Halle nedir, Halle ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Pekmez kaynatılan büyük kazan.

Mısır unundan yapılmış bir çeşit yemek.

Un ve pekmezden yapılan bir çeşit helva.

Halle ile ilgili Cümleler

  • Halledecek bir sürü sorunum var.
  • Halledecek çok şeyimiz var.
  • Bu meselenin derhal halledilmesini istiyorum.
  • Halledilmesi gereken daha önemli işlerimiz var.
  • Halledecek daha önemli işlerimiz var.
  • Hallet onu!
  • “Anası da artık eskisi gibi çamaşıra falan gidemediğinden hâlleri dumandı.”
  • Yüz dolar ile halledebilirim.
  • Halledilecek bir işim var.
  • “Bu işi kökünden halletmek için kızını derhâl evlendirmeye karar vermişti.”
  • Halley kuyruklu yıldızı 2061 yılında geri dönecektir.
  • Halley'in Kuyruklu yıldızı her seksen yılda bir uğrar.
  • Halledebilirim, teşekkürler.
  • Halletmek zorunda olduğum işlerim vardı.
  • Ali Mary ile meseleyi halletmeye çalıştı.

Halle ile ilgili Atasözü veya Deyim

hali (veya halleri) duman olmak : kötü duruma düşmek.

hallenip küllenmek : kendi imkânlarıyla iyi kötü geçinip gitmek, kendi yağıyla kavrulmak.

kökünden halletmek : herhangi bir konuyu veya sorunu temelden çözümlemek.

Halle kısaca anlamı, tanımı

Halledebilme : Halledebilmek işi

Halledebilmek : Halletme imkânı veya olasılığı bulunmak.

Hallediverme : Halledivermek işi.

Halledivermek : Çabucak halletmek.

 

Hallenme : Hâllenmek işi.

Hallenmek : Yeni bir duruma girmek, değişmek. Kendinden geçmek, bayılır gibi olmak. Bir şeye karşı istek duymak.

Haller organı : Kimi kenelerde bulunan kokuyu ve nemi algılayan bir kemoreseptör. Kenelerde bacağın tarsusunun üst yüzeyindeki duyusal yapıların bir parçası.

Halleşme : Hâlleşmek işi.

Halleşmek : Karşılıklı dertlerini anlatmak, dertleşmek. Bir şeyle yakından ilgilenmek.

Hallettirme : Hallettirmek işi.

Hallettirmek : Halletmesini sağlamak.

Hallevi : Serseri.

Maddenin halleri : Maddenin katı, sıvı ve gaz olmak üzere üç hali. Plazma hali çoğunlukla maddenin dördüncü hali olarak kabul edilir.

Yoz haller : Bir erke düzeyine yerleşen değişik eksicik dolanca durumları.

Halletme : Halletmek işi.

Halletmek : Güç görünen bir olay veya duruma çözüm yolu bulmak. Cinsel ilişki kurmak. Bir cismi bir sıvı içinde eritmek. Bir yemeği yenecek duruma getirmek. Çözmek. Yoluna koymak, olumlu sonuca bağlamak.

Mısır unu : Kuru mısır tanelerinin öğütülmesiyle elde edilen un.

Pekmez : Genellikle üzüm, dut vb. meyvelerin kaynatılarak koyulaştırılmış biçimi.

Yemek : Yemek yeme, karın doyurma işi. Kandırmak. Isırmak. Gücünü kırmak, perişan etmek, mahvetmek. Ağızda çiğneyerek yutmak. Harcamak, tüketmek, bitirmek. Aşındırmak, kemirmek, oymak, delmek. Harcanmak, kullanılmak, sarf edilmek. Birine alacağını vermemek, ödememek. Batmak, çizmek, kaşındırmak, dalamak. Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam, ekmek. Günün belli saatlerinde yenilen besin. Yasal yoldan cezalandırılmak. Konuklara yiyecek verilerek yapılmış olan ağırlama. Hoşa gitmeyen kötü bir duruma uğramak, tutulmak. Başkasının parasını harcamak. Hakkı olmayan ve kendisine yasak edilmiş bulunan bir şeyi kabul etmek. Sürekli üzmek, tedirgin etmek.

Kayna : Kayığın iki yanında bulunan ve kıyıya çekmek için ip takılacak çıkıntılar. Şişe.

Diğer dillerde Hall işlemi anlamı nedir?

İngilizce'de Hall işlemi ne demek ? : hall process