İletsel işitme özürü nedir, İletsel işitme özürü ne demek

İletsel işitme özürü; Eğitim alanında kullanılan bir sözcüktür.

Eğitim alanındaki anlamı:

Dış ya da orta kulakta herhangi bir bozukluk yüzünden ya da bu örgenlerin görevlerini tam yapamayışları nedeniyle sesin iç kulağa ve beyne tam olarak iletilememesi.

İletsel işitme özürü anlamı, kısaca tanımı

İşit : Eşit, denk

İşitme özürü : Olağan yakınlıktaki bir kaynaktan çıkan olağan güçteki sesin dış, orta ve iç kulaktan geçerek beyne ulaşıp tam olarak algılanmaması sonucu sağırlık ya da ağır işitme biçiminde beliren özür. bk. ağır işiten, sağır. İşitme gücü duyarlığının, türlü aşamalarda yitirilmesi.

İşitme : İşitmek işi. Duyma, sema (II).

Özür : Bir kusurun hoş görülmesini gerektiren sebep, mazeret. Kusur, defo. Bir kusurun, bir suçun elde olmadan yapıldığını ileri sürme, mazeret. Sakatlık, bozukluk, eksiklik ya da elverişsizlik.

Orta kulak : Kulak zarı, çekiç, örs, üzengi kemiklerinin bulunduğu, dış kulakla iç kulak arasındaki bölüm.

Yüzünden : -den ötürü.

Bozukluk : Bozuk olma durumu. Bozuk para.

Kulak : Başın her iki yanında bulunan işitme organı. Saban kulağı. Balıklarda başın iki yanında bulunan ve ağızdan alıp solungaçlardan geçirdiği suyu dışarıya vermeye yarayan yarıklardan her biri. Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu. Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü. Duvar, baca, şömine vb. yerlerde kulağa benzer çıkıntı. Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri. Varlıklı Rus köylüsü. Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği.

 

Ya da : Seçeneği, çeşitliliği veya tercihi belirten bir söz.

İleti : Yazı veya sözle verilen, gönderilen bilgi, mesaj.

Neden : Bir olayı doğuran başka bir olayı sormak için kullanılan bir söz; niçin. Bir varlığı veya olayı etkileyen, oluşturan, doğuran şey, sebep, illet. Bir olayı ve durumu gerektiren, doğuran başka olay veya durum, sebep.

Görev : Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş. Bir cümlede bir dil biriminin öbür birimlerle ilişkisi aracılığıyla yerine getirdiği iş. Resmî iş, vazife. Bir kimseye veya bir kurula verilen özel amaçlı iş, misyon. İşlev. Bir değerin başka değerlerle olan ilişkisi. Bir organ veya hücrenin yaptığı iş.

Bozuk : Bozulmuş olan. Kızgın, sıkıntılı. Madenî para, bozuk para. Görevini yapamaz duruma gelmiş (organ). Türk halk müziğinde, bağlamadan biraz büyük ve meydan sazından küçük dokuz telli bir saz. Kötümser, gergin, huzursuz, karışık.

Örgen : Organ, uzuv.

Yüzün : Yüz üstü, yüzükoyun.

Olar : Onlar. Onlar (III. çokluk şahıs zamiri).

Nede : Nerede. Nerede?.

Yapa : Ekinin, toprak üstündeki bölümü. Kırkılmış koyun yünü. Yapağı.

Orta : Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer. İyi ile kötü arasındaki durum. Öğretimde, öğrencinin değerlendirilmesinde geçer not ile iyi arasındaki derece. Yeniçeri Ocağında tabur. Çankırı iline bağlı ilçelerden biri. Her iki yanında kendi türünden aynı nitelikte nesneler, durumlar bulunan. Ne büyük ne küçük, midi. Bir şeyin eşit olarak ayrılabileceği bölüm. Bir olayın, içinde gerçekleştiği yer. Sorunların çözümünde aşırılıklardan kaçınan, ölçülü bir yöntem izleyen. İki karşıt nitelik veya durum arasında bulunan, tutarlı, ılımlı, vasat. Futbolda oyunculardan birinin, topu, kale ağzında duran arkadaşlarına havadan yollamak için yaptığı vuruş. Başlangıcı ile bitimi arasında eşit uzaklıkta olan süre. Ne uzun ne kısa, midi. Defterde, bir araya getirilmiş belli sayıda yaprakların oluşturduğu bölümlerden her biri. Orantı.

 

Göre : Bir şeye uygun olarak, bir şey uyarınca, gereğince. Bakılırsa, hesaba katılırsa, göz önünde tutulunca, bakarak, nazaran.

Diğer dillerde İletsel işitme özürü anlamı nedir?

İngilizce'de İletsel işitme özürü ne demek ? : conductive hearing defect