İdare nedir, İdare ne demek

İdare; kökeni arapça dilinden gelmektedir.

"İdare" ile ilgili cümle

  • "Birdenbire, elindeki suyu günlerce idareye mecbur bir kazazede hâline geldim." - N. F. Kısakürek
  • "Meğer Gazi Paşa gelecekmiş. İdare her sınıfa Afet Hanım'ın Yurt Bilgisi kitabından üçer nüsha dağıttı." - H. Taner
  • "Gazete idaresi tarafından zarf kazara açılmış." - P. Safa
  • "Bu zat, propagandayı tertip ve idareye memur imiş." - Atatürk
  • "Bu son hatıralarla sonuna kadar idareye çalışıyorum." - S. F. Abasıyanık

Yerel Türkçe anlamı:

İdari sınıf // idare etmek: geçinmek

Küçük fener.

İdare

Geçim.

Zanaat Ticaret alanındaki sözlük anlamı:

Aydınlatma aracı. (Gülbayır *Niksar -Tokat; Meyvebükü *Güdül -Ankara; Başkışla *Karaman -Konya)

Hukuki terim anlamı:

yönetim. ~ hey'eti: yönetim kurulu. ~ hukuku: yönetim töresi.

İdare hakkında bilgiler

Hükûmet, bir devletin yönetimi ve yönetimden sorumlu grup. Hükûmet, politik bir aygıt içindeki görevliler tarafından politika ve kararların uygulanması sürecidir. Aynı zamanda bağlayıcı politik kararların alınmasından sorumlu görevlilerden oluşmuş gruba da hükûmet denir.

 

Tarihteki hükûmetlerin neredeyse hepsinin başında monarklar ya da imparatorlar bulunurdu. Modern toplumların çoğunda, hükûmetlerin başında, iktidarı kalıtım yoluyla edinmeyen, uzmanlık ve niteliklerine dayanarak seçilen ya da atanan görevliler bulunmaktadır. Bazı monarşilerde hükümdara ilaveten atanmış veya seçilmiş bir hükûmet de bulunabilir.

İdare ile ilgili Cümleler

  • Ali bu işi idare edemeyecek.
  • Okul idaremiz o okul kuralını ortadan kaldırmaya karar verdi.
  • İdare edebiliriz.
  • İdareyi ele alın.
  • İdare edebilirsin, değil mi?
  • Onlar bizi idare edebileceklerini düşünüyor.
  • Onu idare edebileceğini düşünüyor musun?
  • Durumu idare ediyorum.
  • Şimdilik idare eder.
  • İdare edebilirdik.
  • Ali onu kendi başına idare edebilir.

İdare anlamı, kısaca tanımı:

Yönetim : Dümen. Yönetme işi, çekip çevirme, idare.

İdare etmek : Yönetmek, çekip çevirmek. örtbas etmek. yetmek, yetişmek. tutumlu kullanmak. alışverişte yeterli olmak, kurtarmak. göz yummak, hoş görmek.

İdaresini bilmek : Yerine göre harcamak, tutumlu davranmak.

İdare amiri : Kurum veya kuruluşlarda yönetim birimlerinden sorumlu kimse.

İdarehane : Bir işi veya kuruluşu yönetenlerin bulundukları yer, büro. Gazete, dergi vb. yayım kurumlarında yazı işlerine bakılan yer, yönetim yeri.

İdare hukuku : Kamu yönetimi içinde yer alan kuruluşları ve bunların işleyişlerini, kişilerle ilişkilerini ve sorumluluklarını inceleyen, düzenleyen hukuk dalı.

İdareimaslahat : Bir işi, gerektiği gibi değil de günün şartlarına göre yapma. İşi oluruna bırakma.

 

İdare kandili : Az ışık veren küçük gaz lambası.

İdare lambası : İdare kandili.

İdare mahkemesi : İptal, tam yargı davalarıyla genel hizmetlerden birinin yürütülmesi için yapılmış olan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davaları çözümleyen mahkeme.

İdare meclisi : Yönetim kurulu.

Mahalli idare : Yerel yönetim.

Merkezi idare : Merkezî yönetim.

Mülki idare : İl ve ilçe yönetimi.

Örfi idare : Sıkıyönetim.

Sivil idare : Sivil yönetim.

Amme idaresi : Kamu yönetimi.

Kamu idaresi : Kamu yönetimi.

İdarece : İdare yönünden, idare tarafından.

İdareci : İdare eden, hoşgörülü. Yönetici. Becerikli, tutumlu.

İdarecilik : İdarecinin yaptığı iş, yöneticilik. İdareci olma durumu.

İdareimaslahat etmek : Bir işi günün şartlarına göre yapmak. işi oluruna bırakmak.

İdareimaslahat politikası : İşi oluruna bırakma tutumu. Bir işi, gerektiği gibi değil de günün şartlarına göre yapma tutumu.

İdareimaslahatçı : İşi oluruna bırakan kimse. Bir işi sağlam bir temele oturtmadan o günün şartlarına göre yapan kimse.

İdareli : Tutumlu. Tutumlu bir biçimde, ekonomik olarak. İdare etmesini bilen, iyi yöneten.

İdaresiz : İdare etmesini bilmeyen, gevşek, beceriksiz (kimse). Tutumsuz.

İdaresizlik : Tutumsuzluk. Gevşeklik, beceriksizlik.

İdareten : Belli bir süre için, geçici olarak.

Mülki idare amiri : İl ve ilçelerde devleti temsil eden en yüksek makamlı görevli.

Yönetme : Yönetmek işi.

Çevirme : Bir müzik parçasındaki aralığın veya bir cümle parçasının tiz sesini pese, pes sesini tize dönüştürmek işi. Kuzu, oğlak vb. hayvanların şişte, kor üzerinde çevrilerek pişirilmişi. Uzaktan dolaşıp düşmanın yan gerilerine düşerek onu istemediği bir durumda dövüşmek zorunda bırakma, sarma, muhasara. Çevrilmiş, tercüme edilmiş. Çevirmek işi, tedvir. Dikenlerden, ağaç dallarından yapılmış duvar.

Ülke : Devlet. Bir devletin egemenliği altında bulunan toprakların tümü, diyar, memleket. Bir özelliği ön plana çıkarılarak düşünülen bölge.

Yürütülme : Yürütülmek işi.

Kamu : Halk hizmeti gören devlet organlarının tümü. Bir ülkedeki halkın bütünü, halk, amme. Hep, bütün.

İlişkin : İlgisi, ilişiği olan, bağlı, ilgili, ait, merbut, müteallik.

Hizmet : Görev, iş. Birinin işini görme veya birine yarayan bir işi yapma. Bakım, özen, ihtimam.

Devlet : Büyüklük, mevki. Talih. Mutluluk. Bu tüzel varlığın yönetim organları. Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık.

Bir : Beraber. Eş, aynı, bir boyda. Aynı, benzer. Tek. Sayıların ilki. Ancak, yalnız. Bu sayı kadar olan. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Bir kez. Sadece.

Kurul : Bir işi yapmak, yönetmek veya bir kurum ve kuruluşu temsil etmek için görevlendirilmiş kişilerden oluşmuş topluluk, heyet, konsey, asamble.

Tutum : Tutulan yol, tavır. Para veya herhangi bir şeyi dikkatli kullanma, idare, idareli tüketme, iktisat, tasarruf, ekonomi.

İdare : Hoş görme, göz yumma. İdare kandili veya lambası. Bir kurumun işlerini yürüten kurul. Yetinme. Tutum. Yönetme, yönetim, çekip çevirme. Ülke işlerinin yürütülmesi, kamuya ilişkin hizmetlerin bütünü. Bir kurum veya kuruluşun yönetildiği yer veya makam.

Veya : Ayrı olmakla birlikte aynı değerde tutulan iki şeyi anlatan kelimelerden ikincisinin önüne getirilen söz, yahut. Olacağı sanılan, seçime bırakılan şeyler ikiden çok olduğunda kullanılan bir söz.

Hoş : Beğenilen, duyguları okşayan, zevk veren. Beğenilen, duyguları okşayan bir biçimde. Bununla birlikte.

Görme : Görmek işi, rüyet.

Göz : Görme organı, basar. Nazar. Terazi kefesi. Bazı deyimlerde, görme ve bakma. Bazı yaraların uç bölümü. Bakış, görüş. Sevgi, ilgi, gönül bağlantısı. Bölüm, hane. Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak. Oda. Ağacın tomurcuk veren yerlerinden her biri. Çekmece. Delik, boşluk.

Yumma : Yummak işi.

Yetinme : Yetinmek durumu, kanaat, iktifa.

Diğer dillerde İdare anlamı nedir?

İngilizce'de İdare ne demek? : n. administration, management, handling, control, economy, sparing, thrift, admin, chancellery, conduct, conn, disposition, dominion, government, helm, mastery, regimen, rein, rule, ruling, steerage, steering, stewardship, supervision, sway, wire

Fransızca'da İdare : administration [la], direction [la], gouvernement [le], ménagement [le], suffisance [la]

Almanca'da İdare : n. Direktion, Management, Sparsamkeit, Verwaltung

Rusça'da İdare : n. управление (N), заведование (N), в`едение (N), менеджмент (M), администрация (F), комитет (M), бережливость (F), лампа: ночная лампа (F)