Gözler nedir, Gözler ne demek

Gözler; Yerleşim Merkezi olarak kullanılan bir kelimedir.

Gezilecek Görülecek bir yer olarak anlamı:

Denizli kenti, merkez ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.

Şanlıurfa şehri, Demirci bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Gözler ile ilgili Cümleler

  • “Şilteye diz çökmüş, uyku akan gözlerini parmaklarıyla açıyor, uyumayayım diye ninni söylüyordu.”
  • “Bazen böyle bir tesadüf olursa gözlerini kaçırmayı doğru bulmuyorlardı.”
  • Polis katilin gözlerini şimdiye kadar gördüğü en soğuk olarak nitelendirdi.
  • “Bazen kara gözlerinde şimşekler çakıyordu.”
  • Gözlerini yeniden kapat.
  • “Genç yakışıklı yüzü solmuş, gözleri çukura kaçmıştı.”
  • “Kerem'in kusacağı geliyordu. Gözleri kan çanağına dönmüştü.”
  • “İki elini bastonun gümüş topuzuna dayamış, gözleri saadetten süzülmüş, adamı dinliyordu.”
  • “O, dükkânı sana vereyim, dedi, ben istemedim. Neme lazım, bin kişinin gözü üstünde kalacak.”
  • “İstemeye istemeye gözleri lokantacıya kaçtı.”
  • “Birisinin âşıklı maşuklu bir masal söylediğini işitti mi karşısında apışıp gözlerini belertiyordu.”
  • “İki kere gidip geldikten sonra gözleri parladı, evi bulmuştu.”
  • “İnsan sevgisi ne kadar yoğunsa gözü karardığında cesareti de o denli delice idi.”
  • “Pipo içer, gözleri yüzünde iki ateş böceği gibi fıldır fıldırdır.”
  • “Bu akşam açlıktan gözü dönmüş bir hâlde bir evin mutfağına girmişti.”
  • “Çocukluğuna ait bazı hatıralarını söylerken, gözleri berraklaşıyordu.”
  • Gözlerinde bir sorun mu var?
  • “Fakat o gözünü kapayınca başsız kalan konak birdenbire karışmış.”
  • “Öyle halk türküleri vardır ki gözleriniz yaşarmadan okuyamaz veya dinleyemezsiniz.”
  • Gözleriniz bana yıldızları hatırlatıyor.
  • “O anda pek çok şeyler yapmak istediği hâlde, gözleri köşeyi ağır ağır dönen tramvaya takılıp kalmıştı.”
  • Onların gözleri var ve bir şey görmüyorlar.
  • “Güneş hiç olmadığı kadar parlaktı, gözlerim kamaştı.”
  • O kadar namusludur ki banyo yaparken kendi gözlerini bağlar.
  • “Duvar tarafına doğru bir adım atarak evet cevabını veren Orhan'ın gözleri gene kararıyordu.”
  • “Masalarda oturan kadınların en ufak bir harekette gözleri kapıdaydı.”
  • Gözlerim yorgundu.
  • “Bir sabah söyledi son sözlerini / Yumdu dünyaya ela gözlerini”
  • Adı duyulmamış, şiiri bilinmeyen gençleri tutar, gözler önüne sererdi.
  • “Dünün kurumları ile birlikte güzellik ölçüleri, değerleri de değişiyor, biz bunlara gözlerimizi kapamak istiyoruz.”
  • “Eczacının yaptığı bir adrenalin iğnesinden sonra gözlerini açtı.”
  • “Doktor, Sevim Hanım'ın içinden geçenleri gözlerinden okuyarak söze karıştığında pişman oldu.”
  • “Gözleri başka bir sahifenin ortalarına takıldı.”
  • “O sert bir tavır alıyor, gözlerini Ali Rıza Bey'in gözlerine dikerek adamcağızı büsbütün şaşırtıyordu.”
  • “Kadıköy'den Fenerbahçe'ye kadar olan saha, gözleri okşayan bağlarla örtülüdür.”
  • “Beni gözleriyle tartarak önümden geçti, sonra geri döndü geldi, oturmakta olduğun tahta sıranın ucuna ilişti.”
  • Bu sözler onun gözlerinden yaş getirdi.
  • “Gözlerini de bir duman bürüyor, başını yana çevirerek uzaklara bakıyordu.”
  • “Eski oyuncunun gözlerinde şimşekler çaktı, yutkundu.”
  • “Şerbetçide temiz bardak bulamayan müşteri, gözlerini devire devire bağırıyor.”
  • “Bu yüzden gözlerini kırpmadan cinayet işleyebiliyorlar.”
  • “Gözlerinden yaşlar boşandı birden.”
  • “Mektepten, kitaplardan fazla bu gençlerin muhitinde gözleri açılmış.”
  • “Cüce rolünde halkı gülmekten katıltan sırıtış, Rakım'ın bütün buruşuklarını kaplamış, ayrık gözleri evlerinden uğramış.”
  • Gözlerimizi kırpıyoruz.
  • “Buralara kadar zahmet ettiniz, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim.”
  • “Avuçları ateş gibi fersiz gözleri çakmak çakmak dört dönüyordu.”
  • “Her gece fasılasız çalışmak gözlerimi bitirdi.”
  • Ali gözlerini kırpıyor.
  • “Gözleri dolu doluydu ama ağlamadı.”
  • Gözlerinle ilgili yanlış bir şey var mı?
  • Tom'un mavi gözleri var mı?
  • “Gözünü aç da kâğıdı kaptırma.”
  • Karının gözleri ne renk?
  • “Zayıf bir kızı severdim / Gözlerinin içi gülerdi”
  • “Teşebbüs, hamle, gayret, aksiyon ne demektir, bu gözü dönmüş insanlardan öğrenmek lazım.”
  • “Bütün başarılarda gözlerim yaşarır, bütün ayrılışlarda aynı şey.”
  • “Zehra'yı Haşim'e almayı düşünürken, oğlanın gözlerinde nasıl şimşek çakmıştı.”
  • “İnleyerek, gözlerini bayıltarak nasıl düştüğünü anlatıyor.”
  • “Pembe Teyzenin niyeti bozuk fakat babama göz atarsa gözünü oyacağımı dobra dobra söyledim.”
  • “Gözleri şıldır şıldır dönerek şikâyet ederdi.”
 

