İki nedir, İki ne demek

"İki" ile ilgili cümle

  • "Ertesi gün iki kardeş erken çıkmışlardı yola." - A. Kulin

Yerel Türkçe anlamı:

İki // bir iki: birkaç

İki

İki hakkında bilgiler

2 (iki) bir sayı ve bir rakamdır. Doğal sayı sisteminde 1'den sonra 3'den önce yer alır.

İkinin matematikte birçok özelliği vardır. 2 ile kalansız bölünebilen tam sayılara çift sayı denir. Çift sayı tabanlı sayı sistemlerinde, örnek olarak onlu sayı sistemi ya da sekizli sayı sistemi gibi, bir sayının çift olup olmadığı sayının birler basamağına bakarak kolayca anlaşılabilir. Eğer birler basamağı çift sayıysa tüm sayı çift sayıdır.

İki en küçük ve ilk asal sayı, aynı zamanda tek "çift asal sayı"dır. Bir sonraki asal sayı üçtür.

İki ile ilgili Cümleler

  • Cep telefonum iki kez çalındı.
  • İki ablam var.
  • İki adam akraba değildi.
  • Saat on iki.
  • O, odayı diğer iki kız kardeşiyle paylaştı.
  • Kral, bana çocuğun olarak seslenmeyi kes. Tanrı aşkına ben otuz iki yaşındayım!
  • Bir şeker ya da iki?
  • Ali iki yada üç gece burada kalabileceğini söylüyor.
  • Sanırım saat iki.
  • İki adam akşamleyin caddede kavga etmeye başladılar.

İki tanımı, anlamı:

İki ahbap çavuş : Her yerde hep birlikte görülen, birbirinden ayrılmayan iki arkadaş.

 

İki arada bir derede : Sıkışık, zor şartlar altında (kalmak).

İki at bir kazığa bağlanmaz : "ayrı ayrı düşünceleri ve kişilikleri bulunan iki kişi bir arada yaşayamaz, bir işi birlikte yapamazlar" anlamında kullanılan bir söz.

İki arslan bir posta sığmaz : "bir ülkede iki baş egemen olamaz" anlamında kullanılan bir söz.

İki arada kalmak : Birbirine karşıt iki kişi arasında ne yapacağını bilemeyerek şaşırmak.

İki ateş arasında kalmak : Zor bir durumda karar verememek.

İki baş bir kazanda kaynamaz : İki at bir kazığa bağlanmaz.

İki ayağını bir pabuca sokmak : Birini bir işi hemen yapması için çok sıkıştırmak.

İki baştan olmak : Bir şey, her iki tarafın aynı şeyi istemesiyle, iyi niyetiyle gerçekleştirilebilmek.

İki cambaz bir ipte oynamaz : "kurnazlıkta eşit olan iki kimse birbirlerini aldatamaz" anlamında kullanılan bir söz.

İki cami arasında kalmış beynamaz : İki yoldan hangisini tutacağını şaşırmış kimse.

İki çıplak bir hamama yakışır : "iki yoksul kimsenin birbiriyle evlenmesi uygundur" anlamında kullanılan bir söz.

İki dinle bir söyle : "çok konuşmak doğru değildir" anlamında kullanılan bir söz.

İki deliye bir uslu koymuşlar : "birbirleriyle anlaşamayan, kavga eden iki kişinin arasını bulacak bir akıllının olması gerekir" anlamında kullanılan bir söz.

İki çift laf etmek : Birkaç söz söylemek. bir araya gelerek sohbet etmek.

İki dirhem bir çekirdek : Çok güzel ve özenli giyinmiş.

İki el bir baş için : "ancak kendi geçimini sağlayabilenler, başkalarına yardım edecek bir durumda değildir" anlamında kullanılan bir söz.

 

İki eli böğründe kalmak : Çaresiz kalıp ne yapacağını bilememek.

İki eli kanda olsa : "elindeki iş ne kadar önemli olursa olsun" anlamında kullanılan bir söz.

İki eli şakaklarında düşünmek : Derin derin düşünmek.

İki eli yakasında olmak : Kıyamette ondan davacı olmak.

İki elim yanıma gelecek : Doğru söylendiği kanıtlanmak istendiğinde "öleyim ki doğru söylüyorum" anlamında kullanılan bir söz.

