Göre nedir, Göre ne demek

Göre; Dil bilgisi yönünden Türkçe'de zarf olarak kullanılır.

  • Bir şeye uygun olarak, bir şey uyarınca, gereğince.
  • Bakılırsa, hesaba katılırsa, göz önünde tutulunca, bakarak, nazaran

"Göre" ile ilgili cümleler

  • "Kendime göre bir de aday buldum." - A. Ağaoğlu
  • "Bilginlerin dediğine göre on milyona yakın Türk yurt değiştirdi." - N. Araz

Yerel Türkçe anlamı:

Eğlence.

Demirci körüğü.

Tarlalarda yetişen kuzu kulağından büyük, suyu ve gölgeliği seven bir çeşit ot.

Görme; düğün, sünnet gibi şölenlerde ziyaret hediyesi: Onlar da göresini getirir

Ürkek: Dana göre, güç hal ile tutabildik.

Söyleşi.

Şölen.

Göre

İki üç yaşındaki dişi tay.

Diğer sözlük anlamları:

Gör, bak, görüver, baksana!

Gezilecek görülecek bir yer, şehir olarak tanımı:

Nevşehir şehri, merkez ilçesi, merkez bucağına bağlı bir bölge.

Göre anlamı, kısaca tanımı:

Görece : Bir şeye göre olan, varlığı başka bir şeyin varlığına bağlı olan, kesin olmayıp kişiden kişiye, zamandan zamana, yerden yere değişebilen, bağıl.

Görececilik : Görecelik.

Göreceli : Varlığı başka bir şeyin varlığına bağlı bulunan, mutlak olmayan, göreli, bağıntılı, izafi, nispi, rölatif.

Görecelik : Bağıntılılık öğretisi, özellikle bilginin bağıntılı olduğunu ileri süren her türlü felsefe öğretisi, görececilik, bağıntıcılık, izafiye, rölativizm.

 

Göreci : Bağıntıcılık yanlısı olan, bağıntıcı, rölativist.

Görele : Giresun iline bağlı ilçelerden biri.

Göreli : Göreceli.

Görelik : Eşyayı, kavramları veya tasarımları birlik, bağlılık, birliktelik vb. durumlarda toplayan görünüş veya nitelik, bağıntı, izafet, rölativite.

Görelilik : Var olabilmek veya belirlenebilmek için bağıntı yolu ile başka bir şeye bağlı bulunma durumu, bağıntılılık, izafilik, izafiyet.

Gören gözün hakkı vardır : "yiyecek veya imrenilecek bir şeyi görene o şeyden vermek gerekir" anlamında kullanılan bir söz.

Görenek : Bir şeyi eskiden beri görüldüğü gibi yapma alışkanlığı, âdet.

Görenekçi : Göreneklere bağlı kimse.

Görenekçilik : Görenekçi olma durumu.

Görenekli : Göreneklerine bağlı, göreneği olan.

Göreneksel : Görenekle ilgili.

Göreneksizlik : Göreneksiz olma durumu.

Göresi gelmek : Görmek isteğini duymak, özlemle görmek istemek, özlemek.

Göresime : Göresimek işi.

Göresimek : Göreceği gelmek, görmek isteği duymak, özlemek.

Görev : Bir organ veya hücrenin yaptığı iş. İşlev. Bir kimseye veya bir kurula verilen özel amaçlı iş, misyon. Resmî iş, vazife. Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş. Bir değerin başka değerlerle olan ilişkisi. Bir cümlede bir dil biriminin öbür birimlerle ilişkisi aracılığıyla yerine getirdiği iş.

Görev adamı : Verilen işi en ince ayrıntısına kadar harfi harfine yapan kimse.

Görev almak : Bir görevde bulunmak, bir görevi üstlenmek.

Görev bilmek : Görev olarak üzerine almak, sorumluluk üstlenmek.

 

Görev kurbanı : Görev şehidi.

Görev şehidi : Görev başında şehit olan kimse, görev kurbanı, vazife kurbanı, vazife şehidi.

Görevcilik : İşlevcilik.

Görevdaş : Birlikte görev yapanlardan her biri. Aynı görevi yapanlardan her biri.

Görevdaşlık : Bir görevin yerine getirilmesi için birkaç organın birlikte çalışması durumu, sinerji.

Görevden almak : Bir görevliyi işinden ayırıp açıkta bırakmak, çıkarmak, azletmek. bulunduğu makama ait sorumlulukları elinden almak.

Görevden ayrılmak : Yapmakta olduğu işi bırakmak.

Görevden uzaklaştırmak : Yapmakta olduğu görevi üzerinden almak, el çektirmek.

Görevlendirilme : Görevlendirilmek işi.

Görevlendirilmek : Görev verilmek, tavzif edilmek.