Gözler ile ilgili Atasözü veya Deyim

 

açlıktan gözü (veya gözleri) dönmek (veya kararmak) : çok acıkmak.

boş gözlerle bakmak : anlamsız bakmak.

büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpmek : saygı ve sevgi göstermek.

dünyaya gözlerini kapamak (veya yummak) : ölmek.

göz (veya gözler) önüne sermek : açıklamak, sergilemek, göstermek, tanıtmak.

gözleri bayılmak : uyku, istek ve benzerleri bir durum gözlerinden belli olmak.

gözleri berraklaşmak : bakışları daha canlı ve parlak olmak.

gözleri buğulanmak (veya bulutlanmak) : gözleri yaşararak çevreyi bulanık görmek.

gözleri çakmak çakmak (olmak) : ateşli hastalık veya öfkeden gözleri kızarmış ve parlamış (olmak).

gözleri çukura gitmek (veya kaçmak) : aşırı yorgunluktan göz çevresi kararmak veya çökmek.

gözleri dolmak (veya dolu dolu olmak) : ağlayacak kadar duygulanmak.

gözleri dönmek : aşırı ateşten veya can çekişirken gözlerin renkli bölümü kapakların altında kalarak görünmemek.

gözleri fıldır fıldır etmek : şeytanca ve çapkınca bakmak.

gözleri fıldır fıldır olmak : telaşlı bir biçimde bakmak.

gözleri ışıklı (olmak) : gözleri ışık içinde (olmak).

gözleri kan çanağına dönmek (veya kanlanmak) : uykusuzluk, yorgunluk, ağlama ve benzerleri sebeplerle gözleri çok kızarmak sinirden, öfkeden, hiddetten gözleri irileşmek ve kızarmak.

gözleri kapanmak : ölmek çok uykusu gelmek.

gözleri parlamak (veya parıldamak) : gözlerinde sevinç ve istek belirmek.

gözleri sulanmak : gözlerine yaş gelmek.