İki eli yanına gelmek : Ölmek.

İki emini bir yemin aralar : "birbirinin doğruluğuna güvenerek birlikte iş yapmakta olan iki kişiden biri, hile yapmadığına arkadaşını inandırmak için yemin ediyorsa artık güven bozulmuş demektir, ayrılmaları gerekir" anlamında kullanılan bir söz.

İki gönül bir olunca samanlık seyran olur : "birbirini sevenler için zenginlik önemli değildir" anlamında kullanılan bir söz.

İki gözü iki çeşme : Sürekli ağlar durumda. sürekli ağlayan.

İki gözü iki çeşme ağlamak : Sürekli veya çok ağlamak.

İki gözüm kör olsun : Doğru söylendiği kanıtlanmak istendiğinde söylenen yemin sözü.

İki hırtı bir pırtı : Aşırı yoksulluğu anlatan bir söz.

İki kaptan bir gemiyi batırır : "bir işi, iki kişi yürütemez" anlamında kullanılan bir söz.

İki karpuzu bir koltuğa sığdırmak : Aynı anda iki işi veya görevi yapmak.

İki kat olmak : İki büklüm olmak.

İki kere iki dört eder : "gerçekliğinden şüphe edilmeyecek kadar açık" anlamında kullanılan bir söz.

İki kulak bir dil için : "çok dinleyip az söylemeli" anlamında kullanılan bir söz.

İki lafı bir araya getirememek : Düşündüğünü doğru dürüst ifade edememek.

İki lakırtıyı bir araya getirmek : Meramını kısaca, düzgün ve açık bir biçimde anlatmak.

İki lakırtı etmek : İki çift laf etmek.

İki rahmetten biri : "çok acı çeken ağır hastalar için ya iyileşsin ya ölüp kurtulsun, böyle çekmesin" anlamında kullanılan iyi dilek sözü.

İki satır laf etmek : Dostça biraz söyleşmek.

İki seksen uzanmak : Bir çarpma, vurma sonucu boylu boyunca yere serilmek.

İki tımar bir yem yerine geçer : "atı sık sık tımar etmek, onu yemle beslemek kadar önemlidir" anlamında kullanılan bir söz.

İki testi tokuşunca biri elbet kırılır : "kavgaya tutuşan iki kişiden biri elbette yenilir ve zarara uğrar" anlamında kullanılan bir söz.

İki söz bir pazar : "uzun boylu pazarlık etmeden" anlamında kullanılan bir söz.

İki ucu boklu değnek : Ne yönden bakılırsa bakılsın çözülmesi çok güç iş veya durum.

İki ucunu bir araya getirememek : Gelirle gideri denkleştirememek, işleri düzene koyamamak.

İki yakası bir araya gelmemek : Geçim sıkıntısından bir türlü kurtulamamak, borçtan kurtulamamak.

İki yakasını bir araya getirememek : Maddi sıkıntıdan kurtulup rahata erememek.

İkisi bir kapıya çıkmak : Aynı sonuca varmak, aynı sonucu doğurmak.

İkisini bir kazana koysalar kaynamazlar : "aralarındaki anlaşmazlık o kadar büyüktür ki onları uzlaştırma çaresi bulunamaz" anlamında kullanılan bir söz.

İki anlamlı : İkircil. İki anlama gelen.

İki ayaklı : İki ayağı olan (hayvan veya eşya).

İki başlı : İki başı olan.

İki bir : Zarla oynanan oyunlarda zarlardan birinin bir, öbürünün iki benekli olan yüzünün üste gelmesi.

İkibuçukluk : Kadınların süs için takındıkları, iki buçuk altın lira değerinde olan altın, gremse. Top toplayıcı.

İki büklüm : Beli bükük, öne doğru eğik bir biçimde. Beli bükük, öne doğru eğik (kimse).

İki canlı : Gebe.

İki cihan : İslam inancına göre bu dünya ve ebedî olan öteki dünya.

İki cinslikli : İki eşeyli.

İki çenekliler : Tohumlarında iki çenek bulunan kapalı tohumlu bitkiler sınıfı.

İki çenetli : İki parçalı kavkısı birbirine kaslarla bağlı yassı solungaçlılardan midye, istiridye vb. (hayvan). Çatladığında kabuğu iki çenete ayrılan (meyve).

