölçüm konusu olan bireyler, nesneler, özellikler ya da benzeri çeşitlenmeler arasında, ölçülen özellikler bakımından gerçekten var olan ayrımlar.

Gerçek balinagiller : Memeliler (Mammalia) sınıfının, balinalar (Cetacea) takımının, dişsiz balinalar (Mysticeti) alt takımından, büyük başlı ve büyük boylu, sırt yüzgeçleri bulunmayabilen, balina çubukları uzunca ve elâstikî, bütün okyanuslarda yaşayan türleri olan bir familya. Balinalar (Cetacea) takımının, dişsiz balinalar (Mysticeti) alt takımından, büyük başlı ve büyük boylu, sırt yüzgeçleri bulunmayabilen, balina çubukları uzunca ve elastiki, bütün okyanuslarda yaşayan türleri olan bir familya.

Gerçek batı noktası : (astronomi)

Gerçek biçem : Bilimsel yapıtlarda görülen, süsten uzak biçem. bk. biçem.

Diğer dillerde Gerçek anlamı nedir?

İngilizce'de Gerçek ne demek? : adj. true, real, factual, original, actual, authentic, genuine, rightful, truthful, right, exact, proper, literal, bona fide, dinkum, earnest, honest to god, honest to goodness, intrinsic, pucka, pukka, sincere, sterling, straight-out, substantial

adv. for real

n. truth, fact, reality, the real, the true, verity, veracity, low down, right, sooth, troth, actualities

Fransızca'da Gerçek : réel/le, véritable, vrai/e, authentique, effectif/ive, franc/franche, sérieux/euse, vécu/e, véridique

Almanca'da Gerçek : n. Realität, Tatsache, Wahrheit

adj. authentisch, echt, eigentlich, real, recht, reell, richtig, tatsächlich, wahr, wahrhaft, wahrhaftig, waschecht, wesenhaft, wirklich

Rusça'da Gerçek : n. правда (F), истина (F), действительность (F), факт (M), явь (F)

adj. буквальный, реальный, истинный, действительный, настоящий, натуральный, живой, подлинный, достоверный, неподдельный, аутентичный, сущий, истый