gözleri süzülmek : göz kapakları hafifçe kapanmaya başlamak.

gözleri şıldır şıldır dönmek : gözleri yaş dolu bir biçimde bakmak.

gözleri takılıp kalmak : bir şeyden gözlerini ayıramamak.

gözleri velfecri okumak : kurnazlığı gözlerinden belli olmak.

gözleri yaşarmak : gözleri sulanmak Mecaz anlamı duygulanmak.

gözleri yuvalarından (veya evinden) fırlamak (veya uğramak) : korku, öfke ve telaşı gözlerinden belli olmak.

gözlerinde şimşek çakmak : aşırı parlamak.

gözlerinden okumak : düşüncelerini bakışlarından sezmek.

gözlerine inanamamak : hiç umulmayan, hiç beklenmeyen bir şeyin görülmesi karşısında şaşırmak.

gözlerine mil çekmek : birinin gözlerini kızgın mille kör etmek.

gözlerini bayıltmak : gözlerini yarı kapamak.

gözlerini belertmek : gözlerini, akı çok görünecek biçimde açmak.

gözlerini bitirmek : gözlerini aşırı yormak.

gözlerini devirmek : öfke ile bakmak.

gözlerini fal taşı gibi açmak : şaşkınlıkla, hayretle bakmak.

gözlerini kaçırmak : biriyle göz göze gelmemek için gözlerini başka tarafa çevirmek.

gözlerinin içi gülmek : çok sevindiği yüzünden, gözlerinden belli olmak.

gözlerinin içine kadar kızarmak : utancından yüzü çok kızarmak.

gözü (veya gözleri) açılmak : iyiyi kötüyü veya kendisine yarayanı ayırt eder duruma gelmek uyanmak.

gözü (veya gözleri) (bir şeyde veya bir şeyin üzerinde) olmak : dikkati bir yerde toplanmak.

gözü (veya gözleri) dönmek : aşırı bir isteğin, öfkenin etkisiyle ne yaptığını bilmez duruma gelmek.

gözü (veya gözleri) kamaşmak : güçlü bir ışık sebebiyle göz bakamaz olmak Mecaz anlamı çok etkilenmek.

gözü (veya gözleri) kararmak : başı dönmek, hafif baygınlık geçirmek Mecaz anlamı umutsuzluğun veya aşırı bir isteğin etkisi altında ne yaptığını bilmez duruma gelmek.

gözü (veya gözleri) kaymak (veya kaçmak) : gözünde hafifçe şaşılık bulunmak istemeyerek bakıvermek bayılmak sırasında gözünün akı çoğalmak.

gözü (veya gözleri) okşamak : göze hoş görünmek.

gözü (veya gözleri) takılmak : dikkati çeken bir şeyden bakışlarını ayıramamak.

gözü (veya gözleri) üstünde kalmak : kıskançlık sebebiyle herkesin ilgisini çekmek herkesin dikkatini çekmek.

gözünde (veya gözlerinde) şimşek (veya şimşekler) çakmak : sert ve şiddetli darbe yüzünden göz önünde yıldızlar oluşmak çok sevindiğini belli etmek çok kızmak, öfkelenmek çok üzücü bir sebeple sarsılmak.

gözünden (veya gözlerinden) uyku akmak : çok uykulu olmak.

gözünden (veya gözlerinden) yaş (veya yaşlar) boşanmak : çok ağlamak.

gözüne (veya gözlerine) bakmak : gözünün veya gözlerinin içine bakmak.

gözünü (veya gözlerini) açmak : uyanmak kendine gelmek, ayılmak uyanık, dikkatli bulunmak.

gözünü (veya gözlerini) dikmek : dikkatle bakmak, gözünü ayırmadan bir yere veya bir kimseye bakmak.

gözünü (veya gözlerini) duman bürümek : hayale dalmak, dalgınlaşmak hüzünlenmek.

gözünü (veya gözlerini) kan bürümek : adam öldürecek kadar öfkelenmek.

gözünü (veya gözlerini) kapamak : ölmek görmezden gelmek.

gözünü (veya gözlerini) kırpmadan : çekinmeden, korkusuzca.

gözünü (veya gözlerini) oymak : çok kötülük etmek.

gözünün (veya gözlerinin) içine bakmak : bir kimsenin üstüne titremek birinin buyruğunu yerine getirmeye hazır bulunmak bir arzunun gerçekleşmesi için gözleriyle birine yalvarmak.

gözüyle (veya gözleriyle) tartmak : kim ve ne olduğunu anlamak için dikkatle bakmak.

hayata gözlerini yummak (veya kapamak) : ölmek.