Görevlendirmek : Birine bir görev vermek, vazifelendirmek, tavzif etmek.

Görevlenmek : Görev almak.

Görevli : Görevi olan, vazifeli. Resmî görevi olan kimse, memur.

Görevsel : Göreve ilişkin, görevle ilgili.

Görevsel dil bilimi : Kelimeleri cümle içinde yüklendikleri görev bakımından inceleyen dil bilimi.

Görevselcilik : İşlevcilik.

Görevsiz : Bir görevi bulunmayan.

Görevsizlik : Görevsiz olma durumu.

Görevsizlik kararı : Yargıcın bir davada mahkemeyi yetkisiz bulması.

Göreyim seni : "sen bunu yaparsan karşılığını da görürsün" anlamında kullanılan bir tehdit sözü. senden başarılı sonuçlar bekliyorum.

Adamına göre : Herkesin yeteneğine uygun olarak. kişiler arasında ayrıcalık gözeterek.

Ak koyunu gören içi dolu yağ sanır : "bir şeyin dış görünüşüne bakarak içinin de öyle olduğunu sananlar yanılırlar" anlamında kullanılan bir söz.

Araştırma görevlisi : Yükseköğretim kurumlarında yapılmış olan araştırma, inceleme ve deneylerde yardımcı olan ve yetkili organlarca verilen görevleri yapan öğretim yardımcısı, asistan.

At adımına göre değil adamına göre yürür : "atın yürüyüşü binicisinin yönetimine bağlı olduğu gibi bir işin gidişi de iş başındakinin bilgisine ve çabasına bağlıdır" anlamında kullanılan bir söz.

At binicisine göre kişner : "insanlar başlarında bulunan kişinin etkisi altında kalarak onun tutumuna göre davranırlar" anlamında kullanılan bir söz.

Ayağını yorganına göre uzat : "giderini mutlaka gelirine uydurmalısın" anlamında kullanılan bir söz.

Bal ile kaymak yenir ama her keseye göre değil : "güzel yemeyi, güzel giymeyi, güzel eşya kullanmayı herkes ister ama bunları ancak parası bol olanlar yapabilir" anlamında kullanılan bir söz.

Bezi herkesin arşınına göre vermezler : "genel kurallar kişilerin isteklerine göre bozulmaz" anlamında kullanılan bir söz.

Boyuma göre boy buldum huyuma göre huy bulamadım : "bir kimse, beden yapısı, zenginlik vb. konularda kendisine uyanı bulabilir ama huyu kendisine uyan bir kimseyi kolay kolay bulamaz" anlamında kullanılan bir söz.

Dert çekene göredir : "bir derdin ağırlığı, hafifliği ona uğrayan kimsenin etkilenme derecesiyle ölçülür" anlamında kullanılan bir söz.

Ek görev : Bir görevlinin asıl işiyle birlikte veya asıl işi dışında yürüttüğü ikinci görev.

Erine göre bağla başını tencerene göre kaynat aşını : "davranışlarını içinde bulunduğun koşullara uydur" anlamında kullanılan bir söz.

Geleceği varsa göreceği de var : "kötülük yapmaya kalkışacak olursa karşılığını elbette görür" anlamında kullanılan bir söz.

Gönlüne göre : Dileğine göre, isteğine uygun olarak.

Görüp göreceği rahmet bu : "görülecek tek şey" anlamında kullanılan bir söz.

Göz göre göre : Belli ve apaçık olarak, herkesin gözü önünde. olacağı bilindiği hâlde önlem alınmadan.

Güne göre kürk giyinmek gerek : "kılık kıyafetimizi zamanın koşullarına uydurmalıyız" anlamında kullanılan bir söz.

Güvenlik görevlisi : Güvenliği sağlamakla görevli kimse.

Her dağın derdi kendine göre : "herkesin kendi durumuna bağlı olarak sorunları vardır" anlamında kullanılan bir söz.

Herkesin arşınına göre bez vermezler : "genel kurallar herkesin istek ve ihtiyacına göre bozulamaz" anlamında kullanılan bir söz.

Herkesin hamuru ekmeğine göredir : "bir iş için yapılacak hazırlık, gereksinim ölçüsünde olmalıdır" anlamında kullanılan bir söz.

Hile ile iş gören mihnet ile can verir : "işlerine hile karıştırıp başkalarını aldatan kişi son nefesini azap içinde verir" anlamında kullanılan bir söz.

İşine göre : Çıkarına uygun.

Kadı anlatışa göre fetva verir : "haksız kişi, olayı kendisini haklı gibi göstererek anlatırsa dinleyen ona hak verir" anlamında kullanılan bir söz.

Kafasına göre : İstediği gibi.

Kalbine göre : Gönlüne göre.

Kamu görevlisi : Devlet hizmetinde çalışan kişi, kamu personeli.

Kat görevlisi : Otellerde odaların, katların temizliğinden ve gerekli malzemelerin temininden sorumlu olan kimse.

Kesesine göre : Parasına, mali imkânlarına göre.

Koruma görevlisi : Koruma.

Nabzına göre şerbet vermek : Birinin hoşuna gidecek, gururunu okşayacak yolda davranmak.

Öğretim görevlisi : Yükseköğretim kuruluşlarında öğretim üyesi bulunmayan dersler için geçici veya sürekli olarak görevlendirilen, ders veren ve uygulama yaptıran kimse.

Ona göre hava hoş : "onun için fark etmez, tutulacak yolu başkaları düşünsün" anlamında kullanılan bir söz.

Rüyasında bile görememek : Olacağını, gerçekleşeceğini düşünememek.

Sağlık görevlisi : Sağlıkla ilgili kurum ve kuruluşlarda görev yapan kimse.

Sakalına göre tarak vurmak : Birinin hoşlanacağı biçimde konuşmak veya davranmak.

Sırasına göre : Durumun gerektirdiği gibi.

Son görev : Bir akraba veya dostun ölümünde gerekli olan saygıyı gösterme, töreleri yerine getirme, son vazife.

Vatani görev : Askerlik hizmeti, vatani vazife.

Yürü ense tıraşını göreyim : Görüştüğü kimseye gitmesini söylemek veya görüşmeyi kısa kesmek için kullanılan bir söz.

Yüzünü gören cennetlik : Uzun süre görünmeyen kimseler için söylenen bir söz.

Uygun : Elverişli, yarar, müsait, muvafık. Yakışır, yaraşır, mutabık, mütenasip. Orantılı, oranlı.

Uyarı : Organizmada uyarım yaratan güç. Herhangi bir konu, sorun üzerine ilgi çekme, ikaz, ihtar, tembih.

Tutulu : Tutu olarak alınmış, ipotekli. Tutulmuş.

Nazar : Belli kimselerde bulunduğuna inanılan, kıskançlık veya hayranlıkla bakıldığında insanlara, eve, mala mülke hatta cansız nesnelere kötülük verdiğine inanılan uğursuzluk, göz. Bakış, bakma, göz atma.

Göre gelmek : Görmeğe, ziyarete gelmek.

Göre varmak : Görmeğe, ziyarete gitmek.

Görebeşlemek : Karşılaştırarak ölçmek: Hangimizin kolu uzun görebeşleyelim.

Görebi : Çalı kesmek için kullanılan ucu eğri balta. Diken, çalı kesmekte kullanılan bir çeşit balta

Görebilme : Görebilmek işi.

Görebilmek : Görme imkânı veya olasılığı bulunmak. İlgili cümle: "“O gün bu şanlı fırka kumandanını görebilmek hepimiz için bir emeldi.”" İ. A. Gövsa.

Görebiye : Diken, çalı kesmekte kullanılan bir çeşit balta

Görecek : Kars ili, Kağızman ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri. Van ili, Muradiye ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.

Göreceli asal sayılar : En büyük ortakböleni 1 olan doğal sayılar. En büyük ortak böleni 1 olan iki pozitif tam sayı.

Göreceli ayrık küme : (…)

Göre ile ilgili Cümleler

  • Plana göre her şey iyi.
  • Görebildiğim kadarıyla her şey karla örtülüydü.
  • Bana göre Mustafa hoşlandığı her şeyi yapabilir.
  • Burada bir şeyin ortasında olduğumu göremiyor musun?
  • Göreceksin.
  • Görebileceğiniz gibi, Mustafa bunda oldukça iyi.
  • Göreceğiz.
  • Görebiliyor musun?
  • Oyunu yeni kurallarına göre oynadık.
  • Görece sakindi.
  • Bu görev zordur.
  • Görecek hastalarımız var.
  • Benim tavsiyeme göre hareket ettiler.
  • Çin burçlarına göre, 2015 Koyun Yılı ve gelecek yıl Maymun Yılı olacak.

Diğer dillerde Göre anlamı nedir?

İngilizce'de Göre ne demek? : [gore] n. blood shed from a wound (especially clotted blood); bloodshed, violence; tapered piece of cloth; small triangular piece of land

v. pierce with horns or tusks; insert a tapered piece of fabric

n. family name; Al Gore (born 1948), vice president of the United States during the Clinton administration, former member of the U.S. House of Representatives and the U.S. Senate

Fransızca'da Göre : selon, attendu, à l'égard de, d'après, en comparaison de, en considération de, en function de, fait pour, par rapport à, pour, suivant, suivant/e, sur, vu

Almanca'da Göre : n. Maßgabe

prep. für, nach, zufolge

Rusça'da Göre : prep. согласно, по, относительно, соответственно