Hıcıldamak nedir, Hıcıldamak ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Hasta zor nefes alarak hırıltılı ses çıkarmak.

Şiddetli yağmur yağarken ya da sel gelirken gürültülü ses çıkarmak.

Hıcıldamak tanımı, anlamı

Hıcı : Çocuk dilinde pis, kirli şey: Yavrum o hıcıyı tutma

Hırıltılı : Hırıltı çıkaran, hırıltısı olan.

Gürültülü : Gürültüsü olan. Karışık olaylarla dolu.

Şiddetli : Etkisi çok olan, zorlu. Aşırı. Hızlı. Aşırı bir biçimde.

Çıkarmak : Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak. Sonunu getirmek. Hatırlamak. Bulmak, ortaya koymak. Yapmak, üretmek. Giysi, ayakkabı vb.ni vücuttan ayırmak, soymak. Bir müzik parçasını notalarıyla çalmak. Boşaltmak. Sunmak. Göstermek. Üçüncü bir sayı elde etmek üzere belli bir sayıdan, daha az değerli başka bir sayı kadar birim eksiltmek, tarh etmek. Gidermek. Fotoğraf çektirmek. Resim yapmak. Söylemek. Öfke, hırs, acı vb.nin zararını çektirmek. İlgisini keserek uzaklaştırmak. Sağlamak, elde etmek. Anlamak, ne olduğunu bilmek, sezmek. Sindirim yolundan dışarı atmak, kusmak. Gibi göstermek, bir davranış yüklemek. Yayımlamak. Yollamak, göndermek.

Hırıltı : Boğazdan herhangi bir nedenle boğuk çıkan ses. Gürültüyle çıkan ses. Geçimsizlik, kavga.

Çıkarma : Çıkarmak işi, emisyon. Düşman kıyılarına gemi, bot vb.nden asker indirme, asker çıkarma. Dört işlemden biri, çıkarmak işlemi, tarh.

 

Gürültü : Aralarında uyum bulunmayan düzensiz seslerin bütünü, patırtı, şamata. Birçok kişinin karıştığı kavga, karışıklık veya tartışma. Yükselteç çıktısında gözlenen ve imlem girdisinde çeşitli nedenlerden kaynaklanan, asalak birleşenlerin yükseltilmesinden ileri gelen uyumsuz sesler. Ses sinyalinin kalitesinde belirleyici olan tıslama, cızırtı ve uğultu gibi istenmeyen seslerin tümü. Titreşimli düzenli olmayan sesler. Boğumlanmaları sırasında tonlu ve tonsuz hışırtı niteliği taşıyan z, s ünsüzleri ile tonlu ve tonsuz patlama niteliği taşıyan b, p ünsüzleri titreşim açısından birer gürültü sesidir. Analit sinyalinin gözlenmesine bozucu etki yapan herhangi bir sinyal. [Bakınız: ses etkileri]. Sinema ya da televizyonda sesin saptanması, çalınması ya da yayınlanmasında ortaya çıkan istenmeyen sesler.

Şiddet : Bir hareketin, bir gücün derecesi, yeğinlik, sertlik. Duygu ya da davranışta aşırılık. Hız. Kaba güç. Bir hareketten doğan güç. Karşıt görüşte olanlara kaba kuvvet kullanma.

Yağmur : Atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne düşen yağışın sıvı durumda olanı, yağar, yağış, baran, bereket, rahmet. Çokluk, bolluk. Çok ve sık düşen, gelen şey.

Ya da : Seçeneği, çeşitliliği veya tercihi belirten bir söz.

Gelir : Bir kimseye veya topluluğa belli zamanlarda, belli yerlerden gelen para, varidat. Bir ekonomik birimin belli bir süre içinde kazandırdığı aylık, kira vb. getiri, varidat, irat.

Yağar : Yağmur.

 

Alara : Bir çeşit kilim, çul.

Çıkar : Dolaylı bir biçimde elde edilen kazanç, menfaat, yarar.

Hasta : Hastalık, kaza veya yaralanma dolayısıyla fizik veya ruh sağlığı bozulmuş ve tedavi edilmesi gereken kimse, rahatsız. Aşırı düşkün, tutkun. Parasız, züğürt. Zihinsel yetenekleri bozulmuş olan.

Nefes : Soluk. Şifa amacıyla hastaya okunan dua. Bektaşi ve Alevilerin görüş ve düşüncelerini belirtmek için yazılmış şiir. Sigara, pipo içilirken içe çekilen duman. Canlılık, hayat belirtisi.

Geli : Gel. Ardıç ağacının meyvesi. Düğün çağırıcısı.

Gürü : Sıpa, eşek yavrusu. [Bakınız: gündük]. Bir yaşındaki kısrak.

Yağa : Boş gezen.

Diğer dillerde Hgprt anlamı nedir?

İngilizce'de Hgprt ne demek ? : hypoxanthine-guanine-phospho-ribosyltransferase