Gözler anlamı, kısaca tanımı

Gözleri almak : Az uyumak

Gözleri bağlı yürüme : Türk cambazının bir becerisi: ip üstünde gözleri bağlı yürüme ustalığı.

Gözlerinden ataş tökülmek : Acı içinde kıvranmak.

Gözlerine getirmek : Büyükbaş hayvanlarda yem beklerken gözlerinde gışa sertlemesi olmak: İneği zamanında yedirip içirmediğin için gözlerine getirdi.

Gözlerine karşu : Gözlerinin önünde.

İki gözler : İki göz.

Kuru gözler : Keratokonjuktivitis sikka.

Ökon gözler : Her ommatidyumunda kristal koninin çok iyi gelişmiş olduğu bileşik göz tipi.

Halkalı gözler : Çevresindeki tenin rengi koyu olan gözler.

Şanlıurfa : Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan illerinden biri.

Yerleşim : Yerleşme, iskân.

Denizli : Türkiye'nin Ege Bölgesi'nde yer alan illerinden biri.

Demirci : Demir satan, demir eşya yapan veya onaran kimse. Manisa iline bağlı ilçelerden biri.

Merkez : Bir bölgenin veya kuruluşun yönetim yeri. Biçim, tarz. Bir işin öğretildiği yer. Bir kapalı eğrinin veya bazı çokgenlerde köşegenlerin kesişme noktası. Bir dairenin veya bir küre yüzeyinin her noktasından aynı uzaklıkta bulunan iç nokta, özek. Belirli bir yerin ortası. Polis karakolu. Bir işin yoğun olarak yapıldığı yer.

Nahiye : Bucak. Bölge.

Bağlı : Bir bağ ile tutturulmuş olan. Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste. Kapatılmış olan, kapalı. Halk inanışına göre, büyü etkisiyle cinsel güçten yoksun edilmiş (erkek). Bir kimseye, bir düşünceye, bir hatıraya saygı, aşk vb. duygularla bağlanan, sadık, tutkun. Bir kuruluşun yetkisi altında bulunan. Sınırlanmış, sınırlı.

Şanlı : Tanınmış, ünlü. Yüce, ulu, büyük. 1.Onurlu, ünlü. 2.Ahlaksız kadın. Ünlü, tanınmış kimse. Diyarbakır şehrinde, Silvan ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi. Mardin kenti, Mazıdağı belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri. Şanlıurfa şehri, Akçakale belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir bölge.

Deniz : Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu su kütlesi. Bu su kütlesinin belirli bir parçası. Aydaki düzlükler. Çokluk, yoğunluk. Geniş alan. Şanlıurfa şehrinde, Şehitnusretbey bucağına bağlı olan küçük bir yerleşim birimi.

Birim : Bir kümenin her elemanı. Dilin, oluşturduğu yapı içinde, belli bir düzlemde yer alan öbür ögelerle kurduğu bağıntılarla tanımlanan ayrı nitelikli öge, ünite. Herhangi bir kuruluştaki alt bölümlerden her biri. Bir çokluğu oluşturan varlıkların her biri, ünite. Bir niceliği ölçmek için kendi cinsinden örnek seçilen değişmez parça, vahit.

Bölge : Sınırları idari, ekonomik birliğe, toprak, iklim ve bitki özelliklerinin benzerliğine veya üzerinde yaşayan insanların aynı soydan gelmiş olmalarına göre belirlenen toprak parçası, mıntıka. Vücut yüzeyinde sınırları belli herhangi bir bölüm, nahiye.

Diğer dillerde Gözlenmiş yumurta anlamı nedir?

İngilizce'de Gözlenmiş yumurta ne demek ? : eyed egg