İkiçifte : Kürek yarışlarında sancak ve iskelesinde ikişer küreği olan tekne.

İki dilli : İki ayrı dilde olan. İki ayrı dile sahip olan. İki ayrı dili okuyup yazma gücünde ve becerisinde olan.

İki düzlemli : İki düzlemin kesişmesinden oluşan (açı).

İki eşeyli : Erkek ve dişi eşey organları bir arada bulunan, iki cinslikli.

İki evcikli : Erkek ve dişi çiçekleri ayrı ayrı bitkilerde bulunan (bitki).

İki fazlı : Aralarında devrenin dörtte biri kadar faz farkı olan (aynı frekans ve genlikte iki alternatif akım veya gerilim).

İki geçeli : Karşılıklı iki sıra olarak.

İki gözüm : Okşayıcı bir seslenme sözü.

İki kanatlılar : Çift kanatlılar.

İki katlı : Üst üste iki katı olan, içinden veya dışından merdiveni olan, dubleks (ev).

İki nokta : Bölme işaretinin adı. Kendisinden sonra örnek verilecek veya açıklama yapılacak cümlenin sonuna konulan noktalama işareti (:).

İki paralık : Çok az. Değersiz, önemsiz.

İki parmaklı : İki parmağı olan (hayvan).

İki şekilli : Birbirinden farklı iki biçimde billurlaşan.

İkitek : Kürek yarışlarında sancak ve iskelesinde ayrı ayrı oturaklarda ve sadece birer küreği olan tekne.

İki tek : "İçki içmek" anlamına gelen iki tek atmak veya iki tek içmek deyimlerinde geçer.

İkitelli : İki teli olan saz.

İki terimli : Toplama (+) veya çıkarma (-) işaretiyle birbirine bağlanan iki terimden oluşan cebirsel anlatım.

İki yaşamlı : Hem suyun içinde hem karada yaşayabilen, amfibik.

İkiyüzlü : Özü sözü bir olmayan, riyakâr, mürai.

İki yüzlü : İki tarafı olan. İki taraflı kullanılan.

İkide bir : Sıklıkla, sürekli, ikide birde.

İkide birde : İkide bir.

Beş iki : Pencüdü.

Bir iki : Çok az sayıda, birkaç. Biraz.

Üç iki : Zarla oynanan oyunlarda atılan zarlardan birinin üçlü, öbürünün ikili gelmesi, sebayüdü.

Onikitelli : Tambura cinsinden, on iki teli olan bir halk çalgısı.

Yetmiş iki millet : Bütün insanlar.

Birden : Birlikte, beraberce, hepsi bir arada. Ansızın. Bir defada.

Sonra : Yoksa, aksi hâlde. Arkadan gelen bölüm veya zaman. Makam, sıra, değer ve önemde arkada oluşu bildiren bir söz. Daha ileri bir zamanda, müteakiben, önce karşıtı. Daha uzak ve ileri bir yerde.

Gelen : Bir ışık kaynağından çıkıp bir aynanın yüzüne veya saydam bir cismin yüzeyine düşen (ışın). Gelme işini yapan (kimse veya nesne).

Adı : Bayağı. Aşağılık, alçak. Değersiz, kötü, sıradan, hiçbir özelliği olmayan.

Bir : Bu sayı kadar olan. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Sadece. Beraber. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Ancak, yalnız. Tek. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Eş, aynı, bir boyda. Aynı, benzer. Bir kez. Sayıların ilki. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı.

Artık : Büyük ve tam aralıkların yarım ses artmış hâli. Daha çok, daha fazla. İçildikten, yenildikten veya kullanıldıktan sonra geriye kalan. (a'rtık) Bundan böyle, bundan sonra. Bir şeyin harcandıktan veya kullanıldıktan sonra artan bölümü.

Diğer dillerde İki anlamı nedir?

İngilizce'de İki ne demek? : [IKI] adj. dual, twain

n. couple, brace, dyad; two, number 2

pref. amphi, two, bi, duo, ambi

Fransızca'da İki : deux

Almanca'da İki : num. zwei

Rusça'da İki : n. двойка (F)

adj. второй, двойственный

adv. вдвоем num. два